Sinema ve Tiyatro oyuncusu sinemamıza,tiyatromuza yıllarını vermiş bir değer sevgili Ali Rıza Soydan!
Fetih 1453 filmindeki papaz rolünü oynayan Türkiye sevdalısı güzel insan…
İktidarın azizliğine uğrayan içeride yatmaktansa ülkesini,kurulmuş düzenini bırakıp Belçikaya gelen burada zorluklarla mücadele eden sevgili Soydanın yakın tanığı olarak üzülerek Ailesinin göndermiş olduğu mesajı paylaşıyorum sevenleri,yakınları gidip görmek isteyenler için Arkadaşlık,kardeşlik görevimiz olarak üzerimize düşen görevdir!
Iyi geceler rahatsız ediyorum fakat bilgi vermek icin yazıyorum yakın dostlarına haber vermeye calişiyorum sizdende cok bahseder di kendisi ben Ali rıza beyin eşiyim Ali’nin durumu kötü yaklaşık bir haftadır gözleri görmüyor doktor görme yeteneğini kaybettiğini ve böbreklerinde ve diger organlarda sorunlar başladı dedi hastaneden çıkacaktı gecen hafta fakat fenalaşıp gözleri kör oldu ve artık doktorlar eve gönderemiyeceklerini saglık durumunun kötü oldugunu söylediler şimdi hala middelheim hastanesi 5 kat 564 Nolu odada kalıyor kendisi tlfnlar birinin yardımı olmadan bakmamıyor artık bilginize
Hüseyin Cinal yazıyorALİ RIZA SOYDAN VE HATIRALAR
Bir sinema sanatçısı olarak Türkiye’den kaçıp Belçika’ya geldi..
O ne ilk kaçan ve nede son kaçan idi vatandan..
Bu sıralar, yükünü alan, pılını, pıtırtısını alan ve parasını cüzdanına koyan gurbetin yolunu tutuyor da..
Ali Rıza Soydan bir başkaydı..
Ne elde, ne avuçta vardı!..
Çoluk,çocuğunu ve eşini bırakıp kaçmıştı memleketten..
Bir siyasi mülteciydi o Belçika’da..
Elindeki ile Belçika’da tutunmaya çalıştı..
Her kapıyı aşındırdı..
Genç arkadaşlarına sinema, tiyatro dersleri vermeye başladı..
Kıskandılar onu, iliklerine kadar..
Kıskandılar..
Karşı cepheye geçtiler..
Kimi de el atta Ali Rıza Soydan’a…
Yardım etti, bu yolda zarara uğradı..
Bir Ali Soydan ki, gururu, onuru ve şerefi ile mendil sermedi, yardım talep etmedi..
Timsah gözyaşları dökmedi..
İflas ettim demedi..
Ona el uzatanlar arasında, o bildikleriniz yoktu..
Resepsiyonlar düzenlenmedi ona..
Sıra, sıra dizilip abone kuyruğuna geçmediler..
Oysa o bir dergi çalışması da yapmıştı..
Sanat ve sinema üzerine..
Sonra Brüksel’den de kaçmak zorunda kaldı..
Ardına bakmadan Anvers’e gitti..
Orada ona bir gurbet sürgünü olan Ahmet Aytaç sahip çıktı..
Biri solcu, biri ülkücü el, ele verdiler..
Sanki kaderleri birleşmişti..
Kaderleri birdi ezelden..
Kahpeliklere küfür saldılar..
Bir bardak çay ile eski günleri andılar..
Eski Türkiye günleri..
Biri devrimci, biri ülkücü..
Vay be hayat?..
Ali Rıza Soydan ile bir video film projemiz vardı..
Kamerayı ele aldık, yollara düştük..
O kapı senin, bu kapı benim röportajlar yaptık..
Yapabildiğimiz kadarı ile ona sahip çıktık..
Ama o bir gurbet sürgünüydü..
Yalnız ve yapayalnız..
Tutunacak bir dal arıyordu, kendince..
Bazen buldu, bazen bulamadı..
Günleri hoyratça harcadı..
O bir sinema sanatçısı
Hayır, hayır, o bir tiyatrocu..
Hayatını oynuyordu,alabildiğine yalnız..
Türkiye’den uzak mı uzak..
Dedikleri hep çıktı, ama anlamadılar..
Anlasalar bile artık çok geç..
O bir gurbet hastanesinde acı ama gerçek..
Ölümü bekliyor artık..
Ölümü..
Bilirim, yiğitlerin ölümü başka olur..
Yalnız ve tek başına..
Minnetsiz, şaibesiz ve temiz..
Ali Rıza Soydan..
Bir dost insan ölüm döşeğinde..
Ona sahip çıkamadık ya, ona yanarım..
Ona yanarım..
Bilir misiniz,duvarı nem,sürgünü gurbet öldürür!..
Ama bu öylesi değil..
Onu asıl vurdumduymazlık ve umursamazlık öldürür..
Aklında memleket rüzgarları..
mavilikler..
Anadolu bozkırları..
Heyt bir yiğit geçti Belçika’dan..
Yalnız ve yapayalnız..
Ne olur,artık anlayın..
İnsanlık ölmedi ya?
İnsanlık, kalmışsa!?
Bilirim yiğitlerin ölümü başka olur..
Kimi ayakta,kimi yatakta..
Fidan boylum,al yazmalım,mavi gözlüm..
Bilirim İstanbul burnunda tüter..
Bir dem Kanlıca’da otursan, Boğazı seyretsen..
Kız Kulesi açıklarında yelken açsan, yalnızlıklara..
Bilirim unutmak olmaz..
Gülen yüzün hep fotoğraflarımızda..
Gülen yüzün..
Yusuf Cinal/Brüksel 20 Ekim 2019
Fetih 1453 filmindeki papaz rolünü oynayan Türkiye sevdalısı güzel insan…
İktidarın azizliğine uğrayan içeride yatmaktansa ülkesini,kurulmuş düzenini bırakıp Belçikaya gelen burada zorluklarla mücadele eden sevgili Soydanın yakın tanığı olarak üzülerek Ailesinin göndermiş olduğu mesajı paylaşıyorum sevenleri,yakınları gidip görmek isteyenler için Arkadaşlık,kardeşlik görevimiz olarak üzerimize düşen görevdir!
Iyi geceler rahatsız ediyorum fakat bilgi vermek icin yazıyorum yakın dostlarına haber vermeye calişiyorum sizdende cok bahseder di kendisi ben Ali rıza beyin eşiyim Ali’nin durumu kötü yaklaşık bir haftadır gözleri görmüyor doktor görme yeteneğini kaybettiğini ve böbreklerinde ve diger organlarda sorunlar başladı dedi hastaneden çıkacaktı gecen hafta fakat fenalaşıp gözleri kör oldu ve artık doktorlar eve gönderemiyeceklerini saglık durumunun kötü oldugunu söylediler şimdi hala middelheim hastanesi 5 kat 564 Nolu odada kalıyor kendisi tlfnlar birinin yardımı olmadan bakmamıyor artık bilginize
Hüseyin Cinal yazıyorALİ RIZA SOYDAN VE HATIRALAR
Bir sinema sanatçısı olarak Türkiye’den kaçıp Belçika’ya geldi..
O ne ilk kaçan ve nede son kaçan idi vatandan..
Bu sıralar, yükünü alan, pılını, pıtırtısını alan ve parasını cüzdanına koyan gurbetin yolunu tutuyor da..
Ali Rıza Soydan bir başkaydı..
Ne elde, ne avuçta vardı!..
Çoluk,çocuğunu ve eşini bırakıp kaçmıştı memleketten..
Bir siyasi mülteciydi o Belçika’da..
Elindeki ile Belçika’da tutunmaya çalıştı..
Her kapıyı aşındırdı..
Genç arkadaşlarına sinema, tiyatro dersleri vermeye başladı..
Kıskandılar onu, iliklerine kadar..
Kıskandılar..
Karşı cepheye geçtiler..
Kimi de el atta Ali Rıza Soydan’a…
Yardım etti, bu yolda zarara uğradı..
Bir Ali Soydan ki, gururu, onuru ve şerefi ile mendil sermedi, yardım talep etmedi..
Timsah gözyaşları dökmedi..
İflas ettim demedi..
Ona el uzatanlar arasında, o bildikleriniz yoktu..
Resepsiyonlar düzenlenmedi ona..
Sıra, sıra dizilip abone kuyruğuna geçmediler..
Oysa o bir dergi çalışması da yapmıştı..
Sanat ve sinema üzerine..
Sonra Brüksel’den de kaçmak zorunda kaldı..
Ardına bakmadan Anvers’e gitti..
Orada ona bir gurbet sürgünü olan Ahmet Aytaç sahip çıktı..
Biri solcu, biri ülkücü el, ele verdiler..
Sanki kaderleri birleşmişti..
Kaderleri birdi ezelden..
Kahpeliklere küfür saldılar..
Bir bardak çay ile eski günleri andılar..
Eski Türkiye günleri..
Biri devrimci, biri ülkücü..
Vay be hayat?..
Ali Rıza Soydan ile bir video film projemiz vardı..
Kamerayı ele aldık, yollara düştük..
O kapı senin, bu kapı benim röportajlar yaptık..
Yapabildiğimiz kadarı ile ona sahip çıktık..
Ama o bir gurbet sürgünüydü..
Yalnız ve yapayalnız..
Tutunacak bir dal arıyordu, kendince..
Bazen buldu, bazen bulamadı..
Günleri hoyratça harcadı..
O bir sinema sanatçısı
Hayır, hayır, o bir tiyatrocu..
Hayatını oynuyordu,alabildiğine yalnız..
Türkiye’den uzak mı uzak..
Dedikleri hep çıktı, ama anlamadılar..
Anlasalar bile artık çok geç..
O bir gurbet hastanesinde acı ama gerçek..
Ölümü bekliyor artık..
Ölümü..
Bilirim, yiğitlerin ölümü başka olur..
Yalnız ve tek başına..
Minnetsiz, şaibesiz ve temiz..
Ali Rıza Soydan..
Bir dost insan ölüm döşeğinde..
Ona sahip çıkamadık ya, ona yanarım..
Ona yanarım..
Bilir misiniz,duvarı nem,sürgünü gurbet öldürür!..
Ama bu öylesi değil..
Onu asıl vurdumduymazlık ve umursamazlık öldürür..
Aklında memleket rüzgarları..
mavilikler..
Anadolu bozkırları..
Heyt bir yiğit geçti Belçika’dan..
Yalnız ve yapayalnız..
Ne olur,artık anlayın..
İnsanlık ölmedi ya?
İnsanlık, kalmışsa!?
Bilirim yiğitlerin ölümü başka olur..
Kimi ayakta,kimi yatakta..
Fidan boylum,al yazmalım,mavi gözlüm..
Bilirim İstanbul burnunda tüter..
Bir dem Kanlıca’da otursan, Boğazı seyretsen..
Kız Kulesi açıklarında yelken açsan, yalnızlıklara..
Bilirim unutmak olmaz..
Gülen yüzün hep fotoğraflarımızda..
Gülen yüzün..
Yusuf Cinal/Brüksel 20 Ekim 2019