Sevgili okurlar,
Hani siyasilerin, aydınların, hatta bilge insanlarımızın kullandığı ; ”Her Millet, layık olduğu şekilde yönetilir” sözü, bazı şahsiyetlere mal edilir..
Ama her alanda sıkça kullanılan bu sözün, bizlerde çağrıştırdığı,”Devlet yönetimi idealist olunacak bir konum değilidir. Bir kere, kaynağını tebadan, sine-i milletten almayan bir yönetim biçimi çuvallamaya mahkumdur!. Olan, işte bu çuvallama safhasında durumu değiştirmeye çalışan gariban kullara olacaktır!. Millet zaten bir noktada iradesini tecelli ettirip, hak ettiği yönetim biçimini geçerli kılacaktır. Toplumsal dinamikler böyle söyler, söylemez mi” noktasında konuşlacak, söylenecek çok şey var?..
İşte bizde de olan budur!
Şimdi “debelenmenin” alemi yoktur!?
Bu bir nevi “kendim ettim, kendim buldum” gibi bir şeydir de!?
DAĞDAKİ ÇOBAN İLE KARIN KAŞIYAN ADAM?
Adam çeketini koydu, sizlerde listede olanları bilmeden, görmeden, tanımadan seçtiniz!?
Referandum dediler,neye,kime oy kullandığını kim biliyordu ki?
Gelelim, yaşam kesitlerimize?
Hani bir hanım kızımız çıkıp, “benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir mi”demişti ya?
Dahası da var, bir ara Türkiye’de moda olmuş bir sözü, müsade ederseniz hatırlatarak, yazıma devam edeyim;
” Hiç karın kaşıyan adam ile aydın insan bir olurmu” bağlamındaki tartışmaları hatırladınız mı?
Bu bölümde son olarak, sosyal medyada dönen bir videoda, bir vatandaşımız,”Canım, karım, kızım, çocuğum Erdoğan’a helal olsun” diyor, diyebiliyor!?
Nasıl yani?
Durumu ya çok iyi ve mutlu, ya da zikrettiği lideri taparcasına seviyor!?
Sevgili merhum annem söylerdi,”oğlum gönül bu, ota, boka da konar”diye!
Bizim siyasi geleneğimizde, bu var!
“Futbol takımı tutar gibi, hemen taraf oluruz, değişikliğide ayıp” sayarız!
“Siyasetin, yaşamımızdan alıp götürdüklerini” hesaba katmayız!?
Bu vatandaşımızı, “bu söylemlere iten psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik” gelişmeler nedir ki, vatandaşımız, bir tartışmanın ortasında, “üstelik zamlar, yoksul vatandaşın tepesine yağarken” söyledi?
Bu nasıl anlayış?
BECERİKSİZLİĞİN FATURASI CANA MI?
“Beceriksizliğin faturasını, insan canına, karısına, kızına ve çocuğuna mı” çıkarır?
Toplumun çürümüşlüğüne bakarmısınız?
Biz buna benzer acılar, dramlar yaşamadık mı, görmedik mi?
“Din adına, siyasetçi adına”, ne çok suç işleyenlere tanıklık etmedik mi?
Bu insanları, bu hale dönüştüren nedir?
Bu “çürümüşlüğün” izlerini, nerede arayacağız?
Bu vatandaşımız, “iradesini, bu kadar nasıl kaybetmiş” olabilir?
Kaldı ki, “ona ülkenin, ekonomimizin, siyasetimizin, eğitimin, velhasıl herşeyin içinde bulunduğu durumu” nasıl anlatabiliriz ki?
Buna gerçekten, “moral değerler” açısından da hazırmıdır?
Sanmam!?
Bakınız, çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun izlerini hepimiz biliyoruz ama, bunları “ağzımıza sakız yapmadan” öteye geçmiyoruz!
ÇÜRÜMÜŞLÜK, KOKOŞMUŞLUK BURADA?
Bir bölümü sanal ortamda dolaşan, benimde ilaveler yaptığım, çürümüşlüğün, bazı önemli ipuçlarını gelin birlekte bir kez daha okuyup, düşünelim..
• “Bal tutan parmağını yalar” dedik hırsızlığı mübah gösterdik..
• “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” dedik, devleti soymayı mübah gösterdik..
• “Yemeyenin malını yerler” dedik, dolandırıcılığı mübah gösterdik..
• “At binenin, kılıç kuşananın” dedik, gaspçılığı mübah gösterdik..
• “Kol kırılır, yen içinde kalır” dedik, şeyhlerin tacizini mübah gösterdik..
• “Söz gümüş ise, sükut altındır” dedik, ortamı yalancıya bırakmayı mübah gösterdik..
• “Komşuda pişer, bize de düşer” dedik, hazırcılığı mübah gösterdik..
• “Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez” dedik, menfaatçiliği mübah gösterdik..
• “Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar” dedik yalan söylemeyi mübah gösterdik..
• “Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın” dedik, bencilliği mübah gösterdik..
• “Üzümünü ye, bağını sorma” dedik, haramı mübah gösterdik..
• “Köprüden geçene kadar, ayıya dayı de” dedik, kurnazlığı, takiyyeyi mübah gösterdik..
“Su akar, Türk bakar” dedik tembelliği kusadık!
“Ağlamayan çocuğa, meme vermezler” dedik, el açmayı başkalarından beklemeyi yeğledik!..
Yine yazmadan geçemeyeceğim,” Ali uyu, uyu, yat uyu!
Şıp, şıp, ne güzel ip” diye de alfabelerimizde yer alan nini türünden uyutma, oyalama nakaratlarımız vardı!
Bir Millet, “Ali’sine, Mehmet’ine, Hasan’ına “uyu “derse, o millet ayakta kalır mı?
Sonuç, toplum neden bozuluyor?…..
Nasıl bozulmasın?
Bu bağlamda, kendi kendimize haksızlık ettiğimiz daha birçok söz, deyimi buraya alabiliriz..
Ama önemli olan, hayata dokunan, yaşam kesitlerimizi etkileyen, “bizleri emireri gibi gören siyasi anlayışlara, soygun düzenlerine karşı çıkmak” olmalıdır!..
Yoksa, “gelen ağam, giden paşam” noktasında kalır, her yapılan kötü işlerde, söylenmeden öteye elimizden bir şey gelmez!..
OKURLARIMA TEŞEKKÜR!
Sevgili Kocaelili iş insanı,Yüksek Mühendis Halil İbrahim Şengün,”Bu yazının altına imzamı attım. Türkiye gerçeği bu” diye görüşünü belertti..
Yine Ankara’da ikamet eden sevgili dostum, Erhan Kanyılmaz, dünkü yazım için,” Üstadım, kalemine ve yüreğine sağlık. Bilindiğini üzere, cahil insanları kandırmanın ve bunun sonucunda şahsi çıkar elde etmenin en kadim ve kestirme yolu dini duyguları sömürmektir. Bu nedenledir ki, bu iş farklı kisveler ve söylemler altında devam ediyor ve edecek. Hayırlı bir Ramazan diliyorum. Selamlar” diyor!
BİR ŞEY YAPMAK?
Her iki okuruma çok teşekkür ediyorum..
Özellikle, Bizim Sakarya okurları ile Türkiye’nin çeşitli kentlerinden olduğu kadar, Avrupa’dan çok önemli paylaşımlar geliyor..
Dikkate alan, önemseyen, hatırlayan, söyleyecek sözü olan ve ülkesi için, geleceği için kaygılanan,” bir şey yapmak “ noktasında, sosyal medya fenomenleri arasında gösterilenlere, “doğrulardan, gerçeklerden yana taraf olanlara” bu manada ülkesi için, insanı için siyaseten görev üstlenenlere, elini taşın altına koyanlara, çekinmeden gerçekleri haytıranlara teşekkür ederim..
Bizim görevimiz, “insanımızı bilgilendirmek, haberdar etmek, olup biten hakkında düşünmeye, iyi ve güzeli bulmaya” sevk etmektir..
Yoksa, bu kokuşmuşluktan, bizi dini öğretiler, dini söylemler, çıkışlar bile kurtaramaz!
Allah korusun!
Yarın bu toplum içinden, “canına kıyan, karısını, kızını, çocuğunu başkalarına kurban edenler çıkarsa” şaşırmayalım!
“Başkalarına ne kurban olalım, ne de sevdiklerimizi, geleceğimizi” onlara kurban edelim!
Böyle bir dünya yok!
“Gelecek adına, umutvar olmak için çok sebebimiz var, ama bu gerçeklerin de kulağımıza küpe olması” çok önemli!..
Mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediriz!
Yusuf Cinal yazıyor, 2 Nisan 2022 Brüksel
Yorumlar kapalı.