Büyük Önder Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Temmuz 1922’de başlayan ve 30 Ağustos’ta büyük bir zaferle taçlandırdığı Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, tarihe altın harflerle yazılan en büyük kahramanlık destanlarından oldu.
Bugün, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun, 26 Temmuz 1922’de başlayan ve 30 Ağustos’ta zaferle taçlandırdığı Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 102. yıl dönümü.
İşte Türk milletinin yeniden bağımsızlığına kavuşmasını ve yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasını sağlayan Büyük Taarruz’un tarihçesi…
MİLLİ MÜCADELENİN FİTİLİNİ ATEŞLEDİ
Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldı. 1881 yılında Duyun-u Umumiye İdaresi ile ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş olan imparatorluk, Mondros Mütarekesi ile siyasi bağımsızlığını da yitirmiş oldu. Mütarekenin 7. maddesi, itilaf devletlerinin güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal etmelerine izin veriyordu ve Anadolu topraklarının fiilen işgali kısa süre içinde başladı. Son olarak 15 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetlerinin İzmir bölgesine yaptıkları çıkarma, üç yıl sürecek olan Milli Mücadelenin fitilini ateşledi.
‘HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR’
Kurtuluş Savaşı’nda ülkenin işgalden kurtarılması için Doğu, Güney ve Batı olmak üzere başlıca üç cephede mücadele edildi. Kütahya-Eskişehir muharebelerinin ardından, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, ordu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi ve geniş bir cephe hattında yeniden savunma düzeni aldı.
Türk ordusunun Yunan ordusu ile Sakarya boylarında yaptığı Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos’ta başladı. Bu tarihten itibaren gece gündüz aralıksız süren savaşta, Mustafa Kemal Paşa, yeni bir savaş stratejisi uygulayarak ordularına, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” emrini verdi.
Bu amansız mücadele, bütün şiddetiyle 22 gün 22 gece sürdü. Bütün cephe boyunca saldırıyı sürdüren Türk ordusu, 13 Eylül 1921’de Sakarya ırmağının doğusundan Yunan kuvvetlerini temizledi.
HAZIRLIKLARI BİR YILA YAKIN SÜRDÜ
Sakarya’daki kanlı çarpışmaların ardından düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’u başlatan harekat emrini verdi.
Başkomutan Mustafa Kemal, 26 Ağustos sabahı Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile muharebeyi yönetmek üzere Afyonkarahisar sınırlarında kalan Kocatepe’de yerini aldı.
Zaferden yıllarda sonra büyük usta Nazım Hikmet, Kocatepe’deki Atatürk’ü şu dizelerle anlatacaktı:
“Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: “Üç” dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün planlandığı şekilde sabah saat 04.30’da başlaması gereken Büyük Taarruz Harekâtı sisin fazlalığı nedeniyle yarım saat gecikmeyle saat 05.35’de topçu ateşiyle bütün cephede birden başladı. Yaklaşık on dakika süren hazırlık ateşinin ardından imha ateşine geçildi. Bununla birlikte bütün cephelerde piyadeler ilerlemeye başladılar.
‘ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR, İLERİ!’
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Zafer sonrası 1 Eylül’de Dumlupınar’da, Batı Cephesi’ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere yayımladığı bildiride, tarihe geçecek şu sözleri söyleyecekti.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları, Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını, inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk ulusu, geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakarlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, Cephe Kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
Bu emir doğrultusunda üç koldan ilerleyen Türk ordusu 1 Eylül’de Gediz ve Uşak’ı, 2 Eylül’de Eskişehir’i, 6 Eylül’de Balıkesir ve Bilecik’i, 7 Eylül’de Aydın’ı, 8 Eylül’de Manisa’yı geri aldı. 9 Eylül’de İzmir’de Yunan ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın emrini büyük bir başarıyla yerine getirmiş oldu.
‘BÜYÜK SOYLU TÜRK MİLLETİNE…’
‘Zaferin ardından Mustafa Kemal Paşa, TBMM Başkanı ve Başkomutan sıfatıyla aşağıdaki bildiriyi yayınlayacaktı:
“Büyük Soylu Türk Milletine,
Garp Cephesi’nde 26 Ağustos 1922’de başlayan taarruz harekâtımız Afyonkarahisar, Altuntaş, Dumlupınar arasında, büyük bir meydan muharebesi halinde beş gün, beş gece sürdü. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının yiğitliği, şiddeti ve hızı, Allah’ın yardımının kendisini göstermesine yardımcı oldu. Zalim düşman ordusunun ana kuvvetleri akıllara dehşet verecek bir kesinlikle yok edildi… En büyük komutanından en genç erine kadar ordularımıza egemen olan fikir, milletin gösterdiği görev uğrunda şehit olmaktır. Bunu muharebe meydanında yakından müşahede ederek milletime haber veriyorum.
Milletimizin yapısındaki gücü ve ülküyü üç buçuk yıl önce mesai arkadaşlarımla birlikte ifade etmekten başlayarak, katlanılmaz zorluklar içinde süregelen mücadelemizin sonuçları beliriyor. Milletin reyine ve kararına dayanan bu işin sonunun millet için hayırlı ve mutlu olduğu kesindir.
Milletimizin istikbali güvendedir ve ordularımızın ilahi yardımı elde edeceğine şüphe yoktur.”
Kaynak: Gerçek Gündem