Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz!
Pir Sultan Abdal.
Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamak ve bayramın hakkını vermek için önce, TC’ne, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı kalmak lazım.
Bundan 100 yıl kadar önce, parlamenter rejim yani milletin egemenliğini sistemleştirmek için 23 Nisan 1920’de TBMM kuruldu. Sonra Cumhuriyet ilan edildi. Yani Çağdaş Türk devrimi yapıldı.
Atatürk ve arkadaşları bu günün Milli Egemenlik ve Çocuk bayramı olarak kutlanmasını önerdi ve kabul edildi.
Fakat 1946’dan başlayan karşı devrim sürecinden bu tarafa oluşan karşı devrim tamamlandı ve esasta 1. Türkiye Cumhuriyeti kurumsal ve içerik olarak yıkıldı.
Bu karşı devrim, bu süreçte, Atatürk ilke ve devrimlerini ortadan kaldırıldı.
Şu anda Türkiye’de Milletin Egemenlik ve Cumhuriyet rejimi değil tek kişinin egemen olduğu Saltanat rejimi var.
Bunu hala düşünsel, fikirsel, felsefi, siyasi olarak idrak edemeyen, yeni bir 2. Cumhuriyeti kurmanın gerektiğini göremeyen ve bunun için emek vermeyen, sözde milli yelpazede yer alan kişi, güç ve kurumlar yanlışta ısrar ederek, yıkılmış bir Cumhuriyette ve karşı devrimin yeni rejiminde, Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladığını sanmaktadırlar.
Bu geniş halk kitleleri açısından nostaljik ve duygusal hatta samimi bir anma olarak kutlanabilir. Biz buna miras olarak sahip çıkıyoruz da denebilir. Denmelidir de. Ama gerçekte 2. Türkiye Cumhuriyeti ‘ni Atatürk devrim ve ilkelerini, 1. TC kuruluş felsefesini, 2020’ye uyarlayarak, yeni 2. Cumhuriyet ( Fransa’da olduğu gibi) Anayasası ile taçlandırılmadığı zaman, bu gibi bayramlar Milli bayram kutlamaları olarak anılsa da, ama esasta yaşam ve içinde bulundukları rejim açısından bir anlamı olmaz.
Bugün, bu uzun bir süreçten sonra geldiğimiz karşı devrimci bir rejimin kurulmasından, 1. TC ‘ni savunmayan siyasi parti, kurum, kuruluşlar ve şahsiyetler kadar, Anayasasını bilinçli bir şekilde bilip, idrak etmeyen, sahip çıkmayan ve elindeki demokrasi ve Anayasa maddelerini gerektiği gibi Cumhuriyet rejimini korumak için kullanmayıp, yanlış seçim yapan vatandaş da sorumludur.
İkinci Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmadan, Senato ve Meclisli bir TBMM’ni etkili kılmadan, yeni ve güçler ayrılığını hakim kılan Cumhuriyet Anayasası yapmadan kutlanacak her şey belki bir çok kişi tarafından samimi olduğunu ‘kanıtlayabilir’ ve ruhen tatmin edicide olabilir. Ama bu gerçekte kendi kendini avutmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.
Bu durumda ısrar edilirse, millet açısından büyük bir zaman kaybı olacaktır ve bu gerçeklerden kaçan, gerçeklerle yüzleşmeyen, gerçekleri kabul etmeyen ve mücadele etmeden güzelliklerin olacağını sanan bir millet açısından aldatmacadan öteye geçemeyecektir.
Ben’de Türk Devriminin 100. yılında, Devrimin bir mirasçısı olarak 2. TC’ni kurmak için kolları sıvama yılı olarak Devrimi kutluyor ve Türk Milletini, Atatürk ilke ve devrimlerine yaraşır bir mücadele ile, Saltanat rejimini yıkıp Türk’üm diyen herkesi Türkiye’de 2. Cumhuriyeti kurmaya davet ediyorum.
Gerçek bir Çağdaş Cumhuriyet rejimini kurup ve o rejimde Milli bayramları kutlamaya davet ediyorum!
Çünkü Atatürk İlkeleri ve yarım kalan devrimleri, Türk Devleti ve Türk Milletinin çağımızda ve gelecekte uygar bir yapı olarak varlığı için bu şarttır ve geleceğimiz buna bağlıdır!
Saygılarımla
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı