1. Haberler
  2. Gündem
  3. Bulgaristan’da Toplum Köklü Değişiklik İstiyor 

Bulgaristan’da Toplum Köklü Değişiklik İstiyor 

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bulgar Anayasasına göre, ülkedeki en temel kurum Halk Meclisidir. Başbakanı ve hükumeti meclis (parlamento) seçer. Başbakan meclisin aldığı kararları yerine getirmekle, onayladığı bütçeyi uygulamakla, yasaların üstünlüğüne uyarak, yasama ve yargı işlerine karışmamakla yükümlüdür. Bunlar son 1991 anayasasının temel maddeleridir.
14 Ağustos 2020 tarihinde Bulgaristan Bakanlar Kurulu Başkanı Boyko Borisov basına demeç verdi ve meclise şart koştu. “Yüce Millet Meclisi (YMM) için seçim yapılması ve Anayasa Değişikliği kararı alınırsa, aynı gün görevimden ayrılırım” dedi. Bu, onun Bulgaristan genelinde 38 günden beri süren “İstifa!” isteklerine son cevabı oldu. Yani Başbakan B.Borisov sokağa şart koşmuş oldu.
Anayasaya göre, Bulgaristan hükumetinin anayasaya ilişkin yasama girişiminde bulunma hakkı yoktur. Anayasa değişikliği ve Yüce Millet Meclisi seçimi yapma hakkı sadece halk meclisinin üçte iki çoğunlukla alacağı bir karardır.
GERB partisinin şimdiki mecliste 120 milletvekili imzası olmadığı için Anayasa değişikliği veya YMM seçimi yapılması önerisini kendi başına sunması mümkün değildir. Gerekli olan 120 imzayı toplasa bile ancak teklifte bulunabilir, fakat önerinin tartışmaya açılması ve kabul olması için 160 milletvekilinin oyu gerekecektir. 240 üyelik mecliste oyların 76’sının sosyalist parti BSP’nin olduğu ve artık GERB tekliflerinden hiç birini desteklememe ve sadece “istifa talebine” oy verme kararı olduğu için bu partinin, bu yolu da tıkalıdır.
Olayı, 12 Eylülde yapılacak BSP Kongresinde Başkan seçimine bağlamak da yanlıştır. 84 bin üyesi olan BSP parti yönetiminde GERB partisini desteklememe konusunda önceden alınmış kararı bulunuyor.
Öyle oluyor ki bugünkü siyasi durum, halkımızın dilinde “dolmuş, dolmuş da iyice şişmiş” olarak tarif edilen, gökyüzünün bir türlü boşanamayan, karardıkça kararan gökyüzü durumuna benziyor.
Dolayısıyla GERB iktidarda kaldıkça, halk da çığlıklı “İstifa!” direnişlerine devam etmek zorundadır. Bulgar basını Temmuz başından beri Boyko Borisov’un davranışlarını tarif ederken “Bir ileri iki geri taktiği uyguluyor.” Demekten çekinmiyor.
Bu önerilerle Boyko Borisov parlamentoyu, yürütmeyi ve Bulgaristan siyasetini kilitleyerek, halk, memleket ve devlet aleyhinde tavrını sürdürme kararı almış bulunuyor.
Böyle bir iddiada bulunma hakkımız nereden mi doğdu?
Bulgar siyasi dilinde en sık kullanılan kavram stratejidir. Strateji dendiğinde halkımız işin içinde çok önemli ve uzun vadeli sorunlar olduğunu anlıyor. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Bulgaristan’a stratejiler ülkesi diyebiliriz. Borisov’un 2. görev döneminde, (216 yılında) 174 milli strateji, 265 belediye stratejisi ve üstelik 341 adet de birbirine örülmüş milli ve yerel stratejileri vardı ve Bulgaristan politikası bunlara dayanıyordu.
Başa dönelim” (restart) yapalım diyen Borisov, her gün 4X4 Jeep sürüyor. Ne oldu yani en güçlü 4x’4ün saplanıp (kakılıp) kaldığı bir yola girdik. Bu iş böyleyse, sokak haklı anlamı çıkıyor.
Toplam 776 stratejinin hangisinde ipler koptu?
Borisov açıklasa da halk da işitse ama açıkla(ya)madı. Herkesin ağzı açık kaldı! Çünkü “başa dönelim-den anlaşılan“ 1990 yılı ise, o yıllarda “karne sistemi, açlık vardı. Biz Türker’in acısı o kadar derindi ki, anlatılır gibi değildi” ve kimse “restart” istemez ve bu işe girmek de istemez. Bu işin dengesi “İstifadır!” ve kader neyse artık çekilir…
O da, kel başa bir fes seçer ve olay kapanır!!!
Bulgaristan otokrat bir devlet değildir.
Başbakan demecinde, kendisini meclisin, hükumetin ve tüm devlet kurumlarının en üstünde, alacağım kararlardan ve yapacağım işler den yalnız kendim sorumluyum havasına girmiş bir tonla 10 teklif daha dile getirdi, fakat bunlardan hiç birisinin Yüce Millet Meclisi ile ilişkisi olmadığı, şimdiki meclis tarafından da yapılabileceği hemen ortaya kondu.
Şöyle bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bulgar sosyalist ve sosyal demokrat hareketinin atası sayılan Dimitır Blagoev (1856-1924), “Bulgaristan’la ilgili kararların üçte ikisi Sofya’da alınmaz, Sofya dışında başka ülkelerin başkentlerinde alınır.” demiştir.
100 yıl önce söylenen bu değerli sözlerin bugünkü durumu, Bulgar Profesörlerden Nako Stefanov’un tespitlerine göre, “dörtte üç ve altıda beş” şeklinde değişikler göstermiş olsa bile, egemenlik kalıtı koşullarında “yaşayan” biz Bulgaristanlı olanların gözleri ufuk aramaya devam ediyor.
Sormak isterim? Borisov’un açıkladığı şöyle olacak böyle olacak, milletvekillerini 120 ‘ye indireceğim, önce YMM’ne 400 vekil seçilecek, yeni anayasa kabul edildikten sonra 280’ni köylerine geri gönderilecek, çalıp kapmaya alışık olanlardan 120’si görevine devam edecek kararı nereden geldi acaba?
Washington’dan mı? Brüksel’den mı? Moskova’da mı?
Bulgaristan’ın çadır kentlerinde geceleyenlere bu gerçekleri öğrenmeden “çadırda ölürüz, çıkmayız” diyorlar.
Bu direnişlerde bir şarkı, birkaç şiir yazan, halk önüne çıkıp söyleyen de çıkmadı. Gece partilerinde klasik müzik dinliyorlar. Geçen akşam Mozart’ın “Türk marşını” açmışlar Sofya ortasında. Elinde bastonlu, iki büklüm bir yaşlı belirmiş ve ben de bir şeylerle katılayım demeden başlamış yüksek sesle Hristo Botev’i ateşli ateşli okumaya:
Halkın hayatına karayılan yapışmış, emiyorlar halkımın kanını yerli ve yabancılar!
Başbakana resmi tepkiler de gecikmedi.
Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Başbakan Borisov’un keyfi isteklerine halk, kamuoyu ve devam eden sokak göstericileri adına katılanlar adına hemen cevap verdi. Başbakan Boyko Borisov’u ve Başsavcı İvan Geşev’i de olmak üzere, hemen istifaya davet etti. Mafyanın hükumetten sökülmesini, geçici hükumet kurulmasını ve erken seçime gidilmesini önerdi.
Süreğen rüşvet ve dolandırıcılığın anlamı.
Bulgaristan’a Avrupa Birliği fonlarından gelen paralar, değişik uluslararası bankalardan aldığımız borç paralar ve devlet ihaleleri ve kullanılmaya verilen belediye ve devlet mülkleri üzerinde rüşvet, yalan dolan, çalma kapma ve dolandırıcılık % 10 ile % 90 arasındadır. Bu sorunun Bulgaristan vatandaşlarının lokması üzerinde olduğu gibi, milli kalkınmamız, gerçek AB üyeliğimiz, “Şengen” üyeliğimiz vs vs üzerindeki etkisi, belirleyici rolü olağanüstü büyüktür.
Borisov demecinde bu konuya değinmedi, aslında rüşvet ve soygun olayı 1990’da da vardı. O zaman Bulgaristan’da 80 milyoner vardı. Onlardan 76’sı Türkler göçe zorlandığında “pasaport işlerinden”, “LADA” araçlarında sıra numarası değiştirmekten ve bu yazımda değinmek istemediğim diğer abur cubur işlerden Türk kardeşlerimden topladıkları paralarla milyoner olmuşlardı. Şimdi mafya dediklerimizin arasında elini soğuk sudan sıcak suya sokmadan, yalnız halkı dolandırmaktan ve fakir fukaranın hakkından çalmaktan 1000 (bin) milyoner belirmiş. Peki bunlar ne iş yapmış nereden kazanmış? işte bu belli değil…
Bir de halkımızın bütün birikimi ve umudu Batıya aktı.
Yapılan hesaplamalara göre, Bulgar devleti bir çocuk 18 yaşına girene kadar 2 bin leva (ailenin harcamaları hariç) masraf yapmaktadır. 3 milyon vatandaş ülkeyi terk etmiştir. 1 milyon kişi için harcanan para 36 milyar levadır, 3 milyon vatandaş için harcanan para toplam 108 milyar levadır yani bugün kuruyla 54 milyar Avrodur.
Bulgar devletinin lehine ve çıkarına olan vatandaşların vatanlarında kalması, yaşaması ve çalışmasıdır. Vatandaşları yurtlarından kovanlar mutlaka cezalandırılmalıdır. Davaları ertelemek ve askıya almak adaletten kaçmaktır. Her şeyin sonu geldiği gibi bunların da sonu gelecektir.
Borisov demecinde AB ve diğer Batı ülkelerinden 60 milyar Avro gibi bir paranın yatırım olarak geleceğine vurgu yaptı. Kaynağını belirtmese de, devlete böyle bir tazminattan daha önce de söz edilmişti.
Bilindiği üzere, 1942-1944 yılları arasında Bulgaristan işgalindeki topraklarından Nazi toplama kamplarına gönderilen 5 bin Roman-Millet için tazminat olarak Bundestag (Alman Meclisi) onaylı 4 milyar Doyçe Mark para tesis edilmişti. Bu para İsviçre Bankasına aktarılırken finans hokkabazı George Soros, Roman liderleri dolandırarak veya paraların nereye gittiği bilinemedi ve buharlaştı. Şimdi tüm olayların içinde mafya çöpçatanları mı var. Eğer böyle bir para iade edilecekse, bakanlık kurulsun, dış ülkelerdeki tüm gurbetçilerimizin, soydaşlarımızın hakları bu sefer korunsun. Bu konuda Başbakandan açıklamalar bekliyoruz.
Protesto eylemlerin son boyutları.
Başbakan’ın demeci ülke çapında memnuniyetsizliği ve protesto eylemlerini daha da şiddetlendirdi. Sofya’da kapatılan kavşaklara Romanya Büyükelçiliği önündeki kavşak da eklendi. 4 ana kavşağın birden kapalı olması trafiği de felce uğrattı. Sırbistan’a çıkan Dragoman-Kalotino Sınır Kapısına çıkan otoyolun kesilmesiyle 15 km kuyruk oluştu. Kuzey Bulgaristan’ı Güney Bulgaristan’a bağlayan ana yol olan Koca Balkan’ın “Cumhuriyet Geçidi” adıyla da bilinen “Hayın Boğaz” geçidi 8 saat kapandı. Bu arada Tuna üzerindeki Ruse-Gürgovo Demir ve Karayolu Köprüsü; Varna’da “Han Asparuh” köprüsü ve Vidin’deki 2. Tuna Karayolu Köprüleri göstericiler tarafından saatlerce kapalı kaldı.
Ağustos ayı olmasına rağmen ve zaman kesimi yıllık tatil kullanılan dönem olsa da, akşam gösterilerine çıkan ve İSTIFA! Pankartı taşıyanların sayısı artıyor. Gösteri alaylarının asıl MİLLİ LİDERLERİ henüz meydanlara çıkmasa da, Başbakan Borisov ile Cumhurbaşkanı Radev’in karşılıklı suçlamalarından sonra ve yumurta ve çürük domates yağmuruna tutulmasına rağmen, tatilini kesip Başbakan Borisov’u aktüel konularda dinlemeye çağrılan meclisin toplanamaması da protestocuların nefretine benzin döktü.
İktidarın paralı yorumcuları dışında, bütün sosyolog, köşe yazarları ve sosyal medyacılar ve onlarla birlikte hükumet ortaklığı devam eden sözüm ona “üç milliyetçi-Irkçı cephe partisi” dışında sol ve sağ kanattan, meclis içi ve meclis dışından tüm siyasi partiler hemen “önce istifa” ve ardından diyalog, yuvarlak masa ve değişik konularda görüşme dediler. Yorumlara bakıldığında, “Bulgaristan’da yapılan seçimlerde kimin kime oy verdiği önemli değil, önemli olan oyları kimin saydığıdır” görüşü ağırlık kazandı. İlgililer, çalınan paranın çok büyük olduğuna, tüm seçmeninin oyunu satın almaya yeteceğine, üstelik Merkez Seçim Komisyonu’nun da sahtekârca çalıştığına dikkat çekerek vurgu yapıyorlar.
Sokak gösterilerinde önemli koordine edici rolü gören ve Temmuz ayından beri kamuoyu reytingi % 50 yükselen “Evet, Bulgaristan” partisi başkanı ve “Demokratik Bulgaristan” hareketi Eş Başkanı Hristo İvanov, Başbakan Borisov’un demecine cevaben yaptığı konuşmada şöyle dedi: “O, bu demeciyle yeniden başa dönelim dese de, var olan durumu betonlamaya çalışıyor. Halka, 1990’da dayatılan polis numarasını yeniden satmaya çalışıyor. Borisov, köklü dönüşüm istemiyor, şimdiki anayasanın yerine usulca başka bir temel yasa koyarak, gençlerin, seçmenin ve halkın gözünü boyamaya çalışıyor.”
Yargı düzeninde Başbakanın önerdiği değişiklikleri 2015 yılında II. Borisov hükumetinde Adalet Bakanıyken önerdiğini de bildiren Hr. İvanov, o zaman GERB partisinin bu politik önerilerin hiç birini kabul etmediğini hatırlattı ve Başbakanın Baş Savcı Geşev’in istifa edeceğini söylemediğine vurgu yaptı.
Hr. İvanov’a göre, Bulgaristan’da sokak gösterileri politik nitelik kazanıyor ve devam edecek. Göstericiler, 1990’da totaliter komünist düzenin güya “parlamenter demokrasi” ile değiştirilerek, sonra tüm demokratik değerlerin ayakaltına alındığı gibi, bu defa da “başarısızlar rejiminin” yerine yeni sahte bir düzen yerleştirilmesine ve işlerin “eski hamam eski tas” devam etmesine yol verilmeyecektir.
Bu arada proteso ve istifa hareketini destekleyenler alayına avukatlar, öğretmen ve eğitmenlerden sonra Bulgar Hekimler Birliği de katıldı. 11 Ağustosta Sofya’da “Yeni Bir Sağlık Sistemi İçin Bulgar Doktorlar” hareketi kuruldu. Doktorlar çalışmayan devlet sağlık sistemine paralel bir sağlık hizmetleri sistemi geliştirmek için birleşerek reform ve yenilik hamlelerine katılmak istediklerini duyurdular. Toplumdaki gerginliği bastırmanın tek yolu olarak “Başbakan ve Başsavcının istifa etmesi ve görüşmelere başlanması” gösteriliyor.
Göstericiler Borisov hükumetiyle temas kurmak istemiyor.
Konumuz devam edecektir. Kaynayan toplumsal tencerede kapak kalktı. Olayların Türk bölgelerine yayılması bekleniyor. Faşistlerden, Irkçılardan, mafyadan korunmak milli sorun oldu.
Dikkatli olalım.
Kendimizi Korona belasından da koruyalım.
Rafet ULUTÜRK yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Bulgaristan’da Toplum Köklü Değişiklik İstiyor 
Yorum Yap