Sevgili okurlar,
Haftanın bu ilk günü müsaade ederseniz, “Avrupalı Türklerden”, söz etmek istiyorum..
Türkiye yerel seçimlere gidiyor ya, inanın daha bir ay var, bıktık, usandık?
Niye mi?
Hala, “senin partin, benim partim kavgaları”, sürüp gidiyor!
Çarşıda, pazarda, kahvehanede, salonlarda, köylerde, meydanlarda, ilçelerde kentte, “al siyaset, ver siyaset”, konuşmaları, tartışmaları bitmek bilmiyor!..
Bazen, tatsız olaylarda olmuyor mu?
Olmaz mı?
Bu, “sen, ben tartışmasının” galibi mi olur?
Önemli olan,” bir fikri, bir kültürü temsili yet” değil midir?
Peki, “kimin fikri var, ülkenin menfaatleri, insanımızın geleceği” ile ilgili?
Öte yanda, “kültür” vurguları?
“Bizdendi, sizdendi söylemlerine”, ne demeli?
Asıl olan, “işin ehlini, liyakatlisini ve hizmet edecekleri” seçmek değil midir?
PARTİZANLIK DEĞİL?
O zaman, “sandık başına gider, köyümüze, beldemize, ilçemize, kentimize yalansız, hilesiz çalmadan, yıkmadan, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan, kamu malını koruyan, milletin hak ve hukukunu bilen, partizanlık yapmayan, particilik dayatmayan, sevgi ve saygıda kusur etmeyen, alçak gönüllü, bilgisine, becerisine güvendiğimiz adayları seçmek” görevimiz olmalıdır..
Osmanlı’nın imparatorluk kurduğu o topraklar üzerinde, yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kuranların önderi, lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, isteseydi, ”tek adam yönetimini” dayatmaz mıydı?
“Kendini padişahın yerine koydurup, üstelik halife olarak “ ilan ettirmez miydi?
Bunlar bilinmiyor mu?
Bilinmez mi?
ÜLKEYİ KANDIRMAK, VAR ETMEK?
Ama, “ülkemizde, birlik ve beraberliğimizi, iri, diri, bir olmamızı istemeyenlerin, martavallarına şahit olmak” ne üzücü?
Tasvip etmek, mümkün mü?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, milleti ile var etmek için yola koyulanlar, ” az zamanda çok iş başardıklarını” düzenlenen, törenlerde haykırdılar..
Yeni, modern, çağdaş, gelişmiş bir Türkiye Cumhuriyeti için, “yabancıların elindeki fabrikalar satın alındı, birçok yabancı şirket özelleştirildi, yeni okullar, üniversiteler açıldı, toprak işlenmeye, su kullanılmaya ve yeni bir kalkınma seferberliği” başlatıldı..
HAMBURG TÜRKLER İLE TANIŞTI
Daha da önemlisi, insanımızın kabiliyetlerinin artırılması için, “1956 Yılında Almanya’nın liman kenti Hamburg’a ilk kursiyer kafile” gönderildi..
Hamburg Liman kenti tersanelerinde istihdam edilenlerimiz, “öyle çalışkan, öyle tutkulu, öyle özveriliydiler ki, öyle temiz yürekli çalışkandılar ki, Almanlar bile onları gıpta etmeye, kıskanmaya” başladılar.
İşte, “Türk iş göçüne, Avrupa kapısını açan, bu kıvılcım, bu gelişme, Türk’ün çalışkanlığı ve güveni” oldu..
1960’lı yıllardan itibaren Türkler, Avrupa sahnesindeydi..
“Savaşlarla yıkılmış, kalkınmak için işgücüne ihtiyacı olan Avrupa ülkeleri, sadece Türkiye’den değil, diğer ülkelerden de işgücü talibinde” bulunuyorlardı..
Ama Türkler, çok farklıydılar..
BELÇİKA KAPILARI?
1961 Yılında, Belçika’ya çalışmak üzere, Almanya üzerinden beş Kayserili arkadaş geçti..
Heusden/Zolder bölgesinde iş buldular..
Az zamanda, Belçika’da, Almanya’dan sonra Türkiye’den işgücü talep etti..
1963 Yılında, “Belçika’ya üç uçak dolusu Türk işgücü” olarak geldi..
Bu ilklerin temsilcileri, ”Charleroi, Liege ve Limburg bölgelerindeki, maden ocaklarında” istihdam edildiler..
“Ne dinleri, ne kültürleri”, sorgulandı..
“Çalışma koşulları için, seferberlik”, ilan edildi..
“Yatacakları yerler, ibadet edecekleri mekanlar, yemek yiyip, dinlenecekleri alanlar ihdas” edildi..
ANKARA ANLAŞMASI?
“1964 Ankara Anlaşması ile Belçika ile Türkiye arasında bir iş göçü anlaşması” imzalandı..
Bu anlaşma ile “Belçika’ya çalışmak için gelenlerin, hakları, hukukları” garanti altına alındı..
Bugün, “Belçika’da sayıları 300 Bini bulan bir Türk varlığından”, söz edebiliriz..
“60 Yıldır, Belçika-Türk Dostluğuna katkı sunan, hem Belçika’nın ve de hem de Türkiye’nin kalkınmasına büyük katma değer katan Türkler, Belçika’daki iş göçü temsilciliğimizden, artık gönüllü elçilerimiz olarak, bayrağımızı dalgalandırmanın gururunu” yaşıyor ve yaşatıyorlar..
YILDIZLAR BOKS GALASI
Bu az şey değildir..
Dile kolay 60 Yıl..
Belçika’da, “60 Yıldır Türk varlığını temsil eden, Türk Bayrağını dalgalandıran, göğsünü gererek dolaşan, Türk olmaktan onur ve şeref duyanlarımızın başarı hikayeleri, romanlara” konu olur..
17 Şubat 2024 Cumartesi günü, Brüksel merkezinin görkemli salonlarından birinde “Yıldızlar Boks Galası” var.
Galayı düzenleyenlerden biri, bizden..
Belçika’ya ilk gelen Türklerden, birinin evladı..
600 Boks severin, sporcunun, ailelerinin davetli olduğu bir organizasyon bu?
TÜLİN İLE EMİR?
İnanamayacaksınız ama, galanın açılış maçını,” bir Türk kızı Tülin Fatma Ateşalp( 15) ile Belçikalı Celya” yapıyor..
Salonda, hatırı sayılır bir Türk boks sever de var..
Salon, ”Tülin, Tülin” diye inliyor..
Ardından, gösteri maçı ya, bir başka Türk çocuğu ringde..
“Kayserili Doğan Ailesinin 11 Yaşındaki oğulları Emir Doğan, Fas asıllı rakibi Ayoub Yahya ile” kozlarını paylaşacak..
Emir Doğan bu!
Türk Bayrağı ile ringe çıkıyor, herkesi selamlıyor, kaskını giyiyor, eldivenler hazır..
Heyecan dorukta!
BAYRAK VE VATAN SEVGİSİ!
Üç raunt üzerinden, maç başlıyor..
Emir Doğan rakibi ile birlikte salondakilerden büyük alkış ve takdir alıyorlar..
Emir Doğan, zafer edası ile rakibi ile kucaklaşıyor, büyüklerini selamlıyor..
“Türk Bayrağı” ile gazetecilere poz veriyor..
Avrupa’da Türk olmak işte budur!
“60 Yıldır, anavatanlarından ayrı olanları”, sizlere başka türlü, nasıl anlatsam?
Tebrikler Tülin, tebrikler Emir, tebrikler Hakan Denizsever ve arkadaşları..
Yusuf Cinal yazıyor, 19 Şubat 2024