Belçika’da varlığı 60 Yıl öncesine dayanan Türklerin, başkent Brüksel’de bir mahalleye ” Türk Sokağı” ya da, ” Küçük Anadolu” adını vereceği ve buraya bir de “Nasreddin Hoca Heykeli” dikip, “Fatih Camii” adında bir cami kuracağı kimin aklına gelirdi?
1961’li yıllardan itibaren maden ocaklarında, fabrikalarda ve tarım alanlarında çalışmak üzere gelen Türklerin ilk adresleri, Liege, Charleroi, Genk olurken, sonraki yıllarda ise Türkler ülkenin her yerine göç ederek, farklı bir yaşam içinde oldular..
Bugün nüfusu 300 Bini bulan Belçikalı Türklerin ilginç bir yaşam hikayesi de var.. Bugün Başkent Brüksel’e en büyük ikinci belediyesi olan Scherbeek ile en küçük belediyeliği olan Saint-Josse ilçelerine yerleşen Türklerin ortak alanı olan “Chaussee De Haect” tan söz edeceğiz..
Brüksel’in Kuzey Tren Garı( Gare Du Nord) etrafında yerleşik konuma geçen Türkler, daha sonra, bu ilçe sınırları içinde yaşadıkları evleri satın almaya başladılar..
İşçilikten ticarete geçen Türkler, kuaför, berber, terzi, tekstil, kahvehane, lokanta, market, snack friterie gibi işyerlerinin yerlerine, inşaat sektöründeki firmalar ile temizlik sektöründeki firmalar ve oteller, turizm firmaları yer almaya başladı..
DEĞİŞİM KAÇINILMAZ?
Büyük bir değişim içinde olan Türkler, yaşadıkları sokakları, caddeleri, meydanları da değiştirdiler..
O yıllar adından en çok söz ettiren sokak şüphesiz,” Chaussee De Haecht idi..
Sokak üzerinde, kahvehane, kuaför, cami, lokantalar kasap, market, Türk kültürünün simgeleriydi.. Türklerin ve Belçikalılar ile diğer ülke vatandaşlarının Türk Kültürü ile tanışmaları buralarda başladı..
Şahbaz, Pala, Saray, Bergama, İzmir, Kasım, Kapadokya gibi restoranlarda, şiş kebap, döner, köfte ızgara alışkanlığına, Türk müziği eşliğinde oryantal dans izlemelerde eklendi.. Eh bütün bunlar Türk içkisi rakısız olur mu?
Olmaz elbette!
DİZELERİ ARATMAZ?
Her hafta sonu, bu mekanlarda canlı müzik eşliğinde geç saatlere kadar eğlenenlerin hallerini görseniz, şu sıralarda büyük rağbet gören “inci taneleri” pavyon dizisinin inanın aratmazdı.. Özellikle Türk oryantalini en iyi sergileyen sanatçıların, bir başka rakibi ise Faslı ve Tunuslu oryantallerdi..
HASAN USTADA ÇORBA İÇTİK
Bu restoranlarda sahne alanlar arasında Can Aktaş, İdris Desovalı, Adnan Kotaoğlu, Sezer, Ahmet Köksal, Mustafa Yıldırım ve Pınar, Kubat gibi sanatçıların olduğunu paylaşsak, şaşırmazsınız değil mi?
Bir de haftalık, aylık Türkiye’den gelen sanatçıları da hesaba kattığınızda, Brüksel’deki Türk Kültür eğlencelerine bir anlam vermek daha kolay olur..
Önceki gün Giresunlu dostum işinsanı Halil İbrahim Şengün ile eski İzmir Restoran, şimdiki adıyla Kervan Restoran’da buluştuk.. Restoranı son olarak duayen bir aşçımız Hasan Zeybek işletiyor.. İş dekorasyonu değişmiş, sabah kahvaltısı ile gün içindeki menü .sulu yemekleri ve ızgaraları ile Hasan Ustanın çorbalarının lezzeti tartışılmaz..
NASREDDİN HOCA HEYKELİ
Bu sokakta işletmeci olanlar, ayrıca Nasreddin Hoca Heykeli ile müşerref olmanın derin bir hazını da yaşıyorlar.
Daha önceleri Rue Gallait’e dikilen Nasreddin Hoca Heykeli güneş ve soğuk, yağmura karşı koyamayınca, yerine bu sefer tunçtan bir heykel yetiştirildi. Bu sefer boyu küçük ama güler yüzlü Nasreddin Hoca Heykeli eski yerine değil, Chaussee De Haecht sokağa kenarına dikildi..
Kısaca Türk Kültürünün sergilendiği sokağa yakışmadı diyemezsiniz.. Ama Nasreddin Hoca’nın heykelinin bulunduğu yere sürekli çöp atılması işin tadını kaçırıyor.. Önlem olarak nemi yapıldı? Çağın icadı kamera buraya da takıldı.. Ama yabancı aidiyeti bu ya, kim takar kamera sistemini.?.
İşte sokağın böyle bir öyküsü var..
Daha fazlasını videodan izlemeye ne dersiniz?
Yusuf Cinal/Brüksel
https://youtu.be/qLs2OPPupr8