1 Mayıs 2025 tarihinde Hollanda’nın Rijswijk kentinde meydana gelen Cemil Önal suikastı, sadece organize suç dünyasında değil, aynı zamanda uluslararası hukuk, istihbarat iş birliği ve devlet güvenliği açısından da sarsıcı bir dönüm noktasıdır. Önal’ın bir otelin terasında hedef alınarak öldürülmesi, ardında çok sayıda soru ve şüphe bırakmıştır. En başta gelen soru ise şu: Cemil Önal gibi yüksek profilli, çok sayıda suç dosyasına ve kritik bilgiye sahip bir tanık, neden korunmamıştır?
Hollanda Medyasında Suikast Manşetleri
Hollanda’nın önde gelen medya kuruluşları suikasta geniş yer ayırdı:
• De Telegraaf ve Algemeen Dagblad: “Rijswijk’te Gizemli Suikast”, “Türk Asıllı Adam Otel Odasında Öldürüldü”, “Organize Suçla Bağlantılı Kayıp Tanık Vurularak Susturuldu” başlıklarıyla olayın vahametini duyurdu.
• NOS: “In Rijswijk geliquideerde man was zelf moordverdachte in Turkije” diyerek, Önal’ın Türkiye’deki cinayetlerle bağlantısını vurguladı.
• NU.nl: “Politie bevestigt dat slachtoffer Rijswijk figuur uit Turkse onderwereld is” başlıklı haberinde, Önal’ın Türk yeraltı dünyasıyla bağlarını öne çıkardı.
• De Gelderlander ve Nieuwsblad, Önal’ın Türkiye’deki siyasi odaklarla düşmanlık içinde olduğunu ve bu durumun suikastla ilişkili olabileceğini yazdı.
Devlet Gözetiminde Cinayet: Güvenlik Mi, Açık Kapı Politikası Mı?
Cemil Önal sıradan biri değildi. Halil Falyalı cinayeti, yasa dışı bahis trafiği, rüşvet ağları ve uluslararası kara para zinciriyle ilgili 120 sayfalık ifade vererek Hollanda ve ABD istihbarat servislerine kritik bilgiler sunmuştu. Bu derece tehlikeli bir tanığın, hem AIVD (Hollanda İç İstihbaratı) hem de CJIB (Ceza İnfaz Kurumu) tarafından yüksek güvenlikli koruma altına alınması gerekirdi. Fakat gerçek tam tersiydi.
Önal, Türklerin yoğun olarak yaşadığı ve istihbarat riskinin çok yüksek olduğu Rijswijk’te, kimliği açık biçimde bir otelde konaklamaktaydı. Üstelik otelin Türk işletmecilere ait olduğu bilgisi yerel çevrede biliniyordu. Daha önce savcılığa defalarca öldürülme korkusunu iletmiş ve hedef olduğunu açıkça beyan etmişti. Hal böyleyken şu sorular kaçınılmazdır:
• Hollanda devleti, Cemil Önal’ın güvenliğini neden sağlamadı?
• İfade veren bir tanığın, neden gizli bir ikamet yerine değil de, potansiyel tehdit bölgesine konumlandırılmasına izin verildi?
• Bu açık güvenlik zafiyeti bir ihmalkârlık mıdır, yoksa bilinçli bir “göz yumma” politikası mıdır?
İstihbarat Açığı mı, Diplomatik İrade Eksikliği mi?
Olay yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda diplomatik ve istihbari bir fiyaskodur. Hollanda gibi hukuk devleti ilkesine bağlı bir ülkenin, böylesine kritik öneme sahip bir tanığı koruyamaması ya da korumaması, gelecekte başka itirafçıların adalet sistemine güvenini sarsacaktır. Cemil Önal örneği, istihbarat paylaşımı ve tanık koruma mekanizmalarının sadece kağıt üstünde kaldığını kanıtlamıştır.
Tanıklar Artık Kime Güvenecek?
Bu suikast sonrası, uluslararası suç örgütlerine karşı bilgi sağlayan potansiyel tanıkların ilk refleksi artık güvenlik değil, kaçış olacaktır. Cemil Önal devletin güvencesi altında olması gerekirken, ölüme terk edildi. Bu olay, yalnızca Önal’ın değil, hukukun üstünlüğüne güvenen herkesin kalbine sıkılmış bir kurşundur.
Sonuç
Cemil Önal suikastı, bir bireyin infazı değil; devletin güvenlik reflekslerinin, istihbarat kapasitesinin ve diplomatik sorumluluklarının sınandığı karanlık bir sınavdır. Bu sınavdan alınacak dersler, yalnızca Hollanda için değil, ifade veren her tanığın hayatını tehdit eden yapılarla mücadele eden tüm ülkeler için de geçerlidir. Artık soru şudur: Hollanda devleti, bir daha böyle bir ihmalkârlığı, göz yummayı ya da güvenlik hatasını tekrarlamamak için ne yapacaktır?
Sefa Yürükel yazıyor