Avrupa’da “aşırı radikaller” gözardı mı ediliyor?

Avrupa’da islamcıların örgütlenmesi ve bunlara gösterilen müsamaha, Avrupa’lı milletler, bürokrasi ve siyasiler arasında huzursuzluk yaratmaktadır. Bundan yararlanmak isteyen aşırı sağcı Avrupalı örgütlü uçlar konuyu son günlerde Kuranı Kerim yakmaya kadar götürmüştür. Bu sorunun bu hale gelmesinde, islamcıların örgütlenmesi ve tehlikelerini tartışmaya açıp karar almayan Hükümetler, İstihbarat teşkilatları, siyasiler ve yargı organları kadar korkuyla karışık ilkeli davranmayıp mücadele etmeyen sorumluluk almayan laik Türkler, Araplar, Farslar, Pakistanlılar da vs de sorumludur.

Avrupalıların, “İslamcılar” konusunda tedirginliğini anlamama rağmen Avrupalı halkların insiyatif alıp provakatif “Kuran Yakma” olayını protesto etmeleride gerekmekte ve İslamcıların, Müslümanlar üzerinde, organize olmalarına karşı, estirdikleri açık ve gizli terörlede mücadele etmeliler.
“Kuran Yakma” eylemi sadece aşırı uç olan Avrupalılara ve İslamcılara yaramaktadır. Bunlar eylem ve örgütlenmeleriyle bir birine puan kazandırmakta ve taraftar toplatmaktadırlar. Bu Avrupa’da yaşayan herkesin huzursuzluğuna yol açmaktadır. Bu durum Avrupalıların barış içinde bir arada yaşamasına atılan saatli bir bomba niteliğini taşımaktadır.

Bu konuda sakin ve uyanık olunmalı, her iki kesime karşıda mücadele edilmelidir. Evet Avrupa’da bugün tehdit edici bir İslamcı örgütlenme vardır ve bu ilerde doğacak toplumsal çatışmayı, hatta ırkçılıpın çoğalmasını körükleyecek olaylara zemin hazırlatacaktır ve gebedir. Bunun önün alınması ve olmaması için Avrupa’da yaşayan tüm halkları, etnik grupları, Hükümetleri, STK ları, siyasi partileri, güvenlik güçlerini çok geç olmadan göreve çağırıyorum.

Bu konuda çok geç olmadan toplumsal çatışmaya yol açacak ve zemin hazırlayacak İslamcı ve Avrupalı sağcı aşırı uçların: siyasi, örgütlülük, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak elimine edilmesini önemle talep ediyorum. İskamcılar ve Avrupalı aşırı uçlarla mücadele etmenin bir insanlık, barış içinde bir arada yaşama ve dostluk görevi olmasını ve gelişmeler karşısında bilerek “Dilsiz şeytan” olmamasını, her kesimden insanın ve kurumların bu konuda insiyatif ve sorumluluk alarak mücadele etmesini öneriyorum.
Sefa Yürükel yazıyor