Almanya’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türkler,başta Brüksel olmak üzere Avrupa’nın belli başlı başkentlerine düzenlenen turlar ile seyahat etmeyi sevdiler..
Almanya’da yaşayan iş kadını Nejla Müfettişoğlu,” Düzenlediğimiz turlara rağbet edenlerin başında kadınlarımız geliyor. Özellikle birlikte gezmeye büyük önem veriyorlar. Başta Brüksel olmak üzere Paris,Amsterdam,Londra ile diğer ülke başkentleri ile turistik kentlerini gezereke bilgileniyoruz… Elbette eksiklerimiz çok.. Bazı alıkşkanlıkları terketmek zor..Şehir kültür,kentlerin sesi ve büyüsü için gezilere katılanlarda var.. Ama bu gezilerde gelenekler,örf ve adetler yanında inançlarımızda etkili oluyor..En başta resim çektirmek,gezilen tarihi yerlerin gizemi hakkında bilgilenmek öne çıkıyor”diyor..
Belçika’da yaşayan gazeteci,yazar ve İnter-Media Bruxelles Yayınları Yönetmeni Yusuf Cinal,” Özellikle Almanya’dan ve Türkiye’den gelen insanlarımıza Brüksel’de rehberlik yapmak benim için büyük zevk..Ancak çok eksiğimiz ve kültür açığımızda bu manada ortaya çıkıyor “diyerek, Bizim Sakarya Gazetesi’nin köşesindeki yazısında şu hususları gündeme taşıdı:
Brüksel’in sembolleri ve insanımız?
Sevgili okurlar,
Yaşadığım ülke Belçika’nın başkenti Brüksel’de, zaman, zaman misafirlerim olur..
Misafirlerimi, yani konuklarımı, “diplomasi kenti ve mimari özellikleri ile dolu binaları, kiliseleri, okulları ve müzeleri olan” bu kenti gezdirmek, benim için farklı bir zevk olur..
Onlara Brüksel’i anlatırım..
“Atomium parkı içindeki, demir yığını statik anıtı, aynı alanda bulunan sergi saraylarını, mini Europ açık hava müzesini, Badoun Stadı’nı, ticaret merkezlerini ve son zamanlarda yapılan kültür merkezi sinemaları” anlatmadan olur mu?
Sevgili i ş kadanı Nevşehirli Nejla Müfettişoğlu, son olarak üç otobüs ile müşterilerini Brüksel’e getirdi..
Onlarla, meslek tecrübelerini geliştiren, Erasmus öğrencilerim Erdem İpçi, Çağla Aydın ve Büşra Karaçalı ile birlikte karşıladık..
Muhteşem yeşillikler, çiçekler içinde Almanya’dan gelen çoğunluğunu kadınların oluşturduğu kafileyi karşıladık..
İşimiz kafileye rehberlik yapmak..
BRÜKSEL’İN SEMBOLLERİ?
Yani bizimkilere, “Belçika’yı, NATO’yu, AB’yi, diplomatik başkent Brüksel’i, Belçika’da yaşayan Türkleri, başkent Brüksel’in UNESCO korumasındaki Grand Place’yi(Büyük Meydan)”, yine Brüksel’in sembollerinden “İşeyen Çocuğu (Manneken Pis)”, Belçika’nın siyasi ve kültür yapısını, Kraliyet Ailesi’ni anlatarak, bu geziye katılanları bilgilendirmemiz önceliğimiz..
Bir kere şunu peşinen söyleyeyim ki,”kültür açığı” olan toplumların, aklı hep başka yerlerdedir?..
Onları bilgilendirmek, farklı bir ülkeye, kente geldiklerine ikna etmek zordur?!..
Ne dersen, ne anlatırsan anlat, onun aklı başka yerdedir!..
Rahmetli öğretmenlerimizden biri, gözü hep dışarıda olan öğrenci arkadaşlarıma,”Oğlum, dışarıda bak hayvanlar otluyor, onlara mı özeniyorsun” demeden kendini alamazdı!..
Anlayan, bu çıkıştaki inceliği, öğretiyi anlardı ya?
Kardeşim, Brüksel’e gelmişsin, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği, gezmek için, önünde resim çektirmek için can attığı,kuyruk oluşturduğu Atomium anıtı önündesin, karşında rehber, sana bu anıtın hikayesini anlatıyor!..
BU TOPLARIN İÇİNDE NE VAR?
Sen, araya girip, “ bu topların içinde ne var” diyorsun?
Bir başkası ise,” burada bir AVM yok mu” diye sormaz mı?
Az ötede, Belçika Kralı Philippe ile Kraliçe Mathilde’yi bile güldürecek bu çıkışlar, Belçika’yı, yani Brüksel’i gezmeye gelenlerin “kültür seviyiseni” göstermiyor mu?
Bu sorulardan sonra, bu kafiledekilere, ”kardeşim, bu eser 1958 Yılında bilmem kim tarafından,şu gerekçe ile yapılmış” demenin bir anlamı kaldı mı?
Hele de,”bu eser Atomun çekirdeğin esinlenerek, demir molöküllerinin bilmem kaç milyar defa büyütülmüş hali” diye anlatsak ne olur..
Rahmetli babam(Hakkı Cinal), evlatlarına bir şey anlatırken, aklı başka yerde olanları bilir..
“Ah be oğul, bu delikten, 40 Karınca girdi, çıktı” diye bizleri uyarmadan edemezdi..
Şimdi siz Türkiye’deki okurlarım, “Avrupa’da bunca yıl yaşayıp, cebine euro, dolar koyarak gelenlerin açıklamalarına” aldırmayınız?
Onlar, “Avrupa’ya geldikleri yıllarda kalanlarımızdan olduğunu” anlayınız!
BİLSE İYİSİNİ SÖYLER?
Ne bilecekler, “Türkiye’de asgari ücretin, memur, emekli maaşlarının” durumunu?
“Dolar ve Euro’nun seyreni takip edenlerden” değiller ki?
Ne bilecekler, “soğan, patates, domates, biber, yağ, un, şeker ve diğer temel gıda maddelerinin” birim fiyatlarını?
Bilze ne olacak ki?
“Ölürüm Recepim”diyerek, işin içinden çıkarlar, sen de dona kalırsın?
Bildiğim kadarı ile bu söz Murat Çobanoğlu’nun bir atışmasındandır..
Yine ünlü Halk Ozanı Davut Sulari ile bir atışmada, Çobanoğlu, sazın telini “zım, zım” vurur ve ardından da Sulari’ye,” Bilse iyisini söyler Sulari” diye onu alt etmeye çalışırdı..
Bizimkilerin kusuruna bakmayınız?
BORÇ PARA İLE ÇAKA SATMAK?
Onlar, “Avrupa’da Sosyalist partilere, Türkiye’de ise malum partiye” oy verirler!?
Bankadan borç para ile lüks bir otomobil alıp, borç para ile tatile gelenlerin şatafatı sizi çok ilgilendirmesin?
Ama Avrupa’da gerçekten işin farkında olanların olduğunu yaşam kalitesini yakalamak, genç nesillere gelecek iyi bir gelecek hazırlamak, onlara kültür mirası bırakmak için “eğitime dört elle sarılanlaramızın” varlığından da söz etmem gerekir..
Uzatmayalım, Brüksel’e gelip, “hala şiş kebap peşinde olan, tuvalet soran, bu koca Avrupa başkentinin farkında olmayan insanımızın” içinde bulunduğu durum budur!..
Devlete doğru mal beyanında bulunmaz, işin hilesine kaçar, ballı kaymak maaşı cebe indirir, ama hacca, umreye gitmeyi ihmal etmez, yeri geldi mi de sana, bana “helal-haram” dersi verenlerden gerçekten korkmak gerek?
BATI MI KÖTÜLÜKLERİN ANASI?
Bütün bunlara üstlük,Türkiye’de hala “Batıyı” kötüleyen, “çirkin, bataklık” içinde gösteren, “Batı’nın Türkiye’yi kıskandığını” sananların çokluğu ise, bir başka üzüntü kaynağımızdır..
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, ülkeyi düşmandan kurtardıktan sonra,ülkenin yönünü “Batıya” çevirdiler..
Onlara “Batıya gidin ama, Batı’nın güzelliklerini alın” dedi..
“Onların kokuşmuşluğunu, çirkinliklerini alın” diye kim dedi ki?
Ülkemizde maalesef, böyle bir “Batı” düşmanlığı yapan ve buradan siyasi olarak nemalanan bir kesimin olduğunu, sakın unutmayalım!
İşte biz yıllardır, Batı toplumları içinde yaşıyoruz..
Ne geleneklerimizden, ne örf ve adetlerimizden, yani ne de kültürümüzden vazgeçtik!..
Kendi yaşam kesitlerimiz ile kendi kültür değerlerimizi yaşayarak, yaşatarak, buralarda Türk kimliği ile varolmanın kavgasını veriyoruz..
Bunun kıymetini bilenlerimiz çok!
ÖZGÜRLÜK SEMBOLÜ?
Ama maalesef, hala kafası basmayanlarımızda çok!
Onlara Brüksel’in bir başka sembolü “işeyen çocuğu” nasıl anlatacaksın?
“O’nun bir özgürlük, kurtuluş sembolü, sokağın ortasına çiş yapmakla, düzene karşı olduğunu” nasıl inandıracak,nasıl anlatacaksın?
Öyle ya, “Atomium anıtı topları” içinde ne var?
“Kültür birikimi olmayanların, oluşturdukları gruplar, kümeler aslında gezdiklerini sanırlar ama, madalyonun yüzü” öyle değil..
Onlar, yaşadıkları ortamdan biraz kurtulur, “bir kentin soğuk yüzü duvarlara” bakıp geri dönerler!
Durumun özeti budur!
“Kültür açığı olan toplumların, milletlerin” yükselmesi asla mümkün değildir!
İşin farkında olanlara selam olsun!
Yusuf Cinal yazıyor, 7 Mayıs 2022 Brüksel