Türkiye’nin Hollanda’nın Amersfoort kenti için kabul ettiği Fahri Konsolos ve ekibinin, diplomasiye yakışmayan tutumları.
‘Genel Sekreter’ ve ‘Pazarlama Sorumlusu’ gibi, diplomasi dışı görevlerin yer aldığı Fahri Konsolosluk, ticaret amacıyla mı açıldı?
Medya ile ilişkide, diplomatik nezaket çerçevesinde hareket etmeyen elemanları ile dayanışma hakkı olan Fahri Konsolos, ilişkilerin düzelmesi için, daha toleranslı olmalı.
(Haberin Hollandacası ve daha önce yayınlanan tüm haberler en altta)
(Nederlandse versie van het nieuws en al het eerder gepubliceerde nieuws onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Değerli Okurlarım. Hollanda’nın Amersfoort kentinde, Türkiye’nin Fahri Konsolosluğuna kabul edilen Titus Kramer ile ilgili olarak 3 haber yayınladım.
Haberlerin ilki, Fahri Konsolosluğun açılışı sırasında, Lahey Büyükelçimiz ve Konsoloslarımızın yanında, kravatsız boy gösteren, Fahri Konsolos ve 3 elemanını eleştiren bir haberdi.
Bu haberin yayınlanmasından sonra, kravatsızlığın çok önemli olmadığını belirten bazılarına karşı, ‘Okuduklarını anlayamayanlar veya kasıtlı olarak eleştirenler’ başlıklı ikinci bir haber yayınladım.
Bu iki haberin yayınlanmasından sonra, bir resepsiyonda karşılaştığım Fahri Konsolos Titus Kramer ve elemanları ile medeni ölçüler içinde kısa bir konuşma geçti. Titus Kramer’in, “Bir gün bizim için olumlu bir haber yazarsın” esprisi ile görüşme sona erdi.
Birkaç gün sonra yine bir resepsiyonda karşılaştığım ekip ile aynı minvalde bir konuşma yaşandı.
İmalı da olsa bu medeni görüşmeler gerçekten hoşuma gitmişti.
Daha sonra, Titus Kramer’den söz edebilmek için, iyi dostlarım olan 3 Fahri Konsolos hakkında bir derleme yapmayı ve bu derlemeye Titus Kramer’i de eklemeyi düşündüm ve yaptım.
Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer, Macaristan’ın Keyseri Fahri Konsolosu Osman Şahbaz ve Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu İlyas Keskin dostlarımın arasına kattığım Titus Kramer’i de dostlarım arasına ekledim ve kendisi ile ilgili, iyi yeteneklerini anlatan
çok övücü bir anlatım yaptım.
Bu anlatımdan sonra, ‘Zaruri bir açıklama’ başlığı ile bir not yazdım. Bu not, derleme yazımdan önce bana, Amersfoort Fahri Konsolosluğu adına, Pazarlama ve Halkla İlişkiler Sorumlusu olarak mesaj gönderen ve “Bir gazeteci olarak konsolosluk faaliyetlerinin kamuoyunda daha geniş bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunma çabalarınız takdire şayandır. Bununla birlikte, olası yanlış anlamaları önlemek için yayınlamadan önce gerçekleri iyice doğrulamanızı tavsiye ederiz.” diyen, Seyit Seyme’ye çok kızmış ve, ‘Baş üstüne sayın Pazarlama Müdürü. Tavsiyeniz üzerine, bundan sonra yazılarımı, gerçekleri iyice doğrulattıktan sonra yazarım.’ cevabını verdim.
Bu ara Titus Kramer’e de şu tavsiyede bulunmuştum:
‘Sayın Kramer, şahsınız için yazdığım tüm övücü yazılar, okurlarım tarafından takdirle karşılanacaktır.
Ne var ki, daha önce de belirttiğim gibi, göreve getirdiğiniz elemanların diplomatik kifayetsizliği, ileride sizi çok zor duruma sokabilir.
Ayrıca, daha önce de belirttiğim gibi, Konsolosluklarda Genel Sekreter ve Pazarlama ve Halkla İlişkiler diye bir makam yoktur.
Ortak dostlardan işittiğim kadarıyla, diplomasi yoksunu elemanlarınız benim hakkımda olur olmaz sözler sarfediyorlar ve benim gazeteciliğimi sorguluyorlar. Sanırım, bugünkü yayınımdan gazeteciliğin nasıl yapıldığını öğrenmiş olacaklardır.’
Bu yayınlardan sonra Titus Kramer’den bir teşekkür beklerken, aksine uzun bir sessizlik oldu.
Geçen hafta, Hollanda Dış Ticaret Bakanlığı’nın Türkiye’ye yapacağı bir yatırımcı çıkarması yapacağı haberini yayınladım.
Bu yayından sonra Amersfoort Fahri Konsolosluğu’ndan bir whatsapp mesajı geldi.
Bu mesajda, Fahri Konsolosluğun faaliyetleri belirtiliyordu.
Ben de bunun üzerine aşağıdaki haber taslağını yazdım.
TÜRKİYE-HOLLANDA İŞBİRLİĞİ YARIŞINA FAHRİ BAŞKONSOLOSUMUZ TİTUS KRAMER DE GİRDİ.
Hollanda Dış Ticaret Bakanlığının Türkiye’ye kalabalık bir heyet ile çıkarma yapma kararından sonra, Kramer de üç ana alanda faaliyet gösterecek.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Önceki gün yayınladığım, ‘Hollanda’dan Türkiye’ye ekonomik çıkarma: Hollanda Dış Ticaret Bakanı ve Türk iş dünyası bir araya geliyor’ başlıklı haberimden sonra, bir güzel haber de, Utrecht-Amersfoort Fahri Başkonsolosumuz Titus Kramer’den geldi.
Titus Kramer, Türkiye ile Hollanda arasındaki çeşitli ilişkilerin zenginleştirilmesi için, ilk etapta üç ana faaliyeti açıkladı.
Kramer’in açıklaması şöyle:
“Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkileri güçlendirmek amacıyla üç ana alanda faaliyet yapmaya başladık: ‘İş Dünyası’, ‘Sanat ve Kültür’, ‘Tarihi Bağlar’.
Bu alanlarda yürütülen çalışmalar, iki ülke halkları arasında iş birliğini teşvik etmeyi, kültürel ve sanatsal etkileşimleri desteklemeyi ve ortak tarihimize dair anlayışı derinleştirmeyi amaçlamaktadır.
ÜÇ ANA FAALİYET
İş Dünyası
Türkiye ve Hollanda arasındaki ticari ilişkileri güçlendirmek için iş dünyasında karşılıklı iş birliği fırsatları yaratılmakta ve iki ülke arasındaki ekonomik bağlar daha da pekiştirilmektedir. Bu çerçevede ticaret ve yatırımlar alanında köprüler kurmayı ve iş insanlarını bir araya getirmeyi hedefliyoruz.
Sanat ve Kültür
Türk ve Hollandalı topluluklar arasındaki kültürel ve sanatsal etkileşimleri teşvik ederek, her iki ülkenin zengin mirasını ve modern sanatsal yaratımlarını bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. Bu kapsamda düzenlenen etkinlikler, kültürel bağların derinleşmesine katkıda bulunmaktadır.
Tarihi Bağlar
Türkiye ve Hollanda arasındaki ortak tarihi mirası gün yüzüne çıkararak, iki toplum arasındaki uzun süreli dostluk ve iş birliğinin kökenlerini keşfetmeyi hedefliyoruz. Tarihi bağlara yönelik yapılan araştırmalar, gelecekteki ilişkilerimizi daha sağlam temeller üzerine inşa etme fırsatı sunmaktadır.
Bu haberi yayınlamadan önce Titus Kramer’e göndererek, altına da şu mesajı yazdım:
Sayın Bay Kramer,
Uzun bir aradan sonra sizden bir mesaj almak gerçekten çok güzel.
Göndermiş olduğunuz mesajı, yukarıda görebileceğiniz gibi, bir haber yazısına dönüştürdüm. Ancak bu tabii ki yeterli değil.
Eğer gönderdiğiniz fotoğraflara açıklamalar eklemek isterseniz, bunları da makaleye dahil edebilirim.
Belirtmek istediğiniz başka konular olursa, lütfen bana bildirin.
Saygılarımla,
İlhan
Ne var ki bu çok iyi niyetli davranışıma bir cevap gelmedi.
Notumun görülmemiş olması düşüncesi ile, Titus Kramer’e aşağıdaki mesajı gönderdim.
Yukarıda gördüğünüz gibi, Kramer’e, ‘Hollandaca haberin altında size bir mektup vardı.’ şeklindeki uyarıma, sadece ”Gördüm” diyebir cevap yazıldı ve daha sonra da yine ses çıkmadı.
Kramer ile yakın ilişkisi olan bir ortak arkadaşa durumu anlatmıştım. O arkadaş da Kramer’e,
“Karaçay’a neden cevap vermiyorsun. Adam senin hakkında ne güzel şeyler yazıyor” demiş.
Kramer’in arkadaşa verdiği cevap, “Benim için iyi şeyler yazıyor ama, benim ekibimdekileri eleştiriyor. Ben bu ekip ile yoluma devam edeceği ve Fahri Konsolosluğu, diğerlerinden daha değişik yapacağım” olmuş.
Ben de bunları duyunca arkadaşıma, ‘ Tabii ki istediği şekilde Fahri konsolosluk yapabilir ve ekibi ile dayanışma içinde olabilir. İyi de, o zaman bu adamın amacı, Fahri Konsolosuk değil de, sadece ticaret yapmak mı?’ diye sordum.
İşte böyle değerli okurlarım, böylece haberim tamamlanmadan üstteki gibi yarım kaldı.
Şimdi, tüm bu yaşananlardan sonra, bir durum değerlendirmesi yapmam gerekiyor:
FAHRİ KONSOLOSLUK VE DİPLOMASİ İLKELERİNİN GÖLGESİNDE KALAN YAKLAŞIMLAR
Tüm bu yaşananlar, bir Fahri Konsolosluğun temel işlevi ve duruşu hakkında daha geniş bir değerlendirme yapmamı zorunlu kılıyor. Fahri Konsolosluklar, bulundukları ülkelerde Türkiye’yi temsil eden önemli diplomatik unsurlardır. Bu temsil, yalnızca ticari ilişkilerle sınırlı olmayan, aynı zamanda kültürel ve sosyal bağları güçlendiren, devletlerarası diyaloğu destekleyen bir sorumluluğu da içerir. Ancak Amersfoort Fahri Konsolosluğu’ndaki durum, bu misyonun anlamını sorgulamama neden oluyor.
Öncelikle, diplomatik temsilciliklerde görev alacak kişilerin, ilgili ülkelerin kültürüne ve diplomasi geleneklerine uygun davranışlar sergilemesi beklenir. Oysa burada, diplomatik geleneklerle bağdaşmayan ve “Pazarlama Sorumlusu” gibi ticari işlevlere atfedilen ünvanların kullanılmasını gözlemliyorum. Bu durum, Fahri Konsolosluk makamının, asıl amacından saparak ticari bir araca dönüştüğü izlenimini uyandırıyor. Bu, Fahri Konsolosluğun itibarını zedeleyen bir yaklaşım olduğu gibi, Türkiye’nin diplomasi anlayışını da yanlış yansıtabilecek bir tavırdır.
Öte yandan, medya ile ilişkilerde yaşanan olumsuzluklar, yapıcı bir diyalog fırsatını kaçırmaktan öteye geçmemelidir. Eleştiriler, kişisel saldırılar olarak değil, diplomatik temsilin gelişimine yönelik öneriler olarak değerlendirilmelidir.
Bir gazeteci olarak, bu niyetle ortaya koyduğum iyi niyetli çabaların yanıtsız kalması, yalnızca şahsımı değil, diplomatik iletişimde açıklığı ve nezaketi önemseyen geniş bir çevreyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Ancak her eleştirinin, doğru yönetildiğinde bir gelişim fırsatı olduğu unutulmamalıdır.
Sayın Kramer’in ekibiyle ilgili eleştirilerime verdiği “ekibimle devam edeceğim” yanıtı, diplomatik duruşun bireysel tercihler yerine daha geniş bir vizyonla şekillendirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Diplomasi, yalnızca bir kişinin değil, bir ekibin uyumlu ve profesyonel çalışmasıyla anlam kazanır. Bu bağlamda, ekibin diplomasi geleneklerine daha uygun bir şekilde yapılandırılması, yalnızca kişisel başarıyı değil, Türkiye adına uluslararası düzeyde daha güçlü bir temsil imkânı sağlayacaktır.
Son olarak, Fahri Konsolosluk makamının, bireysel prestij ya da ticari amaçlar için değil, Türkiye’nin uluslararası itibarı için kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Bu önemli görev, yalnızca belirli bir bölgedeki insanlara değil, Türkiye’ye duyulan saygıyı artırma misyonuna hizmet etmelidir. Bu noktada, Sayın Kramer ve ekibinin, eleştirileri yapıcı bir şekilde değerlendirerek, diplomatik standartları yükseltecek adımlar atacağına inanmak istiyorum. Bu çaba, yalnızca temsil ettikleri görevi değil, kişisel başarı hikâyelerini de taçlandıracaktır.
**********************************************************************************************
HET ONVOLTOOIDE VERHAAL VAN EEN ERECONSULAAT…
De niet-diplomatieke houding van de Honorair Consul en zijn team, aangesteld door Turkije voor de Nederlandse stad Amersfoort.
Is het Ereconsulaat, waar functies zoals ‘secretaris-generaal’ en ‘marketingmanager’ worden genoemd, opgericht met handelsdoeleinden?
De Honorair Consul, die recht heeft op solidariteit met zijn teamleden, moet toleranter zijn om de relaties te verbeteren, vooral gezien het gebrek aan diplomatieke etiquette in de omgang met de media.
Geschreven door İlhan KARAÇAY
Beste lezers,
Ik heb drie artikelen gepubliceerd over Titus Kramer, die is benoemd tot Honorair Consul van Turkije in de Nederlandse stad Amersfoort.
Het eerste artikel ging over het optreden van de Honorair Consul en zijn drie medewerkers zonder stropdas tijdens de opening van het Ereconsulaat, in het bijzijn van onze ambassadeur in Den Haag en andere consuls.
Na dit artikel reageerden sommigen dat het gebrek aan een stropdas niet belangrijk was. Hierop schreef ik een tweede artikel met de titel: “Degenen die niet begrijpen wat ze lezen of met opzet kritiek leveren”.
Na het publiceren van deze twee artikelen ontmoette ik Honorair Consul Titus Kramer en zijn team op een receptie. Tijdens een kort en beleefd gesprek maakte Kramer een grapje: “Misschien schrijf je op een dag een positief artikel over ons.”
Enkele dagen later ontmoette ik hetzelfde team op een andere receptie en hadden we weer een vergelijkbaar gesprek. Hoewel de gesprekken impliciet waren, waardeerde ik de beleefde houding.
Later besloot ik een verzameling artikelen te schrijven over drie van mijn goede vrienden, die ook Honorair Consul zijn, en hieraan Titus Kramer toe te voegen. Ik schreef lovend over Kramer en noemde hem zelfs in dezelfde adem als mijn andere vrienden: Yıldıray Karaer, Honorair Consul van Antalya in Nederland; Osman Şahbaz, Honorair Consul van Hongarije in Kayseri; en İlyas Keskin, Honorair Consul van Congo in Istanbul.
Na dit artikel voegde ik een notitie toe met de titel “Een noodzakelijke verklaring”.
Dit was een reactie op een bericht van Seyit Seyme, “marketing- en PR-manager” van het Ereconsulaat in Amersfoort, die schreef: “Uw inspanningen om als journalist bij te dragen aan een bredere publieke kennis van consulaire activiteiten zijn prijzenswaardig. Echter, om mogelijke misverstanden te voorkomen, raden wij u aan de feiten grondig te verifiëren voordat u publiceert.”
Ik reageerde hier scherp op: “Zeker, meneer de marketingmanager. Vanaf nu zal ik mijn artikelen grondig laten controleren voordat ik ze schrijf.”
Aan Titus Kramer gaf ik het volgende advies:
“Geachte heer Kramer, alle lovende artikelen die ik over u heb geschreven, zullen door mijn lezers worden gewaardeerd. Maar zoals ik eerder zei, de diplomatieke ongeschiktheid van de medewerkers die u hebt aangesteld, kan u in de toekomst in verlegenheid brengen. Bovendien, zoals ik eerder heb opgemerkt, bestaan er in consulaten geen functies zoals ‘secretaris-generaal’ of ‘marketing- en PR-manager’. Volgens gezamenlijke vrienden hebben uw medewerkers ongepaste opmerkingen gemaakt over mij en mijn journalistieke werk. Hopelijk zullen ze na mijn laatste publicatie begrijpen wat echte journalistiek inhoudt.”
Na deze publicaties verwachtte ik een bedankje van Titus Kramer, maar er bleef een lange stilte.
Vorige week publiceerde ik een nieuwsbericht over een handelsdelegatie van het Nederlandse Ministerie van Buitenlandse Handel die naar Turkije zou reizen.
Daarop ontving ik een WhatsApp-bericht van het Ereconsulaat in Amersfoort, waarin activiteiten van het consulaat werden beschreven. Hierop maakte ik een nieuwsconcept.
TURKIJE-NEDERLAND SAMENWERKINGSRACE: ONZE HONORAIRE CONSUL-GENERAAL TITUS KRAMER SLUIT ZICH AAN.
Na de beslissing van het Nederlandse Ministerie van Buitenlandse Handel om met een grote delegatie naar Turkije te reizen, zal Kramer actief zijn in drie hoofddomeinen.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
Na mijn eerder gepubliceerde nieuwsbericht, getiteld, “Nederlandse economische missie naar Turkije: Nederlandse minister van Buitenlandse Handel ontmoet Turkse zakenwereld”, kwam er nog meer goed nieuws van onze Honorair Consul-Generaal in Utrecht-Amersfoort, Titus Kramer.
Titus Kramer kondigde drie belangrijke activiteiten aan om de diverse relaties tussen Turkije en Nederland te versterken.
De verklaring van Kramer luidt als volgt:
“Met als doel de betrekkingen tussen Turkije en Nederland te versterken, zijn wij begonnen met activiteiten op drie hoofddomeinen: ‘Bedrijfsleven’, ‘Kunst en Cultuur’, en ‘Historische banden’.
De werkzaamheden op deze gebieden zijn erop gericht de samenwerking tussen de bevolking van beide landen te bevorderen, culturele en artistieke uitwisselingen te ondersteunen en het begrip van ons gedeelde verleden te verdiepen.”
DRIE HOOFDACTIVITEITEN
Bedrijfsleven
Om de handelsrelaties tussen Turkije en Nederland te versterken, creëren we samenwerkingskansen in het bedrijfsleven en verstevigen we de economische banden tussen beide landen. In dit kader streven we ernaar bruggen te slaan op het gebied van handel en investeringen en zakelijke ontmoetingen te faciliteren.
Kunst en Cultuur
Door culturele en artistieke interacties tussen Turkse en Nederlandse gemeenschappen te bevorderen, willen we het rijke erfgoed en de moderne artistieke creaties van beide landen samenbrengen. De evenementen die in dit kader worden georganiseerd, dragen bij aan de verdieping van de culturele banden.
Historische Banden
Door het gedeelde historische erfgoed van Turkije en Nederland bloot te leggen, willen we de wortels van de langdurige vriendschap en samenwerking tussen beide samenlevingen ontdekken. Onderzoek naar historische banden biedt de mogelijkheid om onze toekomstige relaties op stevigere fundamenten te bouwen.”
Voorafgaand aan publicatie, stuurde ik naar Titus Kramer, bovenstaande en onvoltooide bericht en volgende notitie:
“Geachte heer Kramer,
Het was zeer aangenaam om na lange tijd een bericht van u te ontvangen. Zoals u kunt zien, heb ik uw bericht omgezet in een nieuwsartikel. Maar dit is uiteraard niet voldoende. Als u bij de foto’s die u hebt gestuurd uitleg wilt geven, voeg ik deze graag toe aan het artikel. Laat het me weten als er andere punten zijn die u wilt toevoegen. Met vriendelijke groet, İlhan.”
Helaas bleef er ook hier een reactie uit. Omdat ik vermoedde dat mijn bericht misschien niet was gezien, stuurde ik nog een bericht naar Kramer:
“Onderaan van de Nederlandse tekst, staat een brief voor u.”
Zijn enige reactie was: “Ik heb het gezien.”
Daarna bleef het opnieuw stil.
Ik vertelde een gezamenlijke vriend van Kramer over de situatie, die aan hem vroeg:
“Waarom reageer je niet op Karaçay? De man schrijft zulke mooie dingen over jou.”
Kramers antwoord was: “Hij schrijft mooie dingen over mij, maar hij bekritiseert mijn team. Ik ga door met dit team en zal het Ereconsulaat anders maken dan de anderen.”
Toen ik dit hoorde, zei ik tegen mijn vriend:
Toen ik dit hoorde, zei ik tegen mijn vriend: ‘Natuurlijk kan hij op de manier die hij wil ereconsul zijn en samenwerken met zijn team. Maar goed, is het doel van deze man dan niet het ereconsulaat, maar alleen handel drijven?’
Zo beste lezers, zo bleef mijn bericht onafgemaakt zoals hierboven.
Na al deze gebeurtenissen moet ik een situatiebeoordeling maken:
DE ERECONSULATEN EN DE SCHADUW VAN DİPLOMATİEKE PRİNCİPES
Al deze gebeurtenissen dwingen mij om de fundamentele rol en houding van een Ereconsulaat in een breder kader te evalueren. Ereconsulaten zijn belangrijke diplomatieke elementen die Turkije vertegenwoordigen in het buitenland. Deze vertegenwoordiging is niet beperkt tot handelsbetrekkingen, maar omvat ook het versterken van culturele en sociale banden en het bevorderen van de dialoog tussen staten. Echter, de situatie bij het Ereconsulaat in Amersfoort roept vragen op over de betekenis van deze missie.
Allereerst wordt van degenen die in diplomatieke vertegenwoordigingen werken verwacht dat ze zich gedragen in overeenstemming met de cultuur van het betreffende land en de tradities van de diplomatie. Maar hier observeren we het gebruik van titels zoals “marketingmanager”, die niet in lijn zijn met diplomatieke tradities. Deze situatie wekt de indruk dat het Ereconsulaat afwijkt van zijn oorspronkelijke doel en een commercieel instrument wordt. Dit is niet alleen schadelijk voor het imago van het Ereconsulaat, maar kan ook een verkeerd beeld geven van de diplomatieke benadering van Turkije.
Daarnaast mogen de negatieve ervaringen in de relatie met de media niet voorbijgaan zonder lering te trekken. Kritiek moet niet worden gezien als persoonlijke aanvallen, maar als suggesties voor verbetering van de diplomatieke vertegenwoordiging.
Als journalist betreur ik het dat mijn welwillende inspanningen onbeantwoord blijven, niet alleen vanwege mijn eigen positie, maar ook omdat dit een teleurstelling betekent voor een breder publiek dat transparantie en beleefdheid in diplomatieke communicatie waardeert. Toch moet worden benadrukt dat elke kritiek, wanneer correct beheerd, een kans is om te groeien.
Het antwoord van de heer Kramer op mijn kritiek op zijn team, namelijk “Ik ga door met dit team”, herinnert ons eraan dat een diplomatieke houding niet door persoonlijke voorkeuren, maar door een bredere visie moet worden gevormd. Diplomatie krijgt betekenis door de harmonieuze en professionele samenwerking van een team, niet door de inspanningen van één persoon alleen. In dit verband zou een herstructurering van het team, meer in lijn met diplomatieke tradities, niet alleen persoonlijke successen vergroten, maar ook zorgen voor een sterkere internationale vertegenwoordiging van Turkije.
Tot slot mag niet worden vergeten dat het Ereconsulaat niet mag worden gebruikt voor persoonlijke prestige of commerciële doeleinden, maar voor het verbeteren van Turkije’s internationale reputatie. Deze belangrijke functie moet niet alleen dienen voor mensen in een specifieke regio, maar ook bijdragen aan het versterken van het respect voor Turkije.
Ik geloof dat de heer Kramer en zijn team, door de kritiek op een constructieve manier te beschouwen, stappen zullen zetten om de diplomatieke standaarden te verhogen. Deze inspanning zal niet alleen de missie die zij vertegenwoordigen versterken, maar ook hun persoonlijke succesverhalen verrijken.
DAHA ÖNCE YAYINLAMIŞ OLDUĞUM ÜÇ HABERİN TÜRKÇE VE HOLLANDACA VERSİYONLARI:
İLHAN KARAÇAY’DAN DOBRA DOBRA ELEŞTİRİ: HOLLANDA’DAKİ YENİ FAHRİ BAŞKONSOLOSLUĞUMUZUN CİDDİYETSİZLİĞİ ÜZÜNTÜ YARATTI.
*Türkiye’yi çok sevdiği bilinen mültimilyoner Titus Kramer ve seçtiği elemanların, resmi törendeki kravatsız halleri şaşkınlık yarattı.
*Lahey Büyükelçimiz, Amsterdam Başkonsolosumuz, Hazine ve Ticaret Müşavirlerimiz kravat nezaketini sergilerken, Fahri Başkonsolos ve elemanlarının kravatsızlığı ciddiyetten uzaktı.
*Kramer’in seçtiği Genel Sekreter ve Kültür Danışmanı’nın temsil kabiliyetleri de tartışma konusu oldu.
(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlandse versie van het bericht is onderaan)
AMERSFOORT (Woudenberg)- Uzun bir bekleyiş ve araştırmadan sonra, 1 Ağustos 2024 tarihinde, Ankara tarafından Fahri Başkonsolosluğu kabul edilen Hollandalı Titus Kramer, geçirdiği bir kaza nedeniyle 4 Ekim 2024’te, resmi bir açılış ile görevine başlayabildi.
Bir Türkiye sevdalısı olarak bilinen mültimilyoner Titus Kramer, Hollanda’nın Utrecht Vilayeti Fahri Başkonsolosluğu için Ankara’ya başvurmuştu. Bekleyiş süresi çok uzayan Kramer, kendisi ile karşılaştığım bir toplantıda, bu bekleyişe bir anlam veremediğini söyleyerek benden fikir sormuştu. Ben, bu bekleyişin nedenini tahmin ettiğim halde, bu tahminimi açıklamamıştım.
Bu tahmin ve açıklamayı az sonraya bırakarak, önce açılış töreninden söz edeyim:
Utrecht Vilayeti Fahri Başkonsolosluğu için, Amersfoort’a yakın Woudenberg köyündeki ‘Kasteel de Viersprong’ adlı şatosunun bir bölümünü ayıran Kramer, geçtiğimiz 4 Ekim günü resmi bir açılış töreni yaptı.
Açılış törenine, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal, Amsterdam Başkonsoloslumuz Mahmut Burak Ersoy, Lahey Hazine ve Maliye Müşaviri Zafer Düzenli, Lahey Ticaret Müşaviri ile Amsterdam Ticaret Ataşesi’nin yanında seçkin bir davetli topluluğu vardı.
Açılış törenindeki konuşmaları, diğer meslektaşlarımın haberlerinde görmüşsünüzdür.
Ben sizlere bu törendeki ilginçliklerden söz etmek istiyorum.
Fotoğrafta soldan sağa: Fahri Başkonsolosluğun Ticari Hizmetler Danışmanı Michiel Hordijk, Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy, Fahri Başkonsolos Titus Kramer, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal, Genel Sekreter Mehmet Keskin ve Kültür Danışmanı Emin Batman görülüyor.
Birinci ilginçlik, Fahri Başkonsolos ile elemanlarının bu resmi toplantıdaki kravatsız halleriydi.
İkinci ilginçlik ise, Fahri Başkonsolosun seçmiş olduğu Genel Sekreter Mehmet Keskin ile Kültür Danışmanı Emin Batman’ın temsil kabiliyetleriydi.
Bu duruma karşı işte benim yorumum:
Fahri konsolosluk makamı, resmi bir diplomatik statü taşımamakla birlikte, temsil ettiği ülkenin prestijini ve ciddiyetini yansıtması beklenen bir görevdir. Bu tür bir tanıtım toplantısında, özellikle Türkiye’yi temsil eden diplomatik yetkililerin kravat takması, diplomatik teamüllere ve ciddiyete uygun bir davranış olarak görülür. Ancak, fahri başkonsolosun ve ekibinin kravat takmamış olması, bu toplantıya katılımda gayri resmi bir tavır sergilendiği izlenimi yaratabilir.
Bu durum, karşı tarafın resmi bir toplantı atmosferinden ziyade, daha rahat, samimi bir ortam yaratmak istediğini de gösterebilir. Fakat özellikle diplomatik görevlerde giyim kuşamın protokol açısından önemli olduğu düşünülürse, fahri konsolos ve ekibinin kravatsız katılımı bazı çevreler tarafından hafife alma, ya da yeterince ciddiye almama olarak da algılanabilir. Bu da Türkiye’nin resmi temsilcileri açısından bir uyumsuzluk ya da protokol eksikliği gibi yorumlanabilir.
Bu durumun daha geniş anlamda nasıl karşılandığı, katılımcıların kültürel farklılıkları ve toplantının amacı gibi faktörlerle de ilişkili olabilir. Örneğin, bazı Batı Avrupa ülkelerinde iş dünyasında ve diplomatik alanda daha rahat bir giyim tarzı benimsenmiş olabilir. Fakat bu durum Türkiye’nin resmi teamüllerine uygun olmayabilir. Sonuçta, böyle bir toplantıda tüm tarafların aynı ciddiyet ve özeni göstermesi, temsil edilen ülkenin imajı açısından daha olumlu bir etki bırakabilirdi.
Bu toplantıda sergilenen tavır ve kıyafet seçimi, fahri başkonsolos ve ekibinin görevlerini ne kadar ciddiye aldıkları konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Diplomatik bir etkinlikte, hele ki Türkiye’yi temsil eden bir makamın tanıtım toplantısında, uygun kıyafet seçimi hem temsil edilen ülkenin saygınlığını korumak hem de görev ve sorumluluklara duyulan saygıyı göstermek açısından son derece önemlidir. Kravat gibi küçük bir ayrıntı bile, ciddiyet ve profesyonellik anlamında büyük bir sembolik değere sahiptir. Bu nedenle, fahri başkonsolos ve ekibinin bu etkinliğe kravatsız katılmaları, toplantının resmi havasını zedelemiş ve Türkiye’nin imajına uygun bir izlenim bırakmamıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta, Türk konuklar kravatlı görülürken, Fahri Başkonsolosun kravatsızlığı itici bir dikkat çekmiştir.
Aynı toplantıda yer alan Lahey Büyükelçimiz, Amsterdam Başkonsolosumuz ile Müşavir ve Ataşelerimiz, kravat takarak durumu dengelemeye çalışması yerinde olsa da, fahri başkonsolosluk yetkililerinin bu protokole uymamış olmaları uyumsuz bir görüntü yaratmıştır. Bu durum, yalnızca görevlerinin gerektirdiği resmi duruşa uygun olmadığını değil, aynı zamanda temsil ettikleri Türkiye’nin prestijine de zarar verdiği için eleştiriyi hak etmektedir. Diplomatik temsiliyetin gerektirdiği ciddiyet ve özenin gösterilmesi, sadece resmi yetkililerden değil, fahri görevlilerden de beklenmelidir.
TEMSİL KABİLİYETLERİ
Fahri konsolosluk makamına yapılan atamalarda, özellikle seçilen ekibin yetkinliği ve temsil kabiliyeti büyük bir önem taşır. Genel sekreterlik ve kültür danışmanlığı gibi kritik pozisyonlar, Türkiye’nin yurtdışındaki imajını ve kültürel etkileşimlerini doğrudan etkileyen görevlerdir. Bu tür pozisyonlara yapılan atamaların, yalnızca kişisel ilişkiler veya mesleki geçmişle sınırlı kalmadan, gerekli uzmanlık ve tecrübeyi taşıyan bireyler arasından yapılması beklenir. Ancak, fahri konsolosun genel sekreter olarak atadığı kişinin sigortacılık geçmişi ile tanınıyor olması ve kültür danışmanının bu alandaki tecrübe eksikliği, bu atamaların liyakat esasına göre yapılmadığı izlenimi vermektedir.
Özellikle, Kültür Danışmanı’nın 23 yaşında olması ve şu açıklamayı yapmış olması, onun deneyimsizliğini ortaya koymaktadır:
“Sessizlerin sesi eserlerimde görebildiğim şeyler. Türkler olarak Hollanda’da azınlığız ve Türk kökenli çok sanatçı yok. Bu da benim sanata başlamama vesile olan etkenlerden biri. Hollanda’nın en büyük Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesinde çalışıyordum; burada benim kültürümü, altmış yıldır Hollanda’da bulunan bir toplumu yansıtan hiçbir eser yok, sembol yok, koleksiyonda bir parça bile yok. Buradan yola çıkarak sessizlerin, Hollanda’daki Türklerin sesi olmaya karar verdim…”
Bu kararların alınırken Ankara’ya danışılıp danışılmadığı belirsiz olsa da, böyle önemli pozisyonlarda görev yapacak kişilerin, temsil ettikleri ülkenin çıkarlarını en iyi şekilde savunabilecek, uluslararası tecrübe ve bilgi birikimine sahip kişiler olması gerekir. Aksi halde, bu tür gayri ciddi atamalar, Türkiye’nin diplomatik ve kültürel temsiline zarar verebilir ve dış ilişkilerde olumsuz bir algı yaratabilir. Fahri başkonsolosun bu önemli görevlerde daha dikkatli ve sorumlu hareket etmesi, Türkiye’nin itibarını korumak açısından elzemdir.
UZUN SÜREN ARAŞTIRMA
Fahri başkonsolosluk gibi önemli bir göreve atanacak kişilerin geçmişte kurdukları ilişkiler ve temaslar, doğal olarak büyük bir titizlikle incelenir. Fahri başkonsolos olarak atanan kişinin, Türkiye’yi sevdiğini ve bu görevi samimiyetle istediğini ifade etmesi olumlu bir yaklaşım olsa da, hakkında bazı çevrelerce dile getirilen “yanlış kişilerle temas halinde olduğu” yönündeki iddialar dikkat çekicidir. Bu iddialar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunan mercilerde tereddüt yaratmış olabilir ve başvurunun kabul edilmesindeki gecikmenin altında yatan neden de bu tür kaygılar olabilir.
Bu tür temasların, özellikle Türkiye’nin hassas siyasi meseleleri göz önüne alındığında, adayın diplomatik yetkinliği ve temsiliyet kapasitesi üzerinde gölge oluşturabileceği göz ardı edilmemelidir. Atamaların yapılmasında, bu tür söylentilerin dahi titizlikle değerlendirildiği ortadadır. Fahri başkonsolosluk makamına atanacak kişilerin, temsil edecekleri ülkenin değerlerine ve politik hassasiyetlerine uygun bir duruş sergilemesi, ulusal çıkarlar açısından kritik bir öneme sahiptir. Ankara’nın bu konuda dikkatli davranması ve süreci özenle yönetmiş olması, Türkiye’nin ulusal güvenlik ve diplomatik hassasiyetlerini gözetme adına gerekli bir tedbir olarak değerlendirilmelidir.
*********************
ILHAN KARAÇAY’S KRITIEK: DE NONCHALANCE VAN ONS NIEUWE HONORAIRE CONSULAAT-GENERAAL IN NEDERLAND VEROORZAAKT VERDRIET
*Het gebrek aan formaliteit van de multimiljonair Titus Kramer, die bekend staat om zijn liefde voor Turkije, en zijn gekozen medewerkers tijdens de officiële ceremonie was verbazingwekkend.
*Terwijl onze ambassadeur in Den Haag, ons consulaat-generaal in Amsterdam, en onze adviseurs van Financiën en Handel netjes gekleed in stropdassen waren, ontbrak deze netheid bij de honorair consul-generaal en zijn medewerkers, wat een teken was van gebrek aan ernst.
*De competentie van de door Kramer gekozen secretaris-generaal en cultureel adviseur was ook een punt van discussie.
AMERSFOORT (Woudenberg) – Na een lange wachttijd en onderzoek werd de Nederlandse Titus Kramer, die op 1 augustus 2024 door Ankara werd goedgekeurd als honorair consul-generaal, op 4 oktober 2024 officieel ingehuldigd, nadat hij een ongeluk had gehad.
De multimiljonair Titus Kramer, die bekend staat om zijn liefde voor Turkije, had zich aangemeld voor de positie van honorair consul-generaal voor de provincie Utrecht in Nederland. Kramer, die lang moest wachten, vertelde me tijdens een bijeenkomst dat hij niet begreep waarom het zo lang duurde en vroeg om mijn mening. Hoewel ik een vermoeden had, gaf ik mijn mening toen niet.
Voordat ik verder inga op mijn vermoeden en uitleg, wil ik eerst de openingsceremonie bespreken:
Kramer had een deel van zijn kasteel ‘Kasteel de Viersprong’ in het dorp Woudenberg, nabij Amersfoort, gereserveerd voor het honorair consulaat-generaal voor de provincie Utrecht. Op 4 oktober vond de officiële openingsceremonie plaats.
De ceremonie werd bijgewoond door onze ambassadeur in Den Haag, Selçuk Ünal, ons consulaat-generaal in Amsterdam, Mahmut Burak Ersoy, de financieel adviseur Zafer Düzenli, de handelsadviseur in Den Haag, de handelsattaché van Amsterdam en een select gezelschap van genodigden.
U hebt de toespraken tijdens de openingsceremonie waarschijnlijk in de berichten van mijn collega’s gezien. Ik wil u echter vertellen over enkele opmerkelijke zaken tijdens deze ceremonie.
Op de foto van links naar rechts: De commerciële adviseur van het honorair consulaat Michiel Hordijk, ons consulaat-generaal in Amsterdam Mahmut Burak Ersoy, honorair consul-generaal Titus Kramer, onze ambassadeur in Den Haag Selçuk Ünal, secretaris-generaal Mehmet Keskin en cultureel adviseur Emin Batman.
Het eerste opvallende punt was het ontbreken van stropdassen bij de honorair consul-generaal en zijn medewerkers tijdens deze officiële bijeenkomst. Het tweede opmerkelijke punt was de representativiteit van de door de honorair consul-generaal gekozen secretaris-generaal Mehmet Keskin en cultureel adviseur Emin Batman.
Mijn mening over deze situatie is als volgt:
Hoewel de functie van honorair consul-generaal geen officiële diplomatieke status heeft, wordt verwacht dat het de prestige en ernst van het land dat het vertegenwoordigt, weerspiegelt. In een dergelijke promotiebijeenkomst wordt verwacht dat diplomatieke vertegenwoordigers van Turkije stropdassen dragen, wat wordt beschouwd als passend gedrag volgens diplomatieke etiquette en ernst. Het feit dat de honorair consul-generaal en zijn team geen stropdassen droegen, kan de indruk wekken van een informele houding tijdens deze bijeenkomst.
Deze situatie kan worden gezien als een poging om een informele en gezellige sfeer te creëren in plaats van een officiële bijeenkomst. Maar gezien het belang van kleding en protocollen in diplomatieke functies, kan de afwezigheid van stropdassen bij de honorair consul-generaal en zijn team door sommige kringen worden gezien als een gebrek aan ernst en respect. Dit kan ook worden geïnterpreteerd als een discrepantie of een gebrek aan protocol in de officiële vertegenwoordiging van Turkije.
Hoe deze situatie breder werd ontvangen, kan ook verband houden met de culturele verschillen van de deelnemers en het doel van de bijeenkomst. In sommige West-Europese landen kan een meer informele kledingstijl gebruikelijk zijn in het bedrijfsleven en diplomatieke kringen. Echter, dit kan niet in overeenstemming zijn met de officiële gebruiken van Turkije. Uiteindelijk had het tonen van dezelfde ernst en zorg door alle partijen tijdens een dergelijke bijeenkomst een positiever effect gehad op het imago van het vertegenwoordigde land.
De houding en kledingkeuze tijdens deze bijeenkomst roepen vragen op over hoe serieus de honorair consul-generaal en zijn team hun taken nemen. In een diplomatiek evenement, vooral bij een promotiebijeenkomst van een functie die Turkije vertegenwoordigt, is de juiste kledingkeuze uiterst belangrijk om zowel het aanzien van het vertegenwoordigde land te behouden als om respect te tonen voor de taken en verantwoordelijkheden. Zelfs een klein detail zoals een stropdas heeft een grote symbolische waarde in termen van ernst en professionaliteit. Daarom heeft de deelname van de honorair consul-generaal en zijn team zonder stropdassen de officiële sfeer van de bijeenkomst aangetast en geen passend beeld van Turkije achtergelaten.
Op de bovenstaande foto valt op dat de Turkse gasten stropdassen dragen, terwijl het ontbreken van een stropdas bij de honorair consul-generaal als storend werd ervaren.
Hoewel onze ambassadeur in Den Haag, ons consulaat-generaal in Amsterdam, en onze adviseurs probeerden de situatie in balans te brengen door stropdassen te dragen, creëerde het feit dat de medewerkers van het honorair consulaat-generaal dit protocol niet volgden, een inconsistent beeld. Dit verdient kritiek omdat het niet alleen niet in lijn is met de formele houding die hun functie vereist, maar ook de prestige van het vertegenwoordigde land, Turkije, schaadt. De ernst en zorg die diplomatieke representatie vereist, moet niet alleen van officiële functionarissen, maar ook van honorair functionarissen worden verwacht.
REPRESENTATIEVERMOGENS Bij de benoemingen voor de functie van honorair consul-generaal is vooral de bekwaamheid en het representatievermogen van het gekozen team van groot belang. Posities zoals secretaris-generaal en cultureel adviseur zijn cruciaal omdat ze direct van invloed zijn op het imago van Turkije in het buitenland en de culturele interacties. De verwachting is dat deze benoemingen plaatsvinden onder individuen met de nodige expertise en ervaring, en niet alleen gebaseerd op persoonlijke relaties of professionele achtergrond. Echter, het feit dat de door de honorair consul-generaal benoemde secretaris-generaal bekend staat om zijn achtergrond in de verzekeringssector en de cultureel adviseur een gebrek aan ervaring in dit gebied heeft, geeft de indruk dat deze benoemingen niet op basis van verdienste zijn gedaan.
Vooral het feit dat de cultureel adviseur 23 jaar oud is en de volgende verklaring heeft afgelegd, benadrukt zijn gebrek aan ervaring: “De stem van de stemlozen is wat ik zie in mijn werken. Als Turken zijn we een minderheid in Nederland en er zijn niet veel Turkse kunstenaars. Dit was een van de factoren die me ertoe brachten met kunst te beginnen. Ik werkte in het grootste museum voor moderne en hedendaagse kunst van Nederland; hier was er geen enkel werk, geen symbool, geen enkel stuk in de collectie dat mijn cultuur vertegenwoordigde, een gemeenschap die al zestig jaar in Nederland is gevestigd. Daarom besloot ik de stem van de stemlozen, de Turken in Nederland, te worden…”
Of deze beslissingen zijn genomen in overleg met Ankara is onduidelijk, maar personen die dergelijke belangrijke posities bekleden, moeten individuen zijn die de belangen van het land dat zij vertegenwoordigen, het beste kunnen behartigen en beschikken over internationale ervaring en kennis. Anders kunnen dergelijke onzorgvuldige benoemingen de diplomatieke en culturele representatie van Turkije schaden en een negatief beeld creëren in buitenlandse betrekkingen. Het is essentieel dat de honorair consul-generaal bij dergelijke belangrijke posities zorgvuldiger en verantwoordelijker handelt om de reputatie van Turkije te beschermen.
LANGDURIG ONDERZOEK De relaties en contacten die personen hebben opgebouwd voordat ze worden benoemd tot honorair consul-generaal, worden uiteraard met grote zorgvuldigheid onderzocht. Hoewel de persoon die is benoemd tot honorair consul-generaal beweert dat hij van Turkije houdt en deze functie oprecht wil, is het opvallend dat sommige kringen beweren dat hij “in contact staat met verkeerde mensen”. Deze beschuldigingen kunnen twijfels hebben gewekt bij de autoriteiten die de nationale belangen van Turkije verdedigen en kunnen de reden zijn geweest voor de vertraging in de goedkeuring van de aanvraag.
Deze contacten kunnen, gezien de gevoelige politieke kwesties van Turkije, een schaduw werpen over de diplomatieke bekwaamheid en representatiecapaciteit van de kandidaat. Het is duidelijk dat zelfs geruchten hierover met zorg worden beoordeeld bij benoemingen. Het is van cruciaal belang dat personen die worden benoemd tot honorair consul-generaal een houding aannemen die in overeenstemming is met de waarden en politieke gevoeligheden van het land dat zij vertegenwoordigen. Dat Ankara in dit opzicht voorzichtig heeft gehandeld en het proces zorgvuldig heeft beheerd, moet worden beschouwd als een noodzakelijke maatregel ter bescherming van de nationale veiligheid en diplomatieke gevoeligheden van Turkije.
OKUDUKLARINI ANLAYAMAYAN VEYA KASITLI OLARAK ELEŞTİREN OKURLARIMA CEVAP:
Kravatsızlık, bazı ülkelerin iş dünyasında ve diplomatik alanda daha rahat bir giyim tarzı olarak benimsenmiş olabilir. Ama bu durum, Türkiye’nin resmi teamüllerine uygun değildir.
Sayın Okurlar,
Bir süre önce yayınlamış olduğum, “Hollanda’daki yeni fahri başkonsolosluğumuzun ciddiyetsizliği üzüntü yarattı” başlıklı haberime gelen bazı eleştiriler hakkında açıklamalar yapmak istiyorum.
Haberimde, fahri başkonsolos ve ekibinin resmi bir törende kravat takmamalarını eleştirdiğim bölüm, bazı okuyucular tarafından anlaşılmamış ya da kasıtlı olarak yanlış yorumlanmıştır.
Gelen eleştiriler arasında tabii ki çok iyi niyetle yazılmış olanlar da var.
Alttaki reaksiyon gibi:
Sayın İlhan bey,
Yazılarnızı çoğu zaman ilgiyle okumaktayım. Ancak alttaki yazınıza katılmıyorum.
Her ne kadar kendim de ciddi/resmi buluşmalarda takım elbise ve kravata önem versem de, yaşadığımız ülkenin Türkiye olmadığını gözden kaybetmemek gerekir.
Diğer unutmamız gereken bir şey, kuralları getiren nasılki insanlarsa, kuralları (zamanla) değiştiren yine insanlardır.
Size göre ben muhafazakâr sayılırım ve sizi aşağı yukarı 53 senedir ilerici biri olarak tanınıyorum. Benim muhafazakâr biri ve sizin de ilerici olarak bu hususta tam tersine tutucu davranmanız bana ilginç geliyor. Tabiki bu düşüncenizde özgürsünüz, ama gazeteciliğin yanı sıra bir bilgilendirici olarak, insanları yerinde modernliğe teşvik etmeniz size daha fazla yakışır. Böylece bir insanın kalitesi, kravatsız olmasına rağmen uygun kıyafet giymiş olması da, bir tarafa bilgi, saygı ve hoşgörü üzerinde kurulmuş olmalı.
Bu sebeple de, değerli/sevgili İlhan (aga)bey, alttaki yazınızı yeniden değerlendireceğinizi ümit ediyorum.
Saygı ve selamlarımla,
Burhan MIHÇIOKUR.
Burhan Mıhçıokur’un istemiş olduğu gibi, yazımı yeniden değerlendireceğim.
Mıhçıoğlu, konuyu “muhafazakâr ve ilerici” değerlendirme olarak nitelemiş. Aksine, pek çok sol görüşe sahip ünlü kişiler de kravat takmamayı tercih ediyorlar. Ama bunlar resmi törenlere yine de kravatlı olarak gidiyorlar.
Haberimde yer alan, “Örneğin, bazı Batı Avrupa ülkelerindeki iş dünyasında ve diplomatik alanda daha rahat bir giyim tarzı benimsenmiş olabilir. Fakat bu durum Türkiye’nin resmi teamüllerine uygun olmayabilir. Sonuçta, böyle bir toplantıda tüm tarafların aynı ciddiyet ve özeni göstermesi, temsil edilen ülkenin imajı açısından daha olumlu bir etki bırakabilirdi.” şeklindeki sözlerim, maalesef gözden kaçmış.
Yukarıdaki paragrafta belirttiğim gibi, kıyafet tercihleri, kültürel ve bireysel tercihlere dayalı olarak değişiklik gösterebilir. Batı Avrupa ülkelerinde daha rahat bir giyim tarzının benimsenebileceğini ifade etmiştim. Ancak bu, Türkiye’nin resmi teamüllerine uygun olmayabilir ve ben de bu uyumsuzluğun eleştiriye açık olduğunu vurguladım. Bazı okuyucularımızın “Hangi devirde” yaşadığımıza dair yorumlar, kişisel tercihlerimize saygı göstermeyen bir yaklaşımı temsil eder. Dünyadaki değişimlere açık olup, farklılıkları kabul etmek olgunluk gerektirir. Kravat takmak ya da takmamak bir “devir” meselesi değil, “tercihler” meselesidir. Bu noktayı göz ardı ederek, “Hangi devirde yaşıyoruz? Kravatsızlık neden eleştiriliyor?” gibi yorumlar yapılması üzerine bu açıklamayı yapma gereği duydum.
Öncelikle, diplomatik ve resmi etkinliklerde giyim kuralları, temsil edilen ülkenin ciddiyeti ve saygınlığı açısından önemli bir yer tutar. Haberimde, fahri başkonsolosun ve ekibinin kravatsız katılımının resmi bir törende oluşturduğu izlenimi değerlendirdim. Resmi diplomatik temsiliyet, yalnızca içerik ve icraatlarla değil, aynı zamanda görünüş ve davranışlarla da sağlanır.
Fahri başkonsolos ve ekibinin kravat takmamış olması, bazı okuyucularımızın düşündüğü gibi çağ dışı bir eleştiri değil, diplomatik teamüllere uygunluk açısından yapılan bir değerlendirmedir. Batı Avrupa’daki daha rahat giyim tarzlarının kabul görmesi, Türkiye’nin resmi etkinliklerindeki ciddiyet ve özenin bir kenara bırakılmasını gerektirmez. Türkiye’yi temsil eden her birey, bu tür etkinliklerde ülkenin prestijine uygun bir duruş sergilemelidir.
Bu nedenle, fahri başkonsolosun ve ekibinin kravat takmamaları, resmi etkinliklerde beklenen ciddiyeti ve özeni göstermemeleri, Türkiye’nin diplomatik temsilcilerinin sergilemesi gereken duruşa uygun düşmemektedir. Kravat gibi küçük bir ayrıntı, temsil edilen ülkenin ciddiyetini ve profesyonelliğini simgeleyen önemli bir semboldür.
Sonuç olarak, fahri başkonsolosluk makamının gerektirdiği temsil yetkinliğine sahip olunmadığı izlenimi yaratılmış ve bu da Türkiye’nin uluslararası alandaki imajına olumsuz yansımıştır. Eleştirilerimin temelinde yatan nokta, resmi bir törende gösterilmesi gereken özenin ve ciddiyetin eksikliği olup, kültürel farklılıklar ve giyim tercihleri, bu değerlendirmemin dışında kalmamaktadır.
Genel Sekreterlik
Başkonsolosluklar ve fahri başkonsolosluklarda “Genel Sekreter” pozisyonu bulunmaz. Diplomatik temsilciliklerde ve konsolosluklarda belirli unvanlar ve görevler standarttır. Türkiye’nin yurtdışındaki temsilciliklerinde tipik olarak şu pozisyonlar bulunur:
Başkonsolos: Başkonsoloslukların en üst düzey yetkilisi.
Muavin Konsolos veya Konsolos: Başkonsolosa yardım eden diğer konsolosluk personeli.
Konsolosluk Memurları: Vize işlemleri, vatandaşlık hizmetleri ve diğer konsolosluk işlerini yürüten personel.
Fahri başkonsolosluklar ise genellikle daha küçük ve esnek yapılar olup, başkonsolosluk kadar resmi bir yapıya sahip değildirler. Fahri başkonsolosluklarda fahri başkonsolos dışında belirli bir unvan standardı yoktur ve pozisyonlar ülkeden ülkeye değişebilir. Bu pozisyonlar fahri olduğundan, gönüllü ve genellikle daha esnek görev tanımları bulunur.
Ancak, bazı fahri başkonsolosluklarda “Genel Sekreter” gibi görevler gayri resmi olarak tanımlanabilir ve atanabilir. Bu tür atamalar, resmi diplomatik unvanlar kapsamında değil, daha çok yerel ihtiyaçlara ve organizasyonel yapıya göre belirlenir. Bu nedenle, Hollanda’daki bir fahri başkonsolosluğun kendi inisiyatifiyle bir “Genel Sekreter” görevlendirmesi mümkündür, ancak bu görev resmi bir diplomatik unvan olarak kabul edilmez.
Özetle, resmi olarak böyle bir görev yoktur, ancak gayri resmi olarak fahri başkonsolosluklar bu tür atamaları yapabilir. Daha önce yazdığım gibi, resmi diplomatik unvanlar arasında “Genel Sekreter” yoktur, ancak fahri başkonsolosluklar kendi organizasyonel yapıları çerçevesinde bu tür pozisyonlar yaratabilirler.
Bu ara Haberde eleştirdiğim Fahri Başkonsolos Titus Kramer ile Genel Sekreter Mehmet Keskin de, hoşnutsuzluklarını kibarca belirttiler. Kendilerine vereceğim cevap aşağıdadır:
Sayın Kramer ve Keskin,
Yayınladığım haberde, tarafsız bir gözlemci olarak yaptığım eleştiriler liyakat ve temsil standartlarıyla ilgilidir. Kravat meselesine değinmemin sebebi, diplomatik temsilin formel görünümünü yansıtmanın önemine vurgu yapmaktır. Ayrıca, görevlerin belirlenmesinde deneyim ve liyakat unsurlarına dikkat çekmek, sadece görevdeki bireyler için değil, aynı zamanda toplum nezdinde bu görevlerin ciddiyetini pekiştirmek açısından gereklidir. Eleştirilerimin kişisel olmadığını, diplomatik normlara yönelik olduğunu bilmenizi isterim.
Saygılarımla.
*******************
ANTWOORD AAN MIJN LEZERS DIE NIET BEGRIJPEN WAT ZE LEZEN OF DIE OPZETTELIJK KRITISEREN:
Het niet dragen van een stropdas kan in sommige landen als een meer ontspannen kledingstijl in de zakenwereld en de diplomatieke sfeer zijn aangenomen.
Maar deze situatie is mogelijk niet in overeenstemming met de officiële gebruiken van Turkije.
Geachte lezers,
In reactie op de kritiek en vragen die zijn ontstaan naar aanleiding van mijn artikel over de officiële openingsceremonie van het honorair consulaat-generaal in Utrecht, wil ik graag enkele punten verduidelijken en mijn standpunten nogmaals uiteenzetten.
Natuurlijk zijn er onder de ontvangen kritiekpunten ook diegenen die met de beste bedoelingen zijn geschreven. Zoals de reactie hieronder:
Geachte meneer İlhan,
Ik lees uw artikelen meestal met belangstelling. Echter, ik ben het niet eens met uw onderstaande artikel.
Hoewel ik zelf ook waarde hecht aan een pak en stropdas bij serieuze/officiële bijeenkomsten, moeten we niet uit het oog verliezen dat het land waarin we leven niet Turkije is.
Een andere zaak die we niet moeten vergeten, is dat regels worden ingevoerd door mensen en dat deze regels (na verloop van tijd) ook door mensen worden veranderd.
Volgens u ben ik conservatief te noemen en ik ken u als een progressief persoon voor zo’n 53 jaar. Het lijkt me interessant dat ik als conservatief en u als progressief juist tegenovergesteld gedrag vertonen in deze kwestie. Uiteraard bent u vrij in uw gedachten, maar naast het journalistieke zou het u meer passen om mensen op een gepaste manier te stimuleren tot moderniteit. Zodat de kwaliteit van een persoon, ondanks het ontbreken van een stropdas, toch zichtbaar wordt door gepaste kleding, en dit alles op een fundament van kennis, respect en tolerantie.
Om deze reden hoop ik, waarde/beste meneer İlhan (aga), dat u uw onderstaande artikel opnieuw wilt overwegen.
Met respect en vriendelijke groeten,
Burhan MIHÇIOKUR.
Zoals Burhan Mıhçıokur heeft gevraagd, zal ik mijn artikel opnieuw overwegen.
Mıhçıoğlu heeft de kwestie omschreven als een “conservatieve en progressieve” beoordeling. Integendeel, veel bekende personen met een linkse visie geven er ook de voorkeur aan om geen stropdas te dragen. Maar zij gaan nog steeds met een stropdas naar officiële ceremonies.
Mijn opmerking in het nieuwsbericht, “Bijvoorbeeld, in sommige West-Europese landen kan een meer informele kledingstijl zijn aangenomen in de zakenwereld en diplomatieke sector. Echter, deze situatie komt mogelijk niet overeen met de officiële gebruiken in Turkije. Uiteindelijk zou het een positiever effect kunnen hebben op het imago van het vertegenwoordigde land als alle partijen dezelfde ernst en zorgvuldigheid tonen bij een dergelijke bijeenkomst.” is helaas over het hoofd gezien.
In mijn artikel heb ik niet alleen de kledingkeuze van de deelnemers besproken, maar ook de bredere context waarin deze keuze mogelijk gemaakt is.
Ik schreef: “Hoe deze situatie breder werd ontvangen, kan ook verband houden met de culturele verschillen van de deelnemers en het doel van de bijeenkomst. In sommige West-Europese landen kan een meer informele kledingstijl gebruikelijk zijn in het bedrijfsleven en diplomatieke kringen. Echter, dit kan niet in overeenstemming zijn met de officiële gebruiken van Turkije. Uiteindelijk had het tonen van dezelfde ernst en zorg door alle partijen tijdens een dergelijke bijeenkomst een positiever effect gehad op het imago van het vertegenwoordigde land.”
Zoals ik hierboven in de alinea heb aangegeven, kunnen kledingvoorkeuren variëren op basis van culturele en individuele voorkeuren. In West-Europese landen kan een meer informele kledingstijl worden aangenomen. Echter, dit is mogelijk niet in overeenstemming met de formele gebruiken van Turkije, en ik heb benadrukt dat deze mismatch vatbaar kan zijn voor kritiek. Sommige van onze lezers maken opmerkingen over in “welk tijdperk” we leven, wat een benadering vertegenwoordigt die geen respect toont voor persoonlijke keuzes. Openstaan voor veranderingen in de wereld en het accepteren van verschillen vereist volwassenheid. Een stropdas dragen of niet dragen is geen kwestie van een “tijdperk,” maar van persoonlijke voorkeuren.
Mijn artikel wilde de discrepantie benadrukken tussen de verwachte diplomatieke etiquette en de feitelijke presentatie van de honorair consul-generaal en zijn team. Hoewel informele kleding in bepaalde contexten geaccepteerd kan zijn, blijft het belangrijk om te erkennen dat diplomatieke evenementen een bepaalde mate van formele presentatie vereisen, vooral als het gaat om de representatie van een land als Turkije, waar formele kleding in officiële bijeenkomsten nog steeds de norm is.
Deze situatie kan gezien worden als een poging om een informele en gezellige sfeer te creëren, maar in de context van een diplomatiek evenement, is het dragen van formele kleding zoals een stropdas een teken van respect en ernst. Het niet dragen van een stropdas door de honorair consul-generaal en zijn team kan daarom worden geïnterpreteerd als een gebrek aan respect voor de ceremonie en de aanwezige diplomatieke vertegenwoordigers.
Daarnaast heb ik ook kritiek geuit op de benoemingen van de secretaris-generaal en de cultureel adviseur, waarvan de kwalificaties en ervaring vragen oproepen over hun geschiktheid voor deze posities. Het is van groot belang dat dergelijke benoemingen gebaseerd zijn op verdienste en expertise om de belangen van Turkije op een adequate manier te vertegenwoordigen.
Het doel van mijn artikel was om deze punten onder de aandacht te brengen en te benadrukken dat, ondanks culturele verschillen, het tonen van respect en ernst door middel van passende kleding en kwalificaties cruciaal is voor de diplomatieke representatie en het behoud van het imago van Turkije.
Ik hoop dat deze uitleg enige duidelijkheid verschaft en dank mijn lezers voor hun betrokkenheid en feedback.
Algemeen Secretaris:
In consulaten en ereconsulaten bestaat er doorgaans geen functie met de titel “Algemeen Secretaris”. In diplomatieke vertegenwoordigingen en consulaten zijn er standaardtitels en -functies. In de vertegenwoordigingen van Turkije in het buitenland zijn de volgende posities typisch:
Consul-Generaal: De hoogste functionaris in een consulaat-generaal.
Viceconsul of Consul: Personeel dat de consul-generaal ondersteunt.
Consulaire Medewerkers: Personeel dat zich bezighoudt met visumprocedures, consulaire diensten en andere consulaire taken.
Ereconsulaten daarentegen zijn meestal kleinere en flexibeler van structuur en hebben niet dezelfde formele opzet als consulaten-generaal. Bij ereconsulaten zijn, naast de ereconsul, de titels niet strikt gestandaardiseerd en kunnen ze van land tot land verschillen. Omdat deze functies erefuncties zijn, zijn de taken vaak vrijwillig en hebben ze meer flexibele taakomschrijvingen.
Het is mogelijk dat sommige ereconsulaten een functie zoals “Algemeen Secretaris” informeel definiëren en benoemen. Dergelijke benoemingen vallen echter niet onder de formele diplomatieke titels en zijn meer afhankelijk van lokale behoeften en organisatorische structuren. Daarom is het mogelijk dat een ereconsulaat in Nederland op eigen initiatief een “Algemeen Secretaris” aanstelt, maar deze functie wordt niet erkend als een officiële diplomatieke titel.
Samenvattend, officieel bestaat een dergelijke functie niet, maar ereconsulaten kunnen deze informele benoemingen doen. Zoals ik eerder geschreven, bestaan er geen officiële diplomatieke titels zoals “Algemeen Secretaris”, maar ereconsulaten kunnen dergelijke posities binnen hun eigen organisatorische structuur creëren.
Hierbij hebben Honorair Consul Generaal Titus Kramer en Secretaris Generaal Mehmet Keskin, die ik in het nieuws bekritiseerde, ook hun ongenoegen beleefd geuit. Mijn antwoord aan hen is als volgt:
Geachte heer Kramer en heer Keskin,
In mijn gepubliceerde artikel heb ik als neutrale waarnemer kritiek geuit op het gebied van competentie en representatiestandaarden. Het vermelden van het ontbreken van stropdassen was bedoeld om het belang van formele uitstraling in diplomatieke representatie te benadrukken. Ook wilde ik onderstrepen dat bij het toewijzen van functies ervaring en bekwaamheid essentieel zijn voor de ernst van deze rollen in de ogen van de samenleving. Mijn kritiek is niet persoonlijk bedoeld, maar gericht op diplomatieke normen.
Met vriendelijke groet.
********************************
BEŞ DOST, BEŞ FAHRİ KONSOLOS
Yıldıray Karaer Hollanda’nın Antalya, İlyas Keskin Kongo’nun İstanbul, Osman Şahbaz Macaristan’ın Kayseri, rahmetli Joost Peters Türkiye’nin Leiden ve son olarak da Titus Kramer Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu oldular.
Bu derlemede, Fahri Konsolos dostlarımın, bu güne kadar neler yaptıklarını ve neler yapacaklarını okuyacaksınız.
Fahri Konsolosların görev ve sorumluluklarını ve bu görevin önemini anlatan bu derlememde, diplomat olarak yapılan bu gönüllü hizmetin önemini ve anlamını bulacaksınız.
(Haberin Hollandacasını en altta.
Nederlandse versie van het bericht is onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Fahri konsolosluk görevi üstlenen dört dostum vardı.
‘Vardı’ diyorum, zira bunlardan birini, Joost Peters’i ahirete uğurladık.
Diğer üç Fahri Konsolos dostlarım, İlyas Keskin, Osman Şahbaz ve Yıldıray Karaer görevlerine devam ediyorlar.
İlyas Keskin Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu, Osman Şahbaz da Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosu, Yıldıray Karaer de Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu olarak görevlerini sürdürüyorlar.
Bu üç dosta, şimdi biri daha ekleniyor: Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu Titus Kramer.
Bu derlememde sizlere, bu dostlarımın yaptıkları bu ulvi görevde neler yaptıklarını, neler yapacaklarını ve Fahri Başkonsolosluğun önemini ve anlamını anlatacağım.
Bir Fahri Konsolos, görevini gönüllü olarak ve genellikle tam zamanlı bir iş olarak yapmayan bir diplomattır. Genellikle bulunduğu ülkenin vatandaşı olan veya o ülkeyle güçlü bağları olan kişiler arasından seçilir. Fahri Konsolosların görev ve sorumluluklarını ve bu görevin önemini şu şekilde yorumlayabiliriz:
Fahri Konsoloslar, kendi ülkelerini bulundukları ülkede temsil ederler. Kültürel, ticari ve diplomatik etkinliklerde yer alarak ülkelerini tanıtırlar.
İki ülke arasındaki dostane ilişkileri güçlendirmeye çalışırlar. Ticaret ve yatırım fırsatlarını teşvik ederler. İş insanlarını, yatırımcıları ve ticari heyetleri destekleyerek iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkı sağlarlar. Kendi ülke vatandaşlarına yardım ve destek sağlarlar. Bu, pasaport yenileme, vize işlemleri, hukuki danışmanlık gibi hizmetleri kapsayabilir.
Kendi vatandaşlarının haklarını ve çıkarlarını korumaya çalışırlar.
Kültürel etkinlikler düzenleyerek ülkeler arasındaki kültürel bağı güçlendirirler.
Eğitim programları, burslar ve öğrenci değişim programları ile iki ülke arasındaki eğitim işbirliğini desteklerler.
Fahri Konsoloslar, diplomatik ilişkilerin güçlenmesine yardımcı olurlar. Resmi diplomatik misyonların olmadığı veya sınırlı olduğu yerlerde önemli bir rol oynarlar.
Doğal afetler, siyasi krizler veya diğer acil durumlarda kendi ülke vatandaşlarına ve bulundukları ülkeye destek sağlarlar.
İki ülke arasında kültürel ve ekonomik bir köprü görevi görürler. Bu, hem ülkeler arası anlayışı artırır hem de ekonomik kazançlar sağlar.
Bazı durumlarda, bir ülkenin başka bir ülkede resmi büyükelçiliği veya konsolosluğu bulunmayabilir. Fahri Konsoloslar bu boşluğu doldurarak temel konsolosluk hizmetlerini sağlarlar.
Fahri Konsoloslar, diplomatik ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde, kültürel anlayışın artmasında ve kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynarlar. Bu gönüllü pozisyon, ülkeler arası ilişkilerin daha güçlü ve verimli olmasına katkı sağlar.
Hem ticari ilişkiler konusunda hem de konsolosluk işlemlerini yerine getirme noktasında çok önemli olan Fahri konsolosluk, ülkeler arası olan önemli işlemlerinin yapılması konusunda görevi bulunan bir kurumdur.
Ülkeler, Başkonsolosluk açamadığı dünya şehirlerinde, saygın olan gönüllüler bularak, bu görevi bahşederler.
TÜRKİYE’NİN HOLLANDA UTRECHT BÖLGESİ FAHRİ KONSOLOSU TİTUS KRAMER
Hollanda’da çok ünlü olan Titus Kramer ile ilk tanışmamız bir resepsiyonda gerçekleşmişti.
Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olmak için başvuru yaptığını biliyordum.
Resepsiyondaki konuşmamızda, başvurusuna hâlâ cevap verilmediğini belirtirken, bunun nasıl çabuklaştırılabileceğini de sormuştu. Ben de kendisine, ‘Araştıracağım ve size döneceğim’ demiştim.
Bir süre sonra, 1 Ağustos 2024’te Ankara’dan olumlu cevap alan Kramer, Türkiye’de geçirdiği bir trafik kazasında ölümden döndü ve işe başlama ve açılışı 4 Ekim 2024’te yapabildi.
Titus Kramer’in Woudenberg’deki açılış törenindeki hoş olmayan görüntüler ve eleman seçimi konusunda ağır eleştirilerde bulunmuştum. Kravat takmayan kendisi ve üç elemanının yanı sıra elemanlarının yetersiz ve liyakatsız olduğunu vurgulamıştım. Bu eleştiriler üzerine Kramer ile yazıştık ve sonrasında yüz yüze görüştük. Karşılıklı hoşgörü ve medeni davranış göstererek barışmış olduk.
İşte şimdi, çok güzel ve önemli meziyetlere sahip olduğunu, araştırarak öğrendiğim Titus Kramer’in yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmaya çalışacağım.
Ama önce, kendi anlatımıyla Titus Kramer:
“Çeşitli sektörlerde hissedar, girişimci ve danışma kurulu üyesi olarak aktif bir şekilde çalıştım ve çalışıyorum. Bu sektörler arasında telekomünikasyon (Baron), leasing sektörü (ProfiLease), IT (Hands Group/OSA Software) yer almaktadır. Kendi iş deneyimlerimden yola çıkarak, devamsızlık ve iş sağlığı hizmetleri konusunda hisse sahibi ve Galliata Grubu BV’nin yönetim kurulu başkanı olma motivasyonum oluştu. “İş sağlığı dünyasından başlayarak, önleme, hastalık devamsızlığı ve yeniden entegrasyon alanlarında daha iyi hizmet sunmak büyük bir meydan okuma oldu.
Galliata’da (Capability) yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığım dönemde, küçük işletmelerin (KOBİ’ler) devamsızlığın etkileri, bununla nasıl başa çıkılacağı ve hem işveren hem de çalışan için devamsızlığı nasıl iyi bir şekilde sonlandıracağı konusunda hiçbir fikirlerinin olmadığını fark ettim. Pratikte, KOBİ’lerin devamsızlığın etkileri, finansal sorunlar, iş yükü ve şirket içindeki atmosferin değişmesi nedeniyle batmakta olduğunu gördüm.
Bu nedenle www.Preventh.nl sigorta şirketini kurdum (KOBİ’ler için eksiksiz devamsızlık bakım sigortası). Bu sigorta, devamsızlığın önlenmesine ekstra dikkat eder, hem işveren hem de çalışan için devamsızlık (iş sağlığı) konusunda aktif yardım sağlar ve yeniden entegrasyon sırasında süreçleri hızlandırmak ve iyileştirmek için Preventh araçları sunar. Tüm bunlar tek bir fiyat altında sunulmaktadır.
Yaklaşımımızla, işvereni ve çalışanı aktif hale getirerek daha düşük primler ve daha az devamsızlık sağlıyoruz”
Türkiye’nin Fahri Konsolosluğu, Titus Kramer’in, Woudenberg’teki şatosunda yer alıyor.
Kramer, kendisini çok kısa anlatmış.
İşte, şimdi benim araştırarak yazdığım Titus Kramer.
Yazımın sonunda yazmam gereken yorumu önceden yazıyorum. Diğer bilgiler daha sonra:
Titus Kramer’in Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosluğu görevini yerine getirirken, Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeden çalışabileceği konusunda birkaç önemli faktörü değerlendirmem gerekiyor.
Titus Kramer’in iş dünyasında geniş bir deneyime sahip olduğu, özellikle iş sağlığı, güvenliği ve turizm sektörlerinde başarılı projeler yürüttüğü bilinmektedir. Corendon Tourism Group gibi büyük bir kuruluşun parçası olarak Türkiye’de yatırımları ve faaliyetleri bulunmaktadır. Bu deneyimler, Kramer’in diplomatik görevlerini yerine getirirken profesyonel bir yaklaşım sergileyebileceğini göstermektedir.
Kramer’in Türkiye ile olan güçlü ticari bağları, onu bu görev için daha uygun hale getirmektedir. Türkiye’de yatırımları bulunan bir iş adamı olarak, ülkenin ekonomik ve kültürel çıkarlarını koruma ve geliştirme konusunda motive olduğu söylenebilir. Bu durum, Türkiye’ye zarar vermeden konsolosluk görevini yerine getirme olasılığını artırmaktadır.
Fahri konsolosların rolü genellikle ekonomik, ticari, kültürel ve bilimsel ilişkileri geliştirmek üzerine odaklanır. Kramer’in mevcut ticari ağları ve Türkiye ile olan bağlantıları, bu tür görevleri etkin bir şekilde yerine getirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, fahri konsolosluk görevleri genellikle diplomatik olmayan, destekleyici roller içerir, bu da Kramer’in uzmanlık alanlarına uygun düşmektedir.
Titus Kramer, az sonra açıklık kazandıracağım, Corendon Foundation Başkanlığı ve diğer sosyal sorumluluk projeleriyle tanınmaktadır. Bu tür projeler, onun toplumda ve iş dünyasında güvenilir ve saygın bir figür olduğunu göstermektedir. Bu güven ve itibar, diplomatik ilişkilerde olumlu bir etki yaratabilir.
Her ne kadar Kramer’in iş dünyasında başarılı ve güvenilir olduğu bilinse de, diplomatik görevlerin doğası gereği bazı zorluklar ve çıkar çatışmaları yaşanabilir. Ancak, Kramer’in mevcut tecrübesi ve Türkiye ile olan ilişkileri göz önüne alındığında, bu tür zorlukları aşma konusunda yetkin olabileceğini söylenebilirim.
Titus Kramer’in, Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosluğu görevini, Türkiye’ye zarar vermeden başarılı bir şekilde yerine getirebileceği konusunda iyimserlik taşıyorum. Onun geniş iş deneyimi, Türkiye ile olan ticari bağları ve sosyal sorumluluk projelerindeki aktif rolü, bu görevi etkin bir şekilde sürdürebileceğine dair güçlü göstergelerdir. Ancak, her diplomatın karşılaşabileceği potansiyel zorlukları göz önünde bulundurmak da önemlidir.
Şimdi gelelim, Titus Kramer’in diğer meziyetlerine:
Titus Kramer, Hollanda’nın iş dünyasında tanınmış bir girişimci ve Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olarak görev yaparken, kendisinin doğum tarihi ve aile geçmişi hakkında spesifik bilgilere ulaşmak zor olsa da, Kramer’in iş dünyasındaki başarıları ve diplomatik görevleri onun ailesinden aldığı değerler ve eğitimle şekillendiğini göstermektedir.
Kramer, genç yaşlardan itibaren iş dünyasına ilgi duymuş ve bu alanda kendini geliştirmek için çeşitli eğitimler almıştır. İş sağlığı ve güvenliği alanında uzmanlaşarak kariyerine başlayan Kramer, bu alandaki girişimcilik faaliyetleriyle dikkat çekmiştir. Arbo-ondernemer (iş sağlığı ve güvenliği girişimcisi) olarak birçok projede yer almış ve iş sağlığı alanında önemli katkılarda bulunmuştur.
Kramer’in kariyerindeki önemli dönüm noktalarından biri, Corendon Foundation’ın başına geçmesi olmuştur. Corendon Foundation, sosyal sorumluluk projeleri ve kültürel etkinlikler ile bilinen bir vakıftır. Kramer, bu vakıf aracılığıyla çeşitli sosyal ve çevresel projelere destek vermektedir. Ayrıca, Corendon Tourism Group’un bir parçası olarak Türkiye’de ve diğer ülkelerde turizm sektöründe de aktif rol almaktadır. Corendon Hotels & Resorts kapsamında Türkiye’de Grand Park Lara ve Corendon Playa Kemer gibi otelleri işletmektedir.
Titus Kramer, konsolosluk görevinde ekonomik, ticari, kültürel ve bilimsel ilişkileri teşvik ederek, Türkiye’nin çıkarlarını koruyacaktır. Kendisinin Türkiye ile olan güçlü ticari bağları ve Hollanda’daki iş dünyasındaki deneyimi, bu rolü etkin bir şekilde yerine getirmesine olanak tanımaktadır.
Kramer, iş dünyasındaki başarılarının yanı sıra, sosyal sorumluluk projelerine verdiği önemle de tanınmaktadır. Corendon Foundation aracılığıyla yürüttüğü projeler, onun topluma ve çevreye olan duyarlılığını göstermektedir. İş dünyasındaki profesyonel yaklaşımı ve sosyal sorumluluk konusundaki duyarlılığı, onun geniş bir çevrede saygınlık kazanmasını sağlayacaktır.
Titus Kramer, Türkiye’de yatırım yapan ve Corendon Foundation’ın başında olan bir iş adamı olarak, özellikle turizm sektöründe aktif bir yer almakta ve Türkiye’de birkaç otel işletmektedir. Corendon Hotels & Resorts’un bir parçası olarak faaliyet gösteren otelleri arasında, Antalya’daki Grand Park Lara ve Corendon Playa Kemer bulunmaktadır. Bu oteller, genellikle lüks hizmetler sunmakta ve aile dostu konseptlere sahip olmalarıyla bilinmektedir.
Corendon Foundation, sosyal sorumluluk projeleriyle de öne çıkmaktadır. Bu vakıf, çeşitli sosyal ve çevresel projelere destek vermekte ve toplum üzerinde pozitif bir etki yaratmayı amaçlamaktadır.
Corendon Vakfı, Kraliyet Konservatuarı’nın en iyi yeteneklerini destekliyor
Kraliyet Konservatuarı, Corendon Vakfı’nın yeni ortağı olmasından mutluluk duyuyor. Corendon Vakfı, doğal afetler veya savaşlar gibi son derece zor koşullarla karşı karşıya kalan yetenekleri destekliyor. Corendon Vakfı’nın desteğiyle eğitimlerine devam edebiliyorlar.
Corendon Vakfı Başkanı Titus Kramer, bu konuda şunları söylüyor: : “Corendon Vakfı olarak en zor koşullarda bile eğitimin ve yaratıcılığın gücüne inanıyoruz. Birlikte, yeteneklere, karşılaştıkları zorluklar ne olursa olsun müzik ve dansa olan tutkularını geliştirmeye devam edebilecekleri ve hayallerinin peşinden koşabilecekleri bir platform sağlamaya çalışıyoruz.’
Dünyanın her yerinden öğrenciler Lahey Kraliyet Konservatuarı’nda bir araya geliyor. En üst düzeyde müzik çalmak veya dans etmek için eğitilirler. Kraliyet Konservatuarı’nın birçok mezunu şu anda dünyanın en iyi müzisyenleri ve dansçıları arasında yer alıyor. “
Corendon Vakfı Hakkında
2011 yılında Atilay Uslu tarafından kurulan Corendon Vakfı, yerel projeleri destekleyerek tatil destinasyonlarını iyileştirmeye ve daha sürdürülebilir hale getirmeye kendini adamış bağımsız bir vakıftır. Vakıf, otel ortakları, STK’lar ve yerel yönetimlerle birlikte çalışmaktadır. Destek, Corendon çalışanlarının mali katkıları ve zaman ve uzmanlık taahhüdünden oluşur. Vakıf, sürdürülebilir girişimlere yatırım yaparak hem yerel sakinler hem de Corendon müşterileri için yaşanabilir destinasyonlara katkıda bulunuyor.
Titus Kramer, iş dünyasında elde ettiği başarılar ve Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olarak üstlendiği görevle, her iki ülke arasında önemli bir köprü görevi yapacaktır.
Onun kariyerindeki başarıları ve sosyal sorumluluk projelerine olan bağlılığı, hem Hollanda’da hem de Türkiye’de olumlu bir etki yaratacaktır. Kramer’in profesyonel ve kişisel değerleri, onun bu görevde Türkiye’ye zarar vermeden, aksine fayda sağlayarak çalışabileceğini göstermektedir.
PAPA’YI ZİYARET
Titus Kramer, Hollanda’da ve uluslararası alanda çeşitli etkinliklere ve yardım projelerine de katılmaktadır. Örneğin, Vatikan’daki Aziz Petrus Meydanı’nın, her yıl Hollanda çiçekleriyle süslenmesi etkinliğine katkıda bulunan önemli kişilerden biridir. Bu tür etkinliklere yaptığı katkılar, kültürel ve dini etkinliklere verdiği önemi göstermektedir.
Ayrıca, Titus Kramer’in Hollanda’da ve uluslararası düzeyde tanınmış çeşitli ödüller aldığı ve saygın bir konuma sahip olduğu bilinmektedir. Onun bu tür etkinliklere katılımı ve desteği, sosyal sorumluluk ve hayırseverlik konusundaki bağlılığını da ortaya koymaktadır.
Titus Kramer, içinde bulunduğumuz yılın 05 Nisan günü, Çiftçi Partisi Lideri Caroline van der Plas, zamanın Dışişleri Bakanı Hugo de Jonge ve birkaç siyasi kişilikle birlikte, Paskalya vesilesiyle, Hollanda çiçekçilik sektörü tarafından her yıl düzenlenen etkinliğe katılmak üzere Roma’ya gitmişti. Papa Franciscus ile görüşenler arasında bulunan Karmer, bu etkinlikte Arbo (iş sağlığı ve güvenliği) girişimcisi olarak tanımlanmıştı. Kramer’in, bu rolüyle hem Hollanda’da iş dünyasında hem de Türkiye Fahri Konsolosu olarak diplomatik ilişkilerde önemli bir konuma sahip olduğu anlaşılıyor.
Titus Kramer için söyleyebileceğim son sözlerim şu olur:
Çok yönlü ve çok başarılı ve de deneyimli bir iş adamı.
İş dünyasının tüm kurallarını biliyor ve uyguluyor.
Diplomasi kurallarını da çabucak kavrayıp, liyakatlı elemanlar ile başarıya çabuk ulaşacağına inanıyorum.
ZARURİ BİR AÇIKLAMA
Değerli Okurlarım,
Titus Kramer hakkındaki yazıya başlarken şöyle bir paragraf yazmıştım:
‘Titus Kramer’in Woudenberg’deki açılış törenindeki hoş olmayan görüntüler ve eleman seçimi konusunda ağır eleştirilerde bulunmuştum. Kravat takmayan kendisi ve üç elemanının yanı sıra elemanlarının yetersiz ve liyakatsız olduğunu vurgulamıştım. Bu eleştiriler üzerine Kramer ile yazıştık ve sonrasında yüz yüze görüştük. Karşılıklı hoşgörü ve medeni davranış göstererek barışmış olduk.
İşte şimdi, çok güzel ve önemli meziyetlere sahip olduğunu, araştırarak öğrendiğim Titus Kramer’in yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmaya çalışacağım.’
Kramer ve elemanlarının, yazmış olduğum haberden hoşlanmayıp bana kızmış olmalarını anlayışla karşılıyorum. Haberin yayınlanmasından sonra Kramer bana, Türkiye’de trafik kazası geçirdiğini ve bu kaza sonunda kaburgalarının ve boynunun zedelendiğini, bu nedenle de kravat takamadığını anlatan bir mesaj geçmişti.
Daha sonra yine bir resepsiyonda karşılaştığımız Kramer ile bu konuyu şaka ile karışık çok kısa bir şekilde konuşmuştuk. Kravatsızlığı ile eleştirdiğim, aynı zamanda iyi tanıştığım elemanlardan biri de, “İlhan abi kravat alacak param yok, bana bir kravat hediye eder misin?” şeklinde konuştu. Tabii ki bunu söylerken espri yapıyor gibiydi ama, ardındaki niyetin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ben de, ‘Bu konunun şakaya gelir bir yanı yok. Lütfen bu konuyu burada kapatalım’ diyerek noktayı koymuştum.
Tesadüf olacak ya, ardından ikinci bir resepsiyonda yine Karşılaştık Kramer ve iyi tanıdığım kişi ile. Orada da kravat esprisi başlamadan önce, noktayı koyan yine ben oldum.
Bu görüşmeler sırasında sayın Kramer’den yanlış bir söz ve hareket göremediğim gibi, kendisinden şöyle bir whatsapp mesajı aldım:
“Sayın Bay Karacay,
Keyifli bir sohbet için sizi Woudenberg’deki konsolosluğa davet edebilir miyim?
Hollanda’daki Türk toplumunun takdir edeceği, diplomatik makamları sevindirecek pek çok olumlu haberi hep birlikte ortaya koyabileceğimizi düşünüyorum, sonuçta bu, ülkelerimiz arasında ve Hollanda’daki toplum içinde olumlu bir bağ kurulmasıyla ilgili.
Bana biraz veri gönderebilir misiniz, tercihen Cuma günleri, yani benim fahri konsolosluğumun ofisteki, konsolosluktaki günüdür.
Saygılarımla,
Honorary Consulate General of the republic of Turkiye in the Netherlands
Kasteel de Viersprong
Zeisterweg 82
3931MG Woudenberg /Amersfoort”
Daha sonra ben, bu davete icabet edeceğimi bildirdim ve şu mesajı geçtim:
‘Sayın Titus Kramer,
İyi arkadaşlarım olan üç fahri konsolosun şimdiye kadar yaptıkları ve gelecekte yapacakları faaliyetler hakkında yazacağım. Bu kişiler, Antalya’daki Hollanda Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer, Kayseri’deki Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz ve İstanbul’daki Kongo Fahri Konsolosu İlyas Keskin’dir. Elbette, merhum Joost Peters’i de anacağım.
Siz henüz yeni fahri konsolos oldunuz. Şimdiye kadar yaptıklarınız az olabilir, ancak gelecekte yapacaklarınızın çok olacağını tahmin ediyorum. Bana kısaca şimdiye kadar neler yaptığınızı ve neler yapmayı planladığınızı anlatabilir misiniz?
Bir ara yanınıza uğrayacağım ve birlikte bir fotoğraf çekeceğiz.
Saygılarımla,
İlhan’
Titus Kramer, bu mesajdan çok memnun olduğunu ve sekreterliğinin yakın bir zamanda bu isteğe cevap vereceğini belirtmişti.
Aradan çok uzun bir zaman geçtiği halde cevap gelmemesi üzerine, daha fazla bekleyemedim, Titus Kramer’in de çok beğeneceği yukarıdaki bilgileri sizler için yazdım.
Haberin yayınlanmasına bir gün kala bana Fahri Konsolosluğun ‘Pazarlama ve Halkla İlişkiler’ görevlisi Seyit Seme imzasıyla şöyle bir mesaj geldi:
“Sayın Karacay,
Fahri Başkonsolosumuz Sayın T.F.P. Kramer’e hitaben yazdığınız 11 Kasım tarihli mektubunuz için çok teşekkür ederim.
Amersfoort’taki Türkiye Fahri Başkonsolosluğu’nun çalışmalarına ve Fahri Başkonsolosumuz Sayın Kramer’in faaliyetlerine gösterdiğiniz ilgi takdire şayandır. Sizin de belirttiğiniz gibi, Sayın Kramer bu görevi kısa bir süredir yürütmektedir ve hem atılan ilk adımlar hem de geleceğe yönelik planlar konusunda sizi bilgilendirmekten memnuniyet duyacaktır.
Çalışmalarımızın doğru ve dikkatli bir şekilde yansıtılmasına büyük önem veriyoruz. Bir gazeteci olarak konsolosluk faaliyetlerinin kamuoyunda daha geniş bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunma çabalarınız takdire şayandır. Bununla birlikte, olası yanlış anlamaları önlemek için yayınlamadan önce gerçekleri iyice doğrulamanızı tavsiye ederiz. Kurumumuz bunu sağlamak için yapıcı diyalog ve işbirliğine her zaman açıktır.
Talebinizi görüşecek ve herhangi bir takip konusunda sizi zamanında bilgilendireceğiz.
Saygılarımla,
Seyit Seme
Pazarlama ve Halkla İlişkiler
Türkiye’nin Hollanda Amersfoort Fahri Başkonsolosluğu”
Yukarıda, bana gönderilen sözümona kibarca yazıldığı sanılan mesaj, gerçekten diplomasi yoksunu birinin yazısı olmalı.
“Çalışmalarımızın doğru ve dikkatli bir şekilde yansıtılmasına büyük önem veriyoruz. Bir gazeteci olarak konsolosluk faaliyetlerinin kamuoyunda daha geniş bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunma çabalarınız takdire şayandır. Bununla birlikte, olası yanlış anlamaları önlemek için yayınlamadan önce gerçekleri iyice doğrulamanızı tavsiye ederiz.
Gördünüz mü değerli okurlarım. Yukarıdaki satır aralarında bana nasıl bir tavsiyede bulunmuş bu diplomasi yoksunu kişi.
Ne demem lâzım şimdi? Baş üstüne sayın Pazarlama Müdürü. Tavsiyeniz üzerine, bundan sonra yazılarımı, gerçekleri iyice doğrulattıktan sonra yazarım.
Bu kez, çok iyi niyetli olan Fahri Konsolos Titus Kramers’e benim bir tavsiyem var:
Sayın Kramer, şahsınız için yazdığım tüm övücü yazılar, okurlarım tarafından takdirle karşılanacaktır.
Ne var ki, daha önce de belirttiğim gibi, göreve getirdiğiniz elemanların diplomatik kifayetsizliği, ileride sizi çok zor duruma sokabilir.
Ayrıca, daha önce de belirttiğim gibi, Konsolosluklarda Genel Sekreter ve Pazarlama ve Halkla İlişkiler diye bir makam yoktur.
Ortak dostlardan işittiğim kadarıyla, diplomasi yoksunu elemanlarınız benim hakkımda olur olmaz sözler sarfediyorlar ve benim gazeteciliğimi sorguluyorlar. Sanırım, bugünkü yayınımda gazeteciliğin nasıl yapıldığını öğrenmiş olacaklardır.
HOLLANDA’NIN ANTALYA FAHRİ KONSOLOSU YILDIRAY KARAER
Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands ve çok sayıda iş insanının katıldığı görev teslim töreni Akra Hotel’de yapılmıştı.
Antalya’da konsolos eksikliği hisseden Hollanda, bu göreve Corendon’un ortağı Yıldıray Karaer’i lâyık buldu. Corendon Havayolları’nın Yönetim Kurulu Başkanı olan dostum Yıldıray Karaer, çok yoğun işlerine rağmen bu görevi kabul etti ve buna zaman ayıracağını bildirdi.
Büyükelçi Joep Wijnands, Karaer’in fahri konsolosluk görevine gelmesiyle iki ülke arasındaki iş birliğinin daha da güçleneceğini belirtmişti.
Antalya’nın, ülkeleri açısından çok önemli bir kent olduğuna dikkat çeken Wijnands, bu kenti tatilde tercih eden Hollandalı sayısının 500 bini geçtiğini ifade etmişti. (Türkiye genelini ziyaret eden Hollandalı sayısı her yıl bir milyonu aşıyor)
Büyükelçi Joep Wijnands, açılış sırasında şu konuşmayı yapmıştı: “Antalya’da temsil edilmek çok güzel bir duygu. Kasım ayı ortasında olmamıza rağmen yaz ayı devam ediyor. Logosu portakal olan bir şehirde bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Portakal rengi bizim ulusal renklerimizden bir tanesidir. Türkiye’de bulunduğum süre zarfında öğrendim ki, Türkler bizim milli takımımıza portakallar diyormuş. Aslında biz kendimize “Aslanlar” deriz. Antalya bizim için başka alanlar için de önemlidir. Bunun başında da turizm geliyor. Buraya tatile gelen Hollandalı turist sayısının 500 bini geçtiğini söyleyebilirim.
Turizmin yanı sıra, tarım da bizim için önemlidir. Bu sektör Hollanda’da mükemmeliyete ulaştı. Seracılık ve sebze alanında çok iyi seviyede bulunuyoruz. Tarım ve tarım teknolojisi alanında Türkiye gibi ülkelere de destek veren bir ülkenin büyükelçiliğini yapmanın gururunu yaşıyorum.”
Corendon Airlines Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer de, Hollanda’da ilk uçak şirketini kurduklarını Türkiye’ye önce 180 bin, daha sonraki yıllarda 1,2 milyon Hollandalı turist getirdiklerini belirtti. Bu sayının daha sonra 750-800 bin dolayına düştüğünü anlatan Karaer, ‘’Antalya’ya her yıl 500 bin Hollandalı turist geliyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye, turizmde daha da parlayacak diye düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte yeniden 1 milyonun üzerinde Hollandalı turistin Türkiye’ye gelmesini hedefliyoruz’’ dedi.
Kendisine verilen fahri konsolosluğun, çok gurur verici bir görev olduğunu belirten Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer, “Hollanda’nın önümüzdeki yıllarda gelen turist sayısında ilk üçü zorlayacağını düşünüyorum. Ben Hollanda’da turizm yapmaya başladığım zaman 180 bin turist geliyordu. Biz bunu 1 milyon 200 bin turiste kadar çıkarmıştık. Biz daha önce de yaptığımız atraksiyonları yapmaya devam edeceğiz. Zaten fahri elçiliğimizi yapıyorduk, bundan sonra bu iş resmileşti” diye konuştu.
Yıldıray Karaer, Fahri Konsolosluk görevini üstlendikten sonra yaptığı faaliyetleri şöyle anlatıyor:
“Antalya, Burdur, Karaman ve Isparta bölge temsilciliğimizde, LP Pasaport (Laissez Passer) ve normal pasaportunu kaybeden Hollandalı turistlere tek kullanımlık geçici pasaport veriyoruz.
Yılda 2 kez (1 hafta boyunca), Elçilik yetkililerince bölgemizde yaşayan Hollanda vatandaşlarının yeni pasaportu/ kimlik kartı başvurularını alıyoruz
Hollanda’dan emekli maaşı alan Hollanda vatandaşlarına, ülkelerinin Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan her yıl Yaşam Belgesi gönderilir. Kişiler şahsen ofisimize gelir, hayatta olduklarına dair evrakları tarafımızca onaylanır.
Bölgemizde bulunan Hollandalı firmalar, dönem dönem ziyaret edilir, ihtiyaç durumunda Elçilikle yapılacak işbirlikleri için destek sağlanır.
Adli vakalarda resmi makamlar ile iletişime geçilir ve bilgi akışında aktif rol oynarız.
KRAL GÜNÜ
Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosluğu, temsilciliğini yaptığı ülkenin dini ve milli bayramlarında, Antalya’da da etkinlikler düzenler. Örneğin bu yıl yapılan Kral Günü etkinliği çok görkemli geçti.
Bu yıl yapılan, Hollanda’nın Kral Günü Antalya’da Fahri Konsolos Yıldıray Karaer’in evsahipliğinde kutlandı.
Grand Park Lara’da düzenlenen Kral Günü Resepsiyonu’na Antalya protokolü, iş insanları ve Antalya’da yaşayan Hollanda vatandaşları katıldı.
Hollanda’nın ulusal günü olan Kral Gününü kutlamak üzere Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliğini temsilen Büyükelçi Yardımcısı Nathalie Lintvelt ve eşi, Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat, Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Dışiliskiler Genel Koordinatörü Mevlüt Yeni’nin katıldığı resepsiyonda Türkiye ile Hollanda arasındaki Dostluk Antlaşması’nın 100. yılı, aynı zamanda Çalışma İş birliği Anlaşmasının da 60. yıl dönümü kutlandı.
Corendon Turizm Grubuna ait Grand Park Lara otelde düzenlenen resepsiyona 300 kişi katıldı. Yıldıray Karaer yapmış olduğu konuşmasında,“Bu yüzyıl boyunca iki ülke sadece diplomatik bağlarını güçlendirmekle kalmamış, aynı zamanda kültürel, ekonomik, turizm ve sosyal alanlardaki iş birliklerini de geliştirmiştir. Bu dostluk her iki ülke halkı arasında köprüler kurmuş ve ortak değerleri paylaşmanın gücünü göstermiştir” dedi.
Hollanda’nın ulusal günü nedeni ile düzenlenen resepsiyonda konuşan Büyükelçi Yardımcısı Nathalie Lintvelt konuşmasında, iki ülke arasındaki dostluğun yüzyıllar öncesine dayandığını, bugün Türkiye’de 3.000’den fazla Hollandalı şirketin faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de en büyük yabancı yatırımcı ülke olmaktan gurur duyduklarını ifade etti. Lintvelt, Fahri Konsolos Yıldıray Karaer’in Türkiye ve Hollanda arasındaki bağları güçlendirmek için gösterdiği özveri için teşekkür ederek, ortak kültürel faaliyetlerin yanı sıra ticaret ve yatırımla ilgilenen Hollandalı şirketleri desteklemek için mükemmel çalışmalar yapıldığına değindi.
Yıldıray Karaer’in, Fahri Konsolos olarak yaptığı etkinliklerden biri de, tiyatro etkinliği oldu.
Hollanda Büyükelçiliği ve Sema Çiftçi Çocuk Tiyatrosu ortak projesi olan, “JIP İLE JANNEKE / Birlikte Oynayalım mı?” oyunu, bölgedeki dezavantajlı çocuklara yönelik sahnelendi.
Yıldıray Karaer, yürütmekte olduğu Hollanda Fahri Konsolosluğu görevini, daha aktif olarak sürdüreceğini ve çalışmalarının iki ülkeye de yararlı olması için gayret sarfedeceğini söyledi.
KONGO’NUN İSTANBUL FAHRİ KONSOLOSU İLYAS KESKİN
Hollanda’daki yaşamı sırasında, Türk toplumu içinde parmakla gösterilen Dr. İlyas Keskin, daha sonraki yaşamında da başarılı işlere imza attı.
Hollanda’da telekom, İstanbul’da dondurma imalatı işleri ile meşgulken bir anda Fas’a göç eden Keskin, bir gün karşımıza ‘Türk-Fas İş Konseyi Başkanı’ olarak çıktı. Fas’ta turizm işine el atan Keskin, Afrika’daki çevre ülkeler ile ilişkisini zenginleştirdi.
Vaya Group CEO’su ve Afrika BirliğiGıda ve Tarımdan sorumlu baş raportör Danışmanı olarak da görev yapan Keskin’in başarılı faaliyetleri, Kongo Cumhuriyeti’ni yönetenlerin dikkatini çekti.
Keskin’in bir Türk olduğunu öğrenen Kongolular O’na İstanbul Fahri Konmsolosluğu görevini teklif ettiler. Bu teklifi tereddütsüz kabul eden İlyas Keskin, İstanbul Hilton Oteli’nde yapılan bir törenle mazbatasını aldı.
Keskin bu görevin verilmesinden dolayı Türkiye ve Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarına ve Dışişleri Bakanları’na teşekkür ederken şunları söyledi: “Bu göreve atanmama karar veren Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Denis Sassou N’guessou’ya, Başbakan Sayın Clément Mouamba’ya, Dışişleri Bakanları Sayın Jean Claude Gakosso ile Basile İkouebe’ye ve desteklerini esirgemeyen Büyükelçi Sayın Luc Joseph Okio ile Brazzaville Ticaret Odası Başkanı Sayın George Mampouya’ya çok teşekkür ederim. Aynı şekilde, Benim Kongo Cumhuriyeti’nin İstanbul Fahri Konsolosu olarak atanmama onay veren devletimize de şükranlarımı arzederim. Şahsıma tevdi edilen ve onur duyarak kabul ettiğim bu görev sırasında, hem Türkiye’deki Kongo Cumhuriyeti vatandaşlarına ve iş insanlarına, hem de ülkemin vatandaşları ile iş insanlarına bütün tecrübelerimi aktararak yardımcı olacağıma, Kongo Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin talimatları ve önerileri çerçevesinde Kongo ile Türkiye arasındaki turizmin, ticaretin ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine tüm gücümle katkıda bulunmaya çalışacağıma emin olmanızı isterim.”
İLYAS KESKİN’İN YAPTIKLARI VE YAPACAKLARI
Kongo Cumhuriyeti’nin İstanbul Fahri Konsolosluğu görevinden başka, Avrupa Birliği
örneği olana Afrika Birliği’nin Gıda ve Tarımdan sorumlu baş raportör danışmanlığına getirilişini duyuran bildiri.
İlyas Keskin, Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu olarak yaptığı faaliyetleri şöyle özetledi:
“Kongo Cumhuriyeti Fahri Konsolosu oluşumdan bu yana, iki ülke arasında ekonomik sosyal kültürel, kadına ve çocuğa yönelik birçok faaliyetlerimiz oldu.
Faaliyetlerimizi aşağıdaki başlıklar altında size sıralamak istiyorum:
Ekonomik ilişkileri geliştirme açısından Kongo’daki fırsatları Türk iş adamlarının, ilgisine ve bilgisine açtık. Ticaret hacmi neredeyse hiç yok iken, şu anda büyük boyutlara ulaştı.
Yıllık işlem hacmi 8-9 milyon dolarken, şu anda ihracatımız 190 milyon dolara yaklaşmıştır. Kongo’dan ithalatımız ise, 10 Milyon Dolardır.
Ekonomik işbirliğini geliştirme amaçlı, Kongo’daki fırsatları, tıpkı Fransızlar, Belçikalılar, İngilizler ve İtalyanlar gibi Türk iş adamlarına da tanıttık ve diğer ülkelerin işadamları gibi, orada iş yapmaları için vize kolaylıkları sağladık. Normalde en az iki buçuk hafta süren vize alımını, Türk iş adamlarına bir günde alınmasını sağladık.
Bu bağlamda İstanbul konsolosluğundan vize verilmeye başlanmış olup, vize kolaylığı sağlandığından, ihracatçılarımız, bir günde vizesini alıp, mallarını tanıtmak için Kongo’ya gidebilmektedirler.
Kongo, kayıtsız, şartsız, amasız ve lakinsiz şüpheli okulları kapatıp, direk maarif okullarına devrini sağlayan dünyada tek ülkedir. Üstelik de Hıristiyan bir ülkedir. Şu anda bu okullar maarif vakfı altında devam etmektedir.
Kadın ve çocuk temalı çalışmalar yapılmıştır. Toplamda 600 öğrencilik okula kuyu açılarak, güneş enerjili su sağlanmıştır.
Kadına yönelik çalışmalarda ise, doğum aleti edevatı masası olmayan bir köye de, doğum masası ekipmanı sağlanmıştır
Yine köyler arasındaki sağlık anlaşmalarına konsolos olarak katılmış ve Kongo’daki hemşirelerin, Ankara Zübeyde Hanım Hastanesi’nde eğitimleri sağlanmıştır.
Kültürel çalışmalar doğrultusunda ise, Türk sanatçı fotoğrafçı İsmet Keten’in çalışmaları Kongo büyükelçiliğince sergilenmiştir. Çok yakında Türk fotoğrafçıları Kongo’ya götürerek, Kongo temalı fotoğraflar, Türkiye’de sergilenip, Kongolu fotoğrafçı ve gazetecileri de, Türkiye’ye getirerek, Türkiye temalı fotoğrafları Kongo’da sergilenmesini sağlayacağız.”
MACARİSTAN’IN KAYSERİ FAHRİ KONSOLOSU OSMAN ŞAHBAZ
Macaristan Türk İşadamları Derneği Başkanı olan Şahbaz,
Pek çok uluslararası konferans düzenleyen bir ‘İyilik Meleği’.
O’nu 2014 yılında Macaristan’da yapılan Turan Kurultayı Şöleni’nde tanımıştım.
TRT BELGESEL ekibiyle iki gün süren şölenleri birlikte izlemiştik.
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye gitmeden önce yaptığım araştırmada, orada bize yardım edecek kişi olarak O’nun adı en başta yer almıştı.
O’nu telefonla aradığım zaman, yoğun işlerine rağmen bizimle ilgileneceğini belirtmişti. Yoğundu, çünkü, hem Macaristan Türk İşadamları Derneği Başkanıydı, hem Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosuydu ve hem de büyük çapta yaptığı tekstil ticaretiyle uğraşıyordu.
Bırakın ilgilenmeyi, bizimle 24 saat beraber oluyordu. Bu ara tabii ki, orada yapacağımız çalışmalardaki konuların kaynağını da buluyordu.
Osman Şahbaz (ortada kravatlı), TRT BELGESEL ekibinden, soldan sağa, Orhan Aybertürk, İsmail Elden, İlhan Karaçay, Sacit Şahin ve Mehmet Türkoğlu ile Türk Şehitliği’nde. Sağdaki Mehmet Türkoğlu’nu 7 Mayıs 2015’te 46 yaşındayken kaybettik
Osman Şahbaz’ın TRT ekibine yaptığı yardımları sıralarsam sayfalar dolacak.
Şahbaz’ın TRT ekibine katkılarını fotoğraf ve fotoğraf altı yazılarda görebileceksiniz.
Osman Şahbaz, Turan Kurultayı Şenlikleri’i sırasında, Parlamento Başkanı (sağda) ve Kurultay Başkanı (solda) ile yaptığımız söyleşilerde tercümanlığımızı yaptı.
Şahbaz’ı tanıyalım
İstanbul, Kayseri ve Budapeşte’de yerleşik sanayici ve tüccar bir ailenin oğlu olan Osman Şahbaz, 35 yıldır Macaristan’da ticari faaliyetlerde bulunuyor.
Macaristan’daki Türk İş Dünyası’nın çatı işadamları örgütü olan Türk Macar İşadamları Derneği’nin (TÜMİŞAD) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı olan Şahbaz, DEİK-Dünya Türk İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi ve Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcısı olarak da görev yapıyor. 3000’den fazla mimar ve mühendis üyesi bulunan Mimar ve Mühendisler Grubu Derneği (MMG) Genel Başkan Yardımcısı olan Şahbaz, Yıldız Teknik Üniversitesi mezunudur. Makine Mühendisi ve Yıldız Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi olan Şahbaz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den sonra, Macaristan Cumhurbaşkanı Dr. Ader Janos tarafından ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’ verilen ikinci Kayserili Türk’tür.
Macaristan Kaposvár Üniversitesi Bilimsel Genel Kurul Üyeleri ve Senatosunun kararıyla, Macaristan Kayseri Fahri Konsolosu olan Osman Şahbaz’a, Uluslararası Siyaset Bilimi alanında “Akademik Fahri Doçent” ünvanı verildi.
Kaposvár Üniversitesi, Sportcsarnok salonunda düzenlenen törende,
Osman Şahbaz’a, Akademik Fahri Doçent’lik beratını, üniversitenin 2014 – 2015 eğitim yılı açılış töreninde, Kaposvár Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Szávai Ferenc ve Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etmişti.
Osman Şahbaz, Koposvar Üniversitesi’nden aldığı Fahri Doçent ünvanından sonra, okul yöneticileri ile bu hatıra fotoğrafını çektirmişti.
Osman Şahbaz, ödül töreninde teşekkür konuşmasında, bu onurlu ödüle layık görülmenin mutluluk ve heyecanı içinde olduğunu belirtirken şöyle konuştu: “İnsanlığın ortak değerleri olan bilim, sanat, spor, sevgi ve hoşgörünün sınırları yoktur. Bu değerleri sınırlandırmaya kalkmak tabiatın kanununa aykırıdır. Son 25 yıldır milletlerarası evrensel değerlerin etkileşimi konusunda uğraş vermekteyim. Ülkelerin ve milletlerin farklılıkları uluslararası ilişkilerin zenginliğidir. Milletlerarası ilişkileri, diplomatik ilişkilerin ötesinde, ana temelini halklararası ilişkilerin ve ekonomik işbirliklerinin oluşturduğuna inanmaktayım.”
Osman Şahbaz’a Akademik Fahri Doçent belgesini, Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etmişti.
Osman Şahbaz konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün bana bahşetmiş olduğunuz bu onur, benim için oldukça önemli bir değer taşıyor. Kalbimin en değerli yerinde saklayacağım. Daha önce bir başka üniversiteden fahri doktora unvanı tevdi etmişlerdi.
O gün de farklı bir duygu yaşamıştım.
Bugüne gelişimde, Macaristan ve Türkiye’de her daim desteğini yanımda hissettiğim değerli dostlarımın, Dışişleri mensuplarının, Büyükelçilerinin, TÜMİŞAD üyelerinin, Türkiye’deki dostlarımın ve özelliklede fedakar ailemin çok özel yerleri vardır. Hep birlikte bugüne adım adım sabırla çalışarak ulaştık. Bu onur şimdiye kadar ki çalışmalarımıza bir teşekkür mahiyetindedir. Marifet iltifata tabidir. Bu Fahri Doçent unvanı Macaristan ve Türkiye’ye karşı üzerimdeki sorumlulukları daha da arttırmıştır. Fahri Doçent diplomasını ömür boyu saklayacağım ve çocuklarıma bırakacağım önemli bir miras olacaktır.
Üniversiteler, bilim, kültür, sanat ve düşünsel alanda başarı sağlamış, ülke kalkınmasına, önemli katkıda bulunmuş kişilere fahri doçent unvanı verir. Bu onur ve takdir anlamı taşıyan fahri doçent unvanı onayını veren Kaposvár Üniversitesi değerli Rektörüne, senatosuna içtenlikle teşekkür ediyorum.”
Kaposvár’da Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi
Osman Şahbaz’ın yapmış olduğu sayısız etkinliklerden biri de, Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi oldu.
Türk Macar İşadamları Derneği (TÜMİŞAD)’ın katkılaryla, Macaristan Kaposvár Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi (SAÜ), bu kongrede bir araya geldiler.
Türkiye’den Sakarya, İstanbul, Marmara, Gazi, Hacettepe, Kültür, Nişantaşı, Yalova, Süleyman Demirel, Mehmet Akif Ersoy, Celal Bayar, Gaziantep, Nevşehir Hacı Bektaş Veli, Abant İzzet Baysal, Artvin Çoruh, Aydın, Giresun, Pamukkale, Bülent Ecevit, Hitit, Aksaray, Bilecik Şeyh Edebali, Kırklareli, Adıyaman, Yeni Yüzyıl, Medeniyet, Ordu, İnönü, Çanakkale 18 Mart, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Makedonya Uluslararası Vizyon, Kazakistan Yesevi Üniversiteleri başta olmak üzere, 40’dan fazla farklı üniversiteden 150’den fazla profesör ve Macaristan’dan 33 bilim adamının katıldı.
Macaristan’a ayak basan Türkler arasında mağdur kalanların da başvurduğu ‘Baba’ olan Osman Şahbaz, burada bir imparator olarak anılıyor.
OSMAN ŞAHBAZ’DAN UNUTULMAYACAK ETKİNLİKLER
Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosu Osman şahbaz, yaptıklarını ve yapacaklarını şöyle anlattı:
“Dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Avukat Mehmet Özhaseki, Macaristan Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. János Hóvári, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Gábor Kiss ile başlayan süreçte birçok devlet büyüğü ile bu çalışmaları başarılı bir şekilde sürdürüyorum.
Ben de Kayserili olmaktan büyük onur duyuyorum. Girişimci ve risk alma ruhu yüksek Kayseri İş insanları için sunduğum imkânlar çok iyi değerlendirilmektedir.
Kayseri ile Miskolc kentlerini ‘Kardeş Şehir’ yaparak, geleceğe dönük, ekonomi, sanayi, eğitim, turizm ve diplomasiyi iyi bilen insanları bir araya getiriyoruz. Konusunda uzman değerli insanlar yan yana gelerek birçok faaliyet gerçekleştiriyorlar.
MACAR KÜLTÜR GÜNLERİ
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Kayseri Hilton Hotel’de ‘Macar Kültür Günleri’ etkinliği düzenlendik. Etkinliğe, Kayseri Valisi Şerif Yılmaz, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Janos Hovari, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Kiss Gabor, MÜSİAD Kayseri Şubesi Başkanı Ahmet Çolakbayraktar ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlikte ilk konuşmayı Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki yaptı. Kayseri’nin oldukça köklü bir geçmişe sahip olduğunu anlatan Başkan Özhaseki, “Anadolu coğrafyası bir açık hava müzesi gibidir. Kayseri’miz de Anadolu’nun en kadim şehirlerinden biri. Bizler kadim bir coğrafyanın mirasçılarıyız” dedi. Kayseri’nin son 20 yıl içerisinde çok önemli bir gelişme gösterdiğini belirten Başkan Özhaseki bu gelişmenin şehircilikten ticarete, sanayiden kültür-sanata, spora kadar her alanda olduğu söyledi.
KAYSERİ ANADOLU’NUN KALBİDİR
Ardından Macaristan Büyükelçisi Janos Hovari, Türkçe yaptığı konuşmada, Anadolu’nun pek çok kentini gördüğünü ancak Kayseri’ye ilk defa geldiğini belirterek, “Kayseri’ye şimdiye kadar gelmemiş olmam benim büyük bir hatam. Kayseri, çok gelişmiş, çok kalkınmış bir büyükşehir, Anadolu’nun kalbidir.” dedi. Macarlarla Türkler arasındaki yakın ilişkilerden söz eden Büyükelçi Hovari, bu sıcak ilişkilerin gelişerek sürmesi gerektiğini ifade etti.
Programda son konuşmayı Macaristan İstanbul Başkonsolosu Kiss Gabor yaptı. Kayseri’de olmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Başkonsolos Gabor, “Macaristan Büyükelçimizi konuşmasını sizin harika dilinizle yapabildiği için çok kıskandım. Umarım bir sonraki konuşmamızda ben de Türkçe konuşurum” dedi. Macar Kültür Günleri etkinliği hakkında bilgiler veren Başkonsolos Gabor, etkinliğe desteklerinden dolayı Başkan Özhaseki’ye teşekkür etti.
Karşılıklı olarak birçok defa Kayseri Sanayi Odası Macaristan’a İş seyahati düzenledi.
Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci Başkanlığında, KAYSO üyelerinden oluşan 17 kişilik heyet çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Macaristan’a iş seyahati düzenledi
Kayseri ile Macaristan’ın Miskolc şehri arasındaki kardeşlik bağları daha da güçlenirken, Kayseri OSB’de faaliyet gösteren Ravaber firması “kardeş şehir” Miskolc’da 40 milyon euroya yakın yatırım yaptı. “Kardeşlik bağlarını pekiştiren yatırım” gözüyle bakılan projeye Macar hükümeti de karşılıksız yüzde 50 destek verdi.
Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’de 22.’si düzenlenen ”Uluslararsı Tarih Yarışmasına” Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) ve Fahri Konsolos olarak ben yardımcı oldum. 1841 Yılında kurulan Petőfi Sándor Gimnázium Lisesinin ev sahipliğinde gerçekleşen ”Uluslararası Tarih Yarışması” farklı ülkelerden öğrencilerin katılımı ile gerçekleşti. Yarışmanın ana konularını ” Türk, Macar ve Polonya Tarihi, Sanat ve Edebiyatı” oluşturdu. Bu üç ülkeden jüri başkanlarının denetiminde yapılan yarışmada Türkiye’yi Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı Osman Şahbaz jüri başkanı olarak temsil etti.
Budapeşte’nin güneydoğusunda 184 km. mesafedeki Kaposvár kenti, İstanbul Üsküdar kardeş şehir ve Kaposvár Üniversite ve Marmara Üniversiteleri arasında kardeş üniversite olmalarına katkı sunduk.
Muğla Üniversitesinde ”Gelişen Türk Macar İlişkileri ve Mevcut Fırsatlar” adlı Konferans sonrasında, Macaristan Ankara Büyükelçisi Dr. János Hóvári ve şahsım, Türk Macar Akademik İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezi ( TÜMACAM)’nin açılışını yaptık.
İstanbul Küçükçekmece Belediyesi ile Macaristan’ın başkenti Budapeşte’nin Józsefváros Belediyesi arasında kardeş şehir anlaşması imzalanması hususunda katkı sağladık
Daha bir çok aktivite ve çalışmalarımız oldu, ancak bunları sizinle paylaşıyorum.
Doçent’lik beratını, üniversitenin 2014 – 2015 eğitim yılı açılış töreninde Kaposvár Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Szávai Ferenc DSc. ve Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etti.
ESKİ FİRST LADY MACAR KIYAFETLERİNİ TANITTI
Konuşmalarının ardından geleneksel Macar kıyafetlerinin tanıtıldığı bir defile yapıldı. Defilede Macaristan’ın bir önceki cumhurbaşkanının eşi Schmitt Palne Katalin Makray de mankenlerle birlikte podyuma çıkararak Macar kıyafetlerini tanıttı.
Defilenin sonunda uluslararası modacı ve defilenin organizetörü Katalin Hampel, kendisine hediye edilen kıyafetle podyumdaki yerine aldı. Daha sonra Macar halk müziği sanatçısı Nikoletta Nagy-Füredi, Macar şarkılarını seslendirdi. Etkinlikte ünlü piyanist Adrienna Hauser de katılımcılara bir müzik ziyafeti sundu. Ardından Macar fotoğraf sanatçıları tarafından hazırlanan serginin açılışı yapıldı.
Oldukça renkli görüntülerin yaşandığı etkinlik birbirinden lezzetli Macar yemeklerinin yenilmesi ile sona erdi. Programın sonunda etkinliğe destek veren Vali Şerif Yılmaz’a, Başkan Mehmet Özhaseki’ye ve Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Oktay Durukan’a Macar diplomatlar tarafından plaket takdim edildi.
************************************************************************
Bir Türkiye sevdalısının ardından…
Joost Peters’in yeri doldurulur mu?
Peters’in patronu olan Achmea Grubu, aynı görevin kendi bünyelerinden biri tarafından sürdürülmesinden yana.
Türkiye’nin Hollanda’daki Leiden şehri Fahri Başkonsolosu olan Joost Peters’i yitirmiştik.
Tam bir Türkiye sevdalısı olan Joost Peters ile tanışıklığımız, Fahri Başkonsolosluk görevini üstlenmesinden öncesine dayanıyor.
Joost Paters, Sigorta şirketlerini ve bankaları nezdinde barındıran dünyaca ünlü ve güçlü Achmea Holding’in en önemli yetkililerinden biriydi.
AGİS
Joost Peters’in etkili ve yetkili olduğu şirketlerden biri AGİS adlı hastalık sigortasıydı. AGİS’in Türk müşterisi 5 bin kadardı. AGİS’te göreve başlayan Savaş Avcı, Türk müşteri sayısını artırabilmek için bir kadro oluşturmuştu. Bu kadronun içinde şahsım da, Halkla İlişkiler konusunda görev almıştım.
Türkiye’ye tatile giden Türkler ve Hollandalılar, orada hastalandıkları zaman, başvurdukları doktorlar ve hastaneler tarafından suistimale uğruyorlardı. Hasta olanlara yüksek faturalar kesiliyor ve bu faturaların bedelleri de Hollanda’da ödenmiyordu.
Savaş Avcı bu gidişe bir son verme yoluyla, AGİS’e daha çok müşteri toplama başarısını gösterdi.
Türkiye’de 200’ü aşkın hastane ile yapılan sözleşmeler sonrasında, Türkiye’de hastalanan Türkler ve Hollandalılar, İstanbul’daki AGİS Merkezi’ne bir telefonla istedikleri hastanelere gidiyorlar ve hesap ödemiyorlardı.
Bu yöntemin halka iyi bir şekilde duyurulmasından sonra, AGİS’in Türk mişteri sayısı 5 binden 150 bine çıkmıştı. Tabii ki, Türkiye’ye her yıl tatile giden milyonlarca Hollandalı’dan 300 bini de AGİS müşterisi olmuştu.
Achmea Holding’e bağlı olan AGİS’te yapılmak istenenlerin çoğu Joost Peters tarafından onaylanıyor ve destekleniyordu.
Joost Peters, AGİS’in Türkler tarafaından daha çok ilgi görmesi için çeşitli etkinlikler düzenliyordu.
Bu etkinliklerden biri de bir yat gezintisiydi.
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Almanya ile oynayacağımız çeyrek final maç gününde düzenlenen bu yat gezisine, Hollanda’daki Türk dünyasının etkin isimleri davet edilmişti.
Akşam oynanacak olan maç öncesinde, özel olarak yaptırmış olduğu Türk milli takımı formalarını bize dağıtan Peters, sırtımıza geçirdiğimiz formalar ile fotoğraf çektirdikten sonra, akşam da maçı formalarımızla izlememizi sağladı.
Böylesine Türk hayranı olan Joost Peters’e, Türkiye’nin fahri başkonsolosu olma tavsiyesini yaptım. Bu uyarımı kabul eden Joost Peters’in başvurusu olumlu bulundu.
Joost Peters’in Fahri Başkonsolosluk başvurusu, Ankara tarafından kabul edilirken, görevin Utrecht bölgesinde yapılması şart koşulmuştu. Peters’in çalışma alanı ise Leiden ve çevresiydi. Ankara, Utrecht’te diretirse, Fahri Başkonsolosluk işi suya düşecekti. Bu nedenle Lahey Büyükelçiliğimize bir mektup gönderdim ve isteğin Leiden olarak kabul edilmesini tavsiye ettim. O mektuptan sonra Peters’in Leiden isteği de kabul edildi.
İşte, yazdığım o mektup:
Fahri Başkonsoloslukların önemi:
Uluslararası ilişkilerin ve diplomasinin önemli bir unsuru olan fahri konsolosluğun, dış ekonomik ilişkiler açısından da önem kazanması iş dünyasının dikkatini çekiyor. Yurtdışında Türkiye’yi temsil eden fahri konsolos sayısı 170’e ulaşıyor. Türkiye’nin en çok ABD, Brezilya, Fransa ve Almanya’da fahri konsolosu bulunuyor.
Elçilikler kalkıyor
Birçok ülke büyükelçilik ya da konsolosluk açamadığı ülkelerde fahri konsoloslar aracılığıyla ilişkilerini geliştirirken, aralarında Kanada’nın da bulunduğu ülkeler de, var olan elçiliklerini ve konsolosluklarını kaldırıp, bu görevi fahri konsoloslara devretmeye başladı. Bunda da, ekonomik nedenler ve konsolosların her 4 yılda bir değişmesi yüzünden adaptasyon sorunu yaşamaları etkili oldu. Fahri konsolos, genellikle o ülkenin vatandaşı olduğu ya da orada ikamet ettiği için tercih ediliyor. Avrupa Birliği’nde de ülkelerdeki tüm büyükelçilikleri kapatıp, yerine yalnızca bir ‘Avrupa Birliği Büyükelçisi’ ya da fahri konsoloslara devretmek için çalışmalar yapılıyor.
JOOST PETERS’İN ATANIŞ HABERİ
Ölümünün ardından çok kişiyi hüzne boğan Joost Peters’in, Fahri Başkonsolosluk haberini 2008 yılında şöyle yayınlamıştık:
Hollanda’nın dev kuruluşlarından Achmea Holding’in, Yönetim Kurulu’na Badanışmanlık yapan Joost Johan Peters, Tükiye’nin Fahri Başkonsolosu oldu. Hizmet alanı Leiden, Utrecht, Amersfoort, Alkmaar, Hoorn ve Den Helder olan Joost Peters, kendisine verilen bu görevden çok memnun.
Dünyaca ünlü Eureko’nun şemsiyesi altında faaliyet gösteren Achmea; Rabobank, İnterpolis, Agis, Zileveren Kruis, Groeneland, PWZ, OZF, FBTO gibi kuruluşları yönetiyor. 2009 yılında yapılan değerlendirmelerde, Rabobank ve Devlet Karayolları işletmelerinin ardından en iyi üçüncü işveren seçilen Achmea’nın bu başarısında, Başdanışman Joost Peters’in rolü çok büyük.
İşte, bu başarılı Holdingler zincirinin Başdanışmanı olan Joost Peters, Türkiye’nin Hollanda’daki ikinci Fahri Başonsolosu oldu.
Achmea, Leiden şehrindeki Kort Rapenburg 1-3 adresinde tarihi bir binayı kiralayarak, Türkiye Fahri Bakonsolosluğu’na tahsis eden Joost Peters’in bu konudaki en büyük destekçisi olacak.
Fahri Başkonsolosluk tabelası önünde konuştuğumuz Joost Peters şöyle konuştu: “Bu tabela benim için en büyük gurur kaynağıdır. Hollanda ile Türkiye arasında bir köprü görevi yapmaya çalışacağım. İki ülke insanlarının sorunlarının çözme amacının yanı sıra, ekonomik alanlarda işbirliğini de üstleneceğim.Hollanda ile Türkiye’nin karşılıklı yatırımları iyi koordine edilirse,Türkiye ile Hollanda arasındaki ekonomik işbirliğinin artarak sürmesi de kesinleşir. Türkiye Hollanda için çok önemlidir. Çünkü pozitif ve dinamik bir ekonomik yapısı var.Türkiye’nin önünde uzun bir yol var. Türkiye’nin gelişeceğini ve daha da modernleşeceğini düşünüyorum. Ümit ederim ki, bu bağlamda Fahri Konsolosluğun açılmasından sonra Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkiler daha iyi gelişir. Hollanda’dan Türkiye’ye giden turist sayısının her yıl artış göstermesinin nedenini araşırdığınız zaman, Hollandalı turistlerin Türkiye’de gördükleri hizmetten memnun kaldıkları anlaşılr.”
Çalışmaları arasında, Hollanda’daki Türk gençlerine staj yeri sağlamak olduğunu belirten Peters, Hollanda’dan Türkiye’ye de stajyerler göndermeyi amaçladığını söyledi. Özellikle Türkiye’deki modern hastanelere stajyer doktor göndermeyi çok arzuladığını belirten Peters, kendi bünyelerinde olan sağlık sigortalarının da, Türkiye’de Agis gibi hizmet vermeleri için çalışma yapıldığını sözlerine ekledi..
Türkiye’de, Savaş Avcı’nın yönetimindeki Agis Hizmet Merkezi’nin, 10 yıl içinde 200 bini aşkın Türk ve Hollandalı hastayı tedavi ettirdiği vurgulanırken, aynı hizmetin Zilveren Kruis gibi diğer Achmea sağlık sigortalıları için verilmesinin mutlaka sağlanması gerektiğini söyleyen Peters, “Bu sorunu kısa bir zamanda çözeceğiz” dedi
Öte yandan, Agis Sağlık Sigortası’nın Türkiye’deki Hizmet Merkezi Genel Müdürü ve hissedarı olan Savaş Avcı, Joost Peters’in TC Fahri Başkonsolosluğu’na getirilmesi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Agis olarak, Türkiye ile Hollanda arasında başlattiğımız ve her yıl daha da güçlenmesi için çalıştığımız sağlık köprüsüne, Holdingimizin Başdanışmanı Joost Peters’in Fahri Başkonsolos olması bizi çok heyecanlandırmş ve gururlandırmıştır. Joost Peters’in getireceği ivmeyle iki ülke arasında kurulacak yeni iş ve sosyal ilişkilerinin geliimi için bizim de varoluş amacımız olmasından kaynaklanan heyecanımızı ve enerjimizi hiç kaybetmeden desteğimizi vereceğimizi belirtmek isteriz.”
***************************************************************************
VİJF VRIENDEN, VİJF HONORAIRECONSUL
Yıldıray Karaer werd benoemd tot Honorair Consul van Nederland in Antalya, İlyas Keskin van Congo in Istanbul, Osman Şahbaz van Hongarije in Kayseri, wijlen Joost Peters van Turkije in Leiden en recentelijk Titus Kramer van Turkije in Utrecht (Amersfoort).
In deze compilatie leest u over de activiteiten van mijn Honorair Consul vrienden tot nu toe en hun plannen voor de toekomst.
Deze compilatie, die de taken en verantwoordelijkheden van Honorair Consuls en het belang van deze functie belicht, biedt inzicht in de betekenis en waarde van deze vrijwillige diplomatieke dienst.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
Ik had vier vrienden die de functie van Honorair Consul bekleedden. Ik zeg ‘had’ omdat we van één van hen, Joost Peters, afscheid hebben moeten nemen. Mijn andere drie Honorair Consul vrienden, İlyas Keskin, Osman Şahbaz en Yıldıray Karaer, blijven hun functies voortzetten. İlyas Keskin is de Honorair Consul van Congo in Istanbul, Osman Şahbaz de Honorair Consul van Hongarije in Kayseri en Yıldıray Karaer de Honorair Consul van Nederland in Antalya. Aan deze drie vrienden wordt nu een nieuwe toegevoegd: Titus Kramer, de Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort).
In deze compilatie vertel ik u over wat deze vrienden hebben gedaan en gaan doen in deze verheven functie en over het belang en de betekenis van het Honorair Consulaat.
Een Honorair Consul is een diplomaat die zijn taak vrijwillig en meestal niet als fulltime baan uitvoert. Ze worden meestal gekozen uit mensen die burger zijn van het gastland of sterke banden daarmee hebben. De taken en verantwoordelijkheden van Honorair Consuls en het belang van deze functie kunnen als volgt worden samengevat:
Honorair Consuls vertegenwoordigen hun land in het gastland. Ze promoten hun land door deel te nemen aan culturele, commerciële en diplomatieke activiteiten. Ze proberen vriendschappelijke relaties tussen de twee landen te versterken en bevorderen handels- en investeringsmogelijkheden. Ze ondersteunen zakenmensen, investeerders en handelsdelegaties en dragen zo bij aan de ontwikkeling van economische betrekkingen tussen de twee landen. Ze bieden hulp en ondersteuning aan hun landgenoten, wat diensten kan omvatten zoals paspoortvernieuwing, visumprocedures en juridisch advies. Ze proberen de rechten en belangen van hun landgenoten te beschermen. Door het organiseren van culturele evenementen versterken ze de culturele band tussen de landen. Ze ondersteunen educatieve samenwerking tussen de twee landen via studieprogramma’s, beurzen en uitwisselingsprogramma’s.
Honorair Consuls helpen bij het versterken van diplomatieke relaties. Ze spelen een belangrijke rol op plaatsen waar officiële diplomatieke missies niet aanwezig of beperkt zijn. In geval van natuurrampen, politieke crises of andere noodsituaties bieden ze ondersteuning aan hun landgenoten en aan het gastland. Ze fungeren als een culturele en economische brug tussen de twee landen, wat zowel wederzijds begrip als economische voordelen oplevert. In sommige gevallen kan een land geen officiële ambassade of consulaat in een ander land hebben. Honorair Consuls vullen deze leemte op door basisconsulaire diensten te verlenen.
Honorair Consuls spelen een belangrijke rol bij het ontwikkelen van diplomatieke en economische relaties, het vergroten van cultureel begrip en het vervullen van de behoeften van hun landgenoten. Deze vrijwillige positie draagt bij aan sterkere en efficiëntere relaties tussen landen.
Het Honorair Consulaat, dat van groot belang is voor zowel handelsrelaties als consulaire procedures, is een instituut dat verantwoordelijk is voor belangrijke internationale transacties. Landen wijzen deze functie toe aan gerespecteerde vrijwilligers in wereldsteden waar ze geen Consulaat-Generaal kunnen openen.
TITUS KRAMER, HONORAIR CONSUL VAN TURKIJE VOOR REGIO UTRECHT
Mijn eerste ontmoeting met de beroemde Titus Kramer in Nederland vond plaats tijdens een receptie. Ik wist dat hij had gesolliciteerd voor de functie van Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort). Tijdens ons gesprek op de receptie vertelde hij dat hij nog steeds geen antwoord had ontvangen op zijn sollicitatie en vroeg hoe dit proces kon worden versneld. Ik beloofde hem dat ik het zou onderzoeken en hem zou informeren.
Na een tijdje kreeg Kramer op 1 augustus 2024 een positief antwoord uit Ankara. Kort daarna overleefde hij ternauwernood een verkeersongeluk in Turkije en kon hij op 4 oktober 2024 beginnen met zijn nieuwe functie en de openingsceremonie houden.
Tijdens de openingsceremonie in Woudenberg heb ik stevige kritiek geuit op de selectie van zijn medewerkers en de presentatie. Naast het feit dat hij en zijn drie medewerkers geen stropdas droegen, benadrukte ik ook dat zijn team incompetent en niet gekwalificeerd was. Na deze kritiek wisselden Kramer en ik schriftelijke correspondentie en ontmoetten we elkaar vervolgens persoonlijk. We bereikten een vreedzame oplossing door wederzijds begrip en beleefd gedrag te tonen.
Nu wil ik graag vertellen over de indrukwekkende kwaliteiten en de toekomstige plannen van Titus Kramer, die ik na grondig onderzoek heb leren kennen.
Maar eerst, in zijn eigen woorden, Titus Kramer: “Ik ben actief geweest als aandeelhouder, ondernemer en lid van verschillende adviesraden in verschillende sectoren, waaronder telecommunicatie (Baron), leasing (ProfiLease), en IT (Hands Group/OSA Software). Vanuit mijn eigen werkervaringen raakte ik gemotiveerd om aandeelhouder en voorzitter van de raad van bestuur van Galliata Groep BV te worden op het gebied van verzuim- en arbodiensten. De uitdaging was om betere diensten te bieden op het gebied van preventie, ziekteverzuim en re-integratie. Tijdens mijn periode als voorzitter van de raad van bestuur bij Galliata (Capability), realiseerde ik me dat kleine en middelgrote ondernemingen (MKB’s) geen idee hadden hoe ze met de gevolgen van verzuim om moesten gaan. In de praktijk zag ik dat MKB’s failliet gingen door de financiële problemen, de werkdruk en de veranderde sfeer binnen het bedrijf als gevolg van verzuim. Daarom richtte ik www.Preventh.nl op, een verzekeringsmaatschappij die zich richt op volledige verzuimzorg voor MKB’s. Deze verzekering besteedt extra aandacht aan preventie, biedt actieve hulp bij verzuim (arbo) voor zowel werkgever als werknemer, en versnelt en verbetert de re-integratieprocessen met de tools van Preventh. Dit alles wordt aangeboden tegen een vaste prijs. Met onze aanpak zorgen we voor lagere premies en minder verzuim door zowel werkgever als werknemer actief te betrekken.”
Het Honoraire Consulaat van Turkije is gevestigd
in het kasteel van Titus Kramer in Woudenberg.
Kramer houdt zijn verhaal kort. Nu mijn bevindingen over Titus Kramer:
Aan het einde van mijn artikel zal ik mijn conclusie geven. Hier zijn enkele overwegingen waarom Titus Kramer geschikt is voor de functie van Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort), zonder schade aan de belangen van Turkije te veroorzaken.
Titus Kramer heeft uitgebreide ervaring in het bedrijfsleven en heeft succesvolle projecten geleid op het gebied van arbeidsgezondheid, veiligheid en toerisme. Hij heeft investeringen en activiteiten in Turkije als onderdeel van een grote organisatie zoals de Corendon Tourism Group. Deze ervaringen tonen aan dat Kramer een professionele aanpak kan hanteren in zijn diplomatieke taken.
Kramer’s sterke zakelijke banden met Turkije maken hem geschikt voor deze rol. Als zakenman met investeringen in Turkije kan hij gemotiveerd zijn om de economische en culturele belangen van het land te beschermen en te bevorderen. Dit verhoogt de kans dat hij de consulaire taken zonder schade aan Turkije zal uitvoeren.
De rol van honorair consuls is meestal gericht op het bevorderen van economische, commerciële, culturele en wetenschappelijke relaties. Kramer’s bestaande zakelijke netwerken en connecties met Turkije kunnen hem helpen deze taken effectief uit te voeren. Bovendien zijn de taken van honorair consuls meestal ondersteunend en niet-diplomatiek van aard, wat goed aansluit bij Kramer’s expertise.
Titus Kramer is ook bekend om zijn rol als voorzitter van de Corendon Foundation en zijn betrokkenheid bij andere maatschappelijke projecten. Deze projecten tonen aan dat hij een betrouwbare en gerespecteerde figuur is in de samenleving en het bedrijfsleven. Dit vertrouwen en respect kunnen een positieve invloed hebben op diplomatieke relaties.
Hoewel Kramer bekend staat om zijn succes en betrouwbaarheid in het bedrijfsleven, kunnen er door de aard van diplomatieke taken uitdagingen en belangenconflicten ontstaan. Gezien Kramer’s ervaring en zijn banden met Turkije, ben ik echter van mening dat hij in staat zou moeten zijn deze uitdagingen te overwinnen.
Ik ben optimistisch dat Titus Kramer de functie van Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort) succesvol kan vervullen zonder schade aan Turkije te veroorzaken. Zijn uitgebreide zakelijke ervaring, zakelijke banden met Turkije en zijn actieve rol in maatschappelijke projecten zijn sterke indicatoren dat hij deze rol effectief kan vervullen. Het is echter ook belangrijk om de potentiële uitdagingen te erkennen die elke diplomaat kan tegenkomen.
Laten we nu kijken naar de andere kwaliteiten van Titus Kramer: Titus Kramer is een bekende ondernemer in het Nederlandse bedrijfsleven en vervult zijn rol als Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort). Hoewel specifieke informatie over zijn geboortedatum en familieachtergrond moeilijk te achterhalen is, tonen Kramer’s successen in het bedrijfsleven en zijn diplomatieke taken aan dat hij is gevormd door de waarden en opleiding die hij van zijn familie heeft meegekregen.
Kramer heeft van jongs af aan interesse getoond in het bedrijfsleven en heeft verschillende opleidingen gevolgd om zichzelf in dit vakgebied te ontwikkelen. Hij begon zijn carrière met een specialisatie in arbeidsgezondheid en veiligheid, en trok de aandacht met zijn ondernemingsactiviteiten in deze sector. Als arbo-ondernemer heeft hij deelgenomen aan veel projecten en belangrijke bijdragen geleverd op het gebied van arbeidsgezondheid.
Een belangrijk keerpunt in Kramer’s carrière was zijn aanstelling als voorzitter van de Corendon Foundation. De Corendon Foundation staat bekend om haar maatschappelijke projecten en culturele evenementen. Kramer ondersteunt via deze stichting verschillende sociale en milieuprojecten. Bovendien speelt hij een actieve rol in de toerismesector in Turkije en andere landen als onderdeel van de Corendon Tourism Group. Onder Corendon Hotels & Resorts beheert hij hotels zoals Grand Park Lara en Corendon Playa Kemer in Turkije.
Titus Kramer zal als consul economische, commerciële, culturele en wetenschappelijke relaties bevorderen en de belangen van Turkije beschermen. Zijn sterke zakelijke banden met Turkije en zijn ervaring in het Nederlandse bedrijfsleven stellen hem in staat deze rol effectief te vervullen.
Naast zijn zakelijke successen staat Kramer ook bekend om zijn inzet voor maatschappelijke projecten. De projecten die hij via de Corendon Foundation leidt, tonen zijn betrokkenheid bij de samenleving en het milieu. Zijn professionele benadering in het bedrijfsleven en zijn aandacht voor maatschappelijke verantwoordelijkheid zullen hem helpen een gerespecteerde figuur te blijven in een brede kring.
Als zakenman die investeert in Turkije en als voorzitter van de Corendon Foundation, is Kramer actief in de toerismesector en exploiteert hij verschillende hotels in Turkije. Tot de hotels die onder Corendon Hotels & Resorts opereren, behoren Grand Park Lara en Corendon Playa Kemer in Antalya. Deze hotels staan bekend om hun luxe diensten en gezinsvriendelijke concepten.
De Corendon Foundation onderscheidt zich ook door haar maatschappelijke projecten. Deze stichting ondersteunt verschillende sociale en milieuprojecten en streeft ernaar een positieve impact op de samenleving te hebben.
Corendon Foundation ondersteunt de beste talenten van het Koninklijk Conservatorium Het Koninklijk Conservatorium is verheugd om de Corendon Foundation als nieuwe partner te verwelkomen. De Corendon Foundation ondersteunt talenten die worden geconfronteerd met zeer moeilijke omstandigheden, zoals natuurrampen of oorlogen. Dankzij de steun van de Corendon Foundation kunnen ze hun opleiding voortzetten.
Titus Kramer, voorzitter van de Corendon Foundation, zegt hierover: “Als Corendon Foundation geloven we in de kracht van onderwijs en creativiteit, zelfs onder de moeilijkste omstandigheden. Samen proberen we een platform te bieden waar talenten, ongeacht de uitdagingen waarmee ze worden geconfronteerd, hun passie voor muziek en dans kunnen blijven ontwikkelen en hun dromen kunnen najagen.”
Studenten van over de hele wereld komen samen aan het Koninklijk Conservatorium in Den Haag. Ze worden opgeleid om op het hoogste niveau muziek te spelen of te dansen. Veel afgestudeerden van het Koninklijk Conservatorium behoren nu tot de beste musici en dansers ter wereld.
Over de Corendon Foundation De Corendon Foundation, opgericht in 2011 door Atilay Uslu, is een onafhankelijke stichting die zich inzet voor het verbeteren en duurzamer maken van vakantiebestemmingen door lokale projecten te ondersteunen. De stichting werkt samen met hotelpartners, NGO’s en lokale overheden. De steun bestaat uit financiële bijdragen van Corendon-medewerkers en toezeggingen van tijd en expertise. Door te investeren in duurzame initiatieven draagt de stichting bij aan leefbare bestemmingen voor zowel lokale bewoners als Corendon-klanten.
Met zijn successen in het bedrijfsleven en zijn rol als Honorair Consul van Turkije in Utrecht (Amersfoort) zal Titus Kramer een belangrijke brug vormen tussen de twee landen. Zijn professionele en persoonlijke waarden tonen aan dat hij deze rol kan vervullen zonder schade aan Turkije te veroorzaken, en zelfs ten goede kan komen aan beide landen.
BEZOEK AAN PAUS
Titus Kramer neemt ook deel aan verschillende evenementen en hulpprojecten in Nederland en internationaal. Zo is hij een van de belangrijke personen die bijdraagt aan de jaarlijkse bloemenversiering van het Sint-Pietersplein in Vaticaanstad. Zijn bijdrage aan dergelijke evenementen toont zijn waarde voor culturele en religieuze activiteiten.
Daarnaast is het bekend dat Titus Kramer verschillende prijzen heeft ontvangen in Nederland en internationaal en een gerespecteerde positie heeft. Zijn deelname aan en steun voor dit soort evenementen benadrukt zijn toewijding aan maatschappelijk verantwoord ondernemen en filantropie.
Op 5 april van dit jaar reisde Titus Kramer, samen met Caroline van der Plas, de leider van de BoerBurgerBeweging, de toenmalige Minister van Buitenlandse Zaken Hugo de Jonge en enkele andere politieke figuren, naar Rome om deel te nemen aan het jaarlijkse evenement van de Nederlandse bloemenindustrie ter gelegenheid van Pasen. Kramer, die ook werd gepresenteerd als ondernemer in Arbo (arbeidsomstandigheden en veiligheid), was een van de mensen die paus Franciscus ontmoetten. Dit evenement benadrukt Kramer’s belangrijke positie in zowel de Nederlandse zakenwereld als in zijn diplomatieke rol als Eerstehulpconsul van Turkije.
Mijn laatste woorden over Titus Kramer zijn de volgende: Een veelzijdige, succesvolle en zeer ervaren zakenman.
Hij kent en past alle regels van het bedrijfsleven toe.
Ik geloof dat hij de diplomatieke regels snel zal begrijpen en met bekwame medewerkers snel succes zal behalen.
NOODZAKELIJKE MEDEDELING
Beste Lezers,
Aan het begin van het artikel over Titus Kramer schreef ik het volgende: ‘Ik had zware kritiek op de onaangename beelden en de keuze van medewerkers tijdens de openingsceremonie van Titus Kramer in Woudenberg. Ik bekritiseerde hem en zijn drie medewerkers die geen stropdas droegen, en ik benadrukte dat zijn medewerkers incompetent en onbekwaam waren. Na deze kritiek hadden Kramer en ik een schriftelijke uitwisseling, gevolgd door een persoonlijke ontmoeting. Door wederzijds begrip en beleefd gedrag hebben we vrede gesloten.
Nu wil ik proberen uit te leggen wat Titus Kramer, die ik na onderzoek heb ontdekt dat hij zeer mooie en belangrijke kwaliteiten bezit, heeft gedaan en van plan is te doen.’
Ik begrijp dat Kramer en zijn medewerkers niet blij waren met het artikel en boos op mij waren. Na de publicatie van het artikel stuurde Kramer mij een bericht waarin hij uitlegde dat hij een verkeersongeval in Turkije had gehad en daarbij zijn ribben en nek had verwond, waardoor hij geen stropdas kon dragen. Later spraken we kort over dit onderwerp tijdens een andere receptie. Een van de goed bekende medewerkers die ik had bekritiseerd vanwege het ontbreken van een stropdas, zei toen ook: “İlhan abi, ik heb geen geld om een stropdas te kopen, kun je me er een cadeau doen?” Natuurlijk maakte hij een grapje, maar we wisten allemaal wat zijn bedoeling was. Ik reageerde door te zeggen: ‘Dit is geen onderwerp om grapjes over te maken. Laten we dit onderwerp hier afsluiten.’
Toevallig kwamen we elkaar weer tegen op een tweede receptie, nogmaals met Kramer en de bekende persoon. Voordat de grap over stropdassen opnieuw begon, maakte ik er weer een einde aan.
Tijdens deze ontmoetingen heb ik geen verkeerde woorden of daden van meneer Kramer gezien, en ik ontving het volgende WhatsApp-bericht van hem:
“Geachte heer Karacay,
Mag ik u uitnodigen op het consulaat in Woudenberg voor een aangenaam gesprek? Ik denk dat we samen veel positief nieuws kunnen brengen dat door de Turkse gemeenschap in Nederland zal worden gewaardeerd en de diplomatieke kringen zal verheugen. Uiteindelijk gaat het om het opbouwen van een positieve band tussen onze landen en binnen de gemeenschap in Nederland. Kunt u mij wat informatie sturen, bij voorkeur op vrijdagen, dat zijn mijn consulaire dagen in het kantoor. Met vriendelijke groet, Honorair Consulaat-Generaal van de Republiek Turkije in Nederland Kasteel de Viersprong Zeisterweg 82 3931MG Woudenberg/Amersfoort”
Later liet ik hem weten dat ik aan deze uitnodiging zou voldoen en stuurde het volgende bericht:
Geachte Titus Kramer,
Ik zal schrijven over de activiteiten die mijn goede vrienden, de drie ereconsuls, tot nu toe hebben ondernomen en wat zij in de toekomst zullen doen. Deze personen zijn de Honoraire consul van Nederland in Antalya, Yıldıray Karaer, deHonoraire consul van Hongarije in Kayseri, Osman Şahbaz, en de Honoraire consul van Congo in Istanbul, İlyas Keskin. Natuurlijk zal ik ook de wijlen Joost Peters herdenken. U bent nog maar net Honoraire consul geworden. Wat u tot nu toe heeft gedaan, is misschien nog weinig, maar ik voorspel dat u in de toekomst veel zult bereiken. Kunt u mij kort vertellen wat u tot nu toe heeft gedaan en wat uw plannen zijn? Ik zal u binnenkort bezoeken en we zullen samen een foto maken. Met vriendelijke groet,
İlhan
Titus Kramer was erg blij met dit bericht en liet weten dat zijn secretariaat binnenkort zouden reageren op dit verzoek.
Ondanks dat er veel tijd verstreek zonder reactie, kon ik niet langer wachten en schreef ik de bovenstaande bericht voor u, die ook zeer gewaardeerd zou worden door Titus Kramer.
Een dag voor de publicatie ontving ik het volgende bericht ondertekend door Seyit Seme, Marketing- en Public Relations-functionaris van het Honorair Consulaat:
“Geachte heer Karacay,
Hartelijk dank voor uw brief van 11 november gericht aan onze Ereconsul, de heer T.F.P. Kramer. Uw interesse in het werk van het Honorair Consulaat van Turkije in Amersfoort en de activiteiten van onze Ereconsul, de heer Kramer, is prijzenswaardig. Zoals u aangaf, vervult de heer Kramer deze functie pas korte tijd en hij zal u graag informeren over zowel de eerste stappen als de toekomstige plannen. Wij hechten veel waarde aan een nauwkeurige en zorgvuldige weergave van ons werk. Uw inspanningen als journalist om het consulaire werk beter bekend te maken bij het grote publiek zijn lovenswaardig. Wij raden echter aan om feiten grondig te verifiëren om mogelijke misverstanden te voorkomen. Ons instituut staat altijd open voor constructieve dialoog en samenwerking om dit te waarborgen. Wij zullen uw verzoek bespreken en u tijdig informeren over eventuele vervolgstappen.
Met vriendelijke groet,
Seyit Seme Marketing en Public Relations
Honorair Consulaat van Turkije in Nederland, Amersfoort”
De bovenstaande zogenaamde beleefde boodschap die mij is gestuurd, lijkt echt geschreven te zijn door iemand zonder diplomatieke vaardigheden. “We hechten veel waarde aan een nauwkeurige en zorgvuldige weergave van ons werk. Uw inspanningen als journalist om het consulaire werk beter bekend te maken bij het grote publiek zijn lovenswaardig. Wij raden echter aan om feiten grondig te verifiëren om mogelijke misverstanden te voorkomen.”
Ziet u, beste lezers, hoe deze diplomatieke onbekwame persoon mij tussen de regels door advies geeft.