Sevgili okurlar,
Yin bir haftaya başlarken, “gününüz aydın, sofranız bereketli, yaşamınız hoş ve güzel” olsun!
Temenni ve dilek bu ya, başka ne diyebiliriz ki?
Allah, sağlık afiyet versin, kederden uzak tutsun!
Zaman, zaman bu köşede, “bizden haberleri de paylaşmadan” edemiyoruz..
“Paylaşmak” ya, ne güzel duygudur!
Hele de, “hayatı paylaşmak” ne büyük nimettir!
Bizim Sakarya Gazetesi’nin, bu köşesinde, “bizleri 2018 Yılından beri konuk eden, yazılırımızı ilgi ve alaka ile okuyan, okumayan, güzel yorumları ile bizlere cesaret veren, karşı mahallenin yazarı olarak görüp, bizden uzak duranlara da” selamlar olsun!
Öyle ya, “zevkler ve renkler” tartışılmaz?
Hele de, düşünceler?
FİKİR BAŞKA BAŞKA OLMAZSA?
“Prangalara vursanız da”, kendi bildiğinde ısrar edenlerimiz yok mudur?
“Fikirler” aklıma, hemen ünlü Halk Ozanı Merhum Aşık Veysel’i getirir?
Neden mi?
Ne güzel söylemiş Ozan,” Kurt kuzuyla gezerdi, fikir başka başka olmasa” diye!
“Farklılıklarımızı, elbette bir güzellik olarak ele alıp, hayat yolunda” ilerlemeliyiz..
Bizde öyle yapıyoruz ya?
Dert ettiklerimiz de çok, dert etmediklerimizde çok?..
Bir de başka türlüsü var ya?
“Derdim çoktur, hangisine yanayım?”
Ünlü Halk Ozanı Ali Ekber Çiçek, ne güzel söylerdi..
“Derdim Çoktur Hangisine Yanayım Gine Tazelendi Yürek YarasıBen Bu Derde Nerde Derman BulayımMeğer Şah Elinden Ola Çaresi”
Bir güzel izdivaç için memleketteyiz..
Yine “yürek yaraları” başladı..
BAŞIMIZ SIKIŞINCA?
Hemen okul arkadaşım, Akyazı’nın güzel ve gönül insanı Dr. Yaşar Yılmaz’ın kapısını çaldım..
Sağlık sorunu hep nüksedince, nereye gideriz ki?
Sol tarafım, ağrıyordu..
Öyle ya, derman gerek, derman!?
Acil olan ve dar zamanda, “hemen Uzman Dr. Mustafa Alkan Hoca’yı” tavsiye etti..
Telefon ederek, randevu aldım..
Saat, 15.00 gibi orada olmam gerek..
Gittim, 1.080 TL, kayıt parası yatırdım, sıraya girdim..
Muayene odası, önünde bekleyenler arasına katıldım..
Bekleyenler arasında, “oflayanlar, puflayanlar, içeri girenler, çıkanlar, koşuşturanlar” gözüme ilişiyor..
Ara sıra, hastalar içeri çağrılıyor..
Gazetemi çıkarıp, haberlere göz gezdiriyorum..
Ara sıra ise, benim gibi bekleyenlerde gözüm..
Gazeteyi enine, boyuna okudum..
Ne çağıran var, ne de ilgilenen!?..
BİRAZ SABIR!
Kayıtlarla ilgilenen sekretere,” bizi ne zaman çağırırlar” diye sordum?..
“Efendim, yoğunluk var.. Biraz sabır.. Çağrılacaksınız!”
“Sabır ya”, memlekette en geçer akçe olmuş!
Burası bir özel hastane, muayene odası önü..
Olup, bitenleri, hafızama kayıt ediyorum..
Özel hastanede durum bu ise, siz devlet hastanelerini bir düşününüz?
Neyse çağrılıyorum..
Derdimi anlatıyorum, muayene ediliyorum…
Bu yetmiyor, bir de “efor testi” için kapı aralanıyor..
Bir 810 TL’de, Efor testi kayıt parası yatırıyorum..
Aman Allah’ım, 9 Dakika yürüyen merdivende, koşmam gerek!
ANJİYO BİLGİLERİ?
Zar, zor, efor testini tamamlıyorum..
Sonuç, kalbe giden bir damar tıkalı, anjiyo gerekli..
İlaçlar yazılıyor ve “anjiyo bilgileri için, giriş ofisine uğramam” salık veriliyor..
Fatura bilgilerimi, reçetemi alıp, aşağı iniyorum..
Genç bir sekreter, durumu izah ediyor..
Kendisini ilgi ile dinliyorum..
Tedavi giderlerinden söz ediyor..
Aklım Belçika’da ya, ayrılıp, ilaçlarımı yeğenim Eczacı Ozan Cinal’dan alıyorum..
“Ne oldu Amca, geçmiş olsun” demekten kendini alamıyor Ozan’ım!
“Bu yaşların, bu halleri de var, Allah başka keder vermesin diyerek”, gülüşüyoruz..
KÖLN YOLUNDA..
Akyazı, İstanbul ve Köln seyahati başlıyor.. Oradan Brüksel’e geçmek gerek..
Sonra Aile Dr. Gülsüm Poyraz’ın kapısı çalınacak..
Öyle de, yapıyorum..
Belçika’da yetişmiş, ikinci nesil Türk evlatlarından biri Dr. Gülsüm Poyraz..
Muhterem eşi Vedat Gümüş ile birlikte açtıkları “sağlık merkezinde” şifa dağıtıyorlar..
ŞAKASI YOK?
“Kalp bu şakası yok” diyerek, beni Belçika’da yetişmiş ünlü bir başka Kalp ve Damar Hastalıkları Cerrahı Prof. Dr. Parla Astarcı’ya sevk ediyor.
Prof. Dr. Parla Astarcı, Brüksel’in en donanımlı, büyük hastanesi Saint Luc’de görev yapıyor..
Şansa bakın ki, yeni Liege Citatelle Hastanesi’ni tayin edilmiş..
Kendisine ulaşarak, hastaları arasına beni de kayıt ettiriyor..
Brüksel ile Liege tam 110 Km mesafede..
Damadım Hakan Denizsever ile birlikte Liege yolundayız..
Hastane girişinde,” bizi robot kabinler” karşılıyor..
Kimlik kartımızı takarak, gerekli bilgiler alınıyor, yükleniyor ve hop tedavi sırası için gerekli doktorun kapısındasınız..
YAPAY ZEKA DEVRİ?
Vay be, “yapay zeka” çoktan hayatımıza girmiş ya?
Sistematik olarak, gereken her şey yapılıyor..
O hasta elbisesi ile artık muayeneye hazırız..
“Nabız ve kan değerleri ve her şey” kontrol altında..
Sonuç, “kalp üzerinde bir değil, üç damar tıkalı!”..
Üstelik, yüzde 70 oranında!..
“Anjiyo” odasına alınıyorum..
Ama, damarları açmak mümkün, olmuyor!?..
Anlayacağınız, bir başka operasyon gerekiyor..
Müsaade ederseniz, bundan sonraki bölümü de yarın paylaşalım..
“Allah kimseye dert verip, derman aratmasın” deriz ya?
Bu dünyada, bozulmayan ne var ki?
Dünyaya, direk mi kalacağız?
Öyle deriz ya, sırası şimdi idi!!..
Tekrar, buluşmak dileği ile sağlıklı güzeller olsun!
Yusuf Cinal yazıyor, 27 Mayıs 2024