Yusuf Cinal

Sakarya, Diyarbakır hattı?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Sevgili okurlar,
Memleketim Sakarya’da dost ziyaretlerinin yanı sıra, Kacaeli, İstanbul ve Tekirdağ’a da gitme imkanım oldu..
Başta İstanbul olmak üzere, Kocaeli’indeki “nüfus ve ekonomik yığılmaya” bir anlam vermek mümkün değildir..
İki gün kaldığım Tekirdağ’da da, bu yönde büyük bir talep var..
“Hem nüfus, hem de ekonomik yığılma”, kenti tehdit ediyor..
Maalesef, “Marmara Denizi’nin kirliliği” nedeni ile Tekirdağ sahillerinde “mavi bayrak” göremedik!?
Türkiye nüfusunun ve ekonomik zenginliğinin, Bolu’dan başlayarak, Tekirdağ’a kadar yığılmasının nedenlerini tartışacak değilim!

KİMİN BECERİKSİZLİĞİ?
Ama şunu söylemeliyim ki, bu, ülke yönetimine talip olanların büyük bir ihmali ve beceriksizliğidir!..
Cumhuriyet döneminin en büyük ihmallerinin yaşandığı, bu bölgenin aksine, hala yatırım bekleyen ve insanlarını kentte tutamayan kent, bölgelerimizin olması düşündürücüdür!..
Sakın çıkıp, “talep, imkan, yol, su, elektrik, ulaşım..v.s” demeyiniz?
Deme ki, plan ve program konusunda, büyük hatalar yapmışız!
Demek ki, işi yatırımcıların keyfine bırakmışız!
Demek ki, kanun ve kurallar hiçe sayılmış!
Ne derseniz, deyiniz, her şey çıplak gözle, açık ve net görülüyor..

SAKARYA, AYAĞA KALKAR MI?
Sakarya’mız da bu ihmallerden payına düşeni almadı mı?
O iğreti limanı Karasu’ya, hop diye kondurmadık mı?
Fabrika yapacak diye, BMC Firmasına Karasu sahillerini peş-keş çekmedik mi?
Rant adına, Tank Palet Fabrikamızı satmadık mı?
O güzelim, münbit tarım topraklarımızı konut ve OSM’lerin işgaline maruz bırakmadık mı?
Daha önceleri de bu verimli toprakları kavak dikimi ile rezil etmedik mi?
Bir başka vurdumduymazlığımızı, Mudurnu çayına ve Sakarya nehrine bakıp, görmüyor muyuz?
Bu kirliliği bize kim, nasıl izah edecek?
Ya şu, “E5 üzerindeki iğreti, izinsiz, ruhsatsız fabrikalaşmaya”, ne demeli?
“Siz yapın, yıkın, kanun arkadan gelir” öyle mi?
Havayı kirletenler, suya kimsayal atıklarını boca edenler, ruhsat almadan tarım arazileri üzerine koca, koca binalar, fabrikalar konduranlar, plansız, programsız dere, çay ve nehirlerin üzerine HES’ler dikenler, elbette Amerikalılar değil?
İşte, plansız ve programsız, denetimsiz Hendek Havai Fişek Fabrikası’nda yaşanılan faciaya tanıklık etmedik mi?
Ya şu Kocaeli Dil Ovası vakası?
Neyini anlatayım, memleketin?

DOGUNUN PARİS’İ?
6 Eylül itibarı ile Diyarbakır’daydım..
Tarihi dokusunu, camilerini, çarşılarını, sokaklarını dolaştım Diyarbakır’ın..
“Doğu’nun, ya da Ortadoğu’nun Parisi” diye tanımlanan Diyarbakır’da halkın bitkin, suskun, kırgın ve sessizliği beni ürküttü..
Bir kesim herşeye rağmen, işinde gücünde..
Ağızlarını bıçak açmıyor..
Korkuyorlar?
Neden mi?
Bilmiyormusunuz?
Yıllardır,”terör“ ile ilişkilendirilmiş bu kente gelip gidenlerin sayısı artmış..
Bunu fırsat bilen esnafın gülücükler dağıttığına şahit oldum..
Ama onlarında bu gülücükler arkasındaki sessizliği, şüphe ve korkusu hemen fark ediliyor..
Konuşmak istemiyorlar..
Sözü değiştiriyorlar..
Belli ki, çok yorulmuşlar!
Hala potansiyel terör ile ilişkilendirilen, bu insanları derdi, bizim derdimiz değil mi?
Yani Putin’in Ukrayna’ya yaptığını mı yapalım?..
Kenti yakıp, yıkalım mı?
Bu insanları, yok mu sayalım?
Bu, böyle gelip, böyle mi gidecek?

DİYARBAKIR’DA SAKARYALI OLMAK?
Bu insanlara, “Sakraryalı hemşerimiz, şehidimiz Gaffar Okan yaklaşımını” niye göstermeyiz ki?
Gaffar Okan anlayışı ve yaklaşımından niye korkuldu ki?
Niye kıydılar ki bu güzel insana?
Diyarbakır’da inanın bir Sakaryalı olarak, ”Sakaryalı olmanın ayrıcalığını yaşadık” dersem yalan olmaz..
Bunu kafile başkanımız Levent soner ve Mersinli rehberimiz Yasemin Koçyiğit’de vurguladı..
Diyarbakır’da Sakaryalı olmak!..

TERÖR İLE İLTİSAKLI KENT?

Yalansız, hilesiz, kardeşçesine sarılmak, bakışmak, laflamak varken, “terör duyguları içinde olmak” ne acı?
Onlara Gaffar Okan gibi yaklaşmak, onları anlamak, onları sevmek, insan yerine koymak varken, onları terör hedefine koymak neden?
Kim verebilir, bu sorunun cevabını?
Hep düşündüm, inanın bulamıyorum..
Diyarbakır sokaklarını dolaştım..
Ellerim havada, gözlerim ufukta..
Seni aradım, ey kardeşlik, seni?

ONLAR DİYARBAKIRLI?
Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’ya, Ahmet Arif’e, Ziya Gökalp’e, Emrah’dan, Mahsun Kırmızıgül’e, İzzet Yıldızhan’a, oradan sinemanın bir başka karakter oyuncusu Sami Hazinsese’e kadar kim varsa aklımdan geçiyor..
Ünlü Divan şairi Süleyman Nazif’den, politikanın bir sessiz insanı Hikmet Çetin’e kadar hep Diyarbakır!..
Nasıl unuturum Cahit Sıtkı Tarancı’nın, o “Yaş 35” şiirini..
“…Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!         
Her yıl biraz daha benimsediğim.         
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?         
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?         
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.         
Uyudun uyanamadın olacak.         
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?         
Bir  namazlık saltanatın olacak,         
Taht misali o musalla taşında…”
Evet, Sakarya’dan direkt “Diyarbakır” dedik..
Bir gece kalıp, havasını soluduk, suyunu içtik, gün boyu, gün akşam Diyarbakır kokladık..

GÜZELLİKLERİ YAŞAMAK!
Otobüsümüze binip, ver elini “Mardin” dedik..
Vatanı, bu yüzle de tanımak var!..
Güzellikleri yaşamak, isot tadında, lahmacun lezzetinde..
Haklısınız, böyle gelip, böyle gitmeyecek elbet!..
Her şeye rağmen, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal’e sahip çıkan, kaleleri ile hanları ve insanı ile “Diyarbakır burçlarında Bayrağımız dalgalanmaya” devam edecektir..
Yeni dostluklar kurulacak, kardeşlikler perçinlenecek, “Gaffar, Okan” adında yağız delikanlılarımız olacak..
Ya kızlarımız?..
Dünden bizi, bugüne taşıyacak?
Haydi göreyim sizi!
Diyarbakır Sur içinde bekliyorum!
Yusuf Cinal yazıyor, 16 Eylül 2022 Diyarbakır

Sakarya, Diyarbakır hattı?

Yorumlar kapalı.