Sevgili okurlar,
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, en büyük destek aldığı illerden biri olan Sakarya’da..
Hoş gelmişler, sefa getirmişler!
Bu yazımızda, AK Parti iktidarının ve son olarak,”Cumhur birlikteliğini” sorgulayacak değiliz?
Bunu anamuhalefet partisi ile diğer muhalefet partileri ve dolayısıyla “ Altılı Masa” dedikleri “Millet İttifakı” fazlası ile yapıyor..
20 Yılda o köprünün altından çok sular geçti..
“Değişim, yıkım, dönüşüm, para, kredi, konut, dış güçler, iç güçler, terör, terörist, hain, işbirlikçi..” tanımlamalar ile bu günlere geldik, “yokluk, yolsuzluk ve yoksulluk” ile mücadeleyi bir kenara öteledik!?..
Neden acaba?
Demekki, siyasi iradenin başka öncelikleri, korkuları var?
İşte bu önceliklerden birisi de biz “basın emekçilerini” yakından ilgilendiriyor?
Nasıl mı?
ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER?
Hatırlayacağınız üzere, “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.
Peki bu teklifin içireği nedir?
AKP ve MHP’li 72 milletvekili tarafından “dezenformasyonu” önlemek iddiasıyla sunulan ve “40 maddeden oluşan teklif sadece gazetecileri değil sosyal medya kullanıcılarını da ilgilendiren” önemli değişiklikler içeriyor.
Muhalefet partilerinin,”Anayasa’ya aykırılık, sansüre ve çok sayıda hak mahrumiyetine yol açacağı için geri çekilme önergesi verdiği fakat reddedilen kanun teklifine göre, internet haber siteleri de süreli yayın tanımı kapsamına alınmasıve basın kartlarının” yeniden düzenlenlenmesi öngörülüyor..
YENİ DÜZENLEME?
Kanun teklifi ile birlikte, “nelerin değişeceğini” yazmayan meslek büyğümüz kalmadı..
Bakınız, bu yeni kanun teklifi ile “internet haber sitesi, İletişim Başkanı, İletişim Başkanlığı, Basın Kartı Komisyonu, medya mensubu, enformasyon görevlisi..” gibi ifadelerin tanımı düzenleniyor ve internet haber siteleri de “süreli yayın” kapsamına alınıyor..
Biraz daha detay verecek olursak,”İnternet haber sitelerinde, faaliyet gösterdiği iş yeri adresi, ticari unvanı, elektronik posta adresi, iletişim telefonu ve elektronik tebligat adresi, yer sağlayıcısının adı ve adresi, kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ana sayfadan doğrudan ulaşabileceği şekilde ve “iletişim” başlığı altında bulundurulması” zorunlu kılınıyor..
YETKİ BASIN İLAN KURUMUNDA!
Şimdi biraz daha bilgi sahibi olmuşsunuzdur?
Ama asıl mesele şurada?
Basın duyurularının ve yargı organlarınca verilen yayın yasağı kararları için beyannameler artık “Cumhuriyet Başsavcılığı” yerine “Basın İlan Kurumuna” verilecek.
“Basın İlan Kurumu (BİK)” yayımın durdurulmasını hemen talep edebilecek. Yayım durdurma müeyyidesi internet haber siteleri bakımından uygulanmayacak fakat verilen süre içerisinde eksikliklerin giderilmemesi, ya da “gerçeğe aykırı bilgilerin düzeltilmemesi” halinde, internet sitesi kapatılabilecek.
Daha fazla detaya girmek istemiyorum!..
Ancak, hazırlanan ve şu an bekletilen teklifin en can alıcı noktasını ise,” Teklifle halk arasında korku ve panik yaratmak saikiyle, kamu barışını bozma” gibi gerekçelerle “halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” biçiminde, “yeni bir suç tanımlamasının yapılması”, tartışmaların odağını oluşturuyor.
HABERLERİ KİM DEĞERLENDİRECEK?
Öte yandan, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) eklenmesi planlanan teklifte, “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse”, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek.
Eğer suç “failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenirse verilen ceza yarı oranında artırılarak” uygulanacak.
Bu madde ile birlikte sosyal medya kullanıcıları hakkında da yaptıkları bir paylaşım nedeniyle dava açılıp ceza verilebilecek.
Şimdi burada, şunu rahatca söyleyebiliriz..
Siyasi irade, vatandaşdan aldığı yetki ile böyle bir tasarrufa gidebilir..
Ancak, bu yeni düzenleme ile acaba siyasi iradeyi tatmin edici bir sonuç alınması sağlanacak mı?
“İnternet medyasını veya sanal ortamı kontrol altında tutalım, yeni bir disiplin getirelim, herkes elimizin altında olsun, kimin ne yazdığını bilelim ve üstelik yasaya aykırı hareket edenleri cezalandıralım, ilanlarını keselim, onları hapse atalım “ anlıyışı kabul edilebilinir mi?
İLAN PASTASI NEDİR Kİ?
Üstelik, burada yazılı basına verilen ilanlara, sanalda yayım yapan internet gazeteleri ortak ediliyor!
Ulusal basın ile yerel basın, bu ilan pastasından ne alıyor ki?
Haberin hazırlanması, bir kaynaktan alınıp, bir başka kaynağa iletilmesindeki emek, ne olacak?
“İnsanımızın, anayasal hakkı olan, haber edinme, yayma, eleştiri hakkı”, bu kanunun neresinde korunuyor?
“Haber kutsal, yorum hürdür” anlayışını, nereye koyacağız?
“Matbaa, baskı, mürekkep, kağıt, ön hazırlık, haberlerin toplanması, grafik aşaması, bu işlerde mecburen çalıştırılması gerekenlerin giderleri..”, ne olacak?
Haydi bütün bunlar karşılandı, “basını kontrol altına aldınız”, iş bununla bitecek mi?
Keşke bütün bunlar yapılırken, meslek kuruluşlarının, diğer sivil örgütlerin, iletişim fakültelerinin görüşleri de alınsaydı!?..
“Sosyal medyayı kontrol altına alacağız” derken, ülkenin asıl unsuru olan ve “insanımızın bilgilendirilmesine, haberdar edilmesine hizmet eden kurumları tekelleştirmeyi,” kim, nasıl içine sindirecek?
Yasalar, kanunlar yeni çıkarılmıyor?
TOPLUM VİCDANI?
Ama, “bu yasaların, toplum vicdanı ile ile ötüşmesi” gerekmez mi?
Yazılı basının, büyük bir bölümü siyasi iktidarın yanında değil mi ki?..
Muhalfi haber kanalları, muhalif yazarlar olmasın mı isteniyor?
O zaman, rejimin adını ne koyacağız?
Bu sektördeki mali girdiler, baskılar nedeni ile kepenk kapatanların sayısı gittikçe artıyor!..
Bu durumun farkında olan var mı?
Bu sektöre iyilik yapılacaksa, demokrasilerin vazgeçilmezi olan ve “4.Kuvvet” diye tanımlanan basına, daha fazla destek verilmelidir..
Yeni bir oluşuma gidiliyorsa, bu yeni oluşumu “Basın İlan Kurumu” dışında “RTÜK” benzeri, bir yapılanma içine almak daha iyi olmaz mı?
Böylece, bu kesim için de yeni bir gelir kapısı, yeni bir kaynak oluşturulur..
Unutmayalım ki, “basın mensuplarının çalışma koşulları, etik kuralları, eleştiri hakkı, vatandaşın gözü, kulağı, sesi olma hakkı elinden alınırsa, bu Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda itibar yetimine” yol açmaz mı?
YASAKLAR ÇÖZÜM OLAMAZ?
Bakınız son İran olaylarında bile, yönetimi elinde bulunduranların, “internet ağına yasak koyması” çözümden öte, daha büyük sıkıntılar getirdi!..
İnsanların haberleşme, bilgilenme hakları üzerinden, “siyasi iradeye karşı eleştirileri, tepkileri kontrol edeceğiz, biz bunlara tahammül edemiyoruz, vatandaşın bize verdiği yetkiyi bu yönde kullanacağız” demek, ne kadar “demokratik” olur ve çözüme, ne kadar yardımcı olur ki?
Bu yasanın, ertelenmesi hayırlı olmuştur..
Seçim süresince de ele alanmaması en akıllıca iş olur..
Yasanın, seçim sonrasına bırakılması toplumu da rahatlatır, basın kurumlarını ve yöneticilerini, çalışanlarını, basın emekçilerini de tedirgin etmez..
Elbette hakaretler, ülke menfaatine olmayan yıkıcı, karalayıcı yayınlara karşı tedbir alınmalıdır..
Bu zaten mevcut düzen içinde yapılmıyor mu?..
ÇÖZÜM BULMAK?
“İşin çözümünü bulmak, kolaylaştırıcı olmak, birleştirici rol oynamak, çözüme odaklanmak, kaş yapalım derken, göz çıkarmamak” gerek!..
Bu vesile ile “yasanın tekrar gözden geçirilmesi, mümkünse, sanal medya ve ortamının farklı bir yapılanmaya tabi tutulması, yazılı basının korunması, haklarının teslim edilmesi, basın kartları hususunda, haklının hakkının teslim edilmesi” seçime gidilirken her kesimi rahatlatacağı aşikardır..
Sayın Cumhurbaşkanımızın, “bu minvalde yasanın tekrar gözden geçirilmesi hususuna öncelik vereceğini” umut ediyoruz..
Tekrar şehrimize hoş geldiniz, sefa getirdiniz!
Yusuf Cinal yazıyor, 24 Eylül 2022 Adapazarı
Yorumlar kapalı.