Sevgili okurlar,
Sizlerle her gün, farklı konularda görüş ve düşüncelerimi paylaşmaya büyük özen gösteriyorum..
Bu cümleyi elbette hatırlayacak okurlarım vardır..
Bilinen bilgiler ötesinde, bir kişinin kendi öz, süzgeçten geçirilmiş, yaşanmışlıklarını dile getiren görüşleri, çok önemlidir..
Evet, “bilge insanların, aksakalların, kahramanlıkları ile bizlere önemli miraslar bırakanların sözleri kulağımıza” küpedir..
Bir rivayete göre Yavuz Sultan Selim, ordusuyla Mısır’ı fethettiği zaman, orada köleleri ziyaret etmiş.
Çiftliklerde çalışan erkek kölelerin kulaklarında küpeleri görünce, neden taktıklarını sormuş.
HER KULAĞA BİR KÜPE AZ GELİR?
“Sultanım” demişler, “Bunlar köle sınıfı olduğundan hür erkeklerden ayırt edilmeleri için bu küpeleri takarlar. Bu küpeler onların kölelik nişanıdır.”
“Yaa öyle miş” demiş Yavuz Sultan Selim?,
“Demek öyle ha!. Getirin öyleyse ben de kulaklarıma küpe takacağım..”
Kendisini Alemlerin Sultanı karşısında köle olarak gören Yavuz:
“Getirin, benden daha hakir bir köle mi olur? Bende Allah’ın kölesiyim” demiş ve küpeleri kulaklarına takarak, bir müddet köleler arasında dolaşmış.
Tarihe meraklıların, elbette bildiği bir konudur..
Ülkede şu olup, bitenler karşısında kulağımıza kaç küpe takmamız gerekir,bilen varmı?
Ancak, “özellikle dini konulardaki saplantıları anlamak”, mümkün değildir?
Bunu daha önce de yazdım, yazmaya da devam edeceğim..
Bakınız, Çin’in uzaya fırlattığı devasa büyüklekteki bir insansız uzay aracı okyanusa düştü..
BU SARIKLI, CÜBBELİLER?
İnsanoğlu’nun aya, ayak basışına o yıllarda, bizimkilerin tepkisi şu olmuştu:
“Ağzınızı çalkalayınız, Allah’ın evine kim çıkabilir?”
Düşünebiliyormusunuz, ilkokul kitaplarında okuduğumuz “Aya seyahat” yazısından sonra Erih Von Daniken’in “Tanrıların Arabalarını” adlı kitabını yazmasının üzerinden, ne yıllar geçti..
Ülkemizde bir yandan ilim ve fen peşinde koşan bir gençlik var..
Maşallah,” Teknokentlere” sığımıyorlar..
Bir başka gençlik ise, geleceği başka ülkelerde görüp, pılısını, pırtısını toplamanın peşinde!
Bir gençlik te, ülkede kalıp, “Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bıraktığı mirasa sahip çıkma” peşinde!
Az kalsın unutuyordum, “bir gençlik te, başına sarık takmış, sırtında bir cübbe, bir şalvar içinde, potinleri ile gösteri” peşinde!
Sorsan, anlatacak, mazeret, haydi emsal gösterecek, o kadar gerekçeleri var ki?
Vah ki, ne vah!
AKYAZI ÇARŞI İÇİ?
Memleketim Akyazı’dayız..
Brüksel’den yeğenlerim ile çarşı içindeyiz..
Akyazı çarşı içi, sızlatır içimizi ya?
Akyazı çarşı içi, Akyazı’nın bir vitrini göstergesidir anlayana,bilene?
Bizim zamanlardan beri esnafın, dükkan önüne bir, iki sandalye atıp, “orada çay ve laf keyfi” yapması hep tarşılır..
Sevgili merhum, öğrencim Akyazı eski Belediye Başkanı Yaşar Yazıcı’ya çok söylememe rağmen, bu çarşı içi maalesef “betona” kurban edildi!
Ne yazın, ne kışın, oraya kondurulan banklarda oturmak mümkün değil..
Bütün gözler üzerinizde sanki..
Biri sizi gözetliyor hep?
Bu alanların mütevimleri çok!
Her neyse, gözüm çarşı içinde bir dükkanın önünde iki kişiye takıldı..
Daha ben birşey söylemeden, yeğenim Mustafa; “Dayı bunlar kim, Suriyeli mi, İranlı, Afganlı mı?
Gülümseyerek, ne fark eder, bilesin ki bunlar bizimkiler?
Sorsan, “Peygamber ümmeti, sorsan Osmanlı torunu gibi giyiniyor, hareket” ediyorlar!
“Yani, bunların karşısında, biz şekilci mi oluyoruz?!
Onların yaptığı mı doğru, bizim şu kılık kıyafet içinde oluşumuz mu?”
İnanın, ne diyeceğimi şaşırdım!..
BU CÜRETKARLIK,BU EFELENMELER?
Bizim gençlik dönemimizde de, böyle bir, iki uçuk insana rastlardık ama, bukadar “cüretkarlık içinde olanlar” yoktu!..
Bu düpedüz “Cumhuriyet’e, Atatürk Türkiyesi’ne bir efelenmek” değilde nedir?
Biz bu laflar arasında fikir yürütürken, yanımızdan modern giyimli, aydınlık yüzleri ile gençler geçiyordu..
“Sen o fotoğrafı bırak, buraya bak” diyerek, halkın “Cumhuriyet’e, Atatürk’e” ne kadar çok sahip çıktığının göstergeseydi bu geçiş..
Akyazı’daki bu manzara, maalesef Adapazarı ve diğer ilçelerde de rastlanılır, gündelik görüntülerdendir..
Akyazı-Adapazarı yolundayız..
Akyazı’daki bu durum hala aklımızdan gitmiyor..
Yeğenlerime, İran’daki olaylardan haberleri olup, olmadığını sordum..
Evet, İran takiplerindeymiş ama, ne olup bittiğinden haberleri o kadar da yok!..
İRAN’DA MOLLA SALTANATI SALLANIYOR?
Şu an İran’da durmak bilmeyen bir kadın hareketi var.. Sokaklara çıkılıyor, alanlarda buluşmalar, eylemler var..
Saçlar kesiliyor, kadın hakları ve insan hakları söylemleri ile “demokratik bir İran” istemi tavan yapmış durumda..
Artık kadınlar, erkekler, gençler, “İran İslam Cumhuriyetini” sallamaya başladılar..
Hergün televizyonların ana haber bültenleri, bu haberlerle dolu..
1979 Yılında Ayetullah Humeyni ile birlikte, “Monarşi yönetimin başı Şah Rıza Pehlevi yönetimine, bir karşı devrim” ile son verildi..
Halk, bir sert, şiddet ve baskı rejiminden, bir başka baskı ve şiddet rejimine evrildi..
Ülkeden kaçan, kaçana!
Kimi Avrupa, kimi Kanada ve kimi de İngiltere ile Amerika’ya kaçıp, yeni bir hayata yelken açtı..
Çözüm kaçmaktaydı?
Elbette hayır?
Ama bu kaçış ölümdendi, iptendi!
Bugün İran’daki bu ayaklanmanın, bu isyanın en büyük nedeni, “yaşama dokunulması ve kadınların bir örtü altında” tutulmasıdır..
AH BİR ANLAYABİLSEK?
Sözde “Sokak ahlak nöbetcilerinin” öldürdüğü Mahsa Amini için ayağa kalkan kadınlara, büyükkesim ve gençlikte arka çıkıyor..
Sokaklarda mollaların kavukları divreliyor ve her yerden “Atatürk” sesleri yükseliyor!
Atatürk ya?
Türk Milleti’ni, “ümmet” toplumundan alıp,”millet” toplumuna kavuşturan, özgürlük ve bağımsızlık timsalı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesi’ne büyük özlemle, bu yürüyüş, bu miting, bu gösterilerde “Atatürk” diye mollalara anlamlı mesajlar gönderiliyor..
Buradan alacağımız, çıkaracağımız büyük dersler var..
Bizleri,” kula kulluktan” alıp, “özgür birey” yapan, sınıfsal ayrılıkları ortadan kaldıran, “halk idaresi” ile tanıştıran Atatürk’e, İran’da gösterilen bu “teveccühün” altında, işte bu gerçekler var..
Ah bir anlayabilsek?
HAYIRLISI TÜRKİYE”M!
Gerçeklerin izinde bir yürüyebilsek, ayağa bir kalkabilsek, Türkiye elbette farklı bir yerde, farklı bir konumda olacak!
Eller Büyük Önder Atatürk’ün fikirlerinden yola çıkarak, hedeflerine yürürken, “bizler de geri vitese takıp, İran’daki molla rejimine özlemleri aratmayan” adımlar atıyoruz!?
Türkiye’nin önünde ne yazık ki yeniden “hak, hukuk, adalet ve eşitlik” mücadelesi var!
“Bunu anlamayacak kadar sağır, dilsiz, kör olduğumuzu” kimse söyleyemez!
Maalesef, memlekette ve çevremizde,”ibret alanacak okadar çok şey var, ibret alanda o kadar az!”düşünebiliyormusunuz?
Hayırlısı Türkiye’m!
Yusuf Cinal yazıyor, 8 Kasım 2022 Brüksel
Yorumlar kapalı.