Yusuf Cinal

Biliyoruz ya, yarınlar daha güzel olacak!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala



Sevgili okurlar,
Bir mübarek “Ramazan Bayramı’nı” idrak etmenin mutluğu içinde artık,yolunu beklediğimiz “Kurban Bayramı” günlerini saymaya başladık!
Başta İlimiz Sakarya’da gözler bayramlaşmalara çevrildi..
Öyle ya, kim, kiminle bayramlaştı?
Kim, kiminle bayramlaşmadı?
Basına yansıyanları takip edebildim..
Bir kere Bayram, namazların edası ile başladı..
Sonra gündeme “protokol bayramlaşması” düştü!..
Ardından siyasi parti il başkanlıkları bünyesinde bayramlaşmalara odaklanıldı..
Bunu, sivil örgüt ziyaretleri, bayramlaşmaları takip etti..
Öncesinden “bayram mesajları” gazetelerimizin sayfalarına yansıdı..
Sakaryalı, resmi erkanı, sivil, siyasi yöneticileri ile bir şekilde bayramlaştı..
Oldu, bitti, geçti!
Acaba bu bayram “şeker tadında” geçirildi mi?
Çocuklarımız, “o cici bayramlıklarını” giyebildiler mi?
Yoksul evlere, tatlı uğradı mı?
Tatlıyı bırakın, çocuklara şeker, lokum tutabilen, hatta küçük minik yüreklere bayram harçlığı verebildik mi?
Bütün bunların ötesinde, beni en duygulandıran, “savaş mağduru, savaş kaçkını Ukraynalı küçüklerin”, bayramda hatırlanmasıydı..
Hatırlayan ve onlara ilgi gösterenlere ne kadar teşekkür etsek azdır..

BAYRAMLAR PAYLAŞMAKTIR DA?
Kim olursa, olsun, bayramlar hatırlamak, unutmamak, paylaşmak, sevgi ve saygı timsali olabilmektir..
Yanıbaşımızda Zalim Putin Ukrayna’yı bombalarken, (Zalim Esad diyorduk ya!), bu savaşa kayıtsız kalabilirmiyiz?
Peki, Putin’in bizi de hedefe koyması ne demektir?
Ukrayna’ya silah veren, yardım eden herkes hedefteymiş!?
Öte yanda, “Ukrayna bizden İHA ve SİHALAR ile ilgili destek” bekliyor..
Ne olacak şimdi?
Sözümüz havada mı kaldı?

BAYRAM GELMİŞ NEYİME?
Zelenski’nin açıklamasını nereye koyacağız?
Hani o türkü de olduğu gibi,”Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” dizeleri, şu top atışları, şu bombalama, şu yıkıp, yıkmaları gördükçe yüreğimiz sızlıyor!
Bu dünya, bu insanlık, zalimlerden ne çekti, çekmeye de devam ediyor!
Ülkemiz bu bakımdan savaş mağdurlarının sığınacağı, sıcak bir yuva oldu!
Oldu ama, sorunlarda beraberinde geldi..
“Ensar” dedik de, bu kadarı da fazla be kardeşim!..
“Avrupa’da yaşayan biri olarak, göçmenliğin, savaş kaçkınlığının, mülteci ve ilticacı” olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim..
Bu yönde ne çok haberler yaptım, ne acı dramlara şahit oldum, ne yürek yangınları içinde inleyen, derdine deva arayan anne, baba, çocukları bilirim!..

AVRUPA’DA BİZİMKİLER?
Elbette Avrupa’nın çeşitli ülkelerine “İşgöcü” olarak gidenlerimiz ile bu Türkiye’ye gelenler bir başka?
Haydi, Irak ve Suriye’den gelenleri anladık!
Bu Afganistan, Pakistan, Bengaldeş ve Afrika ülkelerinden gelenleri nereye koyacağız?
Bir sepete koyup göndermek, o kadar kolay mı?
“Anadolu’nun Türkleşmesinden” sonra, yeni bir istila ile karşı, karşıya kalan Türkiye, AK Parti iktidarı ile bir başka, önemli ve “milli bir sorun” ile karşı, karşıya!
Muhalefetin “göndereceğiz” dediği ve iktidarın “göndermeyeceğiz” dediği diyaloğa ne oldu?
Her zaman olduğu gibi bu alanda da “geri adım atılması”, inandırıcı mı?
Peki, “bu ağır şartlar ne zaman kalkacak, bu kesimi nasıl ve ne şekilde memleketlerine, topraklarına onurlu bir şekilde” uğurlayacağız?
İKİ YÜZLÜ POLİTİKALAR?
Biraz gerçekçi olalım!
Bu konuda siyasi iktidarın “iki yüzlü politikası, insanımızı ne kadar inandırıyor ve bu açıklamalar ne kadar ciddi” bulunuyor?
Bu kesim, Devlet Bahçeli’nin söylediği gibi misafirler mi?
Misafiriseler, “bu misafirlik” ne zaman bitecek?

Öyle ya, bizim bildiğimiz misafirlik üç gündür!
Şunu iyi bilelim ki, “bu insanların bir bölümü savaş kaçkını, bir bölümü Zalim Esat sürgünü, ama bir bölümü de özgürlük ve iyi yaşam için Türkiye’ye kaçtıklarını” bilmeyen mi var?
Eee, “bunları göndereceğiz, biriket evler yapıyoruz”, söylemleri, içte nasıl yankılanıyor?
İşte bu noktada, insanımız, “onlara var, bize yokmu” diye, “bu enflasyon, bu hayat pahalılığı içinde bağırıyor, çağırıyor ve siyasi iktidara öfke” duyuyor!
Anlamak lazım!

KARADENİZ GEZİSİ?
Son olarak, şu bizim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Karadeniz gezisine de” değinerek, yazımı noktalayalım..
16 Milyon İstanbullunun Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ziyaretini ilgi ile takip ettim..
Fazlası vardı, eksiği yoktu!
Rize, Artvin ve Trabzon’da insanımız ile buluştu, bütünleşti..
“Ayrıştırıcı değil, bütünleştirici, birleştirici”, sıcak bayram ve gelecek mesajları verdi..
Umutlanmamak mümkün mü?
“İşte siyaset, siyasetçi bu olmalı” diye düşündüm!..
“Gülen, kucaklayan, güldüren, duada buluşan, horonda coşan ve ülke için hizmet aşkı ile yanıp tutuşmak bu olmalı” dedim!

İNSANIMIZ ÇOK HAK EDİYOR!
Sahte değil, inandırıcı, içten ve samimi ziyaret!..
“Bayram ya, gelsem bir türlü, gelmesem bir türlü” diyerek, baba,ana ocağı topraklara “merhaba” diyen, bu güzel insanı alkışlıyor, tebrik ediyoruz..
Özlenen siyaset bu!
Özlenen siyasitçi bu!
Biliyoruz ki, yarınlar daha güzel olacak!
İnşallah!
Türkiye ve insanımız bunu çok hak ediyor!
Bayramda gelemediğimiz, mezarlarını ziyaret edemediğimiz, büyüklerimizin elini öpemediğimiz, dalından can eriğini alıp tadına bakamadığımız, güzelliklerini doya, doya yaşayamadğımız, gülünü koklayamadığımız, çocuklarına şeker ve harçlık veremediğimiz, o topraklara selam olsun!
Yusuf Cinal yazıyor/ 6 Mayıs 2022 Brüksel





Biliyoruz ya, yarınlar daha güzel olacak!

Yorumlar kapalı.