Diyanet işleri başkanı dinimizin evlilik dışı ilişkilere ve cinsel farklılıklara karşı olduğunu belirten bir hutbe konuşması yapınca, ortalık toz duman oldu.
Virüs salgını dolayısı ile halkımızın tedirgin ve perişan olduğu son üç ayda gündemi değiştirme çabaları olarak görüyorum.
Çünkü ekonomi göçmüş durumda.
Virüsün çıkış sebebi evlilik dışı ilişki ve cinsel tercih olamaz. Bu yetersiz bilginin sonucu ortaya çıkan basit siyasi bir söylemdir.
Cinsel sapmalar, insanlığın var olmasından bugüne hep olmuştur. Ve olacaktır. Bu konuya ayrıca gireceğim.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu “evlilik dışı ilişki” dir.
Önce İslam’ın evlilik dışı ilişkiye nasıl bakıyor?. Bundan bahsedeyim. İslam’da şayet bakmaya gücünüz varsa; aynı anda dört kadınla evli olabilirsiniz. Üstelik evlilik için bir din görevlisinin nikah kıyması yeterlidir. Erkek bir bedel ödeyerek kadını nikâhı altına alabilir. Ayrılmak istediği zaman ise “boş ol” demesi yeterlidir. Tabi bunun için de bir bedel ödemesi zorunludur. Yani güçlü isen kadına ulaşmak ve ayrılmak çok basittir. Kadının ise eş seçme, boşanma ve çok erkekle evlenme hakkı yoktur. Sosyal bir hukuk devletinde nikah ise kadından yanadır. Evlilik için belediye nikah memurlukları vardır. Kadın ve erkeğin rızası aranır. Boşanmalarda hukuk yolları zorunludur. Boşanma anında kadın ve çocuğa büyük haklar doğar. Aynı anda bir erkek dört kadın alamaz.
Diyanet İşleri Başkanı(Yaşar Erbaş) insanlara ders vermek istiyorsa, önce bunları ortaya koymalı, insanları aydınlatmalıdır.
Zina olayı ise, evlilik dışı cinsel ilişkiye denir.
Genelde evli iken bu eylemi yapanlar için, “zina” sözcüğü kullanılır.
Başta ABD olmak üzere, biten evliliklerde tüm haklar kadın ve çocuğa kalır. Tüm mallar da. Ayrıca nafaka söz konusudur. Buna paralel olarak artık büyük oranda batı erkeği nikahsız yaşamayı tercih etmektedir. Sadece sevgiye dayanan, mutlu beraberlikler evliliğin yerini almaktadır. Erkek yapısında, sahiplendikten sonra değersiz görme hastalığı vardır. Bu yüzden nikah kadın açısından kötü sonuçlar doğurur. Oysa kadının her an gitme özgürlüğünün olması erkeği kadına bağlar. Uzun beraberliklerden sonra isteyen nikah yapabilir. Tabi tüm bunların olması için; kadının toplumdaki yerine bakılması gerekir. Erkeğin eline bakan, adeta onun esiri gibi olan kadının özgürce tercih yapabilmesi mümkün değildir.
İslam ülkelerinde kadının adı yoktur!.
Gidip hepsini gördüm!.
Eşyadan değersizdirler!.
O zaman fetva verileceğine; önce kızlarımızın eğitilerek, özgürleştirilmesi, kendi ayakları üzerinde duran bireyler olması için mücadele etmelidir din adamlarımız.
Bu yapı ve bu düşüncelerle toplumun huzur ve refahı sağlanamaz.
Diğer taraftan aldatmalar, tarihin her döneminde vardı.
Toplumumuzda mutsuz evlilikler büyük yer tutar. Herkes birbirine mutluluk oyunu oynuyor. Evlilik öncesi psikolojik uyum testi yapılmalıdır. Ayrıca kişilerin sosyal çevre uyumu da önemlidir.
Tabi bu söylediklerim; ekonomik, sosyal ve hukuk yönünden gelişmiş ülkelerinde mümkündür.
Bu yapı ile mutlu evlilikler kurulamaz.
Nikahsız evliliklere dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı; din adamlarının iki veya daha fazla evli olmalarını görmez. Çünkü onlar dini nikahı kendileri yaptığı için dikkat çekmez.
Bu toplumun gelişmesi bu yapı ve bu eğitim sistemi ile mümkün değildir. Lâik toplumlarda din adamları, topluma yaşam dikte edemezler. Cemaatlerine seslenebilirler.
Ülkemizde laiklik bitmiştir.
O zaman sorun yok.
Devam edebilirler.
Erdal Bıçakcı yazıyor