İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Teke Tek programında Fatih Altaylı’ya konuştu. Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili tartışmalara ilişkin “Ekrem İmamoğlu’ndan Genel Başkanımıza daha yakın bir nefer olamaz. Orada bizim irademizi Sayın Genel Başkan temsil ediyor. Altılı masanın kararına bizim nefer olmamız düşer” mesajını veren İmamoğlu, İstanbul ile ilgili projelerini de anlattı. İmamoğlu, tatillerle ilgili eleştirilere karşılık olarak da 3 senede 20 gün izin yaptığını belirterek “Afet bölgesine giderek şov yapmanın işi olmadığını” söyledi
Canlı yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın konuğu olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkındaki eleştirilere ve güncel tartışma konularına yanıt verdi. İşte İmamoğlu’nun açıklamaları:
“ELEŞTİRİYE İHTİYAÇ VAR”
Eleştiriyi dinlemeyi seviyorum. Otoriter rejimin Türkiye’ye ödettiği bedeli bir daha yaşatmaması adına, onun bir nimet olduğunu, tabii linci bunun içine katmıyorum. Bu ülkenin eleştiriye ihtiyacı var. Yöneticilerin var. Yöneticilerin esprisi yapılamıyor yıllardır. Geçenlerde Güldür Güldür’de bir skeç yapıldı onun bir parçası olduğum için çok mutlu oldum. Zeka dolu eleştirilerin bize büyük faydası var.
“3 SENEDE 20 GÜN TATİL”
Ben tatil meraklısı bir insan değilim. Belki eşim de yıllardır en çok münakaşa ettiğimiz alan bu alan. Evliliğe karar verdiğimde, babamın ilk lafı “Sen çalışma delisisin” oldu. İş yaşamımda hep çalıştım. Şimdi de öyleyim. Burada ben tatilci bir belediye başkanıyım yoksa her anı mercek altında insanların gözünün içine sokularak manipüle edilecek konumda mıyım? Üç yılda dört tatilimi de biliyorsunuz. Toplam 20 gün üç senede. Bana en yakını benim üç katım tatil yapmış.
“DENİZ KARA İLE BİRLEŞMİYOR”
Yedi buçuk ay bir kampanya maratonu üstüne Bodrum’a gittim. Geldiğimde de o malum ki o dönemde 8-10 yerde su baskını oldu. O durumu gördüm, utanç duydum. İyi ki o süreci yaşadık. Tam 107 noktada sel baskını yapılan yerlerin tespitini yaptık. 10.2 milyar lira yerin altına yatırım yaptık. Şu anda İstanbul bu görüntüleri yaşamıyor. Üsküdar’da deniz kara ile birleşmiyor. Hiçbir yerde yok.
“ÇİZMEYİ DAHA ÖNCE GİYDİM”
Esenyurt’ta dere yatağını imara açmışsınız. Dünyada var mı bu Allah aşkına? Dolayısıyla her yağmurda o sokağı sel basıyor. Ben Fethiye’de iken denk geldi. Koca İstanbul’da sadece bir sokakta ve işin devam ettiği bir yerde sel oldu. Sel olduğunda ben çizmeleri giyip oraya gidecek belediye başkanı değilim. Çizmeleri daha önce giydim.
“İŞİN ŞOV KISMINDA OLMAM”
Benim o saatte İstanbul’a yetişmem mümkün değil. Gece 3.30. İstanbul’un başka yerinde baskın yok. Tek noktada sorun var. 3600 personel çalışıyor. İSKİ Genel Müdürü orada. Ben telefon başındayım. İş çözülmüş. Bakan orada. Bu iş bitmiş, gelip orada çizme giyip şov mu yapmalıyım? Ben hanedan babası değilim ben aile babasıyım. İktidar nimetleri arasında dönen çocuğum yok. Ben aileme vakit ayırdım. İşin şov tarafında olmam.
“BUNLARI UNUTTURMAYACAĞIM”
Benim mobeseden takip edilme sürecimin üstünü kapatmaya çalışanlar… Bunu unutturmayacağım. Ben tehdit ediliyorum, başvuruda bulunuyorum. Bu tabii duyuluyor, basına düşüyor. İçişleri Bakanı açıklama yapıyor, “Bizde böyle bir bilgi yok” diyor. Vatandaş tutuklanıyor, “Basına düşmeseydi vazgeçmeyecektik” diye ifadesi var. Bunu da unutturmayacağım. Yine bir tehdit alıyoruz, ihbarda bulunuyoruz. İlgilenilmiyor. Bir tanesi eğitimci Nazmi Arıkan’ı öldüren kişi. Bu hangi akıl biliyor musunuz? Seçim iptal oldu bir sürü gerekçe aradılar. Şimdi İçişleri Bakanı televizyonda çok ciddi bir şey söylermişcesine… Cumhurbaşkanı cuma çıkışında “Çaldılar” diyor, yanında Diyanet İşleri Başkanı, ki benim Diyanet İşleri Başkanım değil. İçişleri Bakanı ne yapsın… “Sandık başında terörle iltisaklı kişiler tespit ettik” dedi. Bir kişi sorgulandı mı, cezaevine girdi mi? Demokrasinin yüz karası günlerdi. Şimdi iftiranın, manipülasyonun peşindeler. Ben bunlara karşı duyarsız kalmam. Ben bu insanlara karşı büyük mücadele veriyorum.
“ERTESİ GÜN ÖZÜR DİLEDİM”
(Eski Sözcüsü Murat Ongun’un Karadeniz gezisi ile ilgili eleştirilere karşılık söylediği öne sürülen ‘İt ürür kervan yürür’ sözleri) Murat kardeşim babasını kaybetti, başı sağ olsun. O cümleyi duyar duymaz kendisi ile konuştum. Ama Murat’ın cümleleri değil. Ben Murat’a güveniyorum. Doğruları yapmaya gayret eden biri. O da hatalar yaptı ama benim yol arkadaşım. O zaman baktım ki bizim bu sözcü meselesi yanlış anlaşılabiliyor. Sözcülük meselesini kaldırdık. “Vız gelir tırıs gider” sözlerim de eleştirildi. Ertesi gün özür diledim. Hata yapabilirim. Üç yıllık siyaset yaşamında birkaç söz üzerinden bir psikoloji tarifi yapmayı uygun bulmuyorum.
“DEVLETTEN BİR LİRA ALMADIK”
Temel atmama ile ilgili, vermek istediğimiz mesaj, tasarruf kültürünün bu kuruma hakim olduğu idi. O zamanın parası 1 milyar liranın üzerinde bir rakam. 270 bin metre ormanın olduğu yer. Haliç’in kıyısında. Bu alanla ilgili zaten ihtiyacı karşılayan iki tesis yapılmış durumda. Haliç’in kendi özel koşullarından ötürü böyle bir arıtma tesisinden su verme riskini kimse alamaz. Neresinden tutsan elinizde kalıyordu. Müsilaja nasıl sebep olur Allah aşkına? Tam 23 tesis, bedeli 980 milyon lira. Tamam yapalım, suya zam yok. İller Bankası tek kuruş vermiyor. Herkes yukarısını gösteriyor. Bu devletin kurumlarının tek bir lirasını almadık üç senedir. Kredi almadık, olan kredilerimiz iptal edildi. Biz dersimize çalıştık. İlgililere de yazı yolladık. Hiçbir görüşümüz dikkate alınmadı. Müsilaj meselesi samimiyetle çözülür.
“KAMUYA GİTMEYEN RANT”
Melen projesi durmuş… İstanbul’la dertlenmek Kanal İstanbul’u yapmak mı? Bizden önceki 10-15 yılın çılgın projesi… 227 proje alanına baktık. 130 alanda inceleme yapıldı. Plan süreçlerine baktık. Aynı zamanda burada işleyen hukuki süreçleri de araştırdık. İstanbul’un özerk alanlarında ne kadar kazanç sağlandı? Donatı alanı iken imara açılan alandan elde edilen kazanç 890 milyar 743 milyon lira. İmar artışından 519 milyar 6 milyon… İmara açılan orman alanından 29 milyar liraya yakın. Toplam 1.5 trilyon lira… Bu rant. Ama kamu bu ranttan faydalanmadı.
“HİZMET YARIŞI İÇİNDEYİZ”
Bu şehirde birkaç yarış birden veriyoruz. Bunlardan biri hizmet yarışı. Bitirilmeyen 10 metroda birden çalışıyoruz. Dev enerji tesisleri kuruyoruz. Katı atık yakma tesisi enerji de üretiyor. Çöp gazından da bir tesis kurduk. Elektrik üreten kurum haline geldik. Finansmanından imalatına, işletmesine varıncaya kadar ahlaklı bir süreç yürütüyoruz. Ücretsiz ulaşım kartları dağıttık. 200 bin çocuğa süt dağıttık, tek bir fotoğraf göstermedik. 32 tane kreşimiz var. 45 tane de inşaat. 10 bin çocuk olacak. Bizden önce sıfırdı. Kent lokantaları… Bizi kendilerinin 25 yıllık dönemi ile karşılaştırıyorlar. İstanbul’da tarımsal hizmet adına yapılmamışları yapıyoruz. “İstanbul’a ihanet ettik” diyenlerle siyaset yarışı veriyoruz. Onların anladığı dilde siyaset yarışından ben nefret ediyorum. Türkiye’nin güzide kentini bu akla çevirmek istiyoruz. Söz verdiğimiz işlerde en az yüzde 65-70 başarıya ulaştık, bütün engellemelere rağmen.
POLİS OKULUNDAKİ SÜREÇ
Fatih Altaylı’nın, “Genel Başkanınızın çok önemli olan, “Biz buna dur diyeceğiz” dediği Polis Okulu meselesi… Polis Okulu AK Parti’nin birilerine vermek istediği bir yerdi. Siz sattınız orayı?” sorusuna İmamoğlu şu cevabı verdi:
Polis Okulu’nu biz satmadık. Satıldı zaten. İş bitmiş, satılmış. Sözleşme yapılmış. Süreci anlatayım. Etiler Polis Okulu’nun satışı bizden önce yapıldı. 2018’de İBB’nin kasasına 918 milyon lira yatırılmış. Para gitmiş. Yani İBB bu araziyle ilgili yaklaşık 600 milyon lira civarında, Emniyet ile yaptığı anlaşma gereği Hakkari’de lojman yapmış, Kahramanmaraş’ta Emniyet Müdürlüğü binası yapmış. Sözleşme almış yürümüş. Kaç senelik iş bu, 2013’ten beri. Süreci biz canlandırmadık. 2-3 yıldır duruyor. Ancak bir yere kadar, siz hukuka bağlısınız, kamu zararına yönelik bir risk var. Şu an bu yargı süreciyle ilgili benim yapacaklarım kısıtlı. 2018’de buranın yüzde 47’sini YapıYapı diye bir firma alıyor. Yüzde 53’ü Kiptaş’a veriliyor. İki seçim arası Kiptaş’a ruhsatı veriliyor. Ardından buraya Danıştay 6. Daire tarafından planın iptaliyle ilgili bir dava açılıyor. Mesele sonra önümüze geliyor. Ortada İBB’yi bağlayan bir sözleşme var. Ya ben inşaatı devam ettireceğim ya da paramı alacağım. Sözleşme yapıp paramızı aldık, 2 milyar 80 milyon lira ki bu payımızın parası. Hemen ardından Danıştay’dan plan iptali kararı çıktı. Dolayısıyla orada şu an plansız bir süreç var.
“İYİ FİYAT OLURSA SATARIZ”
Fatih Altaylı’nın Swiss Otel konusuyla ilgili, “Swiss Otel daha önce Kadir Topbaş zamanında özelleştirilmeye çıktı. Orayı Türkiye’nin en zengin iş adamlarından bir tanesi zaten oteli kiracı olarak işleten kişi, satın aldı. Sanıyorum 600 milyon dolara. O dönemde iki otel böyle satılıyor: Biri Riyad Otel, biri Swiss Otel. Birini Doğuş Grubu alıyor, birini Özyeğin. Bu süreç nedir?” sorusuna ise İmamoğlu şöyle cevap verdi:
(Swiss Otel) 421 milyon liraya satılmış 12 yıl önce. Buraya CHP’li birkaç meclis üyesi dava açıyor. Sonra bu iş önümüze geldi. Davayı satın alan kaybetmiş. Biz de çağırdık, “Sana paranı veremeyiz” dedik. AK Parti döneminde harcanmış. “Bize zaman tanırsanız, sizle anlaşmaya varız” dedik. Ben tapumu alırım, daha iyi bir fiyata satarım. Sattığım fiyattan dolayı da çok daha büyük para kazanırım. Sadece sizinle dava uzamasın diye protokol yaptık. Sana paranı bir sene sonra ödeyebiliriz. Meclis’te karar çıkması lazım. “Satış kararı da çıkarsa ben kabul ederim” dedim. Süreç oybirliği ile Meclis’ten çıktı. İBB olarak mutabakat yapmaya yetki aldık. Satış yetkisinden itibaren “Bir yıl içinde paranı öderiz” dedik. 1 milyon 225 milyon lirasını verdiğimiz zaman burası bizim olacak. Şu anda devir söz konusu değil. En iyi fiyatı bulursak satarız. Piyasa araştırmaları yapıyoruz. İhale süreci başlayacak. Biz buradan bir kar elde edebilirsek satacağız.
“SOSYAL YARDIMI ARTIRDIK”
İstanbul’da her vatandaşımızın eşit ve adil hizmet alması için gayret ediyoruz. Yarattıkları ekonomik krize meydan okuyoruz. Sosyal yardımlar, burslar, ücretis ulaşımlar… Sosyal yardım bütçesini 5 kat artırdık. Yarattıkları o çevre krizine karşı meydan okuyoruz.
“BAŞKANIMIZIN YOL ARKADAŞIYIM”
Ben siyasete başladığım günden bugüne siyasi kurguların ne bir parçası oldum ne de böyle bir süreç yönetimi içinde oldum. Hep proje ürettim. Bu süreç beni Beylikdüzü Belediye Başkanı yaptı. İlçe Başkanı iken Kanal İstanbul ile ilgili konuşmam var. Benim işim bu. Siyasetle ilgili kurumsallığa inanan biriyim. Sayın genel başkanımızla 2010 yılından beri yol arkadaşıyım. Beylikdüzü İlçe Başkanı iken de, şimdi de. Bir insan hakkında 1.5 seneyi aşkın zaman dilimi içinde her gün 6-7 köşe yazısı yazılır mı? Her akşam Kılıçdaroğlu-İmamoğlu TV’de… İstanbul seçimleri insanların gündemine böyle bir tarif yapmış. Bunun sebebi ben değilim. En 7-8 kez “Benim böyle bir niyetim yok” dedim. Benim sorumluluklarım var, İstanbul’a layıkıyla hizmet etmek. “Evet, Millet İttifakı yapar” dedirtmek. İstanbul üzerinden Türkiye’ye mesaj vermek… Şimdi ortada bir altılı masa var ve Türkiye’nin geleceğini tasarlıyor. Genel Başkanımız çok özel işler yaptı. Demokrasiyi baltalamak adına İYİ Parti’yi seçime sokmak istemediler, genel başkanımız hamle yaptı. Bizi ve diğer arkadaşlarımızı tercihiyle beraber seçimi kazandık.
“KARARA NEFER OLMAK DÜŞER”
(Karadeniz gezisi) Bütün bunlardan genel başkanımızın haberi var.
Ekrem İmamoğlu’ndan Genel Başkanımıza daha yakın bir nefer olamaz. Orada bizim irademizi Sayın Genel Başkan temsil ediyor. Altılı masanın kararına bizim nefer olmamız düşer.”
Haber Giriş: Rümeysa Şahin