belhaber

Berlin’den döndüm!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aslında seçimden sonra Almanya’ya gidip uzun süre dolaşacaktım. Fakat seçimlerin ikinci tura kalmasıyla geri dönmek zorunda kaldım. Umudum var mı derseniz, yok. Çünkü başta Almanya ve Rusya olmak üzere tüm dünya onları destekliyor. Her türlü teknolojik hile ile katkı yapıyor. Zira AB ile yapılan geri kabul anlaşması iktidarın değişmesi ile ortadan kalkacak korkuları var. Rusya Ukrayna ile savaş halinde olması nedeniyle AB ve ABD’nin ambargosu altında büyük sıkıntılar yaşıyor. Sadece Türkiye sayesinde sıkıntılarının bir kısmını çözebiliyor. Ben size kısaca Almanya’dan bahsedeceğim.
Berlin de bizim gibi sığınmacı akınına uğramış. Afrikalı, Arap, Hint, Rus, Ukraynalı, Çinli ne ararsanız ülkeye doldurulmuş. Adeta sokaklarda ve parklarda Alman kalmamış, göremiyorsunuz.
Arap ve muhafazakâr Türkler dışında tüm gelenler topluma ve yaşama ayak uydurmuş.
Özellikle Afrikalılar kendilerini kısa zamanda topluma sevdirmiş. Uyum içinde yaşıyorlar. Hafta sonu parklarda içkiler içilip, çılgınca danslar ediliyor.
Fakat bizim muhafazakar Araplaşmış Türkler ve Araplar parkların en ücra köşesine çekilip sadece tavuk ızgara yapıyor.
Kızları hanımları karanlıklar içinde başları bağlı ve pardesülü babalarının veya abilerinin baskısı ile bir köşeye oturtulup koruma altına alınıyor.
Zavallı kadınlar ve kızları sadece eğlenenleri uzaktan izleyebiliyor.
Yüzlerine baktığınızda çektikleri acıları ve özlemleri görmeniz mümkün.
Almanya’da iki tip Türk var.
Araplaşmış ve çağdaş Türkler.
Bunların yanında bir de her türlü pisliğe bulaştırılmış dejenere Türkler de var.
Ama onlar azınlıkta.
Özellikle sığınmacıların gelmesi Alman disiplinini yok etmiş.
Sokaklarda ve parklarda eskiden çöp göremezdik.
Şimdi atılmaya başlanmış.
Almanya’da konut sıkıntısı göçmenlerin gelmesi ile artmış.
Bu nedenle kiralık ev bulmak zor.
Ev almak tercih edilmiyor.
Zira bir ev için kimse hayatını feda etmek istemiyor.
Sosyal devlet herkese konut bukmak zorunda.
Yiyecek, içecek ve alkollü içecekler çok ucuz.
Metroda, tramvayda herkesin elinde bira şişesi var.
Uyuşturucu çok yaygın.
Sigara kullanımı çok azalmış.
İstanbul’da veya başka bir yerde kızlarımız biraz da abartılı tayt ve transparan giyinmeye başladı.
Tayt cinsel uzuvlarını net bir şekilde gösteriyor.
Bunun adı teşhirciliktir.
Avrupa ve Amerika’da bu duruma rastlayamazsınız.
Üstelik bizimkilerin çoğu hiç sevişmez sadece gösterir.
Burada bir çelişki yok mu?
Evet ben de onlara bakmak zorunda kalıyorum.
Bir de çok çirkin popolular giymiyor mu, deli oluyorum. 🤣
Fiyatlar eskiye göre yükselmiş. Akaryakıt fiyatları düşmüş.
Çalışan biri borçsuz yaşayabilir.
Hafta sonu eğlenebilir, hatta haftada 4-5 kez ailece dışarıda yemek yiyebilir. Bir tesbit daha; bizim orta gelirli yurttaşımız gelirine bakmadan marka derdinde düşmüş; sidik yarışına girmiş gibi marka elbise ve ayakkabılara kredi çekip para yatırma mücadelesi veriyor.
Ama yaşamını erteliyor.
Oysa eşyalar insanı mutlu etmez.
Hayat gezip, eğlenirken güzel.
Gelirini hesap etmeden en pahalı mobil telefonları aç kalma pahasına almak için ölümüne uğraşılıyor.
İnanın Avrupalı ve Amerikalılarda böyle bir durum yok.
Her yerde minimal yaşam salgını başlamış.
Yani ihtiyacı olanı almak.
Eve fazla eşya almıyorlar.
Çok yüksek gelir grubuna ait bir kadın yöneticiyi çok kötü hippi tarzı bir elbise ile sokaklarda görebilirsiniz.
Berlin Cumhuriyet başsavcısına ayağında terlik, üstünde ucuz tişört ve altında blue Jean pantolonla bira almaya giderken yolda rastlayabilirsiniz..
Koruma mı?
O da ne?
Merkel’i bile iki kişi ile sokakta alışverişten dönerken görebilirsiniz.
Üstünde mavi klasik elbisesi mutlaka vardır.
Biz sonradan görme toplumuz.
Markalarla kendimizi ispat etmeye çalışıyoruz.
Oysa yapmamız gereken aklın bilimin yolundan gitmektir.
Hiç bir cadede bir Türk markası göremezsiniz.
Orta sınıf lokantalar konusunda Türklerin bariz üstünlüğünü tabelalardan anlayabilirsiniz. Kısmen de olsa sınıf atlayan Türkler tabi var.
Hertha Berlin futbol kulübünde bir çok yönetici ve oyuncuya tanık oldum.
Bu arada başkent ekibi ikinci lige düştü. Türkler çok üzgün. Futbol demek ekonomik hareket demektir. Almanya’nın interneti Türkiye’den kötü. Sağlık bedava fakat doktora ulaşmak zor. Eğitim devletin elinde ve ücretsiz. Müzik, spor ve sanat eğitimi ilkokulda başlıyor.
Devlet dairelerinde ve pasaport kontrollerinde çok ağır çalışıyorlar.
Belki bu onların politikası. Toplu taşıma çok rahat ve güzel.
Salgından sonra bir çok insan biletsiz dolaşıyor.
Oradan buraya baktığımızda ise ülkeyi büyük bir tımarhane olarak görüyorsunuz.
Sadece politikacı gürültüsü var.
İnsanlar birbirine düşman edilmiş, karmaşa içinde umutsuzca yaşayanların ülkesi Türkiye.
Hoş bulmadım!
Erdal Bıçakcı yazıyor

Berlin’den döndüm!

Yorumlar kapalı.