Sevgili okurlar,
Bizim Sakarya’da, Avrupa’dan yazılarımıza devam ediyoruz..
Bilen bilir ya, gurbet zordur!..
Hasreti vardır!
Çilesi, çabası!
“Para kazanmak, boş durmamak, zamanı değerlendirmek” gerek!
“Hayaller” vardır, gerçekleşmesi gereken?..
“Bir traktör almak, bir iki üç dönüm tarla ve birde yaşanılası küçük bir ev?..”
Her şey gelecek ve refah içindir ya?
Sonra,”köyün güzeli ile evlenmek”, herkesin muradıdır ya?
Boşuna söylenmemiştir,” Duvarı nem, sürgünü gurbet öldürür” diye!
Gerçekten öyledir gurbet!
“Telefonun tellerine, türküler yaktığımız, hasret ateşlerinin boğazlarımızda düğümlendiği, bir habbe ekmek parası kazanmak için, günleri tesbih tanesi gibi saydığımız yıllar” çok gerilerilerde kaldı!..
“Gurbetin” anlatılacak, binbir yüzü vardır!..
Yusuf Cinal bu, hangi birini yazsın?
Gurbette şimdi hasret türküleri söylenir, dillerde Ramazan duaları..
BİR GURBET TÜRKÜSÜDÜR?
Gurbet ozanları sazın teline vurur,
“ İşte gidiyorum, çeşm-i siyahınm..
Önümüzde dağlar sıralansada,
Sermayem dertimdir ,servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da…”
Gurbet bu ya, merhum Aşık Mahzuni Şerif, bir akşamüstü hüzünle yadedilir..
İşte böyle bir gurbet gününde, “Akyazılı Sertaç Köroğlu’nun” acı haberi düştü yüreklere!..
Daha baharında, bir iş kazası geçiren Sertaç Köroğlu, geride üç çocuk ve acılı bir eş ve aile bırakarak göçtü gitti!..
Sertaç Köroğlu’nun ölümü sadece Avusturya’nını Linz kentinde değil, Alp dağlarında yankılandı ve oradan Keramali dağı eteklerinden memleketi Akyazı’ya tez uzandı!..
Kara haber bu ya?
Tez duyuldu, öğrenildi!..
Bir yürek acısıdır gurbet!..
Gurbetin, bu yanları da vardır!..
Yaşamın doğası gereği, bir kaderdir bu ya?
Nice koç yiğitleri gurbette, böyle iş kazalarında, farklı nedenlerle kaybetmedik mi?
Önceleri, bu tür ölümlerde bir tek adres vardı?..
Cenaze memlekete gönderilecek!..
GURBETTE MÜSLÜMAN MEZARLIKLARI?
Birçok anlayışın değiştiği gibi, şimdi Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarımız, yaşadıkları kentlerde “Müslüman Mezarlıkları” ihdası için el birliği yaptılar..
Zor oldu ama, başarıldı bu girişim!..
“İşçilikten patronluğa” adım atan Türk gençleri, “ekonomide, iş hyatında” gösterdikleri başarıları, “siyasi alanlarda da” göstererek, mevcut mezarlıklar yanında kendilerine de bir ”Parsel”( Müslüman Mezarlığı) ayrılmasını sağladılar..
Bu çaba, Belçika’da Almanya’da, Hollanda, Fransa, Avusturya ve diğer ülkelerde farklı sıkıntılarla gerçekleştirildi..
Belçika’da, Azerbaycanlı dostum Rahimi Eskander vefat ettiğinde, “ne yapacağız” noktasında büyük sıkıntı çektik!?..
Sonunda “Müslümanların defnedildiği” tek mezarlık olan Liege Mezarlığı’na, defin için hazırlık yaptık..
Öyle Azerbaycan’ın Gençe kentinde doğmuş, Moskova’da tahsilini yapmış, Almanlara esir düşmüş, oradan özgürlüğüne kavuşarak, Belçika’ya yerleşmiş ilk bilge(Aksakal) Türklerden olan Rahimi Eskander’i, Brüksel’den Bakü’ye hangi imkan ve para ile gönderebilirdik ki?
Daha bağımsızlığını kazanmamış bir Azerbaycan’ın sözkonusu olduğunu hatırlatmam gerek tabii ki?
Brüksel’den Azerbaycan’ın bu yiğit evladını cenazesini alarak, Liege Asri Mezarlığı’na götürdük.. Orada cenaze namazı eda edildi ve mevcut mezarlığın bir köşesinde ayrılan yere Rahim Eskander’i defnettik..
Şüphesiz merhum Rahimi Eskander’den öncede kimsesiz Müslümanlar buraya defnedilmiş!..
Sahipsiz, dua bekleyen bu mezarları ziyaret ederek, onlara dualar gönderdik..
Daha sonraki yıllar, büyük siyasi çalışmalar, kültür atakları gerçekleştirildi ve başta Brüksel olmak üzere, birçok kentte “Müslüman Mezarlıkların” ihdası sağlandı..
CENAZELER, İLLADA MEMLEKETE GÖNDERİLMİYOR ARTIK?
Bu yeni bir durum ve gelişme idi!
“Gurbette cenazesini bırakmak istemeyenlere karşı, cenazelerinin bulundukları yerde olmasını, ziyaret ve dua etme imkanını düşünenlerin, radikal kararları” saygı ile karşılanıyor..
Toprak, topraktı ya, bir “Müslümanın gurbette ölümü “ ve sonrası yaşanılan maddi çaresizliklere bir çözüm bulunmuştu..
Brüksel’de bu çabanın içinde olan bir gazeteci olarak, o günler neler yaşandığını, ne aykırı görüşlerin dillendirildiğini ve buna karşı çıkanların olduğu kadar, yerel otoritelerin varlığını tahmin edersiniz..
Özellikle, “Pandemi döneminde” bu mezarlıklara defnedilen sayısız Müslümanın varlığını da paşlaşmamız gerek!
Bu acıyı hemen, hemen bütün aileler tattı!..
GURBETTE BİR TÜRK’ÜN ÖLÜMÜ?
İşte Avusturya’da genç bir Türk’ün, yani Sertaç Köroğlu’nun ölümü ile bu konuyu irdelemek istedim..
Gutbette ölümün, “acı bir tarifesi” var?
Diyeceksiniz ki, “ölümün de tarifesi mi” olur?
Anavatanınız, yaşadığınız ülkeden üç bin kilometre ötede olursa, böyle bir “tarifenin söz konusu olduğunu” söylememe gerek var mı?..
“Cenazenin hazırlanması, taputlanması, namaz sonrası kargoya verilmesi, cenaze yakınlarının uçak biletlerinin tahsisi, Türkiye’de cenazenin defnedileceği kente taşınması,resmi izinler..” hep bir organizasyonu gerektiriyor..
İşte bu işleri Belçika Diyanet Vakfı bünyesinde kurulan,”Cenaze Fonu” sağladığı gibi, her kent ve ilçe halkının bir araya gelerek oluşturdukları “özel cenaze fonları” bu konuda devreye giriyor..
Kısacası, bu anlatımdan, anlayacağınız Avrupalı Türkler, sadece yaşadıkları ülkelerde camiler kurmadılar, dini ibadetleri için gereken kurumsallaşmaya da gittiler..
Bu kurumlar elbette tıkır, tıkır işliyor..
Ama suistimaller yok mu?
GURBETTE KALDI ÖLÜMÜZ?
İnsanın olduğu yerde suistimal olmaz mı?
“Açgözlülük, fırsatçılık, iş bilmemezlik, ego tatmini, menafaatler, bölgecilik, görev suistimali..”işin içine girdi mi, siz o zaman “çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu” görün!..
Dini konularda, “çok hassas, adil, eşit ve dürüst olmamız gerektiğini” hatırlatmamıza gerek var mı?
Yok ama, maalesef insan ister istemez, yanlışları görünce, bunların düzeltilmesi için yazıyor, çiziyor, uyarıyor?
“Hesap verme” noktasında ise, bildik tavırlar sergilenince, “iş küslüklere, husumetlere” kadar varıyor!..
Böyle durumlarla karşılaşmış bir gazeteci olarak, yılmadan, vatandaşlarımızın bilgileri doğrultusunda gerçekleri yazmaya hep büyük özen gösterdik, gösteriyoruz!..
Ünlü sanatçımız Fatih Kısaparmak ne güzel yorumluyor;
” Yine aksam çöktü yaban ellere,
ayrılık rüzgarı esti neyleyim.
Bende ne ettim ki zalim feleğe,
sılaları ışkımı kesti neyleyim.
Elin vatanından doğdu dölümüz,
gene buralarda kaldı ölümüz.
Bir günün içinde soldu Gülümüz,
kavusmalar bize küstü neyleyim…”
Yüce Mevla’m ağız tadı ile bir Ramazan ayı geçirmenizi ve herkesin sağlık, afiyet içinde sevdikleri ile mutlulukları paylaşmasını dileriz!!..
Yusuf Cinal yazıyor/ 5 Nisan 2022 Brüksel
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.