Sefa Yürükel: Cumhuriyetimizin 96. yılı, Türkiye’de ki, Avrupa’da ki ve Dünya’’da ki Türklere ve Türk Milli Kurtuluş Savaşı’nı, Ebedi Milli liderimiz ve Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek ve önder alan, tüm Mazlum Milletlere ve Türk dostlarına kutlu olsun!
Değerli Uygar Avrupa Türkleri,
57. Alay’ın, Kuvayı Milliye’nin, Dünyadaki Ulusal Kurtuluş Savaşlarının Büyük Önderi Mustafa Kemal’in evlatları, 29 Ekimciler, Cumhuriyetçiler, canlar, sevgili Avrupa Türkleri merhaba.
Öncelikle, Cumhuriyetimizin 96. yılı, sizlere ve Türkiye’deki, Avrupa’da ve Dünyadaki Türklere, Türk Milli Kurtuluş Savaşını ve Ebedi Milli liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek ve önder alan, Tüm Mazlum Milletlere ve Türk dostlarına kutlu olsun! Hepinizi, gönlü Mustafa Kemallerle dolu herkesi, Cumhuriyetçi herkesi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Her şey den önce biz Avrupa’da yaşayan uygar Türkler, Cumhuriyet değerlerini taşıyan kişiler, Büyük Türk Ulusu Hace (büyük Bilge kişi) Bektaş Veli’nin dediği gibi, 72 millete bir gözle bakmalıyız. 1948, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine bağlı kalmalıyız. Akıl ve bilimi önde tutmalıyız. Her cumhuriyetçi gibi, Avrupa’da da her türlü, önyargıya, gerginliğe, ayrımcılığa, şiddete, ırkçılığa karşı olmalıyız. Çünkü bu insanlık aşısı bizlere Anadolu topraklarında binlerce yıldır aşılandı. Biz Avrupa’da yaşayan Avrupalı uygar Türkler bu aşının ahengini bulunduğumuz Avrupa’da da devam ettiriyoruz. Biz uygar Türkler; Laik, Sosyal Hukuk Devletinden yanayız. Türkiye’de de, T.C. Anayasasının ilk dört maddesinin değiştirilmesinin söz konusu edilememesinin ve yeni Muaviye-III Abdülhamit olan Tayyip ve Tayyibanların uyduruk başkanlık rejimi denilen ucubenin karşı tarafında olmalıyız. Her şart altında, Türkiye Cumhuriyet’i, Türk Millet’i, Bayrağı ve Atatürk’le problemi olanların karşısında durmaktan gurur duymalıyız. Bu konuda kararlı olmalıyız. Bunun için var olmalıyız. Bu konularda kimseyle tartışılmamalıyız. Asla taviz vermemeliyiz.
Konuya doğrudan girmek gerekirse, biz Avrupa’da da yaşan uygar Türkleriz. Avrupa toplumlarının doğrudan bir üyesiyiz. Aynı zamanda etnik köken olarak ta Türk’üz. Türkiyeyi Anavatan, Avrupa’da bulunduğumuz ülkeleri de Vatan kabul etmeliyiz. Yani hem Avrupalı hem de Asyalıyız, Kısacası Avrasyalıyız. Bundan dolayı, bizim için, İnsanlığın büyük değeri Anadolu’lu Yunus Emre ne ise, Ortaçağ’a başkaldıran Roterdam’lı Erasmus ve Danimarkalı Grundig’de da odur. Bizim için, İbrahim Balaban, Bedri Rahmi Eyüboğlu ne işe Picasso, Van Gog’da, Hammershøj’da, H.C. Andersen’de, Rembrant’da odur ve o olmalıdır. Bizim için, Karacaoğlan, Aşık Veysel ne işe, J. van den Vondel ve Jakob van Maerland, Garcia Lorca, Bertol Brecht’de o olmalıdır. Bizim için İsmail Dümbüllü ne işe, G. A. Brederoo da o olmalıdır. Yani biz, kendimizi Avrupa’da ki bulunduğumuz ülkelerinin ve Türkiye değerlerinin taşıyıcısı ve mirasçısı olarak görmeliyiz. Çünkü biz sadece Avrupa’da da yaşayan uygar Türkler değil,, bu aşamadan sonra, Cumhuriyet ve Parlementer Demokrasi değerlerini benliğimizde yaşatan, Avrupalı uygar Türkleriz. Bunu biz büyük bir zenginlik olarak addetmeliyiz. Bu konum ve gerçekliğe saygı duyulmasını ve kabul edilmesini istemeliyiz.
Bundan dolayıda, her onurlu yurttaş gibi, Avrupa’da ki bulunduğumuz ülkelerin ve Türkiyenin Milli Bayramlarını Milli Bayramımız, Türkiye ve Avrupa’da bulunduğumuz ülkelerin Anayasalarını da tereddütsüz Anayasalarımız olarak kabul etmeliyiz. Kanunlarını da kanunlarımız olarak kabul etmeliyiz. Bu konuda tartışmaya yer vermeyecek derecede gerçekçi ve net olmalıyız. Ne eski medeniyetlerin dediği gibi “Güneşin Doğduğu Ülkeden” yani Türkiye’den kopmalıyız nede içinde ekmeğini yediğimiz suyunu içtiğimiz, günlük hayatımızın şekillendiği Hollanda’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, Danimarka’dan, Norveç ‘den, İsveç’den, İngiltere’den, Finlandiya’dan, İsviçre’den, Avusturya’dan, Belçika’dan vs. kopmamalıyız. Çünkü bu biziz. Bu iki gerçeği ahenkli bir şekilde benliğimizde ve kimliğimizde yaşatmayı bilemeliyiz, bunu içselleştirmeliyiz ve bulunduğumuz ülke ve Anavatanımızla ilişkili olarak, iki devleti de sevebilecek ve sayabilicek olgunluğa da sahib olmalıyız. İşte bu nedenle de biz Avrupalı Uygar Türkler, Anavatanımızın Milli Bayramı olan, 29. Ekim 1923 yılında, Ebedi Milli Liderimiz, insanlık tarihinin büyük dehalarından, Büyük Atatürk tarafından ilan edilen, insanlığın şu anda gelebileceği en onurlu yönetim olan, vatandaşın özgür iradesi ile seçimlere katılarak, halkın kendi kendini yönettiği idare şekli olan, Modern devletin ilanının ve bu nedenle ismini adından alan Cumhuriyet rejiminin 96. Yıl dönümünü Kutluyoruz. Biz Avrupa’da ki uygar Türkler bugün bunu, Avrupa’da, 96. yıl önce Padişahın tebasından (yani kulluğundan) özgür yurttaşlığa geçen ve bunu, sömürüye, işgale, katliam ve soykırımlara karşı millet olarak, dünyadaki ilk kurtuluş savaşını veren ve dünyadaki yediden yetmişe tüm milletlere de örnek olan atalarmızla gurur duyarak yapmalıyız.
Avrupa Milletlerine de, Cumhuriyetimizin 96. yılında mesajlarımızı vermeliyiz. Avrupa’da ki Türklerle Avrupa daha güçlü olacaktır. Türklerin Avrupa’da asimilasyonu, Avrupaya ilerisi için çok büyük bir yarar sağlamaz. Bildiğimiz gibi, ekonomik gelişme ve büyük stratejik hamleler Asya’ya kaymaktadır. Avrupa’da ki yönetici kadroların, Türkleri sadece Avrupa’daki kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik alanda bir zenginlik değil, aynı zamanda düşün alanında, ilerde Asya kapılarının ekonomik, siyasi, kültürel alanda da rekabet çeçevesinde açılmasında da potansiyel, paha biçilemez bir değer olarak görmesini istemeliyiz. Buna göre gerçekçi politikalar belirlemelerini istemeliyiz.
Avrupa, bu ve buna benzer geleceğe ilişkin Avrupa’nın atılımlarının yaklaşık 6 milyon kişilik Türk gücünün, Avrupa’da ki kültürünü, sosyal yaşamını, ekonomik yaşamını ve Avrupa’ya da bağlılığından şüphe götürmeyecek Avrupalı Türk potansiyelini değerlendirmesi, Avrupa’ya da büyük güç katacaktır. Yalaşık 6 milyon Türk’le, kon iyi değerlendirilirse Avrupa dünya ölçeğinde daha da güçlü olacaktır. Fakat, biz bunları söylerken, burada önemli gördüğümüz üç sorununda ivedilikle çözülmesinin altını çizilmesini istemeliyiz. Bu konularda, Avrupa Türkleri ile Avrupa’nın çeşitli makamları arasındaki psikolojik ve fiziki bariyerlerin oluşmasını önlemek ve kaldırmak için giderilmesi gerektiğine inanmalıyız. Birincisi, Avrupa’nın, PKK, FETÖ terör organizasyonlarının çeşitli versiyonlarına doğrudan veya dolaylı desteğini tamamen kesmesini/kestirilmesini ve PKK ve FETÖ ile gerçekten mücadele etmesini ve sonuç almasını istemeliyiz. İkincisi. işe Emperyalist yüzyıllık bir yalan olan Ermeni Konusunda, AiHM Perinçek Davası sonuç kararına uyarak Avrupa’da Parlemento ve yerel yönetimler düzeyinde alınan sözde `soykırım kararlarının` kaldırılmasını, bu konuda Avrupa’da ki Türkler’in ve Büyük Türk milletinin hassasiyetinin karşılanmasını ve rencide edilmesinin önlenmesini önemle talep etmeliyiz.Üçüncüsü; Avrupa’da , Türkiyedeki 12. Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Avrupa ve Türkiye’de ki Devlet içindeki İrtica’cı ve insanlık- uygarlık düşmanı kanatlar tarafından ve Avrupa devletlerininde, yıllarca Atatürkçü, laik ve demokrat kesime karşı desteklediği, Ortaçağcı ilkel, İslamcı tarikatlara, terör örgütlerine ve şu anda bunların siyasi ve sosyal-kültürel temsilcisi ve yaptıklarıyla Avrupa’daki Türkler’le Avrupalıların arasına bir zehirli kama gibi giren, Tayyip Erdoğan’a, Fetullahçılara, PKK’lılara ve onların Avrupa’da ki Tayyibanlarına ve Avrupa’daki destekçileri olan sözde; Vakıf, dernek ve kurum ve kuruluşlarına karşı, bir an önce Avrupa’dan da desteğin kesilmesini ve bu insanlık düşmanı yobazlara, terör örgütü ve elemanlarına karşı birlikte mücadele edilmesini talep etmeliyiz. Barış içersinde ortak yaşam koşullarını ilelebete taşıyacak olan bu adım, Avrupa’da Türklerinin rencide edilmesini önleyecek ve Avrupa’da Türklerin Avrupa’ya bağlılığını perçinliyecektir. Yaklaşık 6 milyon kişilik Avrupalı Türk potansiyeli ile Avrupa dahada güçlü olurken, dünyadaki Türklerde bu yaklaşık 6 milyon kişilik Avrupalı Türk Potansiyeli üzerindende, Avrupa’ da ki diğer milletlerle dahada sıkı bağlar kuracak ve yaratılacak olan olumlu atılımlara ve kalkınmalara büyük vesile olacaktır.
Cumhuriyetçi olmak, sadece Cumhuriyet Bayramlarını kutlamak değildir. Cumhuriyet felsefesi, düşüncesi ve fikrini içselleştirmek ve günlük yaşamda bu şekilde hareket etmektir. Cumhuriyetçi olmak ve değerlerine sahip çıkmak, başka milletlerle doğal dostluğu dahada geliştirir ve sağlamlaştırır. Çünkü Cumhuriyetçilik halkı sevmektir. Çünkü Cumhuriyetçilik, uygar olmaktır. Cumhuriyetçilik, her dönemde adam olmaktır. Hür insan olmaktır. Her dönemin adamı olmak değildir. Cumhuriyetçilik, Büyük Atatürk’ün dediği gibi “Kimsesizlerin Kimsesi” olmaktır. Düşene el uzatmak ve onu geliştirmektir. Cumhuriyetçilikte halkın kalitesin artırmak ve toplumunun kültürel , sosyal , ekonomik ve siyasi seviyesini yükselmesine, zenginleşmesine katkıda bulunmaktır. İşte bunun için önemli ve belirleyici bir unsuru olan Cumhuriyet değerlerini ve Parlementer demokrasiyi kendi toplumumuza benimsetmek ve yaşatmak için sonuna kadar nerde olursak olalım mücadele etmeliyiz. Bugün ve ilerde Cumhuriyetçi perpektiflerle yapacağımız programlarımızla, Avrupa uygar Türkleri olarak, Avrupa Milletlarının içindeki diğer toplumlarada zenginlikler katacağımıza inanmalıyız. Biz, işte bugün bu yüzden Cumhuriyetçi olduğumuz ve bunu günlük yaşadığımız içinde kendimizi uygar Türkler olarak tanımlamalıyız. Onun içinde biz Avrupalı uygar Türkler olarak, uygar Avrupa toplumlarıyla, Avrupa’da da bulunduğumuz ülke milletin çatısı altında kolay anlaşabilme yeteneğine sahibiz. Avrupa’da ki ırkçılık, dinci yobazlık ve terörizmlede mücadelede aynı değerleri taşıyoruz.
Hazreti Ali diyorki; “Topluma faydası olmayanı, ölülerden sayın gitsin” diyor. Biz bu Büyük İnsanın sözünün arkasındayız ve bütün anlamda işlevselliğimizde bu yöndedir ve olmalıdır.
Canlar sevgili milletimiz, dün olduğu gibi bugünde, Cumhuriyeti yaşatmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğine, dirliğine, iriliğine sahip çıkmalıyız.
Avrupa’nın Uygar Türkleri, kardeşlerim, kendinize güvenin! Tarihinizi öğrenin ve başka milletlerin örnek aldığı gibi ondan güç alın! Atatürk’süz Cumhuríyet, Cumhursuz Atatürk olmaz. Biz aynı şeyiz. Biriz. Atatürk’süz Cumhuriyet yaratmaya, Atatürksüz Çanakkale yaratmaya, Atatürk’süz Kurtuluş Savaşı yaratmaya çalışan bedbahtlar olacaktır. Buna bizden önce, sadece kargalar değil, yabancı devletler ve milletler güler. Bunlara inanmayınız.
Bizim hepimiz 2019 senesinin Mustafa Kemalleriyiz!
Yaşasın Avrupa Uygar Türklerinin Birliği Dirliği Ve İriliği.
Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk! Yaşasın Cumhuriyet!
Cumhuriyetimizin Doğum Günü Kutlu Olsun! Nice Bayramlara Hoşça, Dostça, Cumhuriyetle Kalın, Atatürkle Kalın!
Saygılarımla
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı.