Malazgirt, ezelden Türk vatanı olan Anadolu’ya yeniden Türk mührünün vurulmasının başlangıcıdır. Yoksa Oğuznamelere göre Oğuz Kağan, başkent Karakurum’dan ordusuyla yola çıkarak, Batı’ya yürümüş, Anadolu’ya, Irak’a ve Suriye’ye hâkim olmuş, 90 bin askerini Antakya’ya yerleştirerek tahtını burada kurmuştur. Oğuz Kağan bir süre Antakya’da kaldıktan sonra Bağdat, Isfahan, Herat, Semerkant ve Buhara üzerinden Karakurum’a dönmüştür.
Heredot, Oğuznamelerde anlatılan bu tarihi olayları 2500 yıl önce kayda geçirmiştir. Heredot, İskitlerin, Kafkasya üzerinden Kimmerleri kovalayarak Anadolu’ya hâkim olduğunu, Mısır üzerine yürüdüğünü, Filistin’deyken Mısır Kralı Psammetikos’un armağanlar sunup yalvarması üzerine daha ileri gitmediğini, Anadolu’nun 28 yıl İskit hâkimiyetinde kaldığını, fakat İskit ordusunun büyük çoğunluğunun Medlere ve Perslere konuk olduğu bir gece sarhoş edilerek boğazlandığını yazmıştır.
Heredot’un bu olaylarla ilgili gösterdiği tarih, M.Ö. 7’nci yüzyıldır.
Dolayısıyla, Alparslan’ın, Malazgirt Savaşı ile Türklere ait olan Anadolu’yu asli sahibine iade sürecini başlattığı söylenebilir.
Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığında sürdürülen milli mücadele de 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ‘un başlatılmasıyla zafere ulaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti bu sayede kurulmuştur. Atatürk, İngilizlerin önerisini kabul ederek Balkanlar’da kalan Türk varlığı ile Anadolu’daki Rumların mübadelesini sağlamıştır. Sonuç olarak, Anadolu’nun yeniden Türkleşmesi, Büyük Taarruz ve mübadele ile tamamlanmıştır.
Malazgirt’te düzenlenen, büyük zaferin 948’inci yıldönümü törenlerine ise bütün partilerin temsilcileri değil, Erdoğan ve AKP kadroları ile birlikte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici katıldı.
Erdoğan, Devlet Bahçeli’ye ve 15 Temmuz’dan itibaren kendileriyle birlikte olan diğer partilerden her kesime teşekkür ettikten sonra “Bir taraftan Atatürk’ün partisiyiz diyeceksin, öte taraftan Misak-ı Milli nedir bunu bilmeyeceksin. Dağda teröristin, denizde Rum’un, havada rakiplerimizin ve diğer tüm platformlarda karşımızda her kim varsa onun yanında yer alarak bu ülkenin partisi olunamaz” diyerek CHP Genel Başkanı’nı suçladı!
“82 milyonun birliği” ve “Malazgirt ruhu” böyle mi sağlanır?
Erdoğan, Suriye politikasına yönelik eleştirileri, ihanet olarak görüyor veya gösteriyor. Oysa başından beri uygulanan ABD güdümlü Suriye politikası, Anayasa’ya göre Yüce Divan’lık suçtur…
Diğer taraftan Büyük Taarruz ‘un 97’inci yıldönümü de Afyonkarahisar’da, Kocatepe’deki Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı’nda kutlandı…
Alparslan’ın yeniden Türklerin hâkimiyet sürecini başlattığı, Fatih’in Türk birliğini tamamladığı,Atatürk’ün bir defa daha Türkleştirdiği Anadolu’da, Anayasa’dan “Türk Milleti” kavramını çıkarmaya çalışan kimdir? “Bana Türklükle gelmeyin” diyen kimdir?
Türk Milliyetçiliğini ayağının altına aldığını söyleyen, Türk kimliği yerine Türkiye kimliğigetirmeye çalışan kimdir?
Bir kara parçası üzerine milli egemenlik olmazsa, devlet de olmaz, demokrasi de olmaz, insan hakları da olmaz.
AKP iktidarı, 17 yılda milli egemenliğe aykırı bütün faaliyetleri desteklemiş, üstelik açılım politikaları ile dış dayatmaları bir süre uygulamıştır.
AKP iktidarı, Türk ordusuna kumpas kuran FETÖ’yü devletin kılcal damarlarına kadar hâkim kılmış, sonra da bu örgütün darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirerek, demokrasiyi rafa kaldırmış, tek adam sistemine geçmiştir…
AKP iktidarı, Suriye politikasıyla Anadolu’nun nüfus yapısını değiştirilmesine ve “güvenli bölge”uygulamasını kabul ederek de Suriye’nin kuzeyinde ikinci bir garnizon devlet kurulmasına onay vermiştir.
Bu sebeple lafa değil icraata bakmak gerekiyor. Erdoğan, bundan sonra milli politika uygulamaya mı karar verdi? Öyleyse neden bütün partileri aynı hedefe yöneltmiyor?
Kaynak: Basın, Yayın