Yusuf Cinal
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kazakistan ve Türkiye’de yaşamak?

Kazakistan ve Türkiye’de yaşamak?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili okurlar,
İnsan hayıtının hep bir “üfle melik” olduğunu söyleriz ya?
Gerçekten öyle?
Zaman, dediğin ne  ki?
“Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık çağı çattığında”, insan, neyin, ne olduğunu, daha iyi anlıyor..
Yaşamımı içiren bu periyodu,” Hakikatin Peşinde Bir Ömür” adlı kitapta, sevgili yazar kardeşim Fahri Tuna’nın editörlüğünde, ayrıntısına kadar, anlattığımı düşünüyorum..
Yoksul bir ailenin evladı olarak, sıfırdan başlayarak, bir yere gelmenin hazzını yaşadım elbette..
Türkiye şartlarının, sıkıntılarını yaşayan biri olarak, “bu girdaptan çıkarak, ailemi Belçika’ya taşımayı, yani, çok sevdiğim ülkemden kaçırmaya, orada yeni bir hayat kurmayı başardık”, çok şükür!
Bakıyorum da, bu özlem, bugün ülkemde doruk seviyesine çıkmış!

GÖZLER DIŞARIDA, HAYALLER BÜYÜK!
Üzülmemek elde değil hani, üzülmemek!
Bizlere yöneltilen soruların ardı arkası kesilmiyor?
-Oralara nasıl geliriz?
-Oralardan ev, apartman nasıl alırız?
-Oralarda bir iş tutabilir miyiz?
Sorular, sadece bunlar değil..
Bizimkiler, yönünü Avrupa’ya ve Amerika’ya çevirmiş?!
Bir şekilde “insan ticareti” yapanlara para yağdıranlar, para kaptıranların pişmanlığına bizzat tanıklık etmiş bir gazeteci olarak, bu durumu Kazakistan’da ziyaretimde de farklı boyuttu gördüm.
Ne hazin, ne dramatik hikayeler, ne?
Hangi birini, anlatayım?
Ne yazık ki, bu işin simsarları hala meydanlarda cirit atıyorlar?
Brüksel’de tanıştığım bir genç adam,” Türkiye’de yaşamak zorlaştı!..
Bize yaşama hakkı vermiyorlar..” diyerek durumu özetledi ve ailecek değil, sülale çek sınırı aşıp, Belçika’ya ulaştıklarının, hikayesini anlattı?..
İnanılacak gibi değil..
Sen kalk, Adana gibi kentten, ta Belçika’ya sınırları aş gel?
Hem de, çoluk çocuk!
Sığınma talebi, sığınma kampı şartları, haydi hayata tutun bakalım?
Uzatmayalım!
İki günlük, mesleki bir toplantı için Kazakistan’ın başkenti Almatı’da idik..

GAZETİCİ DOSTLAR İLE BAŞ, BAŞA?
Sevgili Kazakistan Türkçe Dil Konuşan Gazeteciler Birliği Başkanı Naziya Bissenova’nın başkanlığında, “3. Düzenlenen Uluslararası Türkçe Konuşan Gazeteciler Medya Forumu” için Brüksel’den, İstanbul’a, oradan Astana Hava Yolları uçağı ile Almatı’ya, uzun bir yolculuk..
Hikayesini anlatmıştım..
Disiplinli, yerli, yerinde düzenli bir organizasyon Almatı’dan en görkemli otellerinden Regardal’da düzenlendi..
İlk gün, Kazakistanlı genç gazeteciler için bir seminer(Toplum toplumun aynasıdır) yer aldı..
Genç gazetecilere, Kazakistan’ın duayen gazetecileri, meslekteki tecrübe ve deneyimlerini anlattılar..
Sevgi, saygı ortamında bir seminerin bir bölümün izleme imkanı buldum..
Sonra, hep birlikte, Türklerin Ata yurdu Almatı sınırları içindeki Tanrı dağlarına yolculuğumuz başladı..
Bizlere, Almatı Valiliği, Belediye Başkanlığı ve Sponsor firma temsilcileri eşlik etti.
Ama, toplantılarda siyasiler, resmi erkan yoktu?..

KAZAKİSTAN’I DÜNYA’YA TAŞIMAK?
Kazakistan’ın, dünyaya açılan kapısından yürüyen, penceresinden güzelliklere baş uzatan, gazeteci meslektaşımız, akademisyen Naziya Bissenova rehberliğinde, 3 Bin 200 Metre yüksekliğinde ki Tanrı Dağlarının, 2 Bin 800 Metresine kadar çıktık..
Kazakistan’ın her yanından olduğu gibi dünyanın bir çok ülkesinden turistler gördüğümüz gibi Türkiye’den sırf Tanrı dağlarını görmek için gelen Türk vatandaşlarımız ile sarmaş-dolaş olduk..
Naralar attık, karlar üstünde yuvarlandık, şarkılar söyledik, resimler çektirdik ve oldukça cömert bir sofranın etrafında buluştuk..
Sohbete doyulur mu?

TÜRKİYE VE AVRUPA HEDEFTE!
En çok gençler Türkiye’yi sordular, sonra Avrupa?
Onların da, gözü yurtdışında!..
Ekonomi çarkının bozukluğu ve ülkede bir gelecek görememe ve hayat şartları, gençleri böyle düşündürüyor..
Saygı göstermek gerekmez mi?
Ülkenin parası pul olmuş, Türkiye’de olduğu gibi!
“Hayat pahalılığı”, almış başını gidiyor!..
Yani, Türkiye ile Kazakistan arasında, hiç bir fark yok!..
Kazakistan’da yine belli bir siyasi sessizlik yanında, vatandaşın da tepkisizliğinden şikayet çok..
Gazeteci meslektaşlarımız ile ikinci gün, üç farklı konuda buluşarak, görüş ve düşüncelerimiz paylaştık..
Günümüz gazeteciliği içinde, “AB- Türkiye bağlamında işbirliği imkanları ile mesleğin güçlüğü karşısında, yeni arayışlar, yeni işbirliklerinin yaratılması” konusunda bir sunum yaptım.
Duayen gazeteci Ahmet Tüzün, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün o savaş yıllarında “Anadolu Ajansı’nı” nasıl kurduğuna dikkat çekti.
Türk Cumhuriyetleri Türkiye Temsilcisi Sevgili Alpaslan Akıncı ise, “Türk dünyasının işbirliği ve birlikteliklerinden doğacak fırsatları” anlattı..
Velhasıl, diğer oturumlarda da mükemmel fikirler paylaşıldı..
Sanal ortamda, “sadece Youtube ve Tik tok” üzerinden, para kazanıldığına, dikkat çeken arkadaşlarımız oldu..
İnanın, bizlerde yeni bilgiler ile döndük..

İYİ Kİ VARSINIZ?
Dönüş, çileli ve zor oldu!..
Yine Astana uçağı ile İstanbul’a geldik..
Oradan Sabiha Gökçen’e, oradan da, Sakarya’ya..
Eh, sabah oldu!..
Sonra hastalandık, doktor yolu tutuldu ve üç gün sonra sizlerleyim..
Aman, siz, siz olun, “sağlığınızı ihmal etmeyiniz”, ama yapacaklarınızı da ertelemeyiniz!
“Geçmiş olsun, şifa dileklerinde” bulunan tüm dostlara, arkadaşlarıma, okurlarıma, aileme, teşekkür ediyorum..
İyi ki varsınız!
Yusuf Cinal yazıyor, 9 Aralık 2023



Kazakistan ve Türkiye’de yaşamak?
Yorum Yap