Sevgili okurlar,
Günler akıp giderken, elbette gündemlerimizi altüst eden, yaşamlarımızı zehir eden, “fay hatlarındaki depremleri ıskalamak” olur mu?
“Cehennem yıkımlarından, ateşlerinden kurtulanların sevinçlerinden söz etmek, söz edebilmek”, mümkün mü?
Ülkemizin başından bir türlü gitmeyen belalara, “yeni yıkımların, yeni yürek yaralarının eklenmesi, insanı yaşadığına da pişman ediyor”, şüphesiz!
Aklımız, fikrimiz deprem bölgelerinde kaldı!
Sonra, “güya toprağı kutsayan yağmurlara”, kapılıp gittik!
Öyle söylüyor, siyasi kafalar?
Öyle söylüyor?
“Sabır, şükür, kader, Allah bilir, soframızda katığımız oldu”, san ki?
“Tedbiri, önlemi, öngörüyü” unutturdular?
“Siyasilerin beceriksizliğinin intikamını, afetler almaya başlamışsa, bunun sonu gelmeyecek” demektir!
Ellerimiz duada olsa da, “nazara çare arayan üfürükçülerden medet umanlar gibi” ortalarda kaldık!
Odalarda kaldık, biçare ve korumasız!
Ama,” müşteri, militan, taraftar”, konumumuzdan, geri adım yok!
Ya da, yaşa var ol padişahim!
HA ALİ, HA VELİ?
“Devletin imkanlarını bize sunanların, cebinden kesesindenmiş gibi, inayetinden, hediyeler bekleyen” çocuklara döndük!
Bizlere, “akide şekerlerini bile çok görenler, ballı börek maaşlara talim ediyor, görkemli camdan saraylarda yaşıyorsa”, bunun adını siz, biz koyamayız?
“Böyle gelmiş, böyle gitsinler de daha çok avutuluruz”, daha çok!?
Bu yüzden, “siyasilerden medet ummanın”, ne anlamı kaldı ki?
Bu, “yürek yaralarına mehlem olamayanların”, hikmeti ne ola ki?
Ha Ali, ha Veli?
Ne fark eder ki?
Biri gider, biri gelir!
Şurada, “milletvekili aday, adayı olmak için sıraya girenlere bak”, geleceği oku!
MEMLEKETE HİZMET YARIŞI?
Antalya’da ikamet eden yılların tecrübesi ile Ramazan Seçken ustam telefonda..
“ Yusuf kardeş günaydın!..
Sabah, sabah uyandırdım, kusura bakma?..
Herkes milletvekilliği için aday oluyor, sen nerelerdesin?
Bu memleketin, bu ülkenin sorunlarını, yıllardır irdeleyen, yazan, farklı resimler çizen senden daha iyi kim olabilir ki?
Aday ol, katılıp parasını ve tüm propaganda paranı üstleniyorum..
Memlekete hizmet yarışına katıl lütfen?”
Güldüm!..
He mi de acı, acı!
MODAMIZ ÇOKTAN GEÇTİ!
“Sevgili Ramazan kardeşim, sen neler görmedin ki?
Sakarya boylarında söğüt ağacı misali..
Bizim modamız çoktan geçti..
Ayıya sormuşlar, ”bal severmisin” diye?
Ayı bu ya, kıs kıs gülmüş!
Aynı duruma düşmekten, utandım..
Bizim insanımızın hatırlaması gerekeni, sen taa Antalya’dan hatırlamışsan, burada bir sorun vardır demek..
Onlara da teşekkür ederim, onlara?
Neden mi?
Demek ki, bu fırıldak, bu dönek, bu iki yüzlü siyasete bizi yakıştıramamışlar..
Allah’a bin şükür?
MİLLET ENAYİ YA, GELSİN OYLAR?
Ama yardım edeceksen, bizim Cevdet Güngör var?
Hani canım, yıllardır bizimle birlikte, “çala kalem yazılar” yazan?
Eski futbolcu, hakem, üstelik diplomalı..
Cevdet’e, iki kişi yardım edesiye de, küçük bir eksiği var?..
Ona yardımı çok görme?”
SERMAYEYİ KEDİYE YÜKLEMEK?
Bu sefer Ramazan kardeşim, kıs, kıs gülmeye başladı..
Bilirim, inanmadığı, güvenmediği, hele hiç tanımadığı birine, ne yardım eder, ne destek olur, ne de sandıkta oy verir..
“Sermayeyi kediye yüklemek” gibi bir şey bu!
“Tanımadığı, inanmadığı, güvenmediği birine”, nasıl yardım etsin ki?
Hele ceketini koyup, “eşi, dostu, ahbabı, çavuşu seçtirenlere” ıh?
Ramazan Seçken bu, “öyle akide şekerlerine fit olacaklardan” değil hani?
ADAM KAZANDI YAHU?
Gel gör ki, bizde öyle mi?
Son kertede çıkıp, “adam kazandı” dedi, oturdu, kaderine küstü!
Olmadı, partisi içinde kazan kaldırdı, liderine karşı kılıcı çekti..
Olmadı, karşı safa geçip, bir parti kurdu..
Yetmedi, rakip aday, adayı oldu..
“Millet enayi ya”, gelsin oylar?
Bu adam, Allah aşkına kimden yana?
Bilen varsa, söylesin!?
Buna da mı, “siyaset” diyeceğiz?
“Kimden söz ettiğimi, şıp diye anlayanlara” selamlar olsun!
VER-GAZI YAZILARI?
Öyle ulu orta, artık “ver gazı yazılar” yazmak, fıtratımıza uymaz!?
Alınıyorlar efendim, alınıyorlar?
Neden mi?
Yazılarımız,” Zülfikar’a dokunuyor da” ondan?
Aman, “zülfüyare” dokunmasın da?
“Bu memlekette doğruları söylemek, gerçeklerden yana olmak, Urfa’da sel sularında yüzmekten” daha zordur!..
Ya da, “Hatay’ı, Adıyaman’ı, Gaziantep’i, velhasıl bölgeyi vuran depremin gece ayazını yemek” gibi bir şey bu!
Meslektaşlarım kusura bakmasın, “bu süreçte kim aday adayı, kim ne düşünüyor, kim ne düşünmüyor” derdinde değilim..
TOPRAĞA, ÇİFTÇİYE SAHİP ÇIKMAK?
Bugün Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu, Sakarya Ticaret Borsası’nda, “tarıma, çiftçiye, bu memleketin ürünlerine destek olan, bu manada yazılar kaleme alan basın mensuplarına” plaketler ile taltifi edecekler..
Plaket bir yana, “bir çiftçi oğlu olarak, orada bulunmak”, çok önemli..
“Akyazı Lisesi’nden öğrencim, Akyazı’nın bir başka değeri, bu kentin yiğit evladı Ali Şener Bayraktar ve arkadaşları, yani çiftçiler, kendilerini değil, bu toprağa kara sapanları ile değil, kalemleri ile sahip çıkanlarla”, birlikte olacaklar..
Ben de, orada olacağım şüphesiz..
Hatırlayan ve hatırlatanlara teşekkür ederim!..
Bu Sakarya ovasının ürünleri, “kabağı, patatesi, soğanı, tütünü, kavunu, karpuzu, mısırı buğdayı, yılanı, çıyanı, böceği, balığı..” için, az yazılar yazmadım..
“Bir yanda Akyazı’n, bir yanda Hendeğin,
Ürünler ne çok, dolmuş eteğin,
Arılar vızıldar, ballı peteğin,
Gönüllerde, senin ismin Sakarya’m!”
Son not?
ÇİFTÇİLER KAZANDI!
Hollanda, yeni kurulan “Çiftçiler Partisi”, son seçimlerde birinci parti oldu..
Hollanda, “tarımda neleri yapmış, başarmışsa, siyasette de bunu yaptı ya”, helal olsun!
İşte bu!
Türkiye, bunu yapar mı?
Geçin efendim, geçin!
Bin fırın ekmek, bile yetmez?
Yusuf Cinal yazıyor, 20 Mart 2023
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.