Baştan söylemek gerekir ki Ayasofya için alınan karar tamamen siyasidir. Atatürk Cumhuriyeti ile bir iç hesaplaşma, rövanş ve bu yolla da son süreçte yalpalayan tabanını birleştirme amacı taşır. İlk ibadetin Lozan’ın yıldönümüne(24 Temmuz )denk getirilmesi, zamanında müzeye dönüştürülmesi ile ilgili yapılan ‘hain’ imaları bunu işaret eder niteliktedir. Yurt içinde etkisi sosyal medyadan öteye geçmese bile, bir erken seçim öncesi güçler dengesini oluşturması mümkündür. Özellikle de gelişmeleri bir melodram film izler gibi takip eden, ‘aman bir tatsızlık çıkmasın’ diyen bir muhalefet varken. CHP’nin ve Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini parti yöneticilerine birilerinin hatırlatması elzemdir.
Ancak esas etkiyi yaratacak boyutu uluslararasında olacaktır. Yaşanan küresel salgın sürecinin sosyo ekonomik sıkıntılarının tam ortasında medeniyetler çatışmasını körükleyecek hamleler yapmak bir yerlere mesaj vermektir. Bunun bedeli veya karşılığı olacağı muhakkaktır. Başta iğneyle kuyu kazar gibi yıllardır emek verilen kültür ve inanç turizmi olmak üzere turizm sektörü ve dış bağlantılı pek çok sektör durumdan etkilenecektir. Mevcut ekonomik sistem ve uluslararası bağlantılarda Türkiye dışlanma ve yalnızlaştırılma tehditiyle karşı karşıya kalacaktır. Zorlu bir mücadele olacağı kesin.
Türkiye dinler arası bir kutuplaşmada ve yıllardır ‘birilerinin’ hayalini kurduğu olası bir ilahi savaşta (ya da cihat) taraf, sancaktar, hatta lider konumuna getirme fikri son derece tehlikeli ve risklidir.
Son olarak Ayasofya gibi bir dünya mirasının müzeden ibadethaneye dönüştürülmesi sürecinde başta turizm sektörünün temsilcileri olmak üzere ilgili STK’ların sessiz kalması, tepki göstermemesi ile en az muktedirler kadar sorumlu oldukları muhakkaktır.
Murat Saraç yazıyor
Murat Saraç yazıyor