Sevgili okurlar,
Bir yandan seçim tarihi yaklaşıyor, bir yandan da yeni yıl heyecanı içimizi sarıyor..
Elbette “yeni yıl” yeni hayaller, güzellikler ve hayat akışı içinde beklentileri içeriyor..
Peki, “seçimler” sizce neyi içerir?
Ülkemizde, “birlik, beraberlik, dirlik tavan yapsın, şöyle bolluk, bereket, her yandan fışkırsın” istemez mi insan?
“Şöyle çarşıya, pazara çıktığımızda, her istediğimizi satın almak, sabah kahvaltılarında ballı, börekli, çörekli damak tadı ile çayımızı yudumlamak, kahve molasında, sofradakiler ile günün yapılacaklarını konuşmak, gelecek kaygısından uzak yeni hayaller peşinde koşmak” herkesin hakkı değil midir?
Niye olmasın ki?
YOKLUK, YOLSUZLUK, RÜŞVET!
İnsanımızın bu güzellikleri yaşayanlardan farkı nedir ki?
Hani hep deriz ya, “bal tutan parmağını yalar”diye!
İnsanımız, “bu fırsatı ne zaman yakalayacak” dersiniz?
“Türk Lirası, Dolar, Euro ve diğer ülke paraları karşısında” dibe vurmuş!
“Yolsuzluk, yokluk, rüşvet, başıboşluk, nemelazımcılık, hukuksuzluk, adam kayırma, fırsatı, ganimete çevirme..” almış başını gidiyor!..
SİSTEMİ NASIL DEĞİŞTİRECEĞİZ?
“Cahil toplumun zaaflarından yararlananların, zenginliklerine, zenginlik kattığı bu düzeni, bu sistemi” nasıl değiştireceğiz?
Bizlere reva görülen,”asgari ücret” ile dertlerimize, ne zaman deva olabileceğimiz günlere göreceğiz?
Bu, “altta kalanların ezilmediği günleri” ne zaman göreceğiz?
Ne zaman?
Gelecek, “sizce ülkeyi 20 Yıldır yönetenlerin iki dudağı arasında mı olacak, yoksa, yeni yılda, yeni seçim kapıya gelmişken, yeni arayışlar” içinde mi olacağız?
Bu durumun anahtarı, siz ve biz değilmiyiz?
Yoksa, burada da bir mazeret üretme becerisi gösterip, bu işi de mi “dış güçlere, üç harfli market zinciri sahiplerine, parasını, kur garantili hesaplara yatıranlara mı, yoksa ülkeyi kötü yönetenlere mi” keseceğiz?
Siz düşüne durunuz?
SUÇLU BULUNDU EY HALKIM!
Kestirmeden hemen söyleyelim ki, “bu durumun sorumlusu biziz be kardeşim biziz”, başka kim olabilir ki?
Bu kadar yetkiyi, bir kişiye veren ve “ülkeyi bu darboğaza getirenlere aşarı güvenmemiz, birbuçuk milyon oyun, geçerli sayılmasına sessiz kalan” bizler değilmiyiz?
Gele, gele 20 Yılda uçurumun kenarına geldik!
20 Yılda paramız dibe vurdu böyle?
Gelecek nesillerin bile geleceğini, hayallerini yıktık inatla!
Hala “yaparsa, o adam yapar” diyenlere “hala inanıyorsanız” yapacak ne ola ki?
Suçlu bulundu, ey halkım?
“Bu zincir marketler, bu doymaz büyük kar edenlere sorumluluğu kesenlere”, bu kesimi “terörist” ilan edenlere, hatta daha ileri gidip, bu kesimin “FETÖ ile irtibatlarının, araştırılmasını isteyenlere” ne denir?
Vay be Türkiye!
Suçluyu nasıl da bulduk?
AYA YOL BİLE YAPSAK?
Sanki bu ülkede başkaları iktidar, bu suçlayanların elinde imkan ve kabiliyetler, yasalar, kolluk kuvvetleri ve denetciler yok!
Salla gitsin, nasıl olsa, millet inanıyor?
“Bu gidişle aya yol bile yapsak, inanırlar” diyen damat nerelerde şimdi?
Uzatmayalım, ülkenin çivisi çıkmış, frenler tutmuyor, iflaslar kapıda, geçim derdinde olanların feryatları bile duyulmuyor, çareyi intiharlarda görenleri görmedik mi!
Neyini anlatayım memleketin,neyini?
Bizim Sakarya Gazetesi’ndeki bir haberi gelin hep beraber okuyalım?
Haberiniz mi yok?
Siz hangi şehirde yaşıyorsunuz ki?
Açın gözlerinizi açın,kulaklarınızın pasını silin,biraz daha yaklaşınız?
ACILI, HÜZÜNLÜ ANNE?
“Üniversite okuduğu İstanbul’dan Sakarya’ya ailesinin yanına gelen 21 yaşındaki M.K., Erenler ilçesinde şehir içi yolcu taşıma minibüsünde, şoför S.S.Y. tarafından elleri arkadan bağlanarak cinsel taciz teşebbüsüne ve darp olayına maruz kaldı.
Yaşanan olay sonrasında gözaltına alınan şüpheli tutuklanırken acılı anne kızının yaşadığı iğrenç olayı gözyaşlarıyla anlattı. Acılı anne Sevgi K. kızının telefonuna ulaşamayınca arayışa geçtiğini ve arayış içindeyken düşüp yaralandığını aktardı. Acılı anne, kızının psikolojisinin bozulduğunu aktardı.
“Minibüs şoförü aracın kapılarını kapatmış, ışıkları söndürmüş emellerine alet etmeye çalışmış”(Bizim Sakarya Gazetesi 30/11/2022)
İnanılır gibi değil?
Bizim memlekette, oluyor bu?
Daha önce de, bu tip taciz, öldürme, cinsel istismar olaylarına tanıklık etmedik mi?
Acılarla irkilmedik mi?
Feryatlarla, ellerimize çeşitli sloganları içeren pankartlar alıp, yollara düşmedik mi?
BU PİSLİKLER İÇİMİZDE NASIL BARINIYOR?
Bu genç kızın hayallerini yıkan bu anlayış, bu pislik, bu anneyi bu kadar üzüntü ve acılara sevk eden, bu kentin yaşayanları nerede?
Söyleyecekleriniz yok mu?
Bu anne ve kızı da mı, yalnız bırakacaksınız?
Hani nerede, “bu kenti kültür kenti, spor kenti, huzur kenti” ilan edenler?
“Hani nerede sivil örgütler, temsilcileri, kadın dernekleri ve bol keseden” atanlar?
Bu kentte, “çocuklarımız, kadınlarımız, kızlarımız rahat, huzur içinde korkusuz bir yerden, bir yere” gidemeyecekler mi?
Bu kente, “okumak, eğitim görmek için çocuklarımız” gelemeyecek mi?
20 YILDA NELERİ KAYBETMEDİK Kİ?
Demek ki, “20 Yılda, sadece ekonomik olarak dibe vurmadık, çürümüşlük, ahlaki kokuşmuşluk, bencillik, birlikte yaşama, seyahat etme, hoşgörü ve güveni de” yok etmiş!?
Bu kentte, kimbilir bu anlayışta, bu düşüncede daha neler, neler var?
Bu içi yanan güzel annmem gibi, bütün bunları da mı “Allah’a havale” edelim!
Ey adalet, ey güzellik, ey sağduyu neredesin?
Elma dersem çık, armut dersem saklan!
Yarın neler olacağından haberdar et bizleri?
Unutmayınızı ki, “erkeklik, sakal, bıyık bırakmakla, kavuk takmakla, şalvar pantalon ve yakasız gömlek giymekle de dindar ve insan” olunmaz!
Yarabbi, bizleri nefsini terbiye edenlerden eyle, bu pisliklerden koru!
Yusuf Cinal yazıyor, 2 Aralık 2022 Brüksel
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici
Yorumlar kapalı.