Siyasetin tümüyle kirlendiği bir ülke Türkiye. Siyasetin neden niçin yapıldığı sorusuna bile hala cevap veremeyenlerin teslim aldığı gerçekleri görmek kaygı verici değil mi? Hala insan hak ve özgürlüklerinin topluma yansıtılmadığı, cumhuriyet ve laik düşünce anlayışının, demokrasinin özde dolaysız değil sözde aşılanmaya çalışıldığı bir ülke de tüm aydınlığı görmek mümkün mü?
İnanç saygınlığını bile çıkar adına siyasete getirmenin çabası içinde olmak bir başka endişe verici durum. Bilinçlenmemiş ve kendisini sorgulamaktan bile korkan daha doğrusu korkar hale getirilmiş bir toplum nasıl özgür olabilir? Bugün hala birilerinin Atatürk devrimlerini onun düşünce anlayışını bile yok sayanların, Atatürk’e şuursuzca hakaret edenlerin, onun resimlerini yakan heykellerini kırmaya çalışanların, tarihi inkar edenlerin aydınlığın adını koymaları mümkün mü? Cehaletten beslenen kör duyarsız bir toplum olduk. Ama bu kimsenin umurunda değil olmayacakta yazılan senaryo sonuna kadar sergilenmeye devam edecek. Ondan sonrasının adını koymak zor olmasa gerek ÇARKLAR ARASINDA SIKIŞIP KALMAK işte sonun adı budur. İnsan hakları savunucusu MARTİN LUTER KİNG 1963 yılında Washington da unutulmaz bir konuşma yaptı. ” Özgür olmayan toplumlar her zaman tükenmeye mahkumdur, ama topluma bu sonu hazırlayanlar geleceğin felakete dönüşmesine daima seyirci kalacaklardır buna izin vermemeliyiz” Bugün kör ve duyarsız korkak bir toplum olmak benim ülkemde yaşanan bir gerçeğin adı değil mi? Okumamış bakar kör bir toplum, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, cehaletin içinde bunlar var şimdi. Okumayan körleşmiş ve duyarsız toplumlar aynı zamanda korkak ve unutkandır. Söylenen her şeye gözleri kapalı inanmak tek yaptıkları şeydir. Bir kısır döngüdür bu aslında. Bugün ne yazık ki bu sonu hazırlayan güruh, körleşmiş duyarsız ve korkak toplumlarda kuruldukları köşelerde halkı zehirleme görevini başarıyla sürdürürler. Çünkü efendilerin köleleri eğitmek ve olası başkaldırıları engellemek için satın alınmış uşaklara ihtiyaçları vardır. Görmediğini bilmediğini sorgulayamayan her söylenene inanan kör toplumlar bu tükenmişliğe kolay teslim olurlar. PEKİ, Türk halkı böyle bir yaşama sona layık mı? Bunun yanıtını yine Türk halkı verecek. Vermek zorunda seçmek zorunda. Karanlığın hakim olduğu toplumlarda, insan haklarını özgürlüğü aydınlığı tüketenlerin yaptıkları her daim yanlarına kar kalır. Kötülükler unutuldukça, zalimler kutsandıkça acı daha da artar tükenmez yaşananlar. Ama 50-60 yıl sonra bile yazılsa taze ve diri kalacaktır unutulmayacaktır!.. O halk ise sinmişliğin, acının, matemin döngüsünde biteviye dönüp duracaktır!..
Bir ülkede cahillik varsa. Bir ülkede despotizm yaşanıyorsa. Bir ülke halkının yüzde onu yiyor, yüzde doksanı bakıyorsa. Bir ülke halkının bütün bir yaşamı bir tek kişinin dudakları arasındaysa. Bir ülkede seçimler göstermelik yapılıyor ve sandıktan sürekli aynı sonuç çıkıyorsa. Ve bütün bunlara sesini çıkaramayan bir suskun uyuyan toplum resmi varsa. O ülkede dış savaşı bırakın asıl iç savaşın enkazını temizleyemezsiniz. İnanç saygınlığının bile tüketildiği bir sistem anlayışı içinde yapılacak ne kaldı ki? Toplumun dine olan bağlılığı bile sarsılmış durumda. Bir din tüccarı çıkıp olmadık açıklamalar yapıyor, Aziz Nesin’in bir zamanlar söylediği gibi ” Yobazın biri çıkıp tuvalete gitmeyin günahtır deseniz, altına yapacak kadar çok salak cahil insan var ” demiş. Cumhuriyet aydınlığın çağdaşlığın Atatürk sevgisinin bir adı değil mi? Şimdi bu değerlerimiz tüketiliyorsa, o zaman biz yalnızca söylediklerimizle değil, sustuklarımızdan da sorumluyuz. 30 milyona yakın açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan bir toplum yarattık. Akşamları pazarlardan sokağa dökülenleri toplamaya çalışanları düşündükçe acı gerçeği burada görmemek mümkün mü? Türkiye’nin içine düştüğü bu tıkanmışlığın başka bir açıklaması var mı? 2023′ te bana öyle geliyor ki çarklar arasına aldığı umutları şimdi tükettiği gibi bir daha asla bırakmayacak. Umutlar hayaller sevinçler özgürlük aydınlık yarınlar demokrasi hak hukuk adalet karanlıklara teslim olacak. En acı gerçekte bütün bunlar yaşanırken kendini yönetemeyen muhalefet hala ne yaptığının farkında değil. Ama ben her şeye rağmen özgürlük adına umudumu kaybetmedim. Atatürk Türkiye’si yobazlara cehalete karanlıklara teslim olmayacak.
Prof. Dr. Levent Seçer