Dünyayı yönetenler, savaş çığırtkanlığı yapanlar, sömürenler, her türlü puştluğu yapanlar yalancı ve sahtekârdır. Dünüyle bugünüyle oynanan oyun aynıdır. Teknoloji değişime uğruyor. İnsanlar toprağa karışıyor. Yerine yeni oyuncular geliyor. Halkları uyutmak için bolca nutuk çekiyorlar.
Emperyalizm var olduğu sürece, karşısında muhalefet gücü oluşturulmadığı zaman halkların tepesine her türlü iğrenç oyunlarıyla binecektir. Ülkemizde düzen yani işleyiş emperyalizmin denetiminde yapılmaktadır.
Türkiye NATO’ya 18 Şubat 1952 yılında girdi. Girmesiyle birlikte 1967-1968 arasında süttozu okullara gönderildi. Süttozları çuval çuval günlerce ders aralarında kazanlarda kaynatılıp öğrencilere içirtildi. Okul müdürleri ve öğretmenleri çoğunlukta “Amerika ve emperyalizminin dost ülke ve müttefik” oluşunu öğrencilerine anlattılar.
Nato’nun karşısında SSCB vardı. ‘Doğu Bloku dedikleri.’ABD ülkemizde askeri ve polis gücünü eline aldı. Geleceğin üst rütbelilerini hazırlamak için geri kalmış her ülkenin genç askeri ve polisini Komünizme karşı eğitime aldı. Bu eğitim aynı zamanda emperyalizmin çıkarlarını da koruma amaçlıydı. Eğitime alınanların sayısı on ile belirlenmişti.
Köy Enstitüleri’nin yasaklanmasındaki amaç SSCB’yi örnek alması, bir öğretmenin birçok dalda bilgisi ile yeniliklere açık olmasıydı. Bu öğretmenler tehlikeliydi.
Gelelim Emperyalizmin ülkemizdeki yapmış olduğu faaliyetlere; Komünizme Karşı derneklerin örgütlenmesi, buna yatkın olanların üst kademesini oluşturan kişilerin eğitilmesi. Parasal anlamda desteklenmesi, her türlü olanaklar diyeyim. Daha bitmedi Kontrgerilla faaliyetleri ülkemizde devrimcilerin, aydınların, gazetecilerin, ördürülmesiburada MHP’nin Ülkü Ocakları Derneği devreye giriyor. Katliamlar ardı ardına yaşanıyor. Maraş, Çorum, Malatya gündeminde Aleviler, devrimciler, Kürtler başta olan hedeflerdir.
Ülkemizde ardı ardına askeri darbeler yaşandı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi geldiğinde, “Bizim çocuklar başardı.” Diyen “1970’li yıllarda CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze, ABD Başkanı Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar başardı” diye haber vermişti.‘Stav.Org’
12 Eylül 1980’den sonraki yıllarda askeri darbecilerin güdümünde partiler kuruldu. Milletvekili olacaklar. Darbecilerin onayıyla seçildi. Milletvekilliği veto edilenler oldu. ABD’ye icazet almaya gidenler oldu.
Bülent Ecevit’in, İhsan SabriÇağlayangil’in gerek söyleşilerinde, çıkarmış olduğu kitaplarda ilgi çeken şudur:
“MiT’in maaşını 1973’e kadar CIA ödedi
Bu iddia dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’e ait. Çağlayangil’e göre 1973’e kadar ABD gizli servisi CIA ile MİT birbirine göbekten bağlıydı…” Takvim Gazetesi
Ecevit’in anılarında, (26 Ocak 1974 – 17 Kasım 1974). Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan tarafından kurulan CHP ve MSP koalisyon hükûmetizamanına kadar Askeriyenin maaşı Amerika tarafından ödendiğidir.
Burada bir zaman dilimine dikkatlerinizi çekmek istedim. Buradan yola çıkarak bugünü değerlendirebilirsiniz? Hani seçimlerde o, bu, şu partiye oy veriyoruz vermesine ama bizi asıl kimler yönetiyor?
Amerikan ve diğer emperyalist ülkeler içimizde olduğuna göre, TBMM sizce bağımsız mıdır? İktidarlar, koalisyon hükümetleri nasıl ve kimlerin yönlendirmesiyle Türkiye’nin ekonomisine, kültürüne, sosyal yaşantısına yön vermeye çalışıyor? Ya da çalışıyorlar? Diyeyim. Bugünkü gelinen durum nedir?
Dünüyle bugünüyle mevcut partiler sizce özgür düşünceleriyle mi hareket ediyorlardır?
Daha doğrusu emperyalizme ve faşizme karşı tüm dünya halklarının birlikte mücadele etmesinin koşulları yaratılmalıdır. Asıl muhalefet halk ve halklardır.