Sevgili okurlar,
Hayat akışı içinde, “hep siyasi kavgaları, hırsları, öfkeleri, yanlışları, doğruları, güzellikleri, başarıları, ödülleri bir kenara itip, şöyle bir oh çektiğimiz anlar, çok azdır” değil mi?
“Bir günlük hırslar, öfkelere”, ne demeli?
“Seveceksen, ömürlük sev”, derler ya?
“Kalbimize iyi gelenlere eyvallah, kötü gelenlere ise, defol demesini” bilmeliyiz..
Zira, “ömür dediğin” nedir ki?
Şairin dediği gibi,”dalda bir kuru yaprak!”
Ya da; “şans meleklerini iyilik meleklerini, yanımızdan hiç uzak tutmalıyız” desem ne dersiniz?..
Yaşam içinde, iyilikler bir yana, “bakışların nazar etti beni” diyenleriniz de, çoktur bilirim..
Herkes, bir yol tutturmuş gidiyor..
Kimi mutlu, kimi mutsuz?
Bize de, ne oluyor ya?
Memleket halleri işte?
GEMİSİNİ YÜZDÜREN KAPTAN?
“Etliye, sütlüye dokunmadan yaşamak” ne mümkün?
Hayat iğnesini bir şekilde batırıyorlar!?
BİAT etsen de, etmesen de, hep zarardasın?
Böyle ortamlarda, “gemisini yüzdüren kaptan” demiyorlar mı?
Sat anasını, gitsin dertlerin!
Öyle de olmuyor, böyle de?
Aklım, “fuar, pardon festival yemeklerine davetli olanlara takılı” kaldı?..
“Masanın müdavimleri”, hiç değişmez mi?
Zaman bu ya, değişmiyor demek ki?
“Gemisini bir şekilde yüzdürenlerin yüzü”, hep gülüyor..
Ne şanslı iş insanları, bürokratlar, siyasiler, adaşlar, sırdaşlar, kafadarlar meslektaşlar…
Vay anasını sayın seyirciler?
SAHNEDE İSMAİL TÜRÜT!
Sahnede, bizim Karadenizli sanatçı İsmail Türüt..
İşini bir şekilde yürüt!
Atma türkü atarım, doğru sözler ile ne canları yakarım!
“Coğrafyamızın yeşili!..”
Yeşili temsil edenler, burada..
Ya, siz kimsiniz?
Biz mi?
İtilmiş, kakılmışların temsilcileri?..
“Talan edilen, yakılan, yağmalanan toprakların bekçileri?”
Vallahi, daha söyleyeceklerim, var da?
Dilmin uçunda!..
Boğazımda, düğüm, düğüm!..
Neredesin iki gözüm?
Reşadiye’den su doldurdum, güğüm, güğüm..
Söyle, ne zaman bizim düğün?
Anlayan, anladı sanırım..
ÜZÜNTÜLERİMİZ, SEVİNÇLERİMİZ?
Anlamayanlara sen anlat, okul arkadaşım, büyüğüm?..
Büyüğüüm ya?
Bir büyüğümüzü daha, yaşamını yitirdi?
Aslen Artvinli olup, Akyazı’da avukatlığa başlayan ve ” potrocelli” diye ünlenen Cahit Yalçın Türkler’i kaybettik!..
Allah gani, gani rahmet, cennet mekan eylesin!
Ailesi ve sevenlerinin başı sağolsun!
Evet, “hayat akışı içinde, böyle sürpriz haberler ile de karşılaşmıyoruz” değil..
Her gün, bir bir eksiliyor, bir, bir çoğalıyoruz!..
Üzüntülerimiz, sevinçlerimiz karma karışık..
SAKARYA’NIN POTROCELLİ’Sİ?
Bu yalan dünyadan, işte bir “Petrocelli” geçti, gitti!..
Elbette, bizim “Petrocelli’den, Cahit Yalçın Türkler’den” söz ediyorum..
1970’li yıllardan itibaren, TRT’de yayımlanan ” Avukat Potrocelli” dizisinin “baş aktörü avukat” gibi, Akyazı ve Sakarya’da, hatta Türkiye’de ünlenen Cahit Yalçın Türkler’ de hakka yürüdü..
Unutmak, olur mu?
“Birlikteliklerimiz, sohbetlerimiz Akyazı, Adapazarı, Karasu, Sapanca günlerimiz..”
Avukatların bile, gözaltına alındığı, tutuklandığı, cezaevine atıldığı şu günlerde, “Söz savunmanın” diyerek, “hakkı, hakkaniyeti savunanlara”, ne kadar teşekkür etsek azdır..
“Söz savunmanın” ha?
Neyi, nasıl savunacaksınız, bu kirli siyaset ortamında?
Neyi, nasıl?
Ah be siyasetçim, avukatım?..
AKYAZILI AHMET SARIÇİZMELİ?
Akyazı’da seçim var..
Devrin önde gelen siyasetçilerinden Ahmet Sarıçizmeli, yine aday..
Rakipleri de ,Akyazı’nın ileri gelenleri?..
Bugün olduğu gibi, “bir diploma sorunu” ortalığı karıştırır?
Akyazı’da gelmiş, geçmiş belediye başkanları arasında, farklı bir yeri olan, “Ahmet Sarıçizmeli’nin ilkokul diploması” sorundur..
“Vardır, yoktur” tartışmaları, mahkemeye intikal eder?
Başkan Ahmet Sarıçizmeli seçim kazanmış ama,” diploma nedeni ile başkanlıktan” olmak üzeredir..
Avukatı ise, Cahit Yalcın Türkler’dir..
İKİ ŞAHİT YETER?
Hiç dava kaybetmemiş olan Av. Cahit Yalçın Türkler, “iki şahit ile işe kotarır ve Ahmet Sarıçizmeli koltuğunda rahat bir nefes” alır..
İki şahit, kim miydi?
Merak bile, edilmedi?
Bugün ise, “iftiracıların, itirafçıların” ipi pazara çıkmadı mı?
İpe bile götürürler, Allah korusun!
Zira, halk, “diplomasız olsa da, Ahmet Sarıçizmeli’yi başkan olarak seçmiş, kabullenmişti.”, başkalarına ne oluyordu ki?.
“Milli irade” bir şekilde tecelli etmişti..
Ama, ya yasalar?
Allah rahmet eylesin, merhum Ahmet Sarıçizmeli’yi savunan Av. Cahit Yalçın Türkler’i de(Petrocelli) anmış, hatırlamış olduk..
DİPLOMASI YOK?
Bu diploma tartışmaları, dün de vardı, bugün de var!
Mesele,” adalet dağıtıcılarının, yani yasa uygulayıcılarının olduğu kadar, avukatların, velhasıl hepimizin görevi, adaletin tecelli etmesine”, katkı sunmaktır..
Diploması yoksa, yok!
Varsa, var!
Yalan söylemeye, milleti kandırmaya ne gerekçemiz olabilir ki?
Bugün sokaklara, “hak, hukuk, adalet” diye dökülenlerin, sesine kulak vermezsek, haksızlıklar karşısında, pısarsak, susarsak, sinersek, olup bitenleri dikkate almazsak, adaletsizlik ve hukuksuzluk konusunda, sıranın bize geleceğini” unutmayalım!
O zaman, bir değil, on, yirmi Avukat Petrocelli’n olsa, ne yazar?
BİR DÜŞÜNÜN?
Şu kızların dansına kafayı takanlara, ne diyebilirsiniz ki?
Onları savunanlar, olmayacak mı?
Edep, kime göre?
Ahlak, kime göre?
Yasa, kime göre?
İşin içinden, çıkabilir misiniz?
Bir değil, bin düşünün derim!
Yusuf Cinal yazıyor, 13 Eylül 2025
