Sevgili okurlar,
Demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarından birisi “seçimler” olarak bilinir..
Yani, “halk iradesinin tecellisi” çok önemlidir..
Bu nedenle “sandığın halk önüne getirilmesi”, demokrasilerin olmazsa, olmazlarındandır..
Bugün dünyada yönetimler, maalesef “otoriter” bir alana doğru kayıyor..
Özellikle, “sağcı veya solcu radikal(aşırı)” fikir ve düşüncedeki siyasi partilerin yönettiği ülkeleri, bir gözönüne getiriniz..
Bu ülkelerde “seçimlerin” yapıldığı da bir başka husustur..
Bir bakıma “göz boyama” seçimleri olduğunu söylemekte bir beis yok!
Seçimler yapılıyor ama, nasıl?
Bu “nasılı” açarsak görürüz ki, otoriter siyasi anlayışlarda, ülke yönetimini ele geçiren siyasi grup ve kümeler, “devletin imkan ve kabiliyetlerini de arkalarına alarak, sözde seçime” giderler!..
Oysa, “seçimlerin, adil, eşit bir ortamda yapılması”, dünya ölçeğinde geçerlidir..
EŞİTLİK İLKESİ?
Demokrasiyi özümsemiş ülkelerde seçimler, böyle bir anlayış ve yasalar çerçevesinde gerçekleştirilir..
Hatta bazı ülkelerde, “kadın-erkek dengesi için kotalar bile” konur!
Haydi gel sen Türkiye’de “kadın kotası” koy?
“Erkek egemenliğini” kır haydi?
Kadını, “eksik etek gören toplumlarda”, kota mı olur?
Öyle değil mi?
Bundan vazgeçtik, “seçimleri, eşit, adil, hukuk temelinde gerçekleştir” bakalım?
Bu alandaki “eşitlik dengesi” siyasi partilerin önüne konan “yüzdelik barajlar ile bozulduğu gibi, devletin imkan ve kabiliyetlerini arkasına alan, hatta kendisini devletin yerine koyan siyasi partiler ile gel yarış” göreyim?
Siz, Türkiye’de tüm siyasi partilerin,”sandık güvenliği”diye “basbas bağırdığını duymazdan” gelebilirmisiniz?
GÜVENSİZLİK İÇİNDE SEÇİM?
“Güvensizlik öyle dibe vurmuştur ki”, seçim listeleri şimdiden inceleniyor, listelerdeki isimlerin adresleri kontrol ediliyor..
Ve seçim bölgelerindeki sandık kurullarında, “gözlemci bulundurmak mecburiyet haline” geliyor?
Ya “sandık kurulu başkanları” bir yasa ile değiştirilmedi mi?
Son Yirmi yılda yaşanan, acı ama gerçek budur!
İktidarı elinde bulunduran siyasi güç, “devletin tüm imkan ve kabiliyetleri ile seçime girerken, diğer siyasi partiler, seçime tabiri caizse 3-0 mağlup” başlamaktadırlar!
Bunun aksini söyleyebilirmisiniz?
Yani Putin’in ülkesinde olup bitenleri, bilmiyor mu insanlık?
Muhalefet liderlerine, ne olduğunu da mı bilmiyormusunuz?
Türkiye’de ise, seçimler döneminde bu iş kılıfına nasıl uyduruluyor?
Bundan da mı, haberiniz yok?
Nasıl mı?
DEVLET İMKANLARINI KULLANMAK?
“Devlet hizmeti açılışları ile seçim çalışmaları”, aynı platformda pekala buluşturulabiliniyor?
Yani devletin parası ile yapılan hizmetler, “bir siyasi partinin kesesinden yapılmış gibi” nasıl da sunulur?
Devlet, vatandaş adına borçlandırılmıştır, ama bundan vatandaşların ne kadar haberi ve bilgisi olur ki?
Önemli olan, bir çevi çakmaktır..
Hatta, “bir çiviniz bile yok” sataşmalarına bile maruz kalabilirsiniz?
Devletin, tüm imkan ve kabiliyetlerinin kullanımı, bundan önceki yıllarda, seçime, sandığa alet edilmezdi..
Hesap sorulurdu, takip edilirdi, kabul edilmezdi..
Hatta, ilgili bakanlar bile görevlerinden istifa eder, yerlerine tarafsız sivil bakanlar atanırdı..
“O, eşit, adaletli, şaibesiz seçimler gitti”, şimdi “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” içinde sandık başına gitmeler başladı..
Bu sistem ise, siyasi partilerin bir araya gelmesini zorunlu hale getirdi..
SEÇİLME BARAJI?
Zira,” Cumhurbaşkanlığı Sistemi” içinde, “Cumhurbaşkanı seçilmeniz için yüzde 50, +1 oy almanız” gerekiyor..
Şu işe bakınız ki, bir zamanlar “koalisyonlara” karşı olanlar bile bu sistem içinde, “koalisyonlara” mecbur hale geldi!
Neymiş efendim?
Çok ortaklılık(koalisyon) iyi değilmiş?
Tek başına iktidar!
Tek başına istikrar!
Öyleyse, bugün neden “bir başka siyasi parti ile ortaklık” yapıyorsunuz ki?
Unutmayınız ki, koalisyon, bir uzlaşma sistemidir..
İktidarı elinde tutan siyasi partiler, belli bir program dahilinde, birbirini denetleyerek, ülkeyi yönetirler..
Avrupa Birliği(AB) ülkeleri ile diğer ülkeler, bu sistem ile kalkındılar..
Bu sistem ile “yoksulluğun, yasakların, yoklukların” üstesinden geldiler..
HALKI TEMSİLİYET?
Demokratik ülkelerde, sistem kadar,”seçime girenlerinde kişilikleri, eğitim durumu, hal ve gidişi, halk nezdinde sevilirliği” çok önemlidir..
“Halkı temsiliyet, elbette bilgi, birikimi ve tecrübeyi” gerektirir..
Günümüzde, seçimlere girmek ile iş bitmiyor?
Bu hususta,” çevrenin desteği, halk nezdindeki itibarınız, sosyal konumunuz kadar, mali durumunuz da^” sorgulanıyor!
Haydi genel seçimleri bir kenera bırakılım, “Sakarya’da yapılan sivil örgüt seçimlerinde bunu bizzat, yaşadık” gördük..
İşte, sivil örgüt seçimlerinde bu başarıyı gösterenler arasında, “Hasan Alişan, Halil İbrahim Balcı, A.Akgün Altuğ’un başarısı” çok konuşuldu, yazıldı, çizildi..
Şüphesiz, diğer sivil örgütlerimizde bu manada seçime girip, zaferle çıkanlar oldu..
Mesela, “Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası” seçimlerinde yaşanan “başkanlık yarışı” bu bakımdan, “tez olacak” niteliktedir?
İKİ ÜNLÜ İSİM?
İlimizin iki ünlü iş insanı, seçime giriyor..
Birisi, bu seçimden zaferle çıkıyor?
Öyle olması elbette kaçınılımaz!
İki yumurtayı tokuştutursanız, ne olur?
Bu, öyle bir şey değil?
Her iki aday, “seçime eşit, adil, yasal” bir çerçevede giriyor..
İki oda arkadaşının yarışında, neler etkin oldu?
Neler belirleyiciydi?
Bunları iyi bilmek, öğrenmek, “yarın seçime girecekler için de ders niteliği” taşımaktadır..
“Bunun altyapısı, stratejisi, sosyal yanı”, bir kenara itilemez?
Bu ilin zengin, köklü ailelerinin temsilcisi olarak seçime giren Talip Kuriş, acaba seçimi neden kaybetmiştir?
Bu seçimlerden zaferle çıkmayı başaran A.Akgün Altuğ’u, “zafere götüren strateji ve öncelikleri” nelerdir?
Biraz bu hususlara, kafa yormamız gerekecek?
Ama bildiğim, büyüklerden öğrendiğim bir şey var ki, “o da seçime gireceklerin, sosyal hayatı iyi takip etmesinin” gerekliliğidir..
DERS ÇIKARMAK ERDEMLİLİKTİR!
Siz, bu ilde yaşıyorsanız, “eğer bir cenazede, bir düğünde, bir nişanda, bir toplantıda, bir sosyal etkinlikte yer almıyorsanız, arkadaşlıkları, dostlukları, ahbaplıkları bir kenara süpürmüşseniz”, geçmiş olsun!
Bir de, “alçak gönüllülük, alicaniplik, hoşgörü ve tolerans timsali olmak, sivilirliğin”, seçimlerde anahtarıdır..
Bu yolda, icazet alınacaklar ise,” o kentin ak sakalları, yani bilge” insanlarıdır..
“Onların tecrübe ve deneyimlerini” ıskalayamazsınız?
Büyük sözü dinlemeyenlerin, akıbetleri bilinmez mi?
Sonuç, bir tarafı üzmüşse de, “bundan bir ders çıkarmak, payına düşeni almak”, şüphesiz erdemliliktir..
Zira, “bu milletin kararıdır, saygı göstermek” gerek!
Ne diyelim, hayırlısı?
Yusuf Cinal yazıyor, 22 Ekim 2022 Brüksel
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.