Sevgili okurlar,
Demokrasilerin en önemli kurumlarından birini, “4.Kuvvet olarak adlandırılan Basın özgürlüğü” oluşturur..
Basın özgürlüğü, insanımızın haber edinme, öğrenme, bilgilenme hakkıdır..
Bu hakkı gazeteciler, “kamu adına” kullanırlar..
“Bu hakkı kullanırken, elbette etik kurallara, ahlaki ve kültürel değerler göz önünde” bulundurulur..
Başta siyaset kurumu, siyasi partiler, başbakanlar, cumhurbaşkanları, bakanlar, valiler, kaymakamlar, muhtarlar ile devletin diğer kurum ve çalışanları, “gazetecilik mesleğinin” radarındadır..
Şeffaf ve açık demokratik rejimlerde, “basın mensupları özgür bir ortamda haberlerini hazırlar, resimlerini çeker, röportajlarını yapar, bu bilgileri, bu birikimleri” karşı kesime iletirler..
“İşte bu mesleği icra edenlere, basın mensubu, ya da gazeteci “ diyoruz..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, o çetin İstiklal Mücadelesi yıllarında, “Anadolu Ajansı’nın kuruluşunu gerçekleştirdiğini ve basına büyük önem verdiğini” söylememize, gerek var mıdır?
ANADOLU AJANSI?
Dikkat edeniz, “6 Nisan 1920’de kurulan Anadolu Ajansı, o yıllardan başlayarak, günümüze kadar, büyük ve önemli görevler üstlenmiş, insanımızın bilgilenmesine, haberdar edilmesine büyük katkılar yapmış ve yapmaya da “,devam etmektedir..
Derine gitmeden, şu detayı da paylaşmamızda büyük önem vardır.
Matbaanın ülkemize geç gelmesi, fikriyatta ve kültürel bağlamda halkın bilgilenmesi ve gelişmelerden haberdar edilmesi çok gecikmiş, geciktirilmiştir!?..
Osmanlı döneminde “Takvim-i Vekayi” adıyla yayımlanan ilk resmi gazete, 2.Mahmut döneminde, yani 1831 Yılında yayınlanmıştır.
Bu gazete,7 Şubat 1921 Yılında “Ceride-i Resmiye” adıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk resmi gazetesi olarak tarihe mal oldu.
Basın alanında, gecikmenin faturası, bugün hala ödenmektedir..
BASIN ALANINDAKİ GELİŞMELER?
Ancak Cumhuriyet’in ilanı ve yeni bir yaşam biçiminin benimsenmesi ile basın alınanda büyük gelişmeler yaşanmıştır..
“Cumhuriyet döneminin, ikinci yarısını bizzat yaşayan ve gelişmeleri yakinen takip eden bir gazeteci olarak, kendi ilimiz Sakarya’da basın alanındaki gelişmeleri”, bu sayfalardan sıkça yazdık, paylaştık..
Bugün Sakarya’da ,7 Yazılı gazete, sözlü yayınlar olarak radyolar, görsel yayınlar olarak televizyon ve internet görselleri söz konusudur..
Bu, az şey değildir..
Nüfusu 1 Milyon 300 Bini geçen Sakarya’da 7 renkli ofset gazete, bir televizyon ile birçok radyonun, derginin varlığı önemlidir..
Sakarya’nın sosyal kültürel olgusuna katkı yapan bu basın yayın organlarının yanı sıra, “Sakarya’nın edebiyat alanında kalem oynatanlarının yer aldığı, kültür departmanındakileri,” unutmamak gerek..
Kısacası, kitap basımından, kitap neşrinden söz ediyorum..
Bu alanda da yazarlarımız, önemli eserlere imza atmaktadırlar..
Bunların örneklerini bizzat yaşayarak görüyoruz, yazarlarımızın çalışmalarına tanıklık ediyoruz..
MESLEK AŞKI
Bu mesleğin her bölümünde görev üstlenmiş, bizzat çalışmış ve hala bu manada kalemini kullanan bir gazeteci olarak, “Bizim Sakarya Gazetesi bünyesinde olduğu kadar, kendi yayın organlarımız ile bazı dost gazetelerde de, yazılarımız “ yayımlanmaktadır..
Sakarya’nın, Sakaryalıların bu zenginliğin farkında olduğunu söyleyemem..
“Zira gazeteler, radyolar, televizyon ve edebiyatçılarımız, sadece belediye ve resmi ilan destekli olarak varlıklarını sürdürüyor olması”, düşündürücüdür..
“Eğer devletimiz ve resme kurum ve kuruluşlarımız, bazı sivil örgütlerimizin desteği olmazsa, basın alanındaki zenginlikten, gelişmişlikten”, söz edemeyiz..
Peki, halkın desteğe nerede?
Ya iş insanları, özel kurum kuruluşların desteği sorgulanmalı mı?
Bu durumu her gün sizlere “merhaba” diyerek yayımlarını sürdüren gazetelerin, sayfalarına bakarak, anlayabilirsiniz..
TELEFONUM BLOKE EDİLDİ?
Sakarya’da ki günleri, çok çabuk tükettik!..
Önce bize devletimiz, telefon ambargosu koydu..
Yurtdışı kayıtlı telefonumuz Adapazarı’ndaki kalış süremiz nedeni ile bloke edildi..
Telefona endeksli Türkiye günleri, çabuk geçiverdi?
Yurtdışı kayıtlı telefonların yurt içinde kullanım kayıtsız süresi 120 günden, şimdi 180 güne çıkarılması öngörülüyor..
Yurtdışında yaşayan ve çifte pasaport taşıyan vatandaşlarımızın, “hem telefon ve hem de otomobilleri ile ilgili “, böyle bir sorunları var..
Konuyu dağıtmadan, mesleğimize getirmek istiyorum..
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, içinde, basın mensuplarının görev yapması, gittikçe zorlaşıyor!?
Üzülerek ifade edeyim ki, “siyasi iradenin ve ortaklarının, bu manada basını sindirme, ürkütme, korkutma, cezalar ve hapis ile tehditlerine”, hergün bir yenisi eklenmektedir..
Türkiye’de basın, büyük bir ikilem içindedir?
“Neyi yazalım, neyi yazmayalım” noktasında, büyük tereddütler hasıl olmuştur.!?.
Yen ihdas edilen, suç şekilleri ile basın mensupları susturulmak isteniyor!..
GAZETECİLER HEDEFTE?
Sırf mahkeme kararını haberleştirdiği için Gerçek Gündem Gazetesi’nin, 27 Yaşındaki genç bir habercisi olan Furkan Karabay, tam da ,”yeni yıl sevinci yaşayacağı, yeni haberler yapacağı bir dönemde” kodese tıkıldı..
Gerekçeler malum!
Yine, Türk basının duayen gazetecilerinden Can Ataklı, yine haber yorum, analizleri için, ifadeye çağrıldı..
Bunu, yine duayen bir gazetecimiz Fatih Altaylı’nın, ifade daveti takip etti..
İçeride, serbest kalacağı günleri iple çeken gazeteciler kadar, dışarıda olan ve kalemini, halkın bilgisi, çıkarları yönünde kullanmak isteyenler, büyük bir korku ve endişe içindeler..
SİVRİSİNEKLİ NEZARETHANE?
Türkiye Cumhuriyeti’nin, “yeni bir yüzyıla adım attığı günlerde, basın adına, gazetecilik adına endişe etmemek, korkmamak”, ne mümkün?
Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay gibi, ben de Sakarya’nın Akyazı İlçesi’nde bir haber ile ilgili olarak Karakola davet edildim..
Geceyi sivri sinekli nezarethanede geçirdikten sonra, Adapazarı’na mahkeme için götürüldüm..
Şükür, Basın Savcısı, karşı tarafın, “zamanında tekzip hakkı talebinde bulunmadığı”, için serbest kaldım..
Yine, sanal ortamdaki bir paylaşım nedeni ile daha yeni, çok yeni hedef ekondum..
Şükür ki, bundan da beraat ederek, sıyırdık..
Sakarya’da her gün makale yazan bir gazeteci olarak “korkmuyorum” desem, yalan olur..
Hatta yazılarıma “ara versem mi” diye düşünmüyor değilim!
Zira, bugün ki ortamda, herkesi memnun etmek, ne mümkün!?
Gazetecilerin, “bir tarafı memnun etmek gibi bir görevi mi” var?
Ne yazsan, yazdığına, görüşlerine, düşüncelerine şaşı bakanlar çıkıyor..
Hemen ,”troller ordusu“ harekete geçiriliyor..
GERÇEKLERİ YAZMAYA DEVAM!
“Yıkama, yağlamalarda olan bir gazeteci olmadığım için”, gerçekleri, sadece gerçekleri yazmaya yemin etmiş, “mazlumun hakkını, vatandaşın hak ve hukukunu önemseyen, düşkünü ve fakiri koruyan bir yazar olarak”, gelişmeler bizleri de ürkütüyor..
Bunca yıl “hakikatin peşinde koşan” bir gazeteci olarak, bunları bile paylaşmak, inanın, zor geliyor..
“Siyasetin, siyasi iradenin basın sektörünü bu kadar sıkı takibi, kontrolü”, baskısı hayra alamet değildir.?!.
Neden korkuluyor ki?
“İnsanımız ile gerçeklerin paylaşılmasından, gerçeklerin yazılmasından, yorum ve analizlerinden “, neden memnuniyetsizlik duyulur ki?
Bu durum karşısında, herkesin aynaya bakması, yasalar çerçevesinde hareket etmesi, ülkemizin geleceği için önemlidir..
“Siyasetin bu bağlamda, basını kontrol etme, sindirme, korkutma çabaları”, kabul edilemezdir..
Basın mensuplarımız da, “basın etik kuralları, kültürel değerlerimiz bağlamında, özgür iradeleri ile görevlerini “ yerine getirmelidir.
Bundan inanın kazançlı çıkacak olan ülkemiz ve insanımız olacaktır..
Yusuf Cinal yazıyor, 4 Ocak 2024
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici