ENGİN ÖZKOÇ: “TÜGVA DEVLETE VAKFETMESİ GEREKİRKEN, DEVLETİ GASP EDEN BİR VAKFA DÖNÜŞTÜ”
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu’nda üye olduğu TÜGVA Vakfı’nı eleştirdi. Özkoç, “TÜGVA’ya milyonlarca, milyarlarca lira bağışlar yapıldı, iş adamları destekledi. ‘Arkasında Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı’nın oğlu varsa, bu vakfa destek yapalım ki bizim de ihalelerin önü açılsın’ diyen bakış açısında olan yüzlerce insan var. Türkiye’de bu vakıf normalde devlete vakfetmesi gerekirken, devleti gasp eden bir vakıf haline dönüştü. Peki biz bunu niçin böyle söylüyoruz? Şunun için: Büyükada İskelesinde 2015 yılında bir protokolle bu iskele İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Sonrasında 2018’de TÜGVA 10 yıllığına burayı kiraladı. Büyükada’da iskelede, denizin kenarında muhteşem bir görüntüye sahip bu yer kaça kiralandı biliyor musunuz? 2 bin 500 TL’ye kiralandı. Yani İstanbul’da yurt bulamayan, barınma sorunu çeken evlatlarımız 5 bin liraya, 6 bin liraya ev bulamazken, deniz manzaralı iskelede TÜGVA, yani Bilal Erdoğan, cumhurbaşkanı destekli vakıf 2 bin 500 liraya buraya çöktü” dedi.
İKİ DEVLET GÜCÜ KARŞI KARŞIYA GELDİ
Özkoç şunları söyledi: Daha sonra bunlar “FETÖ ile mücadele ediyorlar” diyoruz ya, aslında FETÖ ile mücadele etmiyorlar, onların taktikleriyle kendileri yeni bir örgütlenme modeli yaratıyorlar. Akıllanmadılar; bu taktikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin hazmedemediğini, kabul etmediğini hâlâ öngöremiyorlar. Şimdi buradaki yere mahkeme kararıyla “siz buradan çıkın” diyorlar. Onlar da polise, TÜGVA polise diyor ki: ‘Boş ver mahkeme kararını, gel burada bizi büyükşehrin zabıtalarına karşı koru’ diyorlar. Yani iki güç, ikisi de devletin gücü, birisi zabıta, birisi polis; mahkeme kararı ile çıkma kararı alınmış bir yerde karşı karşıya getiriliyorlar. Peki icra yolu ile vatandaşın evine hukukçular gittiği zaman, icra memurları gittiği zaman, çalıştığı halde borcunu ödeyemeyen vatandaş polisi arayıp da “yahu gel beni buradan çıkartıyorlar, bana yardımcı ol” dediğinde polis yardımcı olabiliyor mu? Hayır. Kime yardımcı oluyor? İcra memuruna yardımcı oluyor. Orada vatandaşın hakkıyla ilgili herhangi bir savunma yapılabiliyor mu? Hayır. Ama polis burada söz konusu saraysa, söz konusu. Bilal Erdoğan’sa, söz konusu TÜGVA’ysa, o zaman diyor ki: ‘Ben zabıtayı da karşıma alırım, milleti de karşıma alırım’ diyor” dedi.
VATANDAŞIN ÇOCUKLARI KPSS’YE GİRİYOR, TÜGVA’NIN TORPİLLİLERİ SARAY TORPİLİYLE DEVLET KADROLARINA GİRİYOR.
TÜGVA’nın gençlerin hakkına girdiğini belirten Özkoç, “Gerçekten utanç verici, gerçekten bu ülkenin bir siyasetçisi olarak sıkılarak ve utanarak takip ediyorum. Listelerle kimin polis olacağına, kimin hakim olacağına, kimin kaymakam olacağına ve arkalarındaki torpillerin kimin olacağına karar veriyorlar. Peki, bizim insanlarımız ne yapıyor? KPSS’ye giriyor vatandaşın çocukları. Vatandaşın çocukları KPSS’ye giriyor, yüksek puanlar alıyor, ‘devlet beni görevlendirecek’ diyor. Peki görevlendiriliyorlar mı? Hayır. Neden? Çünkü TÜGVA torpil listelerini saraya göndermiş, cumhurbaşkanı da onlara bakarak gereğini yapıyor. Ülkede hırsızlık yapmayan, çalışan, çabalayan, dürüst olan herkes terörist arkadaşlar. Saray bezirgânları vatansever, geriye kalan, hakkı yenilenlerse vatan haini olarak alınıyor. İktidarı Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekili olarak bir kez daha uyarıyorum: Bu cemaat meselelerinden, vakıf olarak değil, gasp eden bir anlayışla kurduğunuz örgütlenmelerden derhal vazgeçin. Milletin yararına, millet için çalışın. Yapamayacağımızı biliyoruz, o yüzden biz derhal seçimle göreve gelerek bunları yapmaya muktedir bir noktada görevi devralmak istiyoruz” dedi.
VATANDAŞ VERGİ VERİYOR CENGİZ HOLDİNG VERGİ KAÇIRIYOR
Özkoç şunları söyledi: “Vatandaş çalışıyor, çabalıyor, alın teriyle para kazanıyor, vergisini veriyor fakat vatandaş vergisini verse de Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesinde para birikiyor. Neden? Asgari ücretin vergisinden ne olur arkadaşlar? 2bin 825 lira… Aldığın ekmeğin vergisinden ne olur? Peki milyarlarca dolarlık ihaleleri alanlar, o büyük paraların vergilerini veriyor mu? Hayır vermiyor. Panama Belgelerinde açıklandı, beşli çeteden Cengiz Holding’in 10 yıl içerisinde kaç kere şirketine vergi indirimi yapıldı biliyor musunuz? 10 yıl içerisinde Cengiz Holdinge 30 kez vergi indirimi yapıldı. Vatandaşa her gün vergiler artırılıyor. Neden? Hazinede para birikmiyor. Biriken paralar nereye gidiyor? Cengiz Holding’in kasasına gidiyor. Neden gidiyor? Çünkü işi öncelikli olarak onlara veriyorlar. Onlar gerektiği miktarda bir ihaleyi mi alıyorlar? Hayır. Fahiş fiyatla ihaleleri alıyorlar. Peki, öncelikli olarak kaynaklar kime aktarılıyor? Cengiz Holding’e ve diğer beşli çeteye aktarılıyor. Peki, bu Cengiz Holding bu aldığı büyük paralardan vergi ödemesi gerekiyor, ödüyor mu? ‘Hayır’ diyor saray, ‘sana ben 10 yıl içerisinde 30 kere vergi indirimi yapıyorum’ diyor, 30 kere arkadaşlar. Şimdi ben bir şey daha söyleyeyim: Milyarlarca liralık vergi borçları da siliniyor. Sadece yapılandırılmıyor, vergi borçları da siliniyor. Vatandaşın vergi borcu siliniyor mu arkadaşlar? Vatandaşa gerçekten bunlara tanınan hak tanınıyor mu? Türkiye bugün yoksulluk içerisinde, çocuklar da yatağa aç giriyorsa bir tek nedeni var: Saray, Recep Tayyip Erdoğan, beşli çetesi, saray efradı Türkiye’yi sömürüyor, zenginleşiyor, halk yoksullaşıyor. Vatandaş olarak sen işe girmek için uğraş, giremedin zaman sefalet içerisinde ol, işe gir, aldığın asgari ücretin vergisini öde; hayatın boyunca hiç başın yukarı kalkmasın ama trilyonlarca lira para kazananlar işte böyle vergiden kaçınsınlar ve devlet de onların önünü açsın. Nasıl açıyor? Vergi cenneti ülkeleriyle. Bununla ilgili yasa çıktı mı? Çıktı. Kaç yılında? 2016 yılında. Ne dediler? ‘Bu vergi cennetiyle ticaret yapan ticari kuruluşlardan yüzde 30 vergi keseceğiz’ dediler. Peki, kestiler mi? Hayır. Neden? Bir madde daha vardı, neydi o madde? O madde diyor ki, ‘saray, yani Recep Tayyip Erdoğan, iktidarın başında olan kişi bu ülkelerin adlarını açıklasın, yasa yürürlüğe girsin’ diyor. Peki açıklandı mı? Hayır. Açıklanacak mı? Hayır. Onların derdi kendi yandaşlarıyla beraber Türkiye’nin bütün zenginliklerini emmektir”
SAVCILAR ERDOĞAN’A SORMALIDIR
Özkoç, “Bir ülkenin cumhurbaşkanı muhalefete ‘bu sizin daha iyi günleriniz, daha neler göreceksiniz, başınıza neler gelecek’ diyorsa bu bir tehdit midir? Evet tehdittir. Cumhurbaşkanı bunu söylüyorsa, bildiği bir şey var mıdır? Muhakkak bildiği bir şey vardır ve bir ülkenin cumhurbaşkanı muhalefet liderlerine ‘başınıza daha çok şeyler gelecek’ diyor. Yurt bulamayan öğrencileri terörist ilan edildi mi arkadaşlar? Edildi. Çiftçiler, işsiz kalan esnaf, aç vatandaş terörist ilan edildi mi? Edildi. Ülkenin her yerinde bir kutuplaşma, bir ayrıştırma yapıldı mı? Yapıldı. Bunun sonucunda ne olur? Bunun sonucunda insanlar gerilir ve bunun sonucunda çatışmalar ortaya çıkar, toplumsal çatışmalar ortaya çıkar. Bunu yapan kim? AKP iktidarı. Muhalefeti tehdit eden kim? AKP iktidarı. Toplumu kışkırtan kim? Çubuk olayını hatırlayın, AKP iktidarı ve İçişleri Bakanı. Peki şu anda Kılıçdaroğlu ‘siyasi cinayetler işlenebilir’ diyorsa, ‘Koray Aydın böyle bir ihtimal vardır’ diyorsa, bunu asıl neden kaynaklanarak söylüyordur? Bir siyasi partinin lideri tehdit edilmiş. ‘Meral Akşener’e gittiğin Rize’de gördüğün muamelenin daha beterini göreceksin’ demiş bu ülkenin cumhurbaşkanı. Peki, şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözüyle harekete geçiyor savcılar, diyorlar ki: ‘Evet, biz bunu araştıracağız.’ Araştırın, ilk gideceğiniz adresi söylüyorum: Tehditti açıklayan saraya gidin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, AKP Genel Başkanını bulun, ‘bu ülkenin muhalefetindeki liderlerin başına ne gelecek, nereden bu istihbarat bilgilerini aldın’ diye ona sorun. Peki, istihbarat bilgileri cumhurbaşkanına doğru gidiyor mu? Süleyman Soylu, ‘emniyette ve MİT’te böyle bir istihbarat yok’ demiş cumhurbaşkanına. Aslında kamuoyuna da böyle söylemiş. Yahu Süleyman Soylu’ya seslenmek gerekiyor. Yahu darbe kalkışması yapıldı bu ülkede. Bu ülkede darbe kalkışması yapılmadan önce ilgili komisyonda ben ve arkadaşlarım kalktık, dedik ki: ‘Fethullahçı terör örgütüyle ilgili bir darbe kalkışmasından bahsediliyor’ dedik. Siz o komisyonda dediniz ki bir ay önce biz bunu söyledik ‘böyle bir tehdit ile ilgili herhangi bir bulgu yoktur’ dediniz. Milli İstihbarat Teşkilatı da bunu söyledi, İçişleri Bakanlığı bunu söyledi, 1 ay sonra bu ülkede darbe kalkışması oldu. Peki, nasıl güveneceğiz bu İçişleri Bakanına? İçişleri Bakanı değil, Milli İstihbaratın başındaki kişi değil, devletin en başındaki kişi kimden öğrendi? Eniştesinden öğrendi. Yahu bu trajikomik bir olay değil midir? Bir devlet için gerçekten kaygı duyulacak bir olay değil midir bu? Ve şimdi kalkıyorsunuz, “böyle bir istihbarat bilgisi yoktur” diyorsunuz. Size nasıl güvenelim? Bir milletvekilinin mafyadan 10 bin dolar rüşvet aldığı istihbarat bilgisi İçişleri Bakanında var mıdır? Vardır. İstihbarat bilgisi olduğunu bir televizyonda açıklamış mıdır? Açıklamıştır. Peki, ne yapmıştır? Cumhuriyet savcıları harekete geçip de gereğini yapmış mıdır? Hayır yapmamıştır. O zaman Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o darbe günlerinde, seçimin olduğu dönemlerde “dereyi geçerken at değiştirilmez” demişti. O atlar hâlâ görevde. O yüzden bu atlar görevde olduğu müddetçe, devlet doğru bir istihbarat sağlayamaz, millet de bunun ülke olarak, devlet olarak acısını çeker. O yüzden işte bu ülke savruluyor ve tehdit altındadır. O yüzden derhal seçim diyoruz”
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA EK KAYNAK AKTARILMALIDIR
Özkoç, eğitimle ilgili CHP’nin taleplerini sıraladı: “Bir, Milli Eğitim Bakanlığı’na acilen ek kaynak aktarılmalıdır diyoruz. Yahu sadece belli bir bakanlığa ya da Diyanet’e milyarlarca dolar aktaracağına, şu anda en çok tehlikede olan okullarla ilgili böyle bir kaynak artırımına git diyoruz. Sınıf mevcudu yüksek olan yerlerin hemen 25’in altına çekilmesini istiyoruz. 43 bin 677 dersliğin eksiği olduğunu biliyoruz, hemen yapın diyoruz ve ayrıca ilave ediyoruz: 11 büyükşehir belediyemiz, “bize arsa gösterin, bize yer gösterin; biz orada okul inşa edeceğiz, derslik inşa edeceğiz” diyorlar. Böyle bir şeyi sizin hizmetinize sunan büyükşehir belediyelerimizi, sırf iktidar hırsınız ve kaprisleriniz yüzünden elinizin tersiyle itmeyin diyoruz. Yaklaşık 100 bin öğretmen açığı var, bu açığı muhakkak kapatın diyoruz. 74 bin temizlik görevlisi açığı var, bu açığı muhakkak kapatın diyoruz. Hızlı testler yapılarak, öğrencilerin ya da öğretmenlerin hastalığa kapılmadan önce müdahale edilme olanağını sağlayın diyoruz. Okullarda çocuklarımız 1,5 yıl kaybetti. Eğitimde, gelecekte, Türkiye’nin yapılandırılmasında bundan sonra aksamaması için derhal sizin bu söylediklerimizi hayata geçirmeniz gerekiyor. Peki geçirir misiniz? Hayır geçirmezsiniz. Peki bunu gerçekleştirebilecek şu anda iradeye sahip misiniz? Hayır değilsiniz. Niyetiniz var mı? Hayır yok. Olsaydı 20 yıldan beri bunu yapardınız”
Özkoç gazetecilerin sorduğu soru üzerine: “Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu demiş ki ‘Suriye’de askerlerimiz öldürülüyor’ demiş. Günaydın Sayın Çavuşoğlu, askerlerimiz bugün mü öldürülüyor? Askerlerimiz girdiği günden beri şehit düşüyorlar orada. 33 askerimiz şehit düştüğünde ne yaptınız? Sorumlularından birisi olan Rusya’nın kapısının önüne giderek düğmenizi iliklediniz. Diyorlar ki Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan diyorlar ki: ‘Bu ABD var ya bu ABD, bu Rusya var ya, bunlar hem terör örgütlerine destek oluyorlar, hem de burada bize başsağlığı diliyorlar; bunlar ikiyüzlü’ diyorlar. Yahu ikiyüzlü olan sizsiniz ya; onlar öyleler de… Yani sen ABD’yi yeni mi öğrendin, Rusya’yı yeni mi öğrendin? Sen Amerika Birleşik Devletleri’yle beraber Ortadoğu’daki savaşın eş başkanlığını yapan kişi değil misin? Sen orada 3 milyon 750 bin Müslüman’ın katledilmesine neden olan eş başkanlardan birisi değil misin? Sen Amerika’ya yardımcı olmadın mı? Sen Rusya’yla birlikte hareket etmedin mi? Yahu Sen hâlâ başka ülkelerin dış politikalarından güvenilemeyeceğini -aradan 20 yıl geçti- yeni mi öğreniyorsun? Sen dış politikada kendi diplomatına güveneceksin. Diplomat bıraktın mı? Hayır, sen büyükelçileri, hırsızdan büyükelçileri, FETÖ’cü generallerin kardeşlerini büyükelçi olarak atadın. Yani bu şehit düşen evlatlarımızın, şehit düşmesinde senin payın var mıdır? Yüzde yüz AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın payı vardır, yüzde yüz vardır. Yüzde yüz yanlış dış politikanın payı vardır. Her şehit düşen evladımızda bırak Suriye’de güvenlik koridoru oluşturmayı, İdlip’i tutmayı, bilmem neyi; yahu oradaki Süleyman Şah Türbesi’ni terör örgütleriyle birlikte kaçıran iktidar ve o iktidarın başı değil misin? Şimdi hangi yüzle bakıp da söylüyorsunuz? Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin dışişleri hafızası ve bu ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk der ki: ‘Kendi ülkenin sınırlarını koru, yurtta ve dünyada barışı esas al’ der. Sen “acaba komşularımın topraklarına girebilir, oralarda hak sahibi olabilir miyim?” diye Amerika ile birlikte hareket edip, Müslümanların katledilmesine neden olan lidersin. Şimdi kalkmışlar diyorlar ki: ‘Bu Amerika’ya güven olmaz, bu Rusya’ya güven olmaz.’ Günaydın, günaydın… İşte biz onun için diyoruz “bu ülkeyi siz yönetemezsiniz” diye. Neden? Yeterli liyakate sahip değilsiniz. Neden? Yeterli birikime sahip değilsiniz? Neden? Yeterli öngörüye sahip değilsiniz? Neden? Türkiye’nin çıkarlarından önce kendi çıkarlarınızı gözettiğiniz için, o yüzden emperyalist güçlerle işbirliği yapabilme noktasında olan bir anlayış içeresindesiniz. İşte o yüzden Türkiye için bir beka sorunusunuz. İşte o yüzden Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki, siz aynı zamanda artık bir milli güvenlik sorunusunuz.”