Karasu Denizköy Yörük vatandaşlarımızın yaşadığı bir köydür. Çocukluğumuzda bu köyde deve ve koyun sürüleri vardı. Hepsi göçer ailelerden oluşurdu.
1980 ‘li yıllar.
Lisede öğretmenim.
Belediye Başkanı Selahattin Tatlı idi. Ülkede hâlâ 12 Eylül darbesinin etkileri devam ediyordu.
Denizköy ileri gelenleri köy adına yağlı güreş düzenleyip, ülkenin ünlü güreşçilerini köye getirmişlerdi. Dolayısı ile belediye başkanımız da, bu şölene davet edilmişti. Ben de sporu seven biri olarak katılmıştım. Selahattın abi; sosyal, sempatik iyi bir insandır. Daima toplumun içinde olurdu. Köyde ilk defa yağlı güreş düzenleniyordu. Davullar zurnalar çalıyor, gelenlere ikramlarda bulunuluyordu. Büyük bir branda ile protokol için gölgelik yapılmıştı. Tüm hazırlıklara rağmen, katılım son derece düşüktü. Gelecek yıl yapılacağı belli olmayan güreşler için ağalık açık artırılması yapılacağı anons yapıldı. Amaç; gelir elde edip, masrafları çıkarmaktı. Selahattin abiden açık artırmayı yönetmesi istendi. Seyircilerin arasında paralı insan sayısı oldukça azdı. Gelen zenginlerin çoğunun cebinde de akrep vardı. Selahattin abi kurnaz adamdı. Seyircilerin arasından Hacı Süleyman Ertürk’ü tesbit etmesi geç olmadı. Merhum Süleyman amca müteahhitlik yapan, saf ve temiz bir insandı. Selahattin abi onun yanına gelerek; “hacı artırmayı yükseltmemiz için, sen beş bin lira ile açık artırmayı başla. Ben işi artırırım. Birine ağalığı satarım. Gerisini bana bırak” dedi. Süleyman amca korka,korka teklifi kabul etti.
Bir kaç kez de “aman başkanım bende bırakma” diye, yalvarır şekilde tembih etti. Teklifi red etmesi kolay değildi. Karşısında belediye başkanı vardı. Selahattin abi ona “merak etme hacı, ben ayarlayacağım” demişti.
Sonra mikrofonu eline alarak klasik konuşmasını yaptı. Ve açık artırmaya geçildi.
Süleyman Ertürk ” beş bin” (o zaman beş milyon) diyerek ihale başladı. Herkes kim bu enayi der gibi Süleyman abiye doğru bakmaya başladı.
Selahattin abi; “var mı artıran, beş milyon, hacı süleyman’da” dedikçe, kimse sesini çıkarmıyor.
Davullar, zurnalar susmuş, herkes fiyatın kaça çıkacağını merakla bekliyordu.
Ama kimseden de teklif gelmiyordu. Süleyman abi heyecanla, terlemiş, etrafına bakıp, ona buna yükseltmesi için laf atıyordu. Ama kimsenin ağzından tek kelime çıkmıyordu. Olay belli olmuştu. Ağalık Süleyman abiye kalmıştı. Süleyman abinin çaresizlikten omuzları düşmüştü. Uzun bir sessizlikten sonra; Selahattin abi; “gelecek yıl güreş ağamız beş milyonla Hacı Süleyman Ertürk’tür.” deyince Süleyman amca itiraz etmeye başladı. Ama herkes tebrik kuyruğuna girip, omuzlara alınca, parayı ödemek zorunda kaldı.
Bir daha da Denizköy de güreş yapılmadı. (Bu anıyı niçin mi yazdım?, düşünün bulun)
Erdal Bıçakcı yazıyor