Sevgili okurlar,
“1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’na ” damga vuran “İstanbul görüntüleri”, gerçekten,” akla ziyan bir ayrışmayı, bir kutuplaşmayı” göstermeye yetiyor?
“Neden mi” dersiniz?
“Neden” olacak?
Adı “bayram” olan, bir günü “42 Bin güvenlik gücü” ile kuşatmak, kimin aklına gelebilir?
“Neyin göstergesidir” bu?
“Ne ispat edilmeye” çalışılıyor ki?
“Bu bayramı” kutlayacaklar, “bu kadar öcü ” müdürler ki?
“Korkunun, ecele faydası olmadığını” bilmeyenimiz mi var?
Öyleyse, “iktidarı kontrol edenlerin, korkusu” ne olabilir ki?
Karşı güç gösterisi mi olabilir?
Davul-zurna eşliğinde halay çekilmesi mi?
Bayram dolayısıyla, işçi, emekçi buluşmasının yaratacağı etki mi?
Atılacak sloganlar mı?
İktidarı eleştiriler mi?
YASALAR NE DİYOR?
Üstelik, “ülkenin en yetkin, etkin Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, bu kuşatma, bu abluka, İstanbul’da hayatı durdurma kararının ardında” ne olabilir?
İktidara gelirlerken, verdikleri sözü unutanların, “böylesine güvenlik tedbirlerine başvurması, İstanbul’u karartması, hayatı gelç etmesi” ne ile izah edile bilinir?
YASAKÇI ANLAYIŞ?
Bu “yasakçı anlayışı” bir türlü anlamak mümkün değildir!?
Yani, “47 Yıl önce, bayram yapanların üzerine, kurşun yağdıranların hedefi” belliydi!..
“Ülkede, kaos çıkartmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak, Türkiye’nin gelişmesini engellemek, siyaseti alabora etmek ve güçsüz göstermek, yaşamı terör ize etmek isteyen o güç hakkında, hala bir bilgi sahibi olamayışımız sonucu mu” bu kararlar?
İstanbul, denizden ve karadan, havadan kuşatma altında!
Bayram değil, sanki kara bir gün yaşanıyor!
Son seçimlerde, “ülkede birinci parti olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını, üçüncü defa kazanan Ekrem İmamoğlu, sendika başkanları” hep orada..
Bayram mesajları verilecek…
POLİSLER DİZİ, DİZİ?
Karşı da polisler, sıra, sıra..
Kalkanlar, işçilere çevrilmiş, başlarda kasklar, elde coplar, vurulacak kelepçeler…
Hani şair diyor ya, “havada barut kokusu var” diye!?
Neyse ki, korkulan olmadı!
Bir, iki yerde, “polislere karşı şiddet gösterisi”, geri tepti..
Siyaset, haberciler, derin bir nefes aldı..
İstanbul’da, “kara gün, akşam saatlerine doğru” son buldu…
Neydi bu hal, ah İstanbul?
Hayat, tekrar canlandı, korku dağlara kaldırıldı..
Güya, Taksim kurtarıldı?
Bir kesimin, Taksim’e yürüyüşü, 42 Bin polis gücü ile karadan, denizden, havadan engellendi..
Öyle ya, “İstanbul’da gösteri ve miting yapılacak yerler” belli değil miydi?
Neydi bu “Taksim inadı” bilen var mıydı?
BURSA’DAN SESLENDİ?
İstanbul dışındaki kentlerde, buluşan, bir araya gelen işçiler, işçi temsilcileri, siyasiler, el, ele, kol, kola girip, özgürce “1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını” kutladılar..
Bu arada, “Türk-İş Sendikası Genel Başkanı, hemşerimiz Ergun Atalay’ın sesi yükseldi” Bursa’dan..
Atalay, “İşçi maaşı, kıdem tazminatı, ve vergi diliminin düzeltilmesi gerekiyor.. Türkiye’yi durdururuz.. Otururuz kalkmayız bir daha” diye haykırdı..
Öyle ya, mesaj kimeydi?
HER YERDE İZLERİ VAR?
Atalay devamla,” İşçiler çalışma hayatının merkezidir. İşçinin emeğe her yerdedir.. Oturduğunuz evde, bindiğiniz arabada, temiz sokaklarda, yediğinizde ekmekte işçinin alın teri, emeği var.. Her yerde emeğe olan işçiler, çoğu zaman, hak ettiğini alamaz.. Kanaat’la hayatını sürdürmeye devam eder.. Cefa çeker, ancak sefası azdır.. Sendikalı örgütlenmeden mahrum kalır.. Bu benim ülkemde gerçek olan tablodur..” diyerek, işçilerin içinde bulunduğu güçlüklere, sorunlara dikkat çekti..
Ve noktayı,” İşçilerin yeni bir anayasaya ihtiyacı var” diyerek noktayı koydu..
İyi de sevgili başkan, “uygulanmayacaksa, uyulmayacaksa, yeni bir anayasaya”, neden ihtiyaç olsun ki?
“Taksim’e çıkamadıktan sonra, istediğin yerde özgürce, hak, hukuk ve adalet çerçevesinde haykırmayacaksan”, gider, Bursa’dan ses verirsin işte?
Siyasetin, siyasetçinin verdiği karara boyun eğersin?
Durumu, geldiğimiz noktayı, başka nasıl izah edelim ki?
Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar?
Öyle de, “yürünecek, ses verilecek, haykırılacak”, neresi kaldı ki?
NEREDE DİĞERLERİ?
Memlekettin her yanında “1 Mayıs İşçi, Emekçi Bayramı” kutlanır da, Sakarya’da kutlanmaz mı?
Sakarya’da da, bayram sevinci içinde işçiler, sendika temsilcileri, siyasiler bir araya gelerek, halay çekip, günün mana ve önemini içeren açıklamalar yaparak, bayramı kutladılar..
Şu “sen, ben inadından vazgeçip, birlik ve beraberlikte karar alsak, el, ele verip, kol, kola bayramı kutlasak”, ne olur?
Bayram coşkusuna, bir kesim siyasetçi katıldı, ya diğerleri neredeydi?
Bu bayram ile onların, uzak, yakın bir ilgisi yok muydu?
İşte, başta Sakarya Valisi Yaşar Karadeniz olmak üzere, bazı siyasiler, sivil örgüt temsilcileri, bayram mesajları yayımlayarak, işçilere, emeklerine, yarattıkları katma değere vurgu yaptılar..
Ne kaybettiler ki?
İŞÇİSİN SEN?
Bayramın kazananı, kaybedeni mi olur?
Haklısınız, “İstanbul’da bayramı kaybettik, diğer kentlerde bulduk” yarabbi şükür!
Nasreddin Hoca’nın, “eşeğini kaybedip, bulması” gibi bir durum!
Maalesef, memleketin bu halleri de var..
Sen bari değişme?
Sen bari?
“İşçisin sen, işçi kal” kardeşim!
Yusuf Cinal yazıyor, 3 Mayıs 2024