Sevgili okurlar,
Türkiye’de, fırtına sonrası sessizlik başladı..
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin büyük bir zafer kazanmasından sonra, “süren kutlamalar, helva dağıtmalar, şükür namazı kılmalar, kurban kesmeler “durdu ama, “Euro-Dolar rüzgarları”şiddetini iyiden iyiye artırdı..
Hayırlısı elbette, hayırlısı!
Ülke duvara çarpmak üzere!
Ama bir kesim, hala rüyalarda?
Ülke insanlarının, karpuz gibi ikiye bölünmesini dert etmeyen vatandaşlarımız, acaba şimdi kahvelerini fokurdatarak içebiliyorlar mı?
İçebiliyorlarsa ne mutlu?
Pardon,” şu bizim yeni buluş otomobil TOGG, hangi ilde, nerede görücüde” dersiniz?
Seçim bitti, TOGG gitti mi?
SORULAR ÇOK YA?
Mesela, “Adapazarı Şemsiyeli Park’ta, hergün buluşan ve pinekleyen vatandaşım, kara çayı yudumlarken, ülkenin bu hal ve gidişi hakkında”, ne düşünüyor?
Ya da Uzun çarşıda, kapalı çarşıda, Çark caddesinde dükkanını açan esnafım, “bu artan döviz fiyatları sonrası, sattığı malların yerine yeni ürünler”, koyabilecek mi?
Tarıma elverişli topraklarını, inşaat sektörüne kaptıran ve elinde kalan arazilerini ekmek için tarlaya inen çiftçimiz, “elde ettiği ürün ile borçlarını”, ödeyebilecek mi?
Oğulunu, kızını evlendirmek için nişan yapan ,kız isteyen, söz kesen vatandaşlarımız, “acaba bu sefer masraflar için buğday biçimine, mısır kırımına, kabak hasadına, fındık zamanına kadar, borçlanabileceği banka, kuyumcu esnaf..”, bulabilecek mi?
Peki, okulunu bitirip, elinde diploması ile kapı, kapı dolaşarak iş arayan üniversitelim, memur adayım, öğretmenim, “liyakat sistemine göre, geleceğini garanti altına alabilecek, bir iş”, bulabilecek mi?
YİNE Mİ, DIŞ GÜÇLER Mİ?
Daha da önemlisi, soruyu kestirmeden soralım?
Bu “Dolar ve Euro’nun yükseliş frenini” çekebilecek miyiz?
Türk Lirası’nın değer kaybını nasıl durduracağız?
Yoksa, bu işi de mi “dış güçlere” havale edeceğiz?
Bütün bunlar, sizi ilgilendirmiyor değil mi, sevgili dostlarım, vatandaşlarım, arkadaşlarım ve ey Millet?
KUL HAKKI?
21 Yıldır, “aynı siyasi zihniyete oy vermenin bedelini, oy vermeyenlere de kesen vatandaşım” sen ne düşünüyorsun?
Hemen, namı değer Cübbeli Ahmet’e( Mahmut Ahmet Ünlü) ya da Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu’na bir soralım mı?
“Sevgili Hocalarım, ülkenin bu kötü gidişatına, bu beceriksizliğine oy verenlerin günahı, kimin boynunadır?”
“Ah elim kırılsaydı da bu zihniyete oy vermeseydim “diyerek “helallik isteyenlerin, bu itirafı” onları, “kul hakkından” kurtarır mı?”
BİR BİLEN VARSA?
Yoksa, “Türkiye Dar-ül harp içinde” diyerek, “yapılan her kötülüğün, yağmanın, hırsızlığın, yolsuzluğun, beceriksizliğin, liyekatsizliği, vurdumduymazlığın, adam kayırmaların, şiddetlerin, tecavüzlerin, kadına uzanan kirli ellerin, lüks otomobillerle çaka satmaların faturalarını, bu yoksul halka mı yükleyeceğiz, keseceğiz?!”
“Bir bilen” varsa, ne olur bizi aydınlatsın?
“Bir bilen” ya?
“Bir bilen” eski Başbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dönemlerinde mi kaldı?
Peki “ben ekonomistim” diyen?
BRÜKSEL’DE BİR EMİRDAĞLI?
Mesele belli ya, Brüksel’den tanıdığım sevgili dostum, Halis Kökten telefon etti..
Siz “Halis Kökten’i” tanımıyor musunuz?
Öyle ya, nereden tanıyacaksınız?
Halis Kökten, Brüksel’de bir gece yanıp kül olan bir apartmanda ailesini diğer komşuları ile kaybeden Afyon İl’i Emirdağ İlçesi halkından bir vatandaşımız..
İşte, o yanan evin yerine bir mütevazi park yapılıyor ve açılışı gerçekleştirilecek..
Zamanın Brüksel Saint-Josse Belediye Başkanı Jean Demanez açılışa davetli..
Herkes orada?
GAZETECİYİZ YA?
Afyon’dan Brüksel’e bir iş gezisi için gelen Afyon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Odak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Güzbey ile birlikte açılışa gidiyoruz..
“Gazeteciyiz ya”, gitmezsek olmaz!?
Vay sen mi açılışa gelensin, Halis Kökten’den beklemediğimiz bir fevaran, şiddet, baskı ve üzerimize yürümeler!?
Unuttuk, görmezden, duymazdan gelip, gittik de?!
Araya sevgili gazeteci dostum Mehmet Emin Güzbey giriyor..
Diğer Emirdağlı dostlarımız duruma müdahele ediyor..
Velhasıl, Halis Kökten’i teskin etmek güç!..
Gazeteci dostum, Mehmet Emin Güzbey, “ Yusuf’um üzülme, gazetecinin başına bu haller hep gelir” diyerek, beni teselli ediyor..
FATURAYI BİZE KESMİŞ?
Meğer, “bir gazeteci” olarak, sevgili Halis Kökten, “seçimi çok az oyla kaybedişinin faturasını” bana kesmiş!..
Çok haklı,sandıkbaşı görevimizi iyi yapamadık!
İşin şakası bu ya?
Seçim kaybedilir, hep bir yerlere fatura kesilir ya?
Ne güzellik, ne kolaycılık ya?
İçten içe bir öfke ki, sormayınız?!
Halis Kökten, Belçika Müslaman Temsil Kurumu ilk üyelerinden, ayrıca, belediye meclisi üyesi seçildi, ama bir türlü “Brüksel Bölge milletvekili” olmak için, halkın tevecühünü kazanamadı?..
Nasip işte!
Ama, siyasete kazandırdığı isimler, hep zirveye çıktı..
İşte bunlardan biri de, çiçeği burnunda bakan olan Mahinur Özdemir Göktaş!
Belçika’da belediye meclis üyesi, Brüksel Bölge Parlamentosu üyesi, Cezayir Büyükelçisi ve sonunda bakan oldu..
Halis Kökten, gerçekten siyasi alanda,” karda ilk iz yapanlarımızdan” biriydi!
Siyasette, “partilerarası yolculuk yapan”, tek Türk kökenli..
Bu konuda, rekor onda!
Ticari alanda da, “yardım ettiklerini sayısını”, sorun bilmez!
Önceki gün, telefonum çaldı..
Telefonun uçunda, sevgili Halis kökten ustam?
HAKKINI HELAL ET?
“Ustam, ben Halis Kökten! Rahatsız etmiyorum ya? Allah nasip etti, eşim ile haca gidiyoruz..Şu ana kadar çok kişiyi aradım..Aklımda sende vardın..Hakkını helal et! Gidip de gelmemek, gelip te görmemek var..Kul hakkı beni üzer..” diyerek helallik istedi..
Şaşırmadım desem yalan olur?
Ama, itiraf edeyim ki, çok memnun oldum..
Bu güzellik, elbette Halis Kökten’e yakışandır..
Allah yolunu açık etsin, niyetini halis ve kabul etsin!..
Ne güzellik değil mi?
Bir başka siyasetçimiz de böyle “helallik” istemişti..
Ne çok eleştiri, ne çok karalamaya muhatap olmuştu, ne çok?
Kaybettin, çekil, istifa et?
Daha neler, neler?
KİMSE DE, SUDAN ÇIKMIŞ AKKAŞIK DEĞİL YA?
Şu yalan dünyada, “olup bitenlere akıl, sır erdirmek” mümkün mü?
Değilse, “kalp kırmaya, birbirimizi üzmeye, yalan söylemeye, insanları kandırmaya, onların oyları ile iktidara gelip, yanlış yapmaya”, niçin devam ederiz ki?
Bunlar yetmiyormuş gibi, işin içine, “dini değerleri de katmanın” ne alemi var?
“Yanlışları, ihmalleri, beceriksizlikleri birilerinde aramak yerine, lütfen biraz da kendimize bakalım, şöyle bir empati yapalım”, ne dersiniz?
Ülkenin içinde bulunduğu durumlarla ilgili söylenecek çok şey var!
Lakin, “kimse, sudan çıkmış akkaşık” değil ya?
Kısacası,”suçu gelin etmişler, kimse güvey girmemiş”diye nasihat edenlerimiz, ne çok haklı!
İyi ki,”helalleşme” kapımız var!
Ne mutlu orayı, açabilenlere, çalabilenlere?
Yusuf Cinal yazıyor, 9 Haziran 2023
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.