14 Mayıs’ta yapılması düşünülen,
Cumhuriyet tarihimizin en önem
arz eden seçimi dolayısıyla, siyaset,
*
Muhalefet 20 yıldan bu yana
halka başvurulan seçimleri
14 kez başaramamanın
temkinliğinde ve enine boyuna
yaptığı hazırlıklara karşın,
“Tek Adam” anlayışındaki iktidar da,
yıllardır biriktirdiği sorunları,
bütçeye koyduğu 350 milyar lira
gibi devasa harcama yetkisiyle,
halkına dağıtmak üzere, aileleriyle
birlikte, en az 8-10 milyon insanımızı
etkileyecek, EYT kanunuyla işaret
fişeğini atmış, yüzde 30 lara kadar
inmiş oyunu, tekrar yükseltme
derdine düşmüştür…
*
Benim bu gün sizlerle paylaşmak
istediğim, AKEPE nin iktidar olduğu
20 yılda, 15 kez çıkarılan mali
“AF YASASI” konusu…
*
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana,
AKEPE iktidarına kadar, 28 kez
çıkarılan bu yasa, “Tek Adam”
rejimine geçtiğimiz 2002 den beri,
tam, 15 kez çıkarılmış…
*
Savaş olur, deprem olur, kıtlıklar
yaşanır da, ticaret hayatını canlı
tutmak için, böyle bir yasa çıkarılır…
Ama 20 yılda 15 kez çıkarılırsa
artık ülkede ticari ahlak kalmaz,
“Vergilendirilmiş Kazanç Kutsaldır”
gibi sözler, artık önemini kaybeder…
*
Vergisini zamanında ödeyen ve
devlet kurumuna saygı gösteren
yurttaş için, bu kutsal anlayış zedelenir,
zayıflar, hatta yok olur, bu anlayışla…
Yani “ET KOKARSA TUZ BASTIRILIR,
YA TUZ KOKARSA” durumuyla karşı
karşıya kalır Türk Toplumu…
*
Pandemiyi bahane eden AKEPE
iktidarı ise ; dünyada Nepal ve
Meksika’dan sonra, bütçeden
en düşük yardımı yapmasıyla da
artık Türk Halkını aldatamaz…
*
Toplumu yozlaştıran, yok imar affı,
yok vergi affı, yok trafikte magandalık
yaparken ehliyetine el konan 10 bine
yakın el konulan ehliyet ve trafik
cezalarının affı gibi uygulamaları,
üzüntüyle takip ederken;
30 sene önce, turistik amaçlı
gittiğim 20 günlük Amerika seyahatimde
yaşadığım bir olay aklıma geldi…
*
New York’ta dolaşırken, bize mutlaka
“China Town” bölgesini de gezmemiz
gerektiğini en ucuz malların o
Çin Mahallesinde olduğunu söylediler…
Yanımda benden daha az ingilizce
bilen, ama, bu dezavantajını, vücut
diliyle kapatan, uyanık mı uyanık
bir arkadaşımla bu mahalleye gittik…
Ben bir kaç tane rüzgarda sönmeyen
çakmak vesaire, ekspres ambar sahibi
arkadaşım ise 150-200 dolar vererek
araç telefonu aldı…
*
Elimizde, aldığımız paketlerle
New York’un merkezinde tur
atarken, bir dükkan sahibi
(aval aval yüksek binalara
baktığımızdan olacak, bize
“hey arkadaşlar siz Türk müsünüz..?”
“Evet” deyince, bizi dükkanına
davet edip, içecek ikram ederken,
“hayrola, o ellerinizde ne var,
ne aldınız” diye sorduğunda,
yanımdaki uyanık arkadaş,
“araç telefonu aldım…”
Bir bakayım deyince dükkan sahibi
kaça aldınız bu telefonu diye sorduğunda
(uyanık) arkadaşım, 200 dolar deyince,
işyeri sahibi, müthiş kazıklamışlar sizi…
Bunların değeri 75 dolar deyince,
benim arkadaş dükkanın dışına fırladı
ve hemen polisi buldu…
*
Polisle birlikte, 4-5 km uzaklıktaki o
meşhur Çin Mahallesine gittiler…
Yarım saat, bir saat sonra, arkadaşım,
elinde başka paketlerle geldi…
Hayrola, ne oldu diye sorduğumda,
polis telefonu satan adama, “sen
bu adama kazık atmış haksız para almışsın…
Ya uzlaşın, ya da mali polis tarafından
işyerine el konur ve haksızlığın
durumunda işyerin kapanır” deyince
adam, uzlaşmak için, bana yaklaşık
200 dolar değerindeki bu elektronik
malzemeleri verdi…Uzlaştık…
Polis de beni aldığı yere bıraktı…
*
İşyerine misafir eden Türk Arkadaş
dedi ki ; “Amerika’da en büyük iki suç var…
Bu suçları işlediğin an, tüm her şeyin biter…
Biri Vergi Suçu diğeri de Trafik suçu…
Bu iki suçun affı yok” deyince,
Amerika’nın, neden dünyanın en
büyük, en zengin, en gelişmiş
ülke olduğunu, bir kez daha anladım…
*
Trafikte, yaya için, kırmızı yandığı halde,
yaya kırmızıda geçse ve ona bir araç
çarpsa, yüzde yüz araç haksız oluyormuş…
Çünkü yaya dalgın olabilir, ama sürücü
dalgın olamazmış…
*
Biz de de “Önüne baksana moruk,
kırmızı yanıyor görmüyor musun
anlayışı” trafik magandalarının
cezalarının affı, ya da vergisini
ödemeyen zengin türemesiyle
oluşan toplum, en sonunda, tüm
özgürlüklerin yaşandığı, kişi başına
gelirin 40 bin dolarlara çıktığı devlet
yapısından, bu ülke için canını ortaya
koymanın bedelini, 80-90 yaşlarında,
sırf kin ve intikam almak için,
ceza evlerine konan generaller
ve bu “Tek Adam” rejimine karşı
dik duranları haksız yere hapse
atan, gelişmiş zengin ülkeler
topluluklarında zerre kadar itibarı
olmayan, kişi başına geliri
8 binlerde dolaşan, bir ülke
durumuna düşürülürüz…
*
Etin kokmasını bırakın, üzerine
bastıracağımız tuz koktuysa,
tek çare “TEK ADAM” rejiminden
kurtulmamız…
YOKSA..?
Muzaffer Tatlı yazıyor
Yorumlar kapalı.