Türk kamu oyunu yakından ilgilendiren konulardan birisi de AB ‘dir. Bu nedenle AB’nin bugünkü ve önümüzdeki dönemlerdeki tutumlarını ve gelişmelerini irdelemek anlamlı olabilir.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi bir Avrupa Birleşik Devletleri (ABD) fikrinin ortaya çıkması çok eskidir ve 1800’lü yıllara dayanır.
O devirde Victor Hugo (1802-1885) başta diğer bazı tanınmış Avrupalı yazar ve düşünürler bu fikri savunmaya başlamıştı.
Ancak bu yaklaşımlar, çok sonra, İkinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda ivme ve zirve kazanarak gelişti. Savaştan harabe halinde çıkan Avrupa, Marshall Planı ile de kendine gelirken bazı Avrupalı öncü liderler ( founding fathers) birleşmiş ve barış içinde bir Avrupa tezi yarattılar. Bu liderlerin başında Adenauer, Churchill, de Gasperi, Monnet, Schuman, Spaak, Spinelli gelir.
Bu doğrultuda 1951 yılında Avrupa Kömür-Çelik Birliği, 1957 yılında ise Avrupa Ekonomik Birliği ( Ortak Pazar) kuruldu. Ana fikir, Avrupa bünyesinde, Sermaye-Mal-Hizmet ve Kişilerin serbest dolaşımını sağlamaktı. Ayrıca –ve Avrupa çapında üretim –tüketim ve dağıtım mekanizmalarının tam olarak işlemesi de hedeflenmişti.
Bu şekilde ortak bir ekonomi politikası kurmaya yönelen en önemli Avrupa devletleri, 1993 yılında Avrupa Birliği’ni kurdular. Bu birliğin temelinde Eski Yunan Kültürü, Roma Hukuku ve Hiristiyan Dini olduğunun altını çizen kurucular, ‘Federal Avrupa’ hedefi doğrultusunda daha geniş adımlar atmaya başladılar. Bu yeni yaklaşımlar ekonomik sektörlerin yanı başında kanuni, parasal, sosyal ve kültürel hedefleri de kapsamaya başladı.
Bunun en önemli ve belirli göstergesi 2002 yılı başında ortak para birimi Euro’nun yürürlüye girmesi oldu. Diğer önemli aşamalar ve göstergeler arasında uluslarüstü bir hukuk ve kanun düzeninin kurulması, Erasmus Programı ile yaratılan eğitim – öğrenim sistemi en önemli yeri tuttular.
Buna paralel olarak Federal Avrupa idealine kavuşmaya hız kazandırmak isteyen Avrupa ülkeleri ulusal çerçeveden çıkıp Avrupa boyutlu bir toplum yaratmak doğrultusunda birleştiler.
Ancak bu yapının inşaa edilmesinde bazı önemli sorunlar görülmeye başladı. Ulusal egemenlikten ve hukuk düzeninden ne ölçüde fedakarlık edilebileceği konusu ortaya çıktı. Avrupa boyutlu ve ulusal birlik ve anlayıştan yoksun bir yeni kuşağın – yani neslin– ne ölçüde anlamlı olacağı, azalan nüfus, artan dış göç zihinleri yormaya başladı.
Ayrıca ortak dış politika ve ortak savunma alanlarının tam olarak tanımlanmaması nedeni ile, Dünya nüfusunun % 6 kadarını, Dünya Gayri Safi Gelirinin % 18 kadarını kapsayan Avrupa , artık dünya çapındaki ağırlıklı ve öncelikli yerini koruyamadı.
Kendisinin yarattığı bürokratik ve çok başlı yapısı nedeni ile AB oldukça sınırlı ve yavaş adımlar atmaya başladı. Hemen hemen her gün değişen ve yenilikler taşıyan global boyutlu sorunlar ve durumlar karşısında Avrupa çok kez hem geç ve hem de etkisiz kalmaya başladı. “ Dijital teknoloji, ekonomi, yaşam ve kültür “, Siyasal partilerin yerine sivil toplum kuruluşları ve sokak-meydan politikasının geçmesi, Terörizm, Avrupa dışından kaynaklanan göç, İklim ve çevre sorunları , Pandemi, vs., vs. gibi konular da bunlara eklendi. AB artık tam bir ‘çözüm arama’ aşamasına girdi.
Bu trend içinde, Avrupa kavram, kapsam ve sınırlarını yenileyip tanımlamak ve kabullenmek açısından da AB’nin başarılı olduğu söylenemez. Ülkemiz bu konuda en önemli bir örnektir.
Elbette ki AB liderleri yukarıdaki durumun bilinci içindedirler. Ancak, aynı liderlerin yakın gelecekteki tutumları da önemli bir merak konusu oluşturmaktadır.
Tunay Akoğlu. Kasım 2021.