Ailece yaptığımız dört günlük Azerbaycan gezimden yeni döndük.
Bu, kardeş ülkeye yaptığımız ilk seyahatimizdi.
Görmeyenler için; Azerbaycan hakkında bir takım bilgiler vermek istiyorum.
Başkent Bakü iki milyon insanın yaşadığı modern bir şehir.
Azeri dilinde Bakı rüzgarlar şehri demekmiş.
Sürekli denizden karaya sert rüzgar esiyor. Uçak inerken bu nedenle çok korktum. Uçağın penceresinden ilk kez gördüğüm Bakü; yeşili olmayan haki renkli bir şehirdi. Zaten binları da bölgede en çok bulunan aynı renkteki taştan yapılmış.
Bakü çok modern bir şehir.
Binların mimarisi, yaya kaldırımlar, sokak ve caddeler Avrıupa’nın en lüks şehirlerinden daha kaliteli diyebilirim. Her yer çok temiz. İlk defa Müslüman olan bir ülkede çöpe rastlamadım.
Tarihi doku iyi korunmuş.
İktidarda Aile Hükümeti var.
Her yere Aliyev ismi verilmiş.
İlhan Aliyev’in anasının, babasının doğduğu evlerin duvarlarına dahi açıklamalar yazılmıştı.
Şehrin estetiği için Aliyev hanımını görevlendirmiş.
Bence bu çok olumlu bir durum.
Son derece modern bir kadın.
Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş.
Caddeler çok geniş. Fakat bazen trafik sıkışıyor. Çünkü metro ağı yetersiz. Sürücüleri de bize benziyor. Bu kadar güzel yollara rağmen trafik sıkışıklığı yaşanması beceriksizliğin işareti.
Şehre batıdan da turist geliyor.
Ama bence tanıtım eksikliği var.
Biz bile tanımıyoruz bu ülkeyi.
Adeta ülkemizin bir parçası gibi Azerbaycan.
Yabancılık çekmek mümkün değil.
Sokaklarda türbanlı ve çarşaflı kadın yok.
Nadiren ülkemizden gelenleri görebilirsiniz.
Her yerde alkol satılıyor.
Laik bir ülke.
Ezan sesi duyulmuyor.
Restaurantlarda alkol içenlerle, iftar saatini bekleyenler yanyana oturabiliyor.
“Orucuma saygı göster” şeklinde tepki verene rastlamadım.
Herkes kendi havasında yaşıyor.
Dans, müzik, eğlence; ramazan ayı olmasına rağmen her köşede vardı.
Ülkede sadece ulaşım ve alkol ucuz.
Tüm mallar Türkiye’den geliyor ve çok pahalı.
Sanayi yok.
Petrol kuyularını şehrin her yerinde görebilirsiniz.
Adeta yerden gaz ve petrol fışkırıyor.
Ama ülkede mazot, benzin ve gaz pahalı.
Çünkü Azerbaycan’da rafineri yok. Petrol ürünlerini dışardan alıyorlar.
Paraları manat, liramızdan sekiz kat daha değerli.
Karabağ zaferinden dolayı Erdoğan ve Bayraktar’ı çok seviyorlar.
Bizi de çok sevdiklerini hissetmeniz zor değil.
Aslında Azerbaycan halkı zenginler ve fakirler olarak ikiye ayrılmış, adeta orta sınıf yok edilmiş. Çalışanların yarısı devlet memuru, yarısı da polis.
Devlet başkanı evine giderken yollara 20 metrede bir polis memuru dikiyorlar.
Tıpkı bizdeki cuma namazına giderken 1500 konvoyluk güvenlik ordusu gibi.
Her şeyin sahibi yönetici aile ve yandaşları.
Şehrin her yerinde ırkçı ve milli duyguları pompalayan sloganlar, ışıklı görsel tabelalar var.
Fakat zenginler asla askere gitmiyor.
Ölenler fakir çocukları.
Ülkede 40 binin üzerinde beyaz yakalı Türk çalışıyor.
Durumları iyi.
Bazı Türk lokanta ve mağazaları şube açmış.
Tabelalar biraz farklı da olsa Türkçe. Çok rahat anlaşılıyor. Konuşmaları da anlayabilirsiniz.
Taksi sayısı oldukça fazla. 10 km lik yolu 5 Manat’a gidebilirsiniz. Tabi pazarlık yapmak şart.
Mc Donald’s, Burger King ve KFC gibi Amerikan restaurantları oldukça faza.
Şehirde çok sayıda tiyatro, opera ve konser salonu var. İpekten yapılmış kumaş ve eşarpları çok ünlü.
Her yerde rejim ajanları var.
Konuşmak yasak.
Muhalefete yaşam hakkı tanınmıyor.
Belki de dışarıdan geldiğim için orada kendimi buradan çok daha rahat hissettim.
Galiba laikliğin olması bana iyi geldi.
Şehrin hemen dışındaki yerleşim yerlerinde ise halkın sefaletini görmeniz mümkün.
Fırsatını bulan ülkeden kaçmak istiyor.
Mağazalar çok boş.
Giyim fiyatları, kiralar çok yüksek.
Rüşvet ve iltimas çok yaygın.
Ülkenin akıllı yöneticilere ihtiyacı var.
Her yerden petrol ve gaz fışkırmasına rağmen halk perişan.
Egemen çevreler ise lüks içinde yaşıyor.
Azerbaycan uzun yıllar komünizm idaresinde yaşamanın şansını yaşıyor.
Bizim şansızlığımız ise Amerika’nın kontrolünde yaşamamız.
Bize din ve milliyetçilik pompalanmış, onlara ise sadece milliyetçilik.
Halk her şeyi görüyor ama konuşamıyor. Ağır bir devlet baskısı var.
Buna rağmen din devleti tehlikesi yok.
Zaten Şii olmaları onları koruyan diğer faktör.
Herkese gidip görmeyi tavsiye ediyorum.
Bu gezide bize en güzel misafirperverliği gösteren İsmail Usta’ya, eşi Meryem Yıldız ‘a ve onların vasıtası ile tanıdığım Berna Baysal hanımefendiye, Riza Demirbas beye çok teşekkür ediyoruz.
Ayrıca Bakü’de olmadığı halde mesajla evini bize açan sevgili hemşehrimiz Cem Babalıoğlu’na da teşekkür ederiz.
Belçika’dan arayarak; yakın arkadaşının bizi ağırlamak istediğini teklif eden gazeteci arkadaşım Yusuf Çinal’a, Taksi şöförü Vakif’a sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz.
Hoşcakal Bakü, hoşcakal Azerbaycan
Erdal Bıçakcı yazıyor
belhaber
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.