Depreme nasıl kurban vermeyiz?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Binlerce yıldan beri ülkemizde süregelen depremlere karşı; ne geçmişin ne de günümüzün iktidarları ciddi bir önlem almamıştır.
1999 Marmara depreminden sonra çıkarılan bir takım yasalar da kısa zamanda erozyona uğratılmıştır. Peki bu suç kimindir?
Bence suç; tüm halkındır.
Ülke insanı olarak, çalmayı, hile yapmayı, kısa yoldan köşeyi dönmeyi çok seviyoruz. Yaptığımız işin sonuçlarını hiç düşünmüyor, kişisel çıkarlarımızı, toplumsal çıkarlarımızın üzerinde tutuyoruz. Oy kullanırken bile işi doğru yapacak insan ve partileri değil de menfaatimize en fazla yarayacak olanları seçiyoruz. Seçilenler de iş başına gelip, malı götürmeye başlayınca, halk ta istediklerini özgürce yaparak, tüm olanlara sessiz kalmaktadır.
Kısacası arada; al gülüm, ver gülüm ilişkisi, yani gizli bir anlaşma vardır. Bu sistemde herkes işini bilir. Kimse kimseye ses çıkarmaz. Kontrolsüz, kaçak inşaat yapmaya bayılırız. Zaten arada çıkarılan imar yasaları katliamlara davetiye çıkarır. Bu nasıl mantıktır. Parayı verip, çürük yapıyı yasalaştırma akla mantığa sığar mı? Bu uygulamayı sadece antidemokratik geri kalmış ülkelerde görebiliriz.
Bir de meslek kargaşası vardır.
Parası olan veya olmayan yetki belgesiz her türlü inşaatı yapabilmektedir.
İsterseniz kasap olun.
Biraz para bulun ve kazmayı vurun.
Merak etmeyin soran eden olmaz.
Buraya kadar hastalığımızı anlattım.
Şimdi gelelim tedaviye.
Peki deprem ölümleriden nasıl kurtulabiliriz?
Bunun için önce gerçek halk iradesini yansıtacak bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır.
Sonra sorumluluk yasası çıkarılmalıdır.
Bina için izin veren kurum ve kişiler, çizen mimar, uygulayan mühendis, yapan usta, müteahhit yaptığı binanın sorumluluğunu taşımalı, en az 70-80 yıl garantör olmalıdır. Bina yıkıldığı taktirde çok ağır cezalarla yargılanmaları sağlanmalıdır. Vakit kaybetmeksizin; belediyeler ilk iş olarak; bölgesindeki tüm binaların kontrolünü yapıp, çürük olanların yıkılmasını, güçsüz olanların güçlendirilmesini temin etmelidir. İlk görevimiz bu olmalıdır. Yeni yapılaşma için de üniversitelerin; jeoloji, inşaat ve mimarlık bölümleri ile ilişkiye geçilip, bilimin ışığında yeni şehirler kurulmalıdır. Hata yapan mutlaka en ağır şekilde cezalandırılmalı, bilim adamlarının işine asla karışılmamalıdır.
İnşaat kurumu bağımsız, siyasetten uzak ve özgür olmalıdır.
Seçimi kaybedip gidenler, işi bırakanlar mutlaka, yaptığı işlerin sorumluluğunu taşımalıdır.
Malzeme konusunda standard getirilmeli, dikey değil yatay yapılaşmaya izin verilmelidir.
Bu görev; mimar mühendisler odasına da verilebilir.
Nüfus ülkeye dengeli yayılmalı, köye dönüş teşvik edilmeli, tarım ve hayvancılık desteklenmelidir. Köye dönüş; kaçak ucuz yapılaşmaya engel olacaktır.
Evet bunları yaparsak; deprem çadırı kurmaz, enkazda yakınlarımızı aramaz, belki de o talihsiz kişi biz olmayız.
Erdal Bıçakcı yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Depreme nasıl kurban vermeyiz?