“ Davarı iyi yüz be dayı. Sormam yenmez, kokar. “
“ len sen bacağına bak da öyle konuş. Hadi ordan. Çoluk , çocuğun diline düştük. “
Kasap dayı kızınca , az ileri gitti oturdu.
“ dayı yaylaya gitmeyecek miyiz ? Söylesene be dayı. Görecem geldi yaylayı. “
Kasap Arap Hasan bir yandan davarı yüzüyor. Bir yandan da yeğenine bakıyordu. Yüzünden terler boşanmıştı. Derin bir iç çekti:
“ yaylayı ne edeceyik be aslanım. Şimdik moda değişti. El alem denize geliyor. Baksana gocaman damlar yapıyorlar.. Karaman, Konya, Kayseri gibi yayla yerlerden geliyorlar. Deniz, deniz diye tutturmuşlar. Boyuna para harcıyorlar. Hurmalık bile para ediyor. “
“ Dayı nerden buluyorlar parayı? Şu ev var ya, yeşil ev 90 bin liraya yapılmış . doksan bin lira. “
Kasap Hasan davarı yüzdü bitirdi. Parçaladığı etleri çengellere astı.
“ pirzola, pirzola.” Diye bağırmaya başladı. Oradan geçen balıkçı Nail onun ile dalga geçmeye başladı.
“ Hey Arap Hasan. Ne oldu sana be ? yılda bu günlerde Gökbelen de kavağın dibini bulurdun. Ne arıyon burada? Ha Kasap Adil yalnız kalmış yaylada .””
Arap Hasan elini, beline koydu. Önemli bir şey söyleyecek gibi yutkundu. Tahta masaya dayandı.
“ Devir değişti. Ben yaylaya, malyaya gitmeyeceğim. Bu beğler nasıl duruyorsa, nasıl sıcağa dayanıyorsa, ben de dayanacağım. “
Sonra durdu. Aklına bir şey geldi. daldı gitti. Sonra hafiften mırıldandı.
“ hey gidi hey.”
Balıkçı Nail onun bu durumundan yararlanmak istedi.
“ 40 yıl, bir ömür yaylaya göç, deve ile göç, at arabası ile göç, sonra çulsuz kamyon ile göç. İşte göçün sonu. “
Arap Hasan ayağa kalktı. Dükkanın önünde dolaştı, hiddetlendi. Yüzünde piriken terleri peştamalı ile sildi.
“ göçmecem, göçöecem işte. Sanki sen göçtün mü? “
Yeğen mantızda kömürleri tutuşturmuştu. Müşteriler gelmeye başladı, yarım kilo, bir kilo. Parçalanmaya, ızgara serilmeye başladı. Dumanlar bir yandan yukarı doğru çıkıyordu. Hafiften esen meltem yüzünü yaladı. Serinlemişti. Yaylayı ummutmuştu. Sıcağı unutmuştu. Dükkanın önünden mayolu erkekler, kadınlar , çocuklar geçmeye başladı. Onlara baktı, baktı. İyice dertlendi.
“
Getmecem, getmecem işte.”
Yere çömeldi. Karşıdan esen meltem yeli geldikçe rahatladı. Gömleğinden iki düğme daha çıkardı. Hayallerin içine daldı gitti.
6 Haziran 1973 /22.3.2006 sesimiz- Silifke gazetesi.
Celal Necati Üçyıldız yazıyor