İsrail’de yapılan son seçimlerde Başbakanlık koltuğunu eline geçiren Binyamin
Netanyahu uzun süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek istiyordu. Bu
görüşme uzun bir süreden sonra bir ilk olacak.
Bahsettiğim bu “uzun bir süre” yaklaşık 15 yıl ve Türkiye’yi ziyaret eden ilk Başbakan
olacak Netanyahu.
Gündem belli. Türkiye-İsrail ilişkileri ve İsrail’in Filistin politikası, daha doğrusNetanyahu’nun Filistin sorununa yaklaşımı.
“Türkiye-İsrail ilişkileri” başlıklı gündemin içinde “Türkiye’nin Ortadoğu toprakları
içindeki Güney sınırlarına konuşlandırılmış terör örgütleri, bu örgütlerin geleceği ve
İsrail’in bu örgütlere gizli kapaklı verdiği desteğin masaya yatırılması var.
İsrail artık, uzun zamandır ABD’nin desteği ile gerçekleştirmeye çalıştığı Irak
petrolünün Türkiye’nin Güney sınırları boyunca kurulacak yapay bir devlet tarafından
Akdeniz’e ulaştırılması hayalinin gerçekleşemeyeceğini anlamış durumda. Daha İsrail
devleti kurulmadan İngilizler tarafından 1934 yılında planlanarak çizilen ve 4 Ocak
1935 günü faaliyete geçen Kerkük-Hayfa petrol boru hattı hattının “Türkiye’nin oluru
olmadan” tekrardan hayata geçemeyeceğini pek iyi biliyor.
Bu ziyaret zamanlama ve içerik olarak da çok önemli.
Gerçekte 2023 yılı Türkiye’nin Ortadoğu politikasında bir köşe taşı olmak yolunda
hızla ilerliyor zira Ortadoğu’da petrol üreten Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri
ve Katar gibi devletlerin İran yaklaşımlarından dolayı ABD ile aralarının eskisi kadar
samimi ve yakın olmaması, yüzlerini Türkiye’ye dönmelerine neden oldu. Bu ülkeler
ile Türkiye’nin ekonomik ve siyasi ilişkileri ciddi bir yükselme ve güçlenme eğilimine
girdi.
Nedenini ilgili ülkelerin siyasileri üstü kapalı olarak, “Türkiye bölgesel bir güç. Bizim
hamiye gereksinimimiz var. Batı’nın ikiyüzlülüğünü, bencilliğini ve acımasızlığını
gördük. Bize ambargo uygulamayacak, istediğimiz sanayi ürünü ve savunma
silahlarını satacak, başımız sıkışınca yanımızda duracak yayılmacı (emperyalist)
olmayan tek ülke Türkiye” sözleri ile dile getiriyorlar. Gerçekte bu düşünceyi
oluşturabilmek, bu izlenimi verebilmek büyük bir başarı.
Başa dönecek olursak; İsrail’in, Gazze’ye insani yardım götüren ve “Rotamız Filistin,
Yükümüz Özgürlük” sloganıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs 2010’da
düzenlediği saldırı sonrasında kopan ve diplomatik seviyesi aşağılara çekilen
Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un geçen sene Ankara’ya
yaptığı ziyaret ile yumuşamaya başladı. Devamla 2008’den bu yana yapılan bu ilk üst
düzey resmi ziyaret, her iki ülkede ilişkilerin normalleşmesi için adımları hızlandırdı ve
karşılıklı olarak büyükelçi atama kararı ile sonuçlandı. Hafta içinde T.C.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İsrail Başbakanı Netanyahu görüşmesinden sonra
Türkiye-İsrail ilişkileri yeni bir evreye girecek. Belli ki aradan geçen 13 yıldan sonra
Ortadoğu’da ilişkiler ve dengeler değişecek ve eskiye benzemeyen yeni bir şekil
alacak.
Öte yandan; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Cezayir Cumhurbaşkanı
Tebbun ile görüşmesi, hafta içinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile
görüşecek olması önemli bir dış siyaset adımı. Bilindiği üzere 2013 yılında sıkıntıya
giren ve neredeyse kopuş noktasına gelen Türkiye-Mısır ilişkilerinin yükseltilmesi
adımı bu yıl karşılıklı Büyükelçilerin atanması ile başladı. Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden sonra da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin Erdoğan’ı tebrik
eden ilk isimlerin arasında yer alması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Mısırlı
mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi’yi Türkiye’ye davet etmesi Türkiye-Mısır ilişkilerini yeni
bir evreye soktu.
Özetle; Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ile olan ilişkileri ve Ortadoğu politikası yüz
güldürecek bir seviyeye doğru ilerlerken, bu ülkelerle olan ilişkilerin Kıbrıs sorununun
-Kıbrıs Türkleri lehine -çözümüne de katkı koyacağına dair inancımız artıyor.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı