Ağız maskesi satışından kazandığı 9 milyon euroyu, tepkiler üzerine yardım kuruluşlarına bağışlayacağını açıklayan Hollanda’nın Sülün Osman’ı, 9 milyonu değil, dokuz milyondan elde edeceği kârı bağışlayacak.
Tüm Hollandalılar’ın gözlerinin içine baka baka özür dileyip yakaran ve kendisini ‘hayırsever’ olarak lanse eden eski politikacının, televizyonda yaptığı laf ebeliğinin farkına varan pek olmadı.
Diğer iki ortağının kazandıkları 9’ar milyon için fikri olmadığını belirten şaklabanı televizyonda dinlerken, bağışlayacağını belirttiği 9 milyonu değil, o paradan elde edeceği kazancı kastettiğini anlamıştım.
Şimdi sempati ile bakılmaya başlanan Sywert van Lienden adlı ‘medyatik’ adamı tanıtmak için, Hollandalılar’a bizim Sülün Osman’ı anlatmaya karar verdim.
Değerli Okurlarım,
Sizlere birkaç haftadır Hollanda’da yapılmakta olan yolsuzlukları içeren haber ve yorumlar yazıyorum. Yaşanan yolsuzlukların sonuncuları, koronavirüse karşı savaşmak için lâzım olan ilaç ve araç gereçlerin alım-satımında dönen dolapları belirtmiştim.
Yolsuzlukların son kahramanı eski siyasetçi Sywert van Lienden, 40 milyon adet ağız maskesini develete satabilmek için çok uğraş verdi ve çok para kazandı.
Aslında, bu alış veriş işleminde, yani kâr-zarar konusunda bir yolsuzluk yoktur.
Alan memnun satan memnun ise, yolsuzluk söz konusu değildir.
Ne var ki, 40 milyon adet ağız maskesini devlete satabilmek için tam 23 bin başvuru yapılmışken, Van Lienden’in seçilmiş olması şaibeli oldu. Aslında şaibe de yok, Van Lienden açık açık tercih edildi.
Neden mi?
Çünkü kendisi de Hıristiyan Demokrat Partisi (CDA) etiketiyle Belediye Meclis Üyeliği yapmış olan bu adam, partide ağırlığı olan kişileri ve hatta Prens Constantijn’i araya koyarak kendisini kabul ettirdi. Hem de büyük yalanlar söyleyerek. Van Lienden bu işi bağlı olduğu hayır kurumu adına yapacağını ve kâr gütmeyeceğini belirtmişti.
40 milyon adet ağız maskesini 108 milyon euroya devlete satan Van Lienden, bu defa 80 milyon adetlik bir satış için, yine bir CDA’lı olan son ayların sevilen ve takdir edilen siyasetçisi Pieter Omtzigt’i araya koymuş ve Başbakan Rutte ile bu konuda özel bir görüşme yapmışlardı.
Nedense bu ikinci teklif kabul edilmedi.
İşte ne olduysa ondan sonra oldu.
Çocuk bakım yurtları için ailelere yapılan yardım ödeneklerinin, shtecilikle alındığını iddia eden vergi daireleri, genellikle yabancı kökenli 30 bin aileyi haksız yere mağdur etti. CDA’lı Pieter Omzigt’in başını çektiği ‘Aileleri savunma kampanyaları’ sonrasında, mecliste ‘Araştırma Komisyonu’ oluşturuldu. Araştırma Komisyonu, yaşananların çok utanç verici olduğunu saptadıktan sonra yapılan meclis tartışmalarında hükümetin istifası ve erken seçim kararı alındı.
Koronavirüs önlemlerine karşı çıkanların da destekçisi olan Pieter Omtzigt’in, seçimden sonra yapılan koalisyon görüşmeleri sırasında, Başbakan Rutte tarafından ‘istenmeyen adam’ olarak işaretlenmesi, yapılan müzakereleri zora soktu.
Hollanda’da hükümet kurulması için çalışmalar hâlâ bir sonuç vermedi.
Hükümet çalışmaları bir yandan devam ederken, Sywert van Lienden’in, ağız maskesi satışı için hem torpil kullanması ve hem de kâr amacı olmadığını belirttiği halde 28 milyon euro kazanç elde etmesi, gerek siyasetçiler ve gerekse medya tarafından peşi bırakılmadı.
Sahte tavırları ile Hollandalılar’ın nefretini üzerine çeken Van Lienden, geçtiğimiz Pazar günü kendini temize çıkarmak için televizyondaki Buitenhof programına konuk oldu.
Dikkatle izlediğim bu programda, adte günah çıkaran Van Lienden, halktan özür diledikten sonra, sadece kendisin kazanmış olduğu 9 milyon euroyu, Bakanlığa geri vermeyeceğini ama bunu yardım kuruluşlarına bağışlayacağını açıkladı.
TV Moderatörünün, ‘Peki diğer iki ortağın kazandıklarını ne yapacaklar’ sorusuna, ‘Bunu bilmiyorum, kendilerine sorun’ yanıtını verdi. Kaldı ki, alım-satım işinin kendilerine verilmesi için torpil kullanma ve kâr amacı gütmeme hikâyelerinin yanında, fiyat artırımı ile de gereğinden daha fazla para kazanan bu adamlar da takibata uğramalıydı.
Van Lienden’in, televizyon programında laf ebeliği yaparak, ‘Kazancımı yardım kuruluşlarına bağışlayacağım’ diyerek özür dilemesi, Hollandalılar arasında az da olsa bir sempatiye yol açmıştı. Ne var ki, gerek televizyondaki konuşmasını ve gerekse basına yansıyan beyanlarını dikkatle izlediğim Van Liende, yine yaptı yapacağını.
Üstteki gazete kupüründe görebileceğiniz gibi, Van Lienden için, bakınız Bert Wagendorp adlı bir yorumcu neler yazmış: ‘Sywert van Lienden, Pazar günü Buitenhof programındaydı. Günah çıkarmak için, günah çıkaran papaz Twan Huys’ı (Programın moderatörü) seçmişti.
Sywert 9 milyon euroyu kazanırken, daha transparant olması gerektiğini ve bir çırpıda para babası olmayı daha gerçekçi bir dille anlatması gerektiğini kabul etti.
Bunun için özür diledi. Bunlar güzeldi. Bunun yanında, yeni elde ettiği varlığını işletmeye koyacağını ve bundan elde edeceği meblağı kanser araştırmasına ve şanssız çocuklara harcayacağını söyledi. Bunlar, yürek ısıtıcıydı.’
Kupürde, altı çizili satırlardaki Hollandaca ifadelerin tercümesini ben yatay yaptım. Hollandacayı bilenler gerçeği daha iyi görebilirler.
Herkes anlayamadı ama, Pazar günkü tutumu ile bazı yüreklere su serpen ve biraz da sempati kazanan Van Lienden, açıkça göz boyuyor. Onun yaptığı, kazandığı parayı bağışlamak değil, sadece bu paradan kazanacağı meblağı bağışlamaktır.
Yani, bana göre, 9 milyon euro olan ana para yine Van Lienden’in cebinde veya hesabında olacaktır.
Pazar gününden bu yana tüm bunları düşünürken, çocukluk yıllarından kalma dolandırıcılardan Sülün Osman’ı hatırladım. Van Lienden için ‘Sülün Osman’ın Hollanda versiyonu’ dedim ama, arada sadece taktik farkı var. Bizim Sülün Osman’ımız kara cahil zavallı insanları dolandırıyor, Hollanda’nın Sülün Sywert’i ise, çok bilgili ve çok uyanık devlet büyüklerini aldatıyor.
Şimdi gelin, bilmeyenlere bizim Sülün Osman’ı tanıyalım.
Bakın, Sülün Osman’ı nasıl anlatıyor zamanın gazetecileri:
Tüm Zamanların En Büyük Dolandırıcısı Sülün Osman
1923’te İstanbul‘da doğan Osman Ziya Sülün, başta kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları, tramvaylar olmak üzere, birçok kamu malını ve tarihi eseri halka satarak, ya da kiraya vererek büyük paralar kazanmış. Çevirdiği işler ve yaptığı savunmalarla fıkra gibi bir hayat yaşayan Sülün, birçok filme ve kitaba da konu oldu.
Dolmabahçe Sarayı önünde saat ayarlama parası
Sülün Osman birkaç arkadaşıyla birlikte Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gidip beklermiş. Etraf kalabalıklaşınca arkadaşlarına saatlerini ayarlatır, sonra da onlardan saat ayarlama parası alırmış. Duruma anlam veremeyen insanların arasından, bir süre sonra dayanamayıp ”Ne yapıyor bu adam?” diye soranlar mutlaka oluyormuş. Bunun üzerine her Türk insanı gibi ”Ne kadar kazanıyorsun sen buradan?” diye muhabbete giren vatandaşlara da geçmiş oluyormuş. Yani dolandırılıyorlardı.
Taksim Meydanı’na paspas…
Dolmabahçe Sarayı önündeki numarasına benzer bir numara bu da aslında. Önce Taksim Meydanı’na paspas serip oradan geçenlerden ‘Burası benim’ diyerek para alıyor, daha sonra ”Ne kadar kazanıyorsun sen buradan” diyenlere komple Taksim Meydanı’nı satıyormuş.
‘Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Kulesi’ni satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu kuleyi satarım’ Galata Kulesi’ni de sahiplenen Osman, mahkemede kendisini bu sözlerle savunmuş. Doğru söze ne denir ki?
Falcılık ve Büyücülük denemeleri.
Zamanla kamu malları üzerindeki fikirleri tükenince bir kere de şansını medyumluktan yana kullanayım demiş ve evlenemeyen kadınları kesin olarak evlendirdiği iddiasıyla sektöre giriş yapmış.
Galata Köprüsü’nü satışı ve yakalanışı…
Önceki yöntemlerinden bir farkı yok. İnsanlar köprüden geçiyor, arkadaşları para ödeyince insanlar ”Ne yapıyor bu adam?” diye sormadan gördüklerini yapıyor ve ardından Galata Köprüsü’ne de talip çıkıyor. Bu olay daha sonra Türk filmlerine konu oluyor. Fakat Sülün Osman’ı yakalatan olay da bu oluyor.
İlhan KARAÇAY yazıyor