belhaber

Her şeyimiz var, hiçbir şeyimiz yok!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Bir gelişmiş ülkelere, bir de ülkemize bakıyorum.
Definenin üzerinde oturuyoruz, ama farkında değiliz.
Dünyanın en zengin ülkesinde sefil bir hayat sürüyoruz.
Sakın suçu dış güçlere ya da yabancı bir ülkeye atmayın. Tek suçlu biziz. Haritayı açıp bakıyorsun; dört adet denizimizi görüyorsunuz. Marmara sadece bize ait olan bir deniz. Bu büyük bir şans. İki boğaz iki kıtayı birbirinden ayıran dünya şaheseri. Ülkede sayısız göl ve nehir var. Ormanlar, ovalar, yaylalar, dağlar ve bir çok doğal kaynağa, güzelliğe sahibiz.
Yerin altında başta Altınve Bor olmak üzere bir çok madenimiz var .
Narenciye (portakal, mandalina, limon, greyfurt) fındık, şam fıstığı, badem, fıstık, incir, üzüm, buğday, arpa, mısır, yulaf, biber, domates, maydanoz, ıspanak, pazı, pırasa, patlıcan vs her türlü sebze ve meyvenin üretildiği tarlalarımız, bahçelerimiz, ovalarımız, var. Koyun, keçi, inek, tavuk, kaz ördek ve mandanın yaşayacağı ortam var.
Dört mevsimimiz var.
Kar görme hayali kuran yabancı ülke insanları tanıyorum. Yaz, turizmi, kış turizmi yapılan bir ülke. Her tarafı tarihi eserlerle dolu. Müthiş bir turizm potansiyeline sahip. Ve genç nüfusumuz var.
Peki atalarımızın bize emanet ettiği bu güzel vatanı ne hale getirdik? Denizleri, gölleri, nehirleri kirlettik veya kuruttuk. Balık ve deniz ürünlerini bitirdik. Türlerin çeşitliliğini sona erdirdik. Ovaları betonlaştırdık. Madenleri yabancılara sattık. Yaban hayatını bitirdik. Sahillerimizi özel şirketlere peşkeş çektik. Hayvancılığı bitirdik. Ve her türlü gıda maddesini dışarıdan ithal eder duruma geldik. Samanı bile yurt dışından alıyoruz. Topraklarımızı başta Araplar olmak üzere yabancılara sattık.
Peki bu ülkede eksiğimiz nedir?
Bence her şeyimiz var. Fakat iyi eğitim almış bir halkımız yok.
Cumhuriyet devrimleri ile Atatürk’ün ülkeyi soktuğu çağdaşlaşma rortasından sapmasaydık, şimdi dünyanın en ileri ülkelerinden biri olmuştuk.
Bu kadar kaynağa sahip olmamıza rağmen niçin borçlu ve geri kalmış bir ülkeyiz? Tek nedeni eğitim ve adalet sistemimizin çok kötü oluşudur.
İsviçre dünyanın en kaliteli çikolatasını üretir ve ihraç eder. Ama İsviçre’de fındık ve kakao yetişmez. Ama bilgi birikimleri ve insan kaliteleri çok yüksektir.
İşin özeti; en büyük zenginlik eğitilmiş insan gücüdür. Yüzlerce üniversitemiz olmasına rağmen dünya çapında isim yapmış bir bilim adamımız yoktur. Dinsel çalışmalara bilimsel çalışmalardan daha fazla ödenek ayrılan ülkeden filozof ve bilim adamı çıkması beklenemez. Fındığı, Bor’u ve diğer ürünlerimizi hammadde olarak satıyoruz. Teknolojik ürün ihracaatımız yüzde üç civardında.
Cahil halkla konuşunca İHA ve SİHA ile övündüklerini görüyorum.
Ben onlara sadece gülüyorum.
Çünkü dünyada neler olup bittiğinin farkında bile değiller.
1960’larda kurulan Güney Kore nerelere geldi?
Hindistan yazılımda dünya piyasalarını ele geçirmek üzere.
Bizim konuştuğumuz konu; montaj insansız hava aracı.
Ve onları da deprem bölgesinde soğuktan uçuramadık.
Uydu internet bağlantısını sağlayamadık.
Hani zengin bir adam ölür ve malları aptal, eğitim almamış oğluna kalır, o da har vurup harman savurur, o serveti kısa zamanda tüketir ya! İşte yurtdışından ülkemin görüntüsü böyle.
Nazım’ın dediği gibi “güzel günler göreceğiz çocuklar” şiiri bizim için hayalden öte ulaşılmayacak bir hedef olmuştur.
Gelecek 50 yıl içinde motorları maviliklere süremeyeceğiz.
Çünkü cehalet ülkeyi ele geçirmiştir.
“Cahilin çocuğu olur” sözünü bilirsiniz. Kedi gibi doğuruyorlar. Bir de cahil göçü; ülke nüfus yapısını değiştirmiştir.
Artık aydın, okumuş çağdaş aileler bir veya iki çocuk yapmaktadır.
Çocuk yerine kedi, köpek besleyeni de çoktur.
Çocuk yapmak sorumluluk isteyen bir iştir.
Ama cahil kesim için “Allah kısmetini verir” görüşü hakimdir.
Bu saçma demokrasi ile sandıkta hep onlar kazanacaktır.
Boşuna heveslenmeyin.
Ya da gidin çocuk yapın.
Erdal Bıçakcı yazıyor

Her şeyimiz var, hiçbir şeyimiz yok!

Yorumlar kapalı.