Bütün toprakları işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, insanları esir edilmiş ve sindirilmiş, emperyalist dünyanın “bu işi bitirdik” dediği ve ince hesaplar yaptığı günlerde, dünyaya başkaldırarak ve en olumsuz koşullarda emperyalist devletleri yenilgiye uğratarak, mazlum milletlere örnek ve önder olan bir kurtuluş savaşı sonunda çağdaş bir devlet kuran inancın, aklın ve faziletin zaferini kutluyoruz. Bu zaferin adı Cumhuriyettir.
Bütün dünya, dost ve düşman ve içimizdeki aymaz, işbirlikçi ve hainler bilmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Cumhuriyetin muhafızı Türk gençliğidir. Gençlik Ata’sının vasiyetine uymaktan bir an bile geri kalmayacaktır.
Karşı devrimin ülkemizin üstüne karabasan gibi çöktüğü, Cumhuriyetimizin üstünde kara bulutların dolaştığı bu günde Atatürkçüler ve Atatürkçü gençlik, görev bilinci içinde, sağduyu ve soğukkanlılıkla gelişmeleri izlemekte, hukuk içinde ve demokratik yollarla eylem çizgisini belirlemektedir.
Hedefimiz çağdaş uygarlığın üstüne çıkmaktır. Bu hedefe akılla, bilimle, alın teri ve göz nuru ile (emekle), özgürlük ve bağımsızlık onuru ile ve bedeli ödenerek varılacaktır. Dünden daha kötü olmayan koşullar içinde olduğumuzun bilinci ile bu uygarlık savaşından galibiyetle çıkacağımıza kuşku yoktur. Onurla taşınan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı kimlik ve kişiliği başarımız için yeterlidir.
Değerli Yurtseverler, uygarlık savaşımız başarılı, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
CUMHURİYETİN ERDEMİ
Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu.
Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmaktaydı.
Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü.
İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
Beni tanıdın mı oğul ? dedi.
Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var.
Devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz.
Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış.
Ne olur bir kere daha emir buyursanız.
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı.
Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
– Oğlunu almadılar mı ? dedi. Ben tavsiye ettiğim hâlde mi almadılar?
-Evet paşam sizi dinlememişler .
Atatürk gülümsedi ;
-Ne kadar iyi olmuş… Çok iyi yapmışlar…
İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak…
Kadın, kalabalığın içinde kaybolmuştu.
Ve Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
– İşte Cumhuriyetten beklediğimiz netice…
Naci Kaptan yazıyor