Yusuf Cinal
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. “Kuklayı değil, kuklayıcıyı görmek zorundayız!”

“Kuklayı değil, kuklayıcıyı görmek zorundayız!”

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili okurlar,
Memleketim Sakarya’da bulunduğum günler içinde, önemli etkinliklere, tanıklık ederek, bazı  ziyaretlerde ve ikili görüşmelere, büyük özen gösteriyorum.
Bu manada, “Sevgili Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel ile Öğretim Üyesi Dr. Gürkan Kılıç’ın daveti üzerine, 4. Düzenlenen Uluslararası İletişim Sempozyumu’nu” takip etme, imkanı buldum..
Bir kere, seçkin konuklar arasında, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Al, SUBU Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Dr. Enes Eminoğlu, Adapazarı Belediye Başkanı Mutlu Işıksu, Serdivan Belediye Başkanı Osman Çelik, AA Genel Müdürü, hemşerimiz Serdar Karagöz, Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur ile öğretim üyeleri, katılımcı konuşmacılar ile öğrenciler”, bulunuyordu..
Sakarya Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen sempozyum için, oradaydım..
Oturduğum yerden, itina ile açılışı, konumaları ve salondaki hareketliliği takip ettim..

GERÇEĞİN PEŞİNDE?
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, bu yıl Sempozyumun konusu olarak,”Göç ve Göçmenlik olgusu” belirlenmiş..
Ne kadar isabetli ve öngörülü bir konu seçilmiş..
Özellikle, “Afganistan bataklığı, Irak ve Suriye’de olup bitenler, Ukrayna-Ruysa Federasyonu arasındaki savaş ve nihayet büyük bir drama dönüşen İsrail’in Gazze’da başlattığı aşağılık, insanlık dışı katliam sonrası, olup bitenleri” nereye koyacağız?
“İnsanları yerinden, yurdundan edenleri”, iyi tanımak ve anlamak gerek?
Neden, durup dururken, ülkelere saldırılar olur?
Bütün, bu savaşların çıkarılmasında, maksat nedir?
Ne amaçlanıyor, ne planlanıyor?
İnsanları, yerinden, yurdun etmenin kime, ne yararı, kime ne zararı var?
İnsanlık dışı olayların yaşanmasında, ülkelerin, ülkeleri yönetenlerin, sorumlulukları nelerdir?
Bu meyanda, bizlere düşen görevler nedir?

SAÜ İLETİŞİM FAKÜLTESİ
Tüm bu sorulara olmasa bile, Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel,” Uluslararası 4. İletişim Sempozyumu’nda” yaptığı konuşma ile bu sorulara cevap verdi…
Ne mi, soyledi?
Ne söylemesini, isterdiniz ki?
Adıgüzel,” Çok şükür, 4.Düzenlediğimiz ve gelenekselleşen sempozyumumuzun konusunu, “göç ve göçmenlik” oluşturmaktadır.
Bu sempozyum ile iletişim alanında araştırma yapan, eser meydana getiren ve sözü olanları, Sakarya Üniversitesi’nde(SAÜ) buluşturmanın, mutluluğunu yaşıyoruz..


“DEZENFORMASYON” KONUSU
 Geçen yıl sempozyumumuzun konusu,”dezenformasyon”
idi..
“Dezenformasyonda da”, en güçlü araç medya idi.
Dünyada  olup biten olayları, medyada olduğundan farklı ortaya koyma gücüne sahip..
Bizim amacımız, niyetimiz de, bu manada gerçeği ve hakikati ortaya koyacak çalışmalar yapmak, gerçekleri ortaya çıkarmaktır..

Bu yıl ise,
“göçmen ve göçmenlik” konusu işlenecek..
Sürekli yerinden edilen, milyonlarca insan var..
Bu rakamın, 120 Milyonu geçtiği söyleniyor.
Göçmenler,
“hedef tahtasına” oturtuluyor.
Aslında,
“göçmenleri değil, bu göçmenlik konusuna neden olan unsurları bulmak ve onları yargılamak” gerekir..
Biz iletişicimler,
“hayata, konuya, daha farklı ve cesur bakmak” durumundayız..
GÖÇMENLER Mİ, SUÇLU?
“Kuklayı  değil, kuklayıcıyı” görmek zorundayız!..
Şimdi Lübnan, Ürdün, Suriye ve Filistin topraklarında olup bitenlere, kayıtsız kalamayız.
Yerinden, yurdundan edilenlere, güvenli bir liman, sığınılacak bir yurt olur, ülkemiz..

Savaş, bize yaklaştıkça, göçmenlerde bize yaklaşıyorlar. Şu an, yine göç olgumuz  hareketlendi..
Şimdilerde, Lübnan’dan kaçanlar, Suriye’ye sığındılar..
Ukrayna-Rusya savaşı, Azerbaycan, Afganistan topraklarından kaçanlar, mülteci konumuna düştüler..
Hele, Gazze’dekiler?
Onların, kaçaçak yeri ve sığınacak bir ülkeleleri yok!..
Dar alanda hapsoldular, başlarına bombalar yağdırılıyor!.

CESUR DAVRANMAK GEREK!
Bizler,” duygusal tepkilerimizi bir yana bırakıp, hakikatin ve gerçeklerin yanında olmak, akademisyen duruşu sergilemek”, zorundayız..
“Herkesten, daha cesur davranmak” mecburiyetindeyiz.
Toplamları aydınlatmada, önemli görevler bizleri bekliyor.

Bu sempozyumda, ortaya yeni veriler, gerçekler koyma durumumuz var.
Türkiye ise, diğer ülkelerden farklı bir konumda..

ASIL HEDEFE ODOKLANMALIYIZ?
Bu konuda
,” gündemi, algıyı belirleyen” haber ajansları var..
Tarafsızlık ilkesinden sıyrılarak, kendi ülkelerinin menfaatine, haberler yapıyorlar..

İşte, Cumhuriyet Bayramını kutladık.
“İstiklal Mücadelesi”, sırasında Atatürk’ün emri ile “Anadolu Ajansı(aa)” kuruldu. Haber ajansları, medya, “Silahla kuvvetler” kadar etkilidir..
AA Genel Müdürü Serdar Karagöz, bu konuda bizleri bilgilendirecektir”
diyerek, sempozyuma destek verenlere, katılımcılara teşekkür etti.
Tespitler, önemli ve yerindeydi..
“Ülkelerini terk edip, başka ülkelere sığınanları, suçlu adetmek yanlışına”, düşmemeliyiz!?
Asıl, “bu insanları yerinden, yurdundan edenleri, iyi teşhis etmeli ve onları hedef tahtasına” koymalıyız..

YANLIŞA, YANLIŞ DEMELİYİZ!
“İnsanlık”, bu konuda harekete geçmeli!..
“Ülkeleri yönetenlerin çıkardığı savaşları, anlaşmazlıkları, saldırıların mahiyetini”, iyi anlamalıyız?
“Algılara, propagandalara, karalamalara” dikkat etmeliyiz!
“Göçmenlere kucak açan ülkeleri, yönetimleri, onlara kiralık ev, aş, iş verenleri suçlama kolaycılığına kaçmadan”, asıl meseleye odaklanmalıyız!..
“Yanlışa, yanlış” diyerek, “göç ve göçmenlik politikalarını” yakından takip edip, bu durumun nedenlerini, iyi irdeleyelim, hesaplayalım!..
Unutmayalım ki, tarih boyunca, bu topraklarda yaşam, hep göç ve göçmenlik olgusu içinde, sürdürüldü..
Kim, yerinden, yurdundan edilmeyi ister ki?

EŞİT, ADİL YAŞAM HAKKI?
“Can pahasına, hayatta kalmak adına kaçanları, iyi anlamalı ve bizlerde, sağlıklı yaşam, eşit, adil, hak, hukuk temelinde, vatandaşlığın gereğinin yapılmasını isteme, bekleme hakkımız olduğunu”
bilmeliyiz..
Eşit, adil, sağlıklı bir yaşam, herkesin hakkı ve anayasal güvencesidir..
Bunu, “sürekli siyasilerimize, yetkililerimize hatırlatma” mecburiyetimiz mi var?
Bu hakları, “göçmen ve göçmenlik olgusu” ile karıştırmamalıyız!
Zira, yarın, ne olup, biteceğini, kim bilebilir ki?
Yusuf Cinal yazıyor, 16 Kasım 2024

“Kuklayı değil, kuklayıcıyı görmek zorundayız!”
Yorum Yap