Avustralya Düşünce Kuruluşu ASPİ’ye göre, Çin, Uygurlar’ı 380 kampta eziyor.
Her zorluğa rağmen, ezilmekte olan Uygur Türkleri’nin sürgündeki lideri olan Rabia Kadir mücadeleyi sürdürüyor.
İlhan KARAÇAY’ın haberi
Tüm dünyanın, seyrederken hiçbir rahatsızlık duymadığ, Çin’in Uygurlar’a uyguladığı eziyetler, Avusturya Düşünce Kuruluşu ‘Australian Strategic Policy Institute’, yapmış olduğu bir açıklamada, Çin’in uygurlar için tam 380 toplama kampı kurmuş olduğunu ve kamp kurma işleminin devam etmekte olduğunu belirtti. Daha çok sayıda Uygur’u kamplarda ezmekte olan Çin’e, Türkiye dışında hiçbir dünya ülkesi tarafından ses çıkarılmamasının endişe verici olduğu belirtilen açıklamada, İslam etnik grubuna karşı yapılan bu eziyetlerin sona erdirilmesi için, harekete geçmenin zamanı geldiği bildiriliyor.
Çin tarafından Uygurlar’a yapılan zalimlik karşısında mücadele eden Rabia Kadir, her zorluğarağmen bu mücadelesini sürdürüyor.
Daha önceki yıllarda Hollanda’ya defalarca gelmiş olan Rabia Kadir ile ilgili olarak yayınlamış olduklarımız sizlere tekrar sunuyorum.
İyi okumalar.
ACILARIN KADINI!
Ezilmekte olan Uygur Türkleri’nin, sürgündeki lideri olan Rabia Kadir mücadeleyi sürdürüyor.
‘Ezilişimize ve yok edilişimize dünya seyirci kalıyor’ diye haykırmakta olan Rabia Kadir yine ağlattı.
15 Kasım 1946 günü, Çin’in Sincan Uygur Bölgesi’nde, Uygur halkı eziyet içinde yaşarken, o soğuk günde bir kız çocuğu dünyaya gelmişti. Ailesi çok fakir olan bu kız çocuğuna Rabia adını verdiler. Doğu Türkistan olarak da bilinen Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayanların haklarını savunacak ve O’nlara öncülük yapacak birileri bekleniyordu. O beklenen kişinin o gün doğan Rabia olacağını hiç kimse aklından bile geçirmemişti.
Soyadı Kader (Kadir) olan Rabia, fakirlik içinde yaşarken eğitimini tamamlamaya çalışıyordu.
1978 yılında kendisine aşık olan ilk erkek olan Prof. Sıdık Hacı Rozi’nin evlenme teklifini geri çevirmeyen Rabia, çoluk çocuğa kavuştuktan sonra Sincan’da Ticaret Odası Başkanı olmuş ve 1992 yılında da Milli Halk Kongresi Üyesi olmayı başarmıştı.
Üçünü kendi doğurduğu, ikisini de evlatlık edindiği 5 çocuklu Rabia, akranları gibi pasif değildi. Kadınlığına ve gençliğine rağmen bir çamaşırhane açmayı başardı. Daha sonra tekstil işine başladı. Bu işte o kadar başarılı oldu ki, yaşadığı Urumçi’de iki büyük mağazanın sahibi olmuştu. Daha sonra bunlara süpermarketler eklendi. Öyle ki, Forbes Dergisi 1994 yılında O’nu, Çin’in en zengin 7’nci kişisi olarak ilan etmişti.
Kadın hakları savunuculuğu dikkatten kaçmayan Rabia, Çin hükümetinin de dikkatini çekmişti. Çin Hükümeti O’nu, 1995 yılında Pekin’de yapılan Dünya Kadınlar Konferansı’na katılan delegasyona eklemişti.
1997 yılında, Çin Halk Kongresi Üyesi olarak yaptığı bir konuşmada, Çin Hükümetinin Sincan politikasını çok sert bir şekilde eleştiren Rabia, O’na çok kızan hükümet tarafından Halk Kongresi üyeliğinden çıkarıldı.
Ama ne var ki, Çin hükümeti, bu başarılı kadını birden bire düşman ilan etti ve tutuklanması için karar çıkarttı. Yargılandığı mahkeme tarafından tam sekiz yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
1999’un ağustos ayında, Amerikan Kongresi üyelerine gizli belgeler verdiği iddiasıyla suçlanan Rabia Kadir, Çin İstihbarat elemanları tarafından pasaportuna el konularak gözaltına alındı.
Bill Gates’in yakın dostu olan Rabia Kadir’in milletvekili dokunulmazlığına rağmen,
polis teşkilatı tarafından Urümçi Havaalanı’ndan Taşkent’e hareket ederken çırılçıplak soyulmak suretiyle üstü arandıktan sonra, pasaportuna el konulmuştu.
Havaalanındaki tartaklamadan sonra, havaalanı yolu üzerinde bulunan İstihbarat Merkezi’ne getirilen Rabia Kadir’e, yurt dışına çıkış yasağı konuldu. ‘Acı ve sıkıntı çeken Doğu Türkistan halkını bu kaostan kurtararak soydaşlarıma model olmaya çalışıyorum’ diyen Rabia Kadir için şu suçlamalar yapılmıştı:
– Doğu Türkistan’ın Feyzabad şehrinde meydana gelen deprem sonrası, bölgeye 10 kamyon yardım malzemesi göndererek, devleti küçük düşürmek ve halkı devlete karşı kışkırtmak.
– 4 Şubat Gulca direnişi sonrası çıkan çatışmalarda çocukları ölen, yaralanan ailelere para ve erzak yardımı yaparak, ayrılıkçı güçlere destek vermek.
– ABD’de ticari şirket kuran eşi Prof. Sıdık Hacı Rozi’nin yedi aydır ABD’den Çin’e dönmeyerek, siyasi faaliyetlerde bulunması.
Özellikle Uygur insanlarının iyiliği için her türlü fedakarlığı yapan Kadir’in, yıllar boyunca da bu uğurda başına gelmeyen kalmamış. Hapis’e defalarca girip çıkan Kadir, çevresindeki insanlar ve halkı tarafından ”İyilik meleği”, ”Özgürlük savaşçısı” diye tanımlanıyordu.
Kadir, oğlu ve sekreteriyle birlikte Amerika’ya, eşinin yanına gönderileceği günü bekliyordu. Özgürlük savaşçısı Rabia Kadir bu yolda Çinliler’in elinde işkence bile görmüş. Bütün yaşadıklarına rağmen azimle yoluna devam eden bu kadından herkes ”güç timsali” diye söz etmişti.
NORVEÇ’TEN RAFTO ÜDÜLÜ
Ama Rabia’nın başına gelenler dünya ülkelerinde yakından takip ediliyordu. Öyle ki, Norveç’te her yıl bir insan hakları savunucusuna verilen Rafto ödülü, Çin’de cezaevinde bulunan Doğu Türkistanlı Rabia Kadir’e verildi. Ödül komitesi, “Yabancılara bilgi vermekle” suçlanarak cezaevine atılan Kadir’e verilen ödülün, “Çin yönetimine, Uygurların ve diğer azınlıkların ekonomik, kültürel ve sosyal haklarına saygılı olması yolunda çağrı’‘ anlamına geldiğini bildirdi.
Rabia Kadir’in eşi Prof. Sıdık Hacı Rozi, daha önce iş yapmak için gittiği ABD’de, Amerikan yönetimince desteklenen Özgür Asya Radyosu’nda çalışıyordu.
Özellikle ABD’nin baskısıyla hapisten çıkan Rabia Kadir, Bill Gates’in davetiyle ABD’ye gitti ve burada da bir şirket kurdu. Daha sonra siyasi mücadelesini buradan tüm dünyaya yaydı. Rabia Kadir, artık Uygurlar’ın sürgündeki lideriydi.
DÜNYADA TEŞKİLATLAMA
Rabia Kadir, bu zaman birimi içinde pek çok ülkeye giderek yurttaşlarını teşkilatlandırdı. Bu ülkeler arasında Hollanda başı çekiyordu.
UEDT eski başkanı ve Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör tarafından 3 defa Hollanda’ya davet edildi. Hollanda’ya her gelişinde, Hollanda hükümet yetkilileriyle de görüşme imkanları yaratıldı.
Hollanda’yı ziyaretleri sırasında kendisi ile görüştüğüm Rabia Kadir, çok iyi bir anne olmanın yanında, tam anlamıyla bir savaşçı görünümündeydi. Ama tabii ki bu savaşçı görüntüsü, özgürlük alanındaydı.
Hollanda’ya ilk geldiği zaman, dünyanın bazı ülkelerine seyahat edemediğini anlatıyordu. Çin hükümeti, Rabia’nın ülkelere girememesi için baskı unsurunu kullanıyordu.
Ne yazık ki, Rabia’nın giremediği ülkeler arasında Türkiye de vardı.
Türkiye, Çin’in diplomatik baskısı nedeniyle Rabia’ya giriş izni vermiyordu.
Rabia’nın Washington Büyükelçiliğimizden istemiş olduğu vize isteği 2006 ve 2007 yılarında geri çevrilmişti. Gerekçe ise, ‘Türkiye’ye girmesi istenmeyen adam’ olarak kayıt düşülmüş olmasıydı.
Rabia Kadir Hollanda’yı ilk ziyareti Rabia Kadir Hollanda’ya son gelişinde,
sırasında İlhan Karaçay ile görüşürken Uygur Kongresi Turkiye Delegesi Seyid
bugüne kıyasla daha dinç görülüyordu. Tümtürk (solda), Hollanda Uygur Derneği
Rabia Kadir, aradan geçen zamana rağmen, Başkanı Sadık Seley ile birlikte aldıkları
mücadelesini başarıyla sürdürüyor. kitaplarla bu görüntüyü verdiler.
HOLLANDA’YA SON ZİYARET
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da ‘Dünya İnsan Hakları Günü’ çercevesinde, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir’in ‘Sürgünde 10. Yılı’ anma programı yapıldı.
Hollanda Uygur Vakfı, Türkevi Topluluğu ve Avrasya Sivil Toplum Forumu tarafından organize edilen ‘Rabia Kadir; Sürgünde 10. Yıl’ Anma Programına, Hollanda’da yaşayan Türk ve Akraba topluluklar da büyük ilgi gösterdiler.
Program, katılımcılara Uygur Pilavı ikmamıyla başladı. Program çerçevesinde Hollanda’da etkin olan Uygur, Nogay, Kırım ve Irak Türkmen dernekleri tanıtım standleri açarken yemek ikramında da bulundular.
Rabia Kadir için organize edilen ‘Sürgünde 10. Yıl’ toplantısından görüntüler
Anma programında, Rabia Kadir’in son on yılda yaşadıklarını anlatan kısa bir belgesel gösterildi. Günün anlamına dair bir konuşma yapan Türkevi Topluluğu Başkanı Veyis Güngör, Rabia Kadir’i on yıl önce Hollanda’da misafir ettiklerini, sonraki yıllarda da farklı organizasyonlarla Doğu Türkistan davasını, başta Türkler olmak üzere Avrupa kamuoyunda tanıtmaya katkıda bulunduklarını belirtti. Rabia Kadir’in sürgünde geçen on yılı anısına organize edilen bu programda amacın, dünya kamuoyunun dikkatlerini Çin’in Uygur Türkleri’ne uyguladığı zulm ve baskılara dikkat çekmek olduğunu söyleyen Veyis Güngör, Rabia Kadir’in Hollanda ziyareti çerçevesinde Hollandalı gazetecilerle de buluşup, verdiği mücadeleyi anlatacağını belirtti.
SÜRGÜNDE 10. YIL
Programa Türkiye’den misafir olarak katılan Dünya Uygur Kongre’si üyesi Seyit Tümtürk, yapmış olduğu konuşmada, son on yıldır Rabia Kadir ile birlikte dünya kamuoyuna Doğu Türkistan davasını anlattaıklarını, Rabia Kadir’i mücadelesinde yalnız bırakmadıkları söyledi. Tümtürk, Rabia Kadir’in sürgünde onuncu yılını hatırlayan ve anısına bu programı düzenleyen duyarlı ve bir o kadar da stratejik düşünen, başta Türkevi Topluluğu olmak üzere, organizasyonda emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.
Programın ikinci bölümünde bir konuşma yapan Dünya Uygur Kongresi lideri Rabi Kadir konuşmasında özetle şunlara değindi: “Türkleri birbirine bağlayan bu muhabbeti Çin ne kadar engellemek istese de asla başarılı olamayacak. Türklük bizi bir birimize bağlayan çok önemli bir öğe. Cezaevinde çıktığımda acaba Türk dünyasından ayrıldım mı diye gözyaşı döktüm. Ancak gurbette her Türk’le karşılaştığımda kendimi görüyorum. Bu moral kaynağı oluyor bana.”
ÇİN’İN HEDEFİ UYGUR DAVASINI İMHA ETMEKTİR.
Rabia Kadir konuşmasına şöyle devam etti: “Çin’in hedefi Doğu Türkistan davasını dünyanın haberi olmadan tamamen kapalı hale getirerek imha etmekti. Ama bu hedefinde başarılı olamadı. Tibet ve Doğu Türkistan meselesi birbirinden farklı değil. Bugün iki ülkede Çin işgali altında. Tibet davasını bütün dünya biliyor niçin Doğu Türkistan davası hak ettiği ilgiyi görmüyor. Çünkü Doğu Türkistan davasının bilinmemesindeki ana faktörlerden birisi Rus ve Çin’in Doğu Türkistan davasının liderlerini, 1940’lı yıllardaki en önemli siyasi aktörlerini işbirliği yaparak Rusya’ya davet edip öldürdü. Çin 2 milyon askerler Rusya’yı da yanına alarak Doğu Türkistan’ın dünyayla bağını keserek büyük bir katliam yaptı.”
Kadir, Türkiye ve çevresindeki gelişmelere de dikkat çekti. “Bugünlerde sıcak bir gündem… Rusya’nın Irak ve Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerini bombaladığını hepiniz görüyorsunuz. Oradaki soydaşlarımıza nasıl katliam yaptığını ve Esed’e nasıl destek verdiğini görüyorsunuz. Rusya aynı Türk katliamını 1933 yılında Doğu Türkistan’da yine Çin işgaline destek vererek o bölgede de benzeri katliamlar gerçekleştirmiş ve yüzbinlerce Uygur Türk’ünü katletmiştir. Görüntü, aynı Türk katliamı bir kez daha Suriye’de Türkmenler üzerinde yapıldığını gösteriyor.”
TÜRK DÜNYASI SAHİPLENDİ
2005’de cezaevinden çıktıktan sonra Çin dışına giderek Doğu Türkistan davasını uluslararası kamuoyuna anlatmaya çalıştığını belirten Uygur lider Rabia Kadir, “Son 10 yıl içinde Türk dünyasının daha çok Doğu Türkistan davasına sahip çıkmaya başladığını söyledi. Bu dava bütün Türk dünyasının davası diye bir kanaat oluştu. Çin de bunun farkına vardı. Doğu Türkistan davasının sahipsiz olmadığının farkına vardı. Türk dünyasına davamıza sahip çıktığı için teşekkür ediyorum. Türk kardeşlerimi sürekli yanımda gördüm davamızda. Çin sorgusuz sualsiz, kanuni olmayan uygulamalarla evlere baskın yaparak insanları cezaevlerine atıyor. Uluslararası hukuk ihlal edilmekte. O güzel coğrafya bütün Türk dünyasının toprağıdır.” diye konuştu.
R.T. ERDOĞAN ZİYARETİ BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLADI
Rabia Kadir konuşmasında Türkiye Cumhuryeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretine de değindi. Kadir: “Bu son ziyaretler, Türkiye’den devlet büyüklerimizin, Cumhurbaşkanın, Başbakanın o coğrafyaya, ata yurdumuza yapmış olduğu ziyaretler, iki ülke arasındaki bağ ve heyecan bizi birbirimize daha da bağladı. Ümidini sizlere bağlamış olan Doğu Türkistanlı kardeşlerinizi asla unutmayın. Çünkü onların bütün ümidi sizde” dedi.
RABİA KADİR’E KAŞGARLI MAHMUT PARASI
Sürgünde Doğu Türkistan davası ve insan hakları mücadelesi veren Rabia Kadir’e Türkevi Topluluğu ve organizasyon adına, Darphane’de özel olarak bastırılan ‘Kaşgarlı Mahmut Parası’ hediye edildi. Hediye takdimi sırasında Türklerin İslam’la tanışmasının baş mimarı olan Satuk Buğra Han’ın da, Doğu Türkistanlı olduğu hatırlatılarak, Kaşarlı Mahmut’un Türk dili ve kültürüne katkıları da ifade edildi. Hollanda Uygur Vakfı da Rabia Kadir’e ‘Altın madalya’ hediye etti.
YUMUŞAK KALPLİ BİR ANNE AMA SAVAŞÇI BİR RUHA SAHİP
Rabia Kadir ve mücadele arkadaşları olan Uygur Kongresi Türkiye Delegesi Seyid Tümtürk ve Hollanda Uygur Derneği Başkanı Sadık Seley ile birlikte bir öğle yemeği yedik. Yemeği organize eden Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, İslambilimci Abdulvahid van Bommel ve televizyoncu yazar Muhammed El Fers ile birlikte olduğumuz Meram Restaurant, Rabia Kadir’in çok hoşuna gitmişti.
Rabia Kadir restauranta giriş yaparken çok dirayetli bir görünüm sergiliyordu.
Etraftakiler, küçük ama haşmetli bir kadın görünümündeki bu insanı merakla izliyorlardı. Restauranta gelenin ‘Sürgünde bir Cumhurbaşkanı’ olduğunu öğrenince birlikte fotoğraf çektirme sırasına girmişlerdi.
Rabia Kadir şefkatli bir anneydi. Ama soydaşları için verdiği mücadele için sert bir görüntü veriyordu.
Yemek boyunca bize anılarını anlatan Rabia Kadir’e, bu mücadeleyi daha ne kadar sürdüreceğini sorduğumuz zaman aldığımız cevap şu oldu: ‘Her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardır. Benim başlattığım özgürlük mücadelesi, sonuç alınıncaya kadar devam eder. Bu mücadele şimdi benim liderliğimde yürüyor. Ömrüm ve sağlığım elverdiği sürece bu böyle devam edecek. Ama bir gün, bu bayrağı elbette birilerine devredeceğim.
İnşallah bu mücadele benim yaşama sürem içinde mutlu bir son ile sonuçlanır. Ama, Çin’in şimdiki gelişmesine ve güçlenmesine bakılırsa, bizim mücadelemize destek olanların, Çin’in bu gücü karşısında ürkeceklerinden korkuyorum. Allah sonumuzu hayırlı etsin.’
Onderkant formulier
HOLLANDA’DA BİR BAŞKA ETKİNLİKTE DE KONUŞTU
Hollanda Türk Federasyon Rabia Kadir’in katılımıyla ‘Ülkü Buluşmaları’ programı düzenledi
Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Amsterdam Mescidi Aksa teşkilatında, Ülkü Buluşmaları serisinin ‘Genel Türk Tarihi’ konulu programının 2. bölümüne katılan Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir, Hollanda’daki Türk teşkilatlarına teşekkür ederek, Doğu Türkistan’daki durum ve mücadelesi hakkında bilgi verdi.
Türk Federasyon Başkanı Rabia Kadir için Türk Federasyon’da düzenlenen
Murat Gedik plaket verdi. toplantıdan bir görüntü
Rabia Kadir, sürgününün 10. yılı vesilesiyle düzenlenen programlara katılabilmek için geldiği Hollanda’daki Türk teşkilatlara bu konudaki hassasiyetlerinden dolayı teşekkür etti ve “Hollanda Türk Federasyon’una düzenlemiş olduğu bu program ve beni davet ederek Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin sıkıntılarını ve vermiş olduğumuz mücadeleyi anlatmamız için vermiş oldukları fırsattan dolayı teşekkür ediyorum” dedi. Doğu Türkistan’daki Uygurların baskı altında yaşadığını belirten Rabia Kadir, bundan dolayı çok sayıda Uygur’un göç ve kaçışa mecbur kaldığına işaret etti. Dünya Türklüğü’nün bu konuya daha çok sahip çıkıp bu konuyu herkese anlatmalarını isteyen Kadir, maddi imkânlarının çok kısıtlı olmasına rağmen, Türk milletinin desteği sayesinde ellerinden geleni yaptıklarını belirtti. Rabia Kadir aynı zamanda mücadelelerini Amnesty İnternational ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütü gibi uluslararası platformlara taşıdıklarını da ifade etti.
Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir, önceki yıllarda da Hollanda Türk Federasyon Türk Dünyası masasının daveti üzerine konferanslar vermişti. Hollanda Türk Federasyon aynı zamanda göç etmeye zorlanmış olan Uygurlar için geçen yıl bir yardım kampanyası ve geçtiğimiz Ramazan ayında Lahey’deki Çin büyükelçiliği önünde protesto amaçlı bir iftar programı tertiplemişti.
DAHA ÖNCE DE ÖDÜL ALMIŞTI
Rabia Kadir, Norveç tarafından verilen ödülden başka, ABD’deki Lantos Vakfı tarafından 2009 yılından beri dağıtılan insan hakları ödülünü de almıştı. ABD Kongre binasında düzenlenen ödül töreninde o zaman bir konuşma yapan Lantos Vakfı Başkanı Katrina Lantos Swett, Rabia Kadir’in gösterdiği “Cesaret ve güç” nedeniyle ödülü hak ettiğini söylemişti. Önceki yıllarda Tibetli Budist lider Dalai Lama gibi bir isme de verilen ödül hakkında konuşan Swett, “Ödülü kazanmayı hak etmiş olan bu Rabia Kadir, büyük tehlikelerle karşılaşmasına rağmen işkenceye ve zulme maruz kalmış birçok kişi için sesini yükseltmiştir” demişti. Ödül töreninde, Rabia Kadir’in ülkesinde gördüğü zulüm ve baskı ile yaşam tecrübesi üzerine kısa bir film gösterilmişti. Çin’de 1999 ve 2005 yılları arasında cezaevinde tutulup serbest bırakıldıktan sonra ABD’ye yerleşen Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir, o zaman törende yaptığı konuşmada, Lantos Vakfı kurucusu Tom Lantos’a, kendisini Çin hapishanelerinden kurtarmak için gösterdiği çabadan dolayı teşekkürlerini iletmişti. Çin’in Uygur Müslümanlarına karşı yaptığı zulümden bahseden Kadir, ” Uygur sorunu, sadece Uygurlar’ın problemi değildir. Bu, Uygurların özgürlüğünü ve temel haklarını reddeden Çin hükümetinin de problemidir” diye konuşmuştu.
TÜRKİYE’YE GİREBİLMESİ İÇİN KAMPANYALAR YAPILMIŞTI
Türk Ocakları Genel Merkezi, Doğu Türkistan‘ın sembol ismi Rabia Kadir‘in Türkiye‘ye giriş yasağının kaldırılması ve kendisine vize verilmesi için imza kampanyası başlatmıştı. Kampanya hem internet üzerinden hem de şubeler tarafından kurulan stantlar aracılığıyla sürdürüldü. Türk Ocakları tarafından yapılan açıklamada, “Rabia Kadir, Uygur Türkleri’nin haklarını müdafaa etmekte ve Çin gibi Türkiye‘ye de giriş yasağı bulunmaktadır. Yasağın kaldırılması, Doğu Türkistan‘daki insan hakları ihlallerinin Türk ve dünya kamuoyunun gündemine daha örgütlü biçimde taşınmasını sağlayarak Uygur Türkleri’nin onurlu mücadelesini destekleyecektir” ifadeleri yer almıştı. Hedefin hem internet üzerinden hem de ıslak imzalarla 1 milyon imza olduğu belirtilen açıklamada, toplanan imzaların Türkiye Cumhuriyeti‘nin yetkili kurumlarına iletileceği açıklanmıştı. Kampanyanın sloganının ” Doğu Türkistan için, Rabia Kadir için Özgürlüğe “VİZE” ver” olduğu açıklanmıştı.
**********************
TİANANMEN MEYDANINDA TANKLARIN ÖNÜNDE DURAN GENÇ KAHRAMAN ve ONUN DESTEKÇİSİ OLAN UYGUR TÜRK
Dünya tarihindeki en akılda kalıcı görüntülerinden bir tanesi Tiananmen’de tankların önündeki beyaz tişörtlü adamın görüntüleridir. Bu konu ajanslar tarafından şöyle servis edilmişti: 5 Haziran 1989’da beyaz tişörtlü ve elinde poşetler olan çelimsiz bir adamın, Tiananmen Meydanından geçiş yapmakta olan tankların önünde gösteren resimler ajanslar tarafından servise konulmuştu. Öyle ki bu görüntüyü görmeyen bilmeyen kimse kalmamış, herkes bir şekilde bu görüntünün doğurduğu gelişmelerden etkilenmişti. Elindeki poşetlerle sanki az önce pazardan gelmiş gibi duran bu çelimsiz Çinli’nin onurlu direnişi dünya tarihini değiştirmiş, insanlığın o sağa sola sallanan poşetlerin gölgesinde özgürlüğün ve direnişin ilhamını bulacağı ise kimsenin aklına gelmemişti.
Olayların başlangıcında ise öğrencilerin demokratik reform talepleri vardı. 1978’te Çin Komünist Partisi’nin kararıyla başlatılan ekonomik ve politik reformların sekteye uğraması ve öğrencilerin siyasi liberalizasyon taleplerinin askıda kalması nedeniyle, mart ayı başlarından itibaren devam eden eylemler son olarak Tiananmen meydanının işgalini getirdi. Yedi hafta boyunca meydanı işgal eden öğrencileri dağıtmak için Çin ordusuna emir verildi. Ordu birliklerinin ise olayı ele alış şekil kanlı ve acımasız olmuştur.Her ne kadar bu kişinin kimliği ve kaderi hakkında bilgilerimiz kesin olmasa da, başlattığı olaylar ve ortaya koyduğu tarihi kareler dünyayı sarsmayı başarmıştı. (Burada bir parantez açıyorum ve o gencin ta kendisi veya destekçisi olan Orkes Nur Muhammed Devleti isimli Uygur biriyle yaptığım görüşmeyi, bu yazının sonunda okuyunuz).
Rejim öyle bir sarsılmıştı ki, bugün bile Çin’in vatandaşlarına sağladığı kısıtlı internette “Tiananmen” kelimesi yasaklıdır. Olayın tam olarak ortaya çıkarılamamış olmanın ana nedeni olarak da, Çin’in konu üzerine uyguladığı ağır karartma olduğu da unutulmamalıdır. Tiananmen veya Çin’in resmi tarihi için “4 Haziran Olayları” Çinliler için hala bir tabu sayılmaktadır.
Bir öğrenci olayı olarak başlayan gelişmeler, binlerce kişinin katılımıyla büyük çaplı bir demokratik eylem olarak sonuçlanmıştır. Dünyanın gözü bir anda Pekin’de yaşanan olaylara odaklanmıştır. Eylemcilerin talepleri ve bu talepler karşısında Çin rejiminin başvurduğu sert önlemler televizyon ekranlarından dünya kamuoyuna ulaştırılmıştır. Tankların önünde duran o beyaz tişörtlü adam ise eylemlerin bu noktaya varabileceğini kestirip kestiremediği ise tam bir bilinmeyendir.
Dünya üzerindeki insan eliyle yaratılmış en büyük mekân olan Tiananmen Meydanı adı, bilinmeyen bu azimli eylemcinin yüksek cesareti altında neredeyse kaybolup gitmiştir.
3 Haziran günü Çin ordusunun gerçekleştirdiği acımasız operasyon bir sonraki günün sabahına kadar sürmüş, yüzlerce silahsız gösterici öldürülmüştür. 4 Haziran sabahı ise büyük bir başarı elde eden Çin ordusu meydanda son bir manevra yapacak ve bütün dünyaya gücünü gösterecektir.
Sadece bir buçuk dakika sürecek kısacak bir eylemle bütün Çin ordusu neredeyse dize gelecek ve insanlığın özgürlük talebi karşısında en büyük tankların dahi duramayacağını tarihe işleyecekti. Adı bilinmeyen bu eylemci kendisini meydandaki tankların önüne attığında olayı izleyen neredeyse herkes az sonra bu kişinin öleceğini tahmin ediyordu. Ancak tanklar yaklaştıkça kişinin umarsızlığı ve özgürlüğe olan imanı öylesine kabarmıştı ki tankların bu iman karşısında yapabileceği çok fazla bir şey yoktu.
Beyaz tişörtlü bu adama karşı yapacak bir şey bulamayan tank sürücüsü adamın etrafından dolaşmayı deneyecek, ancak adamın ısrarı karşısında bu denemesini de
gerçekleştiremeyecektir. Neredeyse olay dar bir köprüde karşı karşıya gelen iki inatçı keçinin hikâyesine benzeşecektir. Ancak bir tarafta yenilmez olduğuna inanılan bir ideolojinin doldurulmuş bir bekçisi diğer tarafta ise basit bir özgürlük talebine kutsal bir muhteva yükleyen eylemci yer almaktadır.
Eylemci, tank sürücüsünün kendisini geçmeye çalışması karşısında işi inada bindirip yol vermeyeceğini göstermiş ve çelimsiz bedenini devasa tankın önünde bir o yana bir buyana sürüklemiştir. Tank sürücüsü, bütün askeri bilimleri ve çatışma teorilerini hiçe sayan bu hareket karşısında adeta dona kalmıştır. Olaya tanık olanlar her an eylemcinin öldürülmesini beklerken, beklenmeyen bir şey gerçekleşmiş ve eylemci elindeki torbaları ve beyaz tişörtüyle tankın üzerine tırmanmıştır.
Kimse o çelimsiz Çinli’nin Tank’ın içindekilere ne söylediğini bilmiyor, kimse o tankın önünde ve üzerinden nasıl bir özgürlük imanıyla ayakta durabildiğini bilmiyor ama işte yüzlerce gözün önünde o kimliği belirsiz eylemci, dünya tarihine geçiyordu. Tankın içinde kaskı ve kamuflajıyla tam teşekküllü bir asker, sinirli bir biçimde çıkıyor ve çaresizce eylemciyi tankın üzerinden indirmeye çalışıyor.
Ancak bir kere o tankın önüne geçilmişti, bir kere o tankın üzerine çıkılmıştı ya, artık özgürlük talebi en duymayan kulaklara ulaştırılmış, en görmeyen gözlere gösterilmişti artık. Tankın üzerinden inen kimliği belirsiz eylemci, umarsız bir inat ile tankın önünde dikilmeye ve özgürlüğün gerçek heykeli vücuda getirmeye devam ediyordu. Neden sonra arkasından yaklaşan bir bisikletli, iki yaya gösterici ve beyaz bir bayrak sallayan Çinliyle o tarihi insan tankın önünden çekmeye çalışıyorlar.
Görüntüler de tam bu noktada bitiyor zaten, elinde poşetleriyle sanki az önce pazardan gelen bir görünüm sergileyen, beyaz tişörtlü umarsız genç Çinli, dünya tarihine geçmiş, özgürlüğün ve insanlığın büyük bir destanına sadece bir buçuk dakika içinde imza atmıştı. Aslında bu yürekli adamın niyeti Çin’i değiştirmekti ancak yaptıkları öyle bir etki yarattı ki doğu bloku çatırdadı, Sovyetler dağıldı ve soğuk savaş sona erdi.
4 Haziran 1989 günü Tiananmen meydanındaki o inatçı Çinli sayesinde doğu Avrupa halkları kendi dikta rejimlerine karşı bir araya gelmiş, değişim taleplerini daha yüksek perdeden dillendirir olmuşlardır. Belki o küçük adamın gücü Çin iktidarını değiştirmeye yetmemişti ama koskoca doğu blokunun yerle bir olmasına, Sovyetlerin yıkılmasına ve dünya halkları üzerindeki baskıcı rejimlerin sırayla tarihe karışmasına katkı sağlamıştır.
Bütün dünya televizyonlarının ve gazetelerinin yayınladığı o görüntüler bir adamı meşhur etmedi, fotoğraftaki kimse zengin yada popüler de değildi ama o tek bir kare dünya tarihinin değişmesine, halkların kendi kaderleri üzerinde yeniden söz söyleyebilmesine ve baskıcı rejimlerin defnedilmesine yardımcı olmuştur. Bugün dünya otuz sene öncesine göre daha özgür ve demokratik ise bunda Tiananmen’deki o çelimsiz direnişçinin muazzam bir katkısı olmuştur.
O MU, DEĞİL Mİ?
Şimdi gelelim o beyaz tişörtlü protestocunun kimliğine.
Hollanda’ya, Uygur özgürlüğü savaşçılarından Orkes Nur Muhammed Devleti adında biri ile karşılaşmıştım. 2009 yılında gerçekleşen İnsan hakları Günü için organize edilmiş bir toplantı için gelen bu adamla yaptığım görüşmede, ‘Ben o beyaz tişörtlü prtestocunun destekçisiydim’ demişti. Ama O’nunla birlikte gelenler bana, ‘Bu adam beyaz tişörtlü adamın destekçisi değil tam kendisiydi’ diye kulağıma fısıldamışlardı.
Orkes Nur Muhammed Devleti, fotoğrafta benim sol tarafımda oturan kişiydi.
Kim bilir, Tiananmen’de beyaz tişörtlü protestocu olduğunu gizlemek zorundaydı belki.
Ama bu esrarengiz noktayı da bildirmeyi bir gazeteci borcu olarak yazıyorum.