Sevgili okurlar,
Memleketimiz Sakarya’da olup bitenler, “elbette hepimizi yakından ilgilendirdiği gibi, ülke genelindeki sorunları da”, es geçemeyiz?
Zira, “ekonomik yangın” büyük!
Son olarak, “Diyarbakır ve Mardin’de, çıkan yangının, nelere mal olduğunu” gördük!
Allah korusun!
“Ekinler alev aldı, dağ, taş yandı, küçük baş hayvanlar ile birçok canlı telef oldu, en önemlisi bu yangında insanlarımızı kaybettik”, insanlarımızı?
Bir anda, her şey kül oldu çıktı!
Peki, sorumlu?
Öyle ya, “bu yangın gerçekten anız yakmaktan mı, yoksa, elektriklerin kesilmesinden ötürü, trafodan mı” çıktı.
Anız yangını şüphesi, yerini trafodan sıçrayan kıvılcımlara bıraktı!
Haydi, ara ki, sorumlu bulasın?
“Devletin, birçok kurum ve kuruluşunun özelleştirilmesinden sonra”, başımıza, neler geldi, neler?
“Liberal, geçtim neo-liberal politikalar” adına, “ülkenin tüm zenginliklerini ” satmadık mı?
Hem de, bu satışlar, gözlerimiz önünde gerçekleşmedi mi?
Tepki gösterdik mi?
Hayır!
“BİZ SEÇİLMİŞİZ!”
Zira, yetkiyi verdiğimiz siyasi irade, “biz seçilmişiz” diyerek, bildiğini okumadı mı?
Tespih tanesi gibi, bu satışlar gerçekleşti!..
Bu satışlar ile ne kazandık, ne kaybettik?
Bir kere, milli zenginliklerimiz, elimizden çıktı, başka firmaların, başka ülkelerin uhdesine geçti!
Verirseniz yetkiyi, görürüsünüz tepkiyi!?
Tepkiden kastım, elbette içinde bulunduğumuz zorluklar..
Asgari ücret besbelli!
Emeklilerin durumu, Allaha emanet!
Şurada, hemşerimiz Türk İş Genel Başkanı Ergun Atalay, bas, bas bağırıyor..
Ulusal basında da yer aldı, bu canhıraş sesleniş!
Ne mi, dedi?
BAŞKA NE DESİN Kİ?
Genel Başkan Ergun Atalay,“Enflasyonun bu kadar ezdiği bir dönem görmemiştim, yaşamamıştım. 25 yıldır böyle bir sıkıntı görmedim” diyerek, enflasyondaki yükselişin durdurulması gerektiğini ve “asgari ücrete ara zam yapılmak zorunda olduğunu” belirtti.
Başka, ne desin ki?
Ülkenin, hali belli!
Siyasi irade, harıl, harıl Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek reçetesinin uygulamasından, medet umuyor..
Bu durumda, “ekonomik hasta” iyileşir mi ki?
Anlaşılan, ülkenin ağır yükü, zenginlerden maada, yine gariban halkın sırtına yüklenecek?
Durum onu gösteriyor!..
Bakınız, “Kurban Bayramı vesilesi ile tuzu kuru olanlar, yine turizm beldelerine ” akın ettiler.. En yüksek fiyatlardan, tatil harcamaları yaptılar!
Yoksul ve gariban halkımız, sadece seyretmekle kalmadı, beklediği kurban etini de göremedi!…
Bu ekonomik krizde, bu pahalılık, bu enflasyon yangınında, “bu emekli maaşları, bu asgari ücret”, neye yetsin ki?
BAYRAM GİTTİ, ESNAF BİTTİ!
İşte Bizim Sakarya Gazetesi’nin de manşetinde yerini bulan haber, acı gerçeğin bir başka yüzünü gösteriyor..
Yaşar İzmirli-Tuncer Kalaycı’nın haberinde, “Bayram gitti, esnaf bitti” başlığı altında neler mi yazıyor?
Adapazarlı esnafın görüş ve düşüncelerini içeren haberde, “esnafın Bayram öncesi alış-verişten memnun ve bayram sonrası ise alış-verişin şıp diye kesilmesinden dert yanarak, bu gidişle kepenk bile kapatabileceklerini söylemeleri”, çok ilginç!
Bayram bitti, okullar tatil, haydi gel sen bu pahalılıkta tatile çık?
BEREKETLİ YILLAR?
Eskiden Adapazarı’nda, farklı rüzgarlar eserdi..
“Bir yanda Adapazarı Şeker, bir yanda Donatım ve bir yanda Adapazarı Vagon fabrikası çalışanlarının, bayram öncesi ve bayram sonrası alış-verişlerini, kentteki canlılığı, hareketliliği, ekonomik zenginliği nasıl artırdığını” bilmeyenimiz yok..
Ne bereketli yıllardı o, ne bereketli?
Şehir, esnaf, nasibini alırdı..
Yüzler gülerdi, selam, sabah vardı..
Gel de, kara, kara düşünme!?
Haydi, yaz tatilini şöyle, böyle atlattınız, ya sonbahar, ya kış?..
KENDİM ETTİM, KENDİM BULDUM!
Bu kötü gidişata içinde, “insanımız yarınlarından nasıl umut var” olsun!
Şurada genel seçimlerden sonra, “geçen zaman dilimi içinde siyasi iradenin ortaya koyduğu performans, insanımızı daha da düşündürmeye, yetiyor, artıyor” bile!
“Yerel seçimlerden, birinci parti olarak çıkan muhalefet ise, dibe vurmuş bu ekonomi ile belediyeleri nasıl evirip, çevirsin, hizmet” üretsin?
Zaten, her biri borç batağında!
Yattı balık, yan gider vesselam?!
Bir Neşet Ertaş türküsü aklıma gelir:
“Kendim ettim, kendim buldum” diye…
İnadına, inadına oy verenlerin, Türkiye’nin, bu kötü gidişatından, hiç mi sorumlulukları yok?
Olmaz mı?
DAHA ÇOK BEKLERSİNİZ?
Ağustos böceği gibi, bütün mevsim inadına, inadına saz çalanların, şimdi dert yanmaya, oflamaya, puflamaya hakları mı var?
Hep derim ya, “bulvar uzun, para yok, gezin, gezin”, parasız adama rağbet yok, üzül, üzül” diye!
Eeee” kendim ettim, kendim buldum, gül gibi sararıp soldum, eyvah, eyvah”, ne eyvah, ne!?
Son söz, “demokrasilerde çare tükenmez” derler ya?
Bakalım, “halkı rahatlatacak mucizevi açıklama” nereden gelecek?
Daha çok beklersiniz!?
Yusuf Cinal yazıyor, 26 Haziran 2024