Ankara havalanında Tahran’dan gelecek THY uçağını beklerken oldukça heyecanlıydık.
Kardeşim Abdullah bu uçakla, çok hareketli geçirdiği üç günlük macerasından sonra evine barkına dönüyordu.
Ben ve Abdullah’ın eşi ile 16 yaşındaki oğlu, onu sağ salim göreceğimiz için sevinçliydik.
Son üç gün bizler için de çok kötü ve endişeli bir dönemdi : Yeni Delhi – Ankara seferini yapan THY uçağı, Abdullah dahil tüm 35 yolcusu ile birlikte üç gün önce kaçırılmış ve Tahran’a zorunlu iniş yapmıştı. Çeşitli kaynaklardan aldığımız haberlere göre bu uçağı aşırı İslamcı bir terörist örgütü mensupları kaçırmıştı. Daha fazla ayrıntılı bilgimiz yoktu.
Bizim için hiç bitmeyecek gibi gözüken saatlerden sonra Tahran’dan gelen uçağın inişe geçtiği anons edildi. Bu anonstan bir saat kadar sonra Abdullah polis, gümrük, gizli servislerin, vs. vs. kontrollarını bitirmiş olarak bizlere kavuştu.
Havaalanından Çankaya’daki evimize dönerken benim kullandığım arabada Abdullah’ın başından geçenleri dinledik.
Gerçekten de Abdullah’ın uçağını dört-beş tane tam maskeli hava korsanı , uçak Yeni Delhi’den kalktıktan yarım saat kadar sonra ele geçirmişlerdi. Abdullah’ın gözlemlerine göre, tam dolu olmayan bu uçağın yolcularının hemen hemen
tümü türbanlı – sarili Hindistanlılardı. Nitekim, hava korsanı teröristler tek tek her yolcuyu kontrola ve sorguya çekmeye başlayınca Abdulllah, yolcular arasında tek Türk ve Müslüman olduğunu anlamıştı.
Korsanlardan birisi Abdullah’a yönelince kardeşimin ilk hamlesi ona ‘Selamunaleykumvarahmatullahuvaberakatu’ diye hitap etmek olmuştu. Buna irkilen terörist, olan biteni daha tam anlamadan, Abdullah bildiği bütün Arapça duaları –‘Kelimei Şaadet’ başta- tekrar tekrar söylemeye başlamış ve böylece devam etmişti.
Bütün bunları ilgi ile izleyen diğer teröristlerden ikisi daha kardeşimin oturduğu koridor tarafındaki koltuğuna gelmekte gecikmemişlerdi. Abdullah artık korsanların ilgi odağı olmuştu.
Uçakta tehdit ve dehşet anları sürüp giderken kaptan pilottan gelen bir anons yolcuların dikkatini çekmişti : Uçak Tahran havaalanına mecburi inişe geçmişti. Bunu izleyen bitmez tükenmez dakikalar sonunda uçak Tahran havaalanının uzak bir pistine park etmiş, etrafı İran güvenlik birlikleri tarafından sarılmıştı. Biraz sonra iki terörist Abdullah’ın koltuğunun yanına gelerek ona uçağın açık olan ön kapısını göstermişlerdi; bozuk bir İngilizce ile ona ‘Çık git, in aşağıya oradan’ diyorlardı. Bunun üzerine kardeşim hemen uçaktan inip güvenlik kuvvetlerine koşmuştu. Bundan sonra Abdullah üç gün boyunca İran makamlarınca sorguya çekilecek ve sonunda ilk THY uçağı ile Ankara’ya gitmesine izin verilecekti.
Kardeşimin bu olaydan çok şanslı olarak kurtulduğuna pek sevinmiştim. Bu şansına hep inanırım. Çünkü kendisi hiç te öyle ‘abtestinde-namazında’ bir Müslüman değildi. Mühendis-iş adamlığı mesleğini başarı ile sürdürür, kendi ifadesi ile ‘dinsel kurallara ve hurafelere ‘ pek kulak vermezdi. Ancak , bu çok az sınırlı dinsel yaklaşımına rağmen bildiği bir kaç dua sayesinde hayatını kurtarmıştı.
Gerçekten de , uçağın Müslüman olmayan diğer yolcularının çoğunluğu, teröristler kaçırdıkları uçağı Tahran havaalanında havaya uçurunca hayatlarını kaybetmişlerdi. Diğerleri ise ağır yaralı idiler. Yani, Abdullah dışında kurtulan yoktu.
Bu sevinçli ve mutlu olayı her zaman hatırlarım.
İskender Duru. 6-2021.