HALİL PAŞA (KUT-Soyadı kanunu çıkınca Atatürk ona; Küt-ül Amare savaşını kazanmasından ötürü; Kut soyadını vermiştir) Küt-ül Amare zaferinin komutanı Halil Paşa 1957 yılında gırtlak kanserinden ölmeden evvel, vasiyetini açıklamış, Osmanlı Paşasının son isteği: “mezarına bir şişe rakı dökülmesi” olmuştur. Trabulsgarp, Makedonya, Yunanistan, Irak, İran, Azerbaycan, Kafkasya, Balkanlarda savaşan, Kurtuluş savaşından Atatürk’ün isteği ile Moskova’da Sovyetler Birliği ile ilişkileri yürütüp, Rusların verdiği altın ve silahları ülkemize getiren kişidir.
Bugün onun anılarının kaleme aldığı kitabı okudum.
Osmanlı’nın son dönemi.
Osmanlı subayının entelektüel kişiliğe, en az iki üç lisan konuşabilmesi, her türlü batı danslarını yapması, vatan sevgisi, ittihat ve Terakki hareketi. Vs vs.
Yaşanmış acılar, çekilen çileler. İnanılmaz unutup gidilen hayatlar. Bu vatan için hayatlarını hiçe sayıp, şehit düşen, gazi olan ve savaşan tüm kahramanlarımızı saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Ve bugün geldiğimiz duruma bakıyorum.
O günleri ve o insanları çok arıyorum.
Mutasyona mı uğradık?
Adeta kimliğimizi kaybetmişiz. Türk olmak çok farklı bir şey.
Bunu Halil Paşanın anılarında bir kez daha; okudum ve gördüm.
Tabi İstanbul’un işgali ve işbirlikçi hainleri de okudum.
Lütfen en azından yakın tarihimizi okuyunuz.
Ama okumadan önce azıcık coğrafya çalışınız.
Bu insanların at sırtında veya yürüme gittikleri yerleri ve mesafeleri görünüz.
Vatan severliğin ne demek olduğunu öğreniniz.
İyi akşamlar.
Erdal Bıçakcı yazıyor