Sevgili okurlar,
Günlerden Cuma idi..
Perşembe’den itibaren telefonum, tebrik mesajları ile ötmeye başladı..
Kimi kandil, kimi cuma kutlamalarındaydı..
Hatta üç ayları bile kutlayan, arkadaşlarımız vardı..
Gün içinde, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması ekranlara düştü..
“Aday tanıtım toplantımızı, 14 Ocak Pazar gününe aldık.. AK Parti teşkilatı güçlü.. Yurdun her yanında gereğini yapacaklar” diyesiydi..
İKTİDARIN YANLIŞLARI?
Bu sırada ana muhalefet partisinin lideri CHP Genel Başkanı memleketi Manisa’nın Turgutlu ve Akhisar ilçelerinde, hemşerileri ile buluşmadaydı..
Özgür Özel, ülkedeki duruma dikkat çeken, “iktidarın yanlışlarını irdeleyen ve hukuksuzluktan, ekonomik krize, yokluk ve yoksulluğa kadar, her olumsuzluğu gündeme taşıyarak, ülkenin çorba dağıtır hale geldiğini”, söylüyordu..
Vay be, çorba dağıtan Türkiye ha?
Nereden, nereye, vay be?
İnsanımıza, ” ekmek arası bile pahalı geliyorsa”, ne söyleyebiliriz ki?
Dışarıda yemek bile hayal olmuşsa, bu siyasete ödül vermek gerek, ödül?”
Ey millet, koşun sandıkları patlatınız!?
KORKAKLIK MI BU?
Memleketin, bu yüzü de var ya, biz konumuza dönelim..
Ankara’dan gelen bir haber, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kulağına üflendi..
Özgür Özel inanamadı ve konuşmaları arasında, “AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 15 Ocak 2024 Tarihinde yapacakları Aday Tanım Toplantısını, tam da 14 Ocak 2024 Tarihinde yapacakları, “Anayasaya Saygı Mitingi” gününe almasını “korkaklık” olarak niteleyerek, ağır eleştirilerde” bulundu..
Siyasete bak, siyasete?..
“Adam, adama markaj sistemi” sanki?
Ankara’nın taşına, siyasetin işine bak?
SOYKIRIM DAVASI?
Türkiye’de gün akşam olurken, bir başka “soykırım davası” Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan “Uluslararası Adalet Divanı’nda” görülüyordu..
Güney Afrika’nın, İsrail’in Gazze’ye saldırısını, şikayet konusu yaparak, Uluslar arası Lahey Adalet Divanı’na taşıması yüreklere su serpti..
Acaba, “bu kadar Müslüman ülke arasında, bu davayı Güney Afrika’nın üstlenmesi”, ne ile izah edilebilinir ki?
Haydi, diğer Müslüman ülkeleri anladık, ya Türkiye?
Ne günler, ne?
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI?
Konu, adalet olunca, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan’ın açıklamasına yer vermeden olur mu?
Aslan, ”AYM kararlarına uyulmamasının gerekçe ve geçerliliği olamaz” diyerek, şöyle devam etti:
“Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararlarına uyulmamasının gerekçesi olarak, sunulan iki hususa kısaca değinmek ve size öğretilenlerin doğru olduğunu göstermek isterim.
Birincisi, adli ve idari yargı sisteminde nihai ve bağlayıcı kararları verme yetkisinin ilgili yüksek mahkemelere ait olduğu, dolayısıyla kesinleşmiş kararları ortadan kaldırmaya yönelik ihlal kararları verilemeyeceği ileri sürülmektedir. Açıkçası bu görüşün anayasal veya yasal hiçbir dayanağı olmadığı gibi, bireysel başvuru kurumunun doğasıyla da bağdaştığı söylenemez..
Anayasa Mahkemesi, bir konuda karar verdikten ve son sözü söyledikten sonra, katılmasak da buna uymak zorundayız.
KARARLARA UYULACAK?
Bir yargı kararına katılmamak farklı, ona uymamak farklıdır. Birincisi meşru, ikincisi ise meşru değildir.
Unutmayalım ki mahkeme kararları hatasız veya doğru olduğu, yahut beğendiğimiz için değil, mahkeme kararı olduğu için uygulanmak zorundadır.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin nihai ve bağlayıcı kararından sonra artık mahkemeler ya da anayasal organlar arasında ortaya çıkabilecek görüş, yorum veya yaklaşım farklılıkları sadece eleştiri konusu olabilir.
Ancak bu farklılıklar Anayasa Mahkemesi kararının icra edilmemesinin hiçbir şekilde gerekçesi olamaz” açıklamaları mutlaka, adalet dağıtıcıları ile siyasilerin kulağına küpelik olmuştur!
Bu açıklama, belli bir siyasi görüşün peşine takılanlara da, bir şeyler anlatılıyor sanırım..
Öyle,” ben anayasa kararlarını tanımıyorum.. Anayasa mahkemesi kapatılsın” diyerek, işin içinden çıkamayız!..
Siyasetin, tepesindekilere açık mesaj bu!
Demek ki neymiş?
Kararlara, u y u l a c a k!
Başka yolu mu, var?
İnatlaşmanın, ülkeyi bir başka kaosa sürükleyeceği bilinmiyor mu?
ŞEHİT HABERLERİ SARSTI!
Bütün bu gelişmeler bağlamında, akşam saatlerinde herkes televizyonları başına kuruldu, olan, bitene, kafa yormaya çalışıyordu..
Tam programların ortasında, o acı haber geldi..
Yine, “Kuzey Irak, Pençe Kilit Operasyon bölgesinde, sürdürülen sınır ötesi harekatta, çıkan sıcak çatışmada, ilk olarak 5, sonra 6 ve daha sonra da 9 Mehmetçiğimizin şahadeti yanında, 4 Askerimizin yaralı olduğu haberleri” yüreğimizi dağladı..
Ülke geneline yayılan, bu kara haber sonrası, “ekranlara, konu uzmanı, güvenlikçi, emekli uzman kişilikler çıkarak, çatışma ve harekat ile ilgili görüş ve düşüncelerini” paylaşmaya başladılar..
İnsanımız ise, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu..
Vatan mevzubahis ise, gerisi teferruattı ya?
Şehit haberleri acı, ama gerçekti!
ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR!
Acı olan, yine ülkemin birçok ilinde yaşayan ailelerin ocağına ateş düşmüştü!..
Öyle ya, ateş düştüğü yeri yakıyordu!..
Bilenen, acı gerçekti bu!
Sanal ortamda hemen paylaşımlar yaygınlaştı..
Şehidin var Aksaray, şehidin var, Niğde, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Ordu, Giresun!..
Sözün, bittiği yerdeydik!..
“Vatan sağ olsun!”
Daha, bir iki hafta önce 12 şehit vermiş olan, Türk Silahlı Kuvvetler(TSK) ve şehit aileleri ile büyük bir destek ve dayanışma sergileniyordu..
Taziye mesajları, haberlerin bir başka yanını oluşturuyordu..
Yerel seçimlere giden Türkiye’de, “gündeme düşen bu acı şehit haberleri, aynı zamanda iç siyasetin de” önemli malzemesi olmaya, devam edeceğini” gösteriyordu..
TERÖR İLTİSAKLI SİYASETLER?
Bu kaynaktan beslenen siyasetleri ile bildiğimiz AK Parti ile MHP ve BBP ile diğer siyasi grup, kümelerin dilinde yine “ terörist, terör ile iltisaklı, terör ile aranıza mesafe koyunuz, terörü kınayınız, terör ile işbirliği yapmayınız, Kandil’e gidiniz, Kandil’den emir alanlar, bize ayar veremez..” türünden, söylemler ile bugün adı “DEM” olan partiyi ve bu parti ile temasta olacakları” hedefe koyacaklardır..
Ya da, beka, beka, beka, terör ile terörist ile mücadele…
Başka türlüsünü düşünmek, mümkün mü?
Bu kaynaktan beslenen, bu siyasete destek verenlerin, “asıl ülke gerçekleri ile ulusal bazdaki gerçeklerden bihaber olduğunu söyleyenlerde” haksız değiller..
“Çevir kazı yanmasın siyasiti”, bu ya?
Yine, aynı siyaset sahnede?
Haydi alkışa?
İÇ CEPHENİN DURUMU?
Zira asıl olan, “bu terör örgütlerinin, beslendiği, himaye gördüğü ve Türkiye’nin güney sınırlarına, Amerika, İsrail, İran ve Rusya’yı komşu eden siyasetleri gözden geçirmek gerektiğini söyleyenlerin haklılığı da”, ortada değil midir?
“Dış politikada ve güvenlik politikalarında ki zaafiyeti anlatanlara bile”, itibar edilmiyor?
Her sıkıştığımızda başvurduğumuz, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ”Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir” diyerek, “ülkenin birlik ve beraberliğine” işaret ederek,”bu cephenin sağlam tutulmasına işaret etmesi bile, kulak arkası ediliyorsa”, geç beyim!
Eğri oturup, doğru konuşalım?
İç cephenin, durumu size ne anlatıyor?
Yusuf Cinal yazıyor, 15 Ocak 2024